En çok yorum alan yazıları
- Bize Kalan Nedir Söyle — 3 yorum
- DEPREMDE GÖRDÜKLERİM — 3 yorum
- Ayrıldığımızda İkimiz — 2 yorum
- Son Hatıra — 2 yorum
- Çamur Etkinliği — 1 yorum
Tem 29
böyle şiir yazarım. Hayatın içinden bir damla düşer bana. Bütün yazdıklarım bir anlar bütünüdür. Yaşamak bana kendi görüntüsüyle, kendi çalgısıyla damlar. Çok yazıyorsam, daha büyük bir yeryüzünün daha büyük bir gökyüzü altında olmasındandır. Bir tür tutsaklık. Kocaman bir el, damlayan damlalara hep açık.
Tem 26
Filmin başında çok saf ve kendini çok “iyi” bir insan olarak tanımlayan Padraic, hikâye ilerledikçe amaçları uğruna insanlara kolayca yalan söyleyebilen, sevdiği birinin de olsa eşyalarına zarar vermekten çekinmeyen “kötü” bir adama dönüşüyor. İntikam ve ödeşme duygularıyla hareket ediyor ve bu uğurda gözü hiçbir şey görmüyor. Yine filmin başında çok sert ve acımasız bir şekilde arkadaşına “senden artık hoşlanmıyorum” diyerek bir anda ilişkisini bitiren Colm ise film ilerledikçe kendini daha rahat ifade ediyor, bazen kendisine hak verdiğimiz de oluyor. Padriac ile ilişkisini sürdürmek istemese de mecburen iletişime geçtiği bazı zamanlarda arkadaşına karşı hala sevgi ve merhamet hissettiğini görebiliyoruz. Günün sonunda doğruları ve yanlışları, hataları ve sevaplarıyla iki İrlanda ada köylüsünün hikayesini eşsiz görüntüler ve komik diyaloglar ile izliyor, iki taraf ile de zaman zaman empati yapıyoruz.
Tem 25
Tem 24
Bunu sen mi yazdın? Dedi.
“Şiir” demedi, “bunu sen mi, yazdın” dedi.
Ne diyim?
– Evet, dedim.
– E, imzala o zaman, dedi.
Önünde, saygıyla, imzalamak için, eğildim.
İçimden, ölsem de gam yemem, Nobel verseler istemem, dedim;
“Hey yumurtaya can veren Allah’ım, Can Yücel’in imza gününde ben Can Yücel’e şiir imzalıyorum. Daha ne olsun.”
Ben imzayı atarken, fısıldamadı gürledi; Belki herkes duysun istedi.
Bence her yazarın kulağına küpe olması gereken, mucize bir vecize söyledi
– Bir şey yazıyorsan, altına imza atacaksın! Altına imzanı atamıyorsan; Yazmayacaksın
Tem 24
Bazen rahatlamak için kendimize eziyet etmemiz gerekiyor. Bir arkadaş şöyle anlatmıştı ve anlatırken de gayet ciddiydi; “Seccademi yere serip üzerine oturuyorum ve hüzünleniyorum, sonra da seccadeyi katlayıp rafa kaldırıyorum ve normal hayatıma devam ediyorum.” Uzun süren üzüntüler, bazen yağmayan bulutlu bir hava gibidir. Bu yüzden yağıp rahatlamak için kendine bir sonda takman gerekir. İran müziği bu konuda bana çok yardımcı oluyor.
Tem 12
ism-i azam
cennetin kapısında
bir kelime
ağaçların hızı ile
kâğıdın üzerinde
ilk harf
sesi duyulmuyor
kalem
in
güneş tepemizde
bahçede
sükûnet
ilk isim
kendim
in
hatırlayamıyorum
cennet
in
kapısında
ismimi
(diyorlar ki
hep
aynı şeyi
yazıyorsun
isim
kelime
cennet
in
kapısı
gidilecek
başka bir yer
var
sanki
inanan
için
var mı
cennet
in
kapısında
bekliyorum
melekleri
hangi isimle
çağırmalıyım
onları
ismin kendisi
bir varlık alanı mi
içine
girilince
cennetin
(bir daha
yazma
ismi
cennet
in
kapısı
söz müdür
önce
söz mü
vardı
cennet
ten
önce
söz mü
vardı
(dışında
cennet
in
cehennem
ateşi
hep
yanar mıydı
ateş
in
içine
düşünce
hangi isim
söylenince
insan
yanmazdı
cennet
in
kapısında
söz
unutulunca
ateş
yakar mıydı
(dünya ile uğraşmaz
şiir
yazının ötesinde bekler
söz
ne yazılırsa
o anın içinde
bir kelebek
ölür
sözün içinde
kalbin
sırrı
vardır
yazıdan önce
sır
vardır
cennetin kapısı
ne yazıldıysa şimdiye dek
bütün o yazılara
kapalıdır
yazının ihtiyacı olan
kalbî hayat
cennetin kapısında
terk edilir
kalbe gerek kalmaz
cennette
kalb insanı cennete ulaştıran
isimlerin cem evidir
camidir kalb
bütün isimler
saf tutar
kalbin
içinde
cennette
ağaçların hızı ile
düşünürsün
kanın
hızı
terk edilir
cennette
ateş söner
nur
tamamlanır
kelimeler
ölür
ism-i azam
sana
görünür
cennet
in
kapısı
senin
arkandan
kapanır
içerdesindir artık
turgay özen
Tem 12
Dağlarca vedalaşıyordu: “Şiirlerim sana emanet” dedi bana. Hemen yanına koştum. ilk kez böyle kötü gördüm onu. Telaşlı ve aşırı yılgın gibiydi. Konuşuyorduk, ölümü belki ilk kez yakından seziyordu, ve ölmek istemiyordu, aşırı hüzün vardı halinde. Konuşması zorlaşıyordu. Birdenbire, yatağının sol köşesini göstererek “ölüm orda, onu görüyorum” dedi
Tem 09
Ne istediğimi bilmez oldum.
Bir şöyle söyledim.
Bir böyle söyledim.
Bir de söylediklerimin tam tersini.
Senin yüzünden düştüm bu hale.
Ne bir şifa buldum ne de çare.
Bi dakka.
Ne oldu?
Bilmiyorum ya. Böyle bir şey oldum.
Allah Allah.
Ah canım. Duygulandın.
Bir şey oldu. Evet.
Ah tontonum.
Ne oldu Özkanım?
E güzel oldu.
Ya, ilk defa böyle bir şey oldu.
Ee, biz bu yaşlarda ağlarız. Ağlamayan zaten… Ne yani değil mi Fuat?
Hay Allah pardon ya.
Ağlamamak diye bir şey olur mu ya?
Ya..
O imkansız.
Gözyaşlarımızı bitti mi sandın?
Tem 08
Biz ona bakalım ve onunla uyum içinde
Olalım diye yaratılmıştır dünya.
Felsefem yok, duyularım var benim…
Doğadan söz ediyorsam, onu bildiğimden değil,
Sevdiğimdendir bu, onu sevmemin nedeni de
Sevenin neyi sevdiğini, niçin sevdiğini
Ve sevginin ne olduğunu asla bilmemesidir.
Sonu olmayan bir masumiyettir sevmek
Tek masumiyet de hiç düşünmemek…