dilinin ucunda ne varsa insanın
işte ben ona inandım. 
yavru bir kuşun daha ilk denemesinde 
tutunmaya çalışması gibi göğe 
ne bulduysam abandım 
ve uça uça 
karasular indi kanatlarıma 
oysa bütün insanlar eşittir direksiyon başında 
ama biri var ki şimdi yok aramızda 
huzur yazıp da bulamayan tanpınar 
inleyip duruyor narmanlı handa 
dünya tuhaf değil mi 
kızarmış ekmeğe tereyağ sürer gibi 
çocuklar yetiştiriyoruz ölmesi için. 
bir istek ki dövüp duruyor bizi 
oynaşıp duruyor bizi 
oynaşıp duruyoruz kapkaranlık sularda 
kirletmek için o bembeyaz gömleği 
dizlerinden vurulmuş bir adam ki o benim 
ne kadar benziyorum emekleyen çocuğa 
bir anda yıkılıyor cana yakın ne varsa 
yemeğin etini seçmek gibi mesela. 
dünyanın soluğudur kar yağarken pencere 
silinen bir vazoya tozun konması gibi 
ey dokunma duygusu 
sensin bu bahçenin sahibi. 
kar tutmuyor artık şehirleri nedense 
sesini teybe çekip sonra da beğenmeyen 
her kimse; 
ona benzetiyorum ben, bu tuhaf ilişkiyi. 
ki insan mütercimdir, kalbindeki o şeyi 
metal tadı olsa da ısırdığı herşeyde 
çevirip durur kendi dilince. 
ve kaybolunca kapının anahtarı 
duvarla kardeş olur güzelim kapı.
İbrahim Tenekeci
                
                                                                











