Bir orman düşünürdüm saçlarını koklarken. 
Bir ses bırakırdım bulman için kulağının dibine 
uyanırken daldığım düşlerden. 
“Beni ışık olan bir yere götürün!” diye 
fısıldayan bir ses 
zeytinliklerin içinden.
Şimdi yerle bir edilmiş o kutsal kentin 
ayakta kalmış bir burcundan bakarken 
uzaktan ürperen denize 
ve rüzgarla titreyişine sararan otların, 
“Bütün bu yatakları kurumuş ırmakların kaynakları 
şu arkamızdaki dağlardaydı,” diyor 
yaşlı çoban bize ören yerini gösterirken.
Yazlardan bir yazdı elbet, unutulmaz. 
Otların türküsüne katılan ağustosböcekleri ve rüzgar, 
sonra gene o fısıltı, 
“Beni ışık olan bir yere götürün!”
sesin sahibi nerede? 
Işıklar içinde! ışıklar içinde! 
bütün sevdiklerimizle.
Cevat Çapan

 
                
                                                                










