sana sarı bir yaz gönderdim 
onu bir zaman gibi koynunda sakla 
önce kuytular göle çekildi 
ayrılık, ayrıldığın yerde değildi 
herkes, artık, elbette 
dağ’dır biraz 
ve sarı yaz senin perden 
suya gömdün yaprağın adını 
bir kentin hüznüne benzedin birden 
aşklar kimliksizleşti: süslü zamanlar! 
sen ki kendi kendinin özleminden 
sıkılırdın… sorardın: 
‘olur mu, 
anlamak aşkları eski güllerden?’ 
işte bir söyleyişin solgun yüzü: 
artık ne bir anıdan arta kalanlar- 
dan söz var! ne bir şey! 
-boşuna!.. 
ölüm, olmak’tır ve bir söz kanar; 
yalnız yalnızlıklardır bizden olanlar! 
onlardı, gittiler… daha gelmeden… 
bense akşam oldum artık 
ve akşamlar, benim gövdem…
                
                                                                











