Kutsal kitapların anlattığı cennet ve cehennem gibi hayatın da, her birinde ayrı bahçeler, ayrı yangınlar, ayrı ateşler, ayrı ıstıraplar, ayrı sevinçler, ayrı çiçekler bulunan çeşitli katlara ayrıldığına, Babil’in asma bahçeleri gibi teras teras yükselen hayatın hangi katında duruyorsanız, yaşayacaklarınızın da durduğunuz yere göre belirleneceğine inanırım ben.Eğer bir erkek, sevgisinin peşine düşen Dante’nin cenneti ve cehennemi …
Kategori: Deneme
Şub 23
Venüs’le Buluşma
Bazen düşünürüm de, kader bana tuhaf huylu bir arabacı gibi gözükür; sanki sizi hangi şehre götüreceğini seyahatin başından belirlemiştir de, şehre vardıktan sonra bazı dönemeçlerde dönüp adresi size sorar.Hangi semtte, hangi sokakta, hangi evde yaşayacağınızı kendiniz belirlersiniz.O dönemeçlere geldiğinizde kararınız ya da kararsızlığınız çizer yolu.Kararsız kalırsanız eğer, arabacı o dönemeci geçip devam eder yoluna.Acaba hayatımızın …
Şub 23
Bir kadınla yapılan üç şey
Bazı yazarları özler insan, onların anlattıklarını, anlatma biçimlerini, kullandıkları dili, yalnızca onlara ait olan sözcük evliliklerini, onların yarattığı ve okurken bir parçası haline geldiğiniz dünyayı, o dünyanın kokularını, seslerini, renklerini özler; ben arada bir Lawrence Durrell’i özlerim.Yazıyı, hattâ zaman zaman fazlaca, şiire çok yaklaştıran üslubu, bu üslubun içinde insanları bütün kırılganlıkları ve sertlikleriyle anlatabilmesi, limon …
Şub 23
Kristal Denizaltı
Kristal denizaltıBenim de o kristal denizaltıya binmişliğim var.Süt buğusu gibi solgun maviliğin yayıldığı ıssız bir sabah vakti, dönüp dönmeyeceğini bilmediğin bir yolculuğa çıkmak için ürpertilerle binip kapaklarını kapatırsın.Eğer dönersen başka biri olarak döneceksindir yolculuğundan.O denizaltı bir yere gitmez.Giden sensindir.O denizaltının içinde tuhaf bir yolculuğa çıkarsın, o yolculukta gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini hiç kimseye anlatamazsın, senin anlattığını …
Şub 23
Son Oyun
“…sana dün çarşıda dolaşırken aldığım o atkıyı kaybetmemeye çalış… belki ilerde bu olanların gerçek olduğunu hatırlamana yardım eder… ben bana aldığın yüzüğü kaybetmemeye çalışacağım… bunların yaşandığını hatırlamak için… sanırım ben hayatım boyunca hep olanaksızları istedim… onları benimle isteyecek bir kimsenin varlığına ise inanmadım… şimdi zaman zaman senin varlığına inanmadığım gibi… bazen inanıyorum var …
Şub 23
şiir şiir şiir
Meselâ, şiir nereden başlar? Nerede biter? Nerede bulunur? Peki, nedir şiir? Sadece bir edebî tür mü, yoksa ondan fazla bir şey mi? Elbette şiirîn hikmetinden sual olunmaz. Şiir, uzam ve zamanda yer alan bir nesne gibi bilinemez. Salt bir düşünce de değildir. Derrida’nın deyimle bir “belki” ırmağında bulunur. [1] Belki ırmağında örneğin, “yaşam tiksintisi” [2] …
Şub 23
Aşk bir mücadele değil âhenktir
Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever.. Aşk inanmanın şiiridir. Aşk şüphe etmez. Aşk kıskanmaz. Aşk iğrenmez. Aşk çirkin bulmaz. Aşk küçümsemez. Aşk bencilliğin, kendini sevgiliden daha üstün görmenin, buhranın ve kötümserliğin tam zıddıdır. Aşk istemez, yalnız verir. Aşk bir mücadele değil âhenktir.. Aşk bunun için ilâhidir.. Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır: …
Şub 23
şiir hakkında
“Şiirdeki ‘Ş’ vitamini, akıp giden zaman içinde hep diri tutar insanı.” Mehmet H. Doğan “Şiir, karada yaşayan ve havada uçmak isteyen bir deniz hayvanının günlüğüdür.” C. Sandburg “Şiiri tanımlamaya çalışmak, gökyüzüne merdiven kurmaya benzer.” Bülent Özcan “Şiirin yüceliği, çok denenip varılamamasından değil, bir kaç şairin varmış olmasındandır.” Özdemir Asaf “Suya göre ‘ağır su’ neyse, öteki …
Şub 23
Nasrettin Hoca Fıkraları
Buyurun Cenaze NamazınaHuy çıkar can çıkmaz, derler; Hoca bu, çenesi durur mu? Bir gün nalbantta üç beş kişiyi bir arada bulunca, başlamış Aksak Timur hakkında atıp tutmaya. İçlerinden biri:– Hoca, demiş, maşallah adama söylemediğini bırakmadın!Hoca daha neler neler söyleyecekmiş ama içine mi doğdu nedir, işkilleneceği tutmuş. Renk vermeden adamın yüzüne bakarak:– Kardeşlik, demiş, memleket nere?– …
Şub 23
Hamam Sefası
Bir gün Neyzen arkadaşı çaycı Hacı ile İbrahim Paşa Hamamına gitmişlerdi. Keyif bu ya, hamamda âlem yapma arzusuna kapıldılar. Yani hamamda rakı içmek, birkaç gün ardı ardına demlenmek istediler. İki dost ufak bir damacanaya o devrin çok meşhur rakılarından olan ve Büyükada’daki manastırda bir papazin çektiği rakıdan– ki o yıllarda buna “papazın düzü” derlerdi– doldurttular. …