IL CUORE

Artık kimse kazımıyor
duvarlara
ağaçlara
     luis ile maria
            raguel ile carlos
                  alfonso ile marta
diye iç içe geçmiş
iki kalbin ortasına

şimdi çiftler yalnızca
okuyorlar bu eski
gereksiz duygulukları
duvarlarda
ağaçlarda
ve yorum yapıyorlar
        ne aptalca şeyler diye
sonsuza dek
ayrılmadan evvel.

Mario Benedetti
Çeviren: Bülent Kale

Meşe Ağacının Solunda

Tanrıyı düşünüyorum bazen
öyle çok da değil ama
zamanını çalmak istemem
hem zaten o uzakta
ama sen yanımdasın şimdi keder içindeyim
keder içindeyim ama seviyorum seni
daha nice saatler geçecek biliyorum
bir nehir gibi akıp sokaklar geçecek
hep yanımda olan ağaçlar
gökyüzü
ve dostlar geçecek
ama öyle şanslıyım ki
seni seviyorum
çok eskiden çocukken
çok eskiden, her neyse boş ver
basit bir tesadüftü zaten
gözlerinde kaybolmak gibi tıpkı
izin ver kaybolayım yine
seviyorum seni
seni seviyorum şükür ki.

Bilmiyorum sizin de hiç başınıza geldi mi
ama bazen insan bir anda fark eder ki
aslında çok daha sarsıcı bir ilişki söz konusudur
akıl ermez acılar ve tesadüflerle örülü
Tanrının kıskançlıktan yol vermediği aşklardandır bu.

Bakın adam nasıl da şefkatle itham ediyor kadını
kadın öylece bir ağacın gölgesine yaslanmış
adam nasıl da döküyor eski anılarını  ortaya bir bir
ve için için dağılıyor ama dimdik ayakta kadın.

Mario Benedetti
Çeviri: Bülent Kale

Bu Bakire Fahişeyken

Bu bakire fahişeyken
evlenmeyi düşlüyordu ve çoraplar örmeyi
ama sonunda yine kendi halinde bir
bakire olmak istediğinde
gündelik rutinleri vardı artık ve bir de kocası
özlüyor şimdi o eski
yağmurlu ve müşterisiz geceleri
o herkesle yattığı yatağına uzanıp
evlenmeyi ve çoraplar örmeyi düşlediği.

Mario Benedetti
Çeviren: Bülent Kale

Geldiğinde Bana Sen

   Geldiğinde bana sen, davetsiz, ansızın
Çağırıyorsun beni
   Hatıraların beklediği
Evvel zaman odalarına.

   Bir çocuğu avutur gibi,
Tavan araları bana sunduğun,
   Günlerin bir avuç tortusu,
Öteberisi kaçamak öpüşlerin,
   Ödünç aşkların pılı pırtısı,
Ve sandıkları gizli sözlerin,

     AĞLIYORUM

Maya Angelou
Çeviren: Faris Kuseyri

Döndüler Evlerine

Evlerine döndüler ve karılarına,
   bir defa bile hayatlarında,
   tanımadıklarını söylediler benim gibisini,
Ama… Döndüler evlerine.

Evin ne kadar da temiz dediler bana,
   hiçbir sözüm kimseyi incitmezmiş hatta,
   havam da gizemliydi belli ki,
Ama… Döndüler evlerine.

Bütün erkekler beni övüp dururlardı,
   ne de güzel gülüşüm, aklım, kalçalarım vardı,
   yine de bir gece geçirdiler benimle, belki üç, belki iki
Ama…
Maya Angelou
Çeviren: Faris Kuseyri

Güvensizlik Duygusu

Hakikatı çıkarıp alamadım yalanın içinden
   ya da anlayamadım düşlerim gerçek mi,
Yalnız biri yanıltmadı beni tahminlerimden
   bu koca dünyada, o da seninle ilgili.
Yüzünün çizgilerine tek tek dokunmuştum,
   tanımıştım aşkı, hazırdım bedeline.
Büyüleyen sözlerle darmadağın olmuştum
   aklım benim, çoktan yitmişti bile.

Maya Angelou
Çeviren: Faris Kuseyri

Temas I

Kadın bir aşk öpücüğü diledi adamdan
ve sarmaş dolaş geceler.
Birbirlerine bağlandılar
ağaçların arasında
tam da kıyıcığında suların.

Yüzü delik deşik ay, hatırlattı kadına,
asırlar geçmiş sanki aradan
Yunanistan’ı, Parthenon’u
ve Kleopatra’nın saltanat kayığını
anlatmıştı adam.

Ayağını
okyanusun tuzlu sularına
soktu kadın, dizlerine kadar.

Adam Alexander Pope’dan,
Bernard Shaw’dan ve
Çavdar Tarlasında Çocuklar‘dan bahsetti.

Sandaletleri suya kapıldı kadının,
ellerini kuruladı,
ıslak alnını sildi sonra.

Odasına doğru yürüdü ardından,
Gözlerindeki yaşı sildi
Sakınmadan söyledi annesine:

“Şunu öğrendim bütün anlattıklarından.
Bir başkasını seviyormuş
Benim sevdiğim adam.”

Maya Angelou
Çeviren: Faris Kuseyri

Hayal

Bana elini ver.

Bu şiir hırsının ötesinde
bir yer aç bana
hem seni götüreyim
hem de izleyeyim seni.

Bırak
dokunaklı sözcükler
ve aşkı yitirme sevdası
başkalarına kalsın.

Sadece
Bana elini ver.

Maya Angelou
Çeviren: Faris Kuseyri

Hicret

Allahım ne bunaltıcı, ne boğucu bir gece…
Gözlerimiz bulutlandı arabaya binince
Karanlıkta kaçıyoruz, çoğalıyor korkumuz,
Umulmadık bir felâket geçiriyor ordumuz.
Fakirleri yalınayak, zenginleri atında,
Yollar uzun bir inilti yıldızların altında.

Gönüllerin gözyaşına inandığı bir anda,
Çok sevgili yuvamızı yâd ellere bıraktık;
Dirseğimi dayayacak bir pencerem yok artık,
Elveda ey harap olan baba evi elveda!

Bütün gece yol alırken tehlikeler içinde,
Ellerimi unutmuşum kardeşimin dizinde.
Arkamızda kayboluyor beldemizin bağları,
Arkamızda beyaz başlı Anadolu dağları
Sanki: gece yolcuları gitmeyiniz, diyordu.
Arkamızda bizim gibi gurub eden bir ordu!
Arkamızda neler yok ki dokunmasın insana,
Viran bir köy önlerinde indik eski bir hana

Gönüllerin gözyaşına inandığı bir anda
Bin bahçeli beldemizi yâd ellere bıraktık,
Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık,
Dallarında bülbül öten bahçelere elveda!

Kemalettin Kamu

Kimsesizlik

Yıllardır bir kıvılcım kapalı kında,
Kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi;
Mustaribim bu duvarın dış tarafında,
Şefkatına inandığım biri var gibi.

Sanıyorum saçlarımı okşuyor bir el,
Kıpırdamak istemiyor göz kapaklarım;
Yan odadan bir ince ses diyor gibi gel!
Ve hakikat bırakıyor hülyamı yarım.

Gözlerimde parıltısı bakır bir taşın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde;
Varsın yine bir yudum su veren olmasın,
Baş ucumda biri bana ‘su, yok’ desin!

Kemalettin Kamu