topu topu sesini duymaktı amacımçok değil, altı da, üstü de, hepsi bukaç kapının arkasına sakladınkibulamıyorum yankısını sesimin… zifir karanlıkta görmeyen göz,demiri kemiren pas,dudağı çatlatan tuzsusmuş sarkı kadar kederlidirçocukluğumun bayrak törenleri… bir iğde kokususunbir kenti yoldan çıkaran sokaklardan birisinbir yolsun, ayaklanmış bir günsün birbaşına… küfür ki, bir iç çekmeden de kısadırbir yolculuktur, sonu belli olmayanaçık yaradır, …
Kategori: Türk Şiiri
Şub 23
Üvercinka
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerindenEn uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeyeLaleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayızBirden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsunAma nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemezSevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyorBütün kara parçalarındaAfrika dahil Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olmaYatakta yatmayı bildiğin kadarSayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha …
Şub 23
Üstü Kalsın
Ölüyorum tanrımBu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdürBiliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayatFena değildir… Üstü kalsın… Cemal Süreya
Şub 23
Beni Yanlışsız Sakla
Saate baktım yirmibeş yaşındayımGeç kalmadım tanrım yeniden inanmayaAşka geç kalmadım Ardında yıkık şehirler ve leylaklar bırakanBir cümle dudaklarımı geçip beni ihlâl ettiSaate baktım müthiş bir yenilme vaktindeyimSevgilimBen nerede yağmur yağarsa orada şemsiye kırmanın kitabıyımVe en güzel cümlen sensin Saate baktım buzlar ve çiçekler arasındayımGömleğim asyaya düşerkenBeni yanlışsız sakla bu son görünüşüm Mevlana İdris Zengin
Şub 23
Aç Kollarını
“Tutunamıyorum Tanrım affet, Kadınların saçları dökülüyor.” Bir şehrin ölümünü görüyorumUpuzun elbisesini giyinmiş ışıklar.Büyük reklam panolarında masallarUpuzun bir rüyaya dalıyorum. Ah Dünya!Uzak bir resim gibi karşımda karanlık,Sisli bir şehir.Yüzler…Ve yüzlerde gölgelerBana bakan bir genç kız;Kim bilir hangi çılgın ihtirası saklıyor gülüşünde? Şeytan!İki adım ötesindeEteklerini kaldırıyor kadınınKarşımda ışıksız bir şehir… Çok …
Şub 23
Ayrılık
kaç gecenin çölüdür bu ayrılıkkaç şiirin dölüdür üstümeörttüğün bu ince sessizlikkalbim alış artık, kır kendinikendi duvarında, sesinikendi duvarına haykır. tesadüfen birbirine rastlamışbaşka başka aşklarsızın siz artıkgeceyle gündüz gibi birbirineayrılmış. O ki rüzgar, bir zamansenin çölünde kumlar uçurmuş,o ki gece ve esmer, görmüyorsahrayı, sesi içinde karışmış. her ayrılıkta kendine saplanan bir hançerkendi sabrını deneyen taş,kendi uykusuzluğunda …
Şub 23
Aşk
Aniden. Birdenbire, beklenmedik olandan…Beklemeyene: Dilegelen bir dünya.Vahiy gibi, en çok ona benziyor.Baharın karnını öptüğüm rüya. O yüzden “ayak”landım, yukarı ağdım.Sana vardığımda ağlamam bundan… Adını andığımda sıcak akıyor bütün nehirlerDünyayı dolduran sözü olduran o.Ve ben ne desem şimdi, benden değiller.Hâlâ soruyor musun bana, aşk ne demek:O en “bir” ve “tam” olana yürümek. Durup durup geçmesin içinden …
Şub 23
Daralan Vakitler
Bu ateş bulutu hangi kavmin üzerinde? Çam ormanlarının salınışında,Kuşların cıvıldayışında,Otların serin tenlerinde.Eğer varsan bakıp görmeyeŞeffaf perdenin az ötesini,Bir ateş bulutu var en bildik yerde,En emin yerde. Ve bak, asıl ölen yaylalar, villalar, tok karınlarHissiz dudaklar, gayretsiz kalpler,Asla değil kavruk çölde yatan kadavralar. Farzet körsün, olabilir,Elele tut,Taş al ve at,Kafiri bulur. Hani ceylanların,Hani cihat marşın? Bir …
Şub 23
Hurûfî
terkedilmiş evlerin,kendine sarılan yalnızlığı neyse,o dur kucaklaşmaları şehirlerarası terminallerinçünkü insan içine doğru genişlerlime lime soyar derisinihallacdan mansura geçer orada aşk ve ölüm ve su ve ateş ve toprak ve rüzğar savurunca saçlarını bir kızın simsiyahyükleyip eşyasını mensura artık kimse tutamaz hurûfî,giderbu betondan tanrı kentin aşkı kovan dükkanlarından bu çirkef bu geniş bu iltihapiçine doğru çünkü …
Şub 23
Çölde Gizli Bezginler
bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi öptüm sonsuz gidişinden. saçlarının seyriyle seni yolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran akreplerdir duygunun. karanlık ordulara güneşsiz sokulan bunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek şakakların sıcağında kuytu bir ses büzülüp ölecek sabahsız kuşlara koşarsa durur mu evreni omuzlarında bahar şenlikleriyle. sürdüren ellerini yangın …