bir ağaç gölgesini istemeden, 
kimse beni eşkiya saymadan, 
dağlara büyümesin diye çocuklar, 
kentler artık yağmurun gözleri olsun diye 
matmazel, bu akşam uykunuza düşebilir miyim… 
bir ağacı kuşlara verip, 
yaslanıp duvara sigara sarar gibi 
küfretmeden ve arkadaşlarım gibi haberlere düşmeden 
güneşin yeryüzünden çekilip ateşler içinde gitmesi gibi 
matmazel, bu akşam yüzünde dalga gibi kırılabilir miyim… 
sürgündüm ve cebimde ıslık, 
cebimde yaralı su sesleriyle gelmiştim 
saatimi yolculuklara kurup elvada demeden 
sizde de sürügün düşmemek için matmazel, 
en son gurbet ölümse dünyanın öbür yüzüne gidebilir miyim… 
yaprakları bile kımıldatmadan 
orada, hemen orada elinize bir not tutuşturup 
bir devrimci gibi beş dakikadan fazla beklemeden 
ama üşümeyesiniz diye yazdan sonra, kıştan evvel, 
matmazel herkes sevişirken, bu gece yoksunuz diye 
ışık gibi sönebilir miyim… 
sizi sevmek bir intihar saldırısıdır. 
beyrut u telaviv den özlemek gibi 
oda dolusu kurumuş gül gül ve rüzgar bırakarak 
gözlerinizde mülteci olmamak için 
yurduma gider gibi matmazel, 
bu akşam sabra şatilla da ölebilir miyim… 
camdan süzülen yağmur tanesi gibi hafif 
ama taş kadar ağır düşmeden hayatınıza 
cama yüzünü yaslamış çocukların nasılsa hüznü 
öyle rüzgarımı saklayarak geçiyorsam hayatınızdan 
anneme sormadan,babamın ayakkabılarıyla sokağa çıkar gibi 
matmazel, yağmur gülüşünüze düşmeden bu akşam ölebilir miyim…
Fadıl Öztürk
                
                                                                











