Kategori: Şiir

Karakavak (4)

Bir ney sesiyle hıçkırık, Karışık…Edirne yolunda tipi, Önce serpen, giderek yoğunlaşan karÖlüm yine salınıyor sekerekAh Ölüm, Ah Seeen, boğazına dursun ham çökelekSen Edirne, sen neşeli günlerimde bile…Hüznü kulağıma bağıran diyar…Uzakta tahammülfersa çay bahçeleri…Kenara yığılmış ve örtülüYaz mevsimini bekleyen masalarBenim beklediğim gelmiyecek ve ayrıcaBeni de bekleyen yok. Hüsrev Hatemi

Karakavak (3)

Gece, aranıyordu yine arıyordu sızacağı ruhlara yol…Ruhlar olmasa Gece nedir ki? Geceler nedir ki…hepsi geçicidir…Vurulmaktan korkar gece…bu sebeptenVurur İnsanları canevinden evlerinde…Vurur insanları tarlalarda, ormanlardaVurur insanları otoyolda bulvarlarda…Gece ülkesinde soluk daralabilir, Gece yaraları en onulmazı yaraların. Hüsrev Hatemi

Merdivenden İnen Bir Nü

Cinsellik saçan buluşmalarıGerçekleşti duraksayarak, ilk kezmişçesine,Bir trenin pencereleri ışıltılarlaGörüntüleri yinelerken.Karşılarında kendini bilmez cafe’lerVe teneke, sineklerin taşıdığı dükkanlar. Coşkuluydu ikisi de.Bir ay ya da fazlası geçmişGörüşmemişler telefonla bile,Uzun süre sırt sırta dönmüşler: Kimin ilk adımı attığınıBilemedi öteki. Dolaşabilirler ufuk çizgisininKırıldığı yerdeGerçek dostlar gibi-Gölgelerin maviye döndüğü köşelerdeVe kuytularda.Şimdi eksik kalansa bir nü. Anna Rouse

Bedahşan İli Ve Yüreğim

Sen çık ve salın, gün akşamlıdırTükeniyor, yok oldu bile sevgiYazılsın tarihi ve sezilsinSonlanışı aşkın, artık o yok ki…Öyleyse gülüm, neye yarar bilim;Ezelden ölümün ettiği zulüm,Granit kayalara kazılsın.Umardık yüreğimizin yazıtları,Yâni o kayalar, bir de kanımız,Bir gün lâl olur Bedahşan’da. Ah kuzu, bıçak hep senin boynunaKirlenmiş çöllerde şimdi Leylâ…Teneke kutu ve çöpler yanında,Yüreğimiz lâl olmaz asla. Yeridir, …

Devamını oku

Kim Gölgesinden Kaçabilir ki?

Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü kendilerini tekrar, tekrar hatırlatmalarıdır. Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir. Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir. Hep ama hep hatırlarız. Ne biçim kaybetmektir bu? Kim gölgesinden kaçabilir ki? Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır. Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu… Durup, durup ardına bakan kadınlar vardır. …

Devamını oku

Pâzubent

beden dediğin aşka vesileinsan ruhlara âşık olursevdikçe başkasınıkendini bulur ne hasreti öldürür, ne vuslatı ondurursuretten surete süründürür aşk senihayat dediğin bir gün anlamakgeçtiğin yolların kıymetini bazı kalplerin kaderidir aşk ne dua beddua ne tövbe yeminnafile pâzu boşalmış kıymet nice yazsan korunduğun gövdeyetabiatta olmayan kelimenasıl karşı koyabilir tabiat güçlerine bin kere inkâr ettimbin kapıda yenildimaşk bin …

Devamını oku

Ansızın bir vedalaşma öldürür seni

beklemediğin bir vedalaşma seni öldürür. öldürür seni aşka tuzak yolculuklar. denizi ancak deniz tanımlar güneşin ayazında gemi çığlığıhıçkırığı bol yolculuk sonu kaptanın anonsu: karmaşa ah veda, boşluğa yama… yarım bardak kırmızı şarabı unutmuşsun. küllüğü boşaltır, geceden kalan bulaşıkları yıkarsın. telaşla ararsın anahtarı. fakat akşamdan kalan anılara virgül koyma isteği başlar sende: matematik defterinde unutulan, edebiyat …

Devamını oku

Ben Su Kenarında Kavrulan Ağaç

Yaprak düştü dalımdan Kuş uçtu, soğuk vurdu çiçeğimi Üşüyor, titriyorum Hisseden, ısıtan nerde? … Ben su kenarında kavrulan ağaç Su akar, ben uzanırım, faydasızdır her şey Her şey; çaba, direniş, sızlamak bile Nafile… ‘Su fırsattır uzan oğlum! ‘ derim Çaresizim, böyleymiş kaderim Rüzgâr dağıtır söğütsü saçlarımı, ancak Bulutlarda ümitlerim… Yağmur yağar ardından Düşmez damlası dibime. …

Devamını oku

Muhayyer Sünbüle

                – Fırat Kızıltuğ’a- Bu rüzgârla, şimdi çoktan unuttuğumTarlalarda başaklar eğiliyor;Değirmen miydi depo mu, o yıkık…Terkedilmiş yapının bacasında,Derin düşüncelerde iki leylek;Birisi ayakta ve çökmüş diğeri. Bu rüzgâr, şimdi deniz kokusunu,O kadîm sâhilde gezdirirkenBir şeyi yapamayacak yalnız…Ölmüş güzellerin saçlarını, -Onları ben unutmamış olsam da-Artık dağıtmayacak bu imkânsız. Duyulan bir …

Devamını oku

Muallâka

1- Durun! Sevgilinin ve onun ed-Dahul ile Havmel arasındaki Sıktu’l Liva’da bulunan yurdunun hatırasına ağlayım. 2- Tudih ve el-Mikrat’a kadar uzanan, güney ve kuzey rüzgarlarının dokuması sayesinde henüz izleri silinmemiş olan hatırasına ağlayım. 3-Sevgilinin yurdunun geniş alanlarında ve oradaki su birikintilerinde, bembeyaz ceylanların karabiber tanesine benzeyen gübrelerini görürsün. 4- Göçlerini yükledikleri günkü ayrılık sabahında ben, …

Devamını oku