Kategori: Şiir

Emin Değilim

Birlik ve beraberliğimize,İhtiyaç duymadığın şu günlerdeBir çocuk kaçar evinden öfkesiyleDolanmış boynuna ırmak asmış kendiniSaçılmış yere esvabı, utangaç ve kirli Tesadüfen girdiğin o turist fotoğrafındaAsılıp kalmışsın yıllarca İngiliz bir duvaraKadraj gülümsetirken herkesiKar yağmış ve mutsuzsun, Sultanahmet meydanında Annemde kalmış ayrılırken, yüzümün velayetiPatlatıp şişeyi üzerime yürüdüğün haniÇiçekler topladım sana Türkiye kadarBabalar maaş günü Bedir’den dönerYer sofraları kuruldu …

Devamını oku

Artık bize sadece ağlamak düşüyor yaşadığımız sürece

Babam!Ey Rabb’inin davetine icabet eden babam!Ey Mekanı Firdevs Cenneti olan babam!Ey Cebrail’in ölüm haberini getirdiği babam!”Ey Rabbine kendisinden daha yakını bulunmayan babam!Ey makamı Findevs cennetinde olan babam!Ey Rabbin davetine icabet eden babam!Ey vefatı bize Cebrail’ce haber verilen babam! *** Gökyüzünün ufukları tozlandı.Güneş dürülüp ışığını kaybetti.Gecesi gündüzü karanlıklara gömüldü.Peygamberden sonra, yeryüzü ona duyduğu teessürden ve şiddetli …

Devamını oku

Gelmedin

Sana direndimdi, boşunaymışEy dünde yiten, ey gömdüğüm tütün,Seni anlamakmış, boşunaymışSendin kitapların sezmediği bilim. Seni bildiydim yalınlığında gençliğinEy aşk, ey şaraplardan geçişim,Boşunaydı aramam seni okullardaSendin boşuna açılmamış yara. Seni kıtaller, seni bayraklarSeni gümüş atlardan yıkan sevişim,Boşunaydı beklemem seni, gelmedinBir sonbahardın ve kesik bileklerin. Seni unutmak içindi boşunaGeceler, filmler, metafizikaBir yaprak, canıma çizik atarak aşağılaraDüştü boşuna, düşecektim …

Devamını oku

Hiç Nazma Çalışmamak Gerekmiş

Sinnim bu yıl oldu altmış altıMazi nazarımda bir karaltı Altmış bu kadar sinin bî-südOlmuş yalñiz hayât fersüd Beyhüde bu müddetin mesiriMahsûlü nedir? Za’f-i pîrî Gafletle dem-i şebâb geçmişLâkin ne kadar harâb geçmiş Şâirliğe yeltenüb de hâmeBiçmiş baña bir siyâh câmeBak bende olan hatâya cürmleUğraşmışım elli yıl şi’irleSermâye-i ömrümün yegâneMeksûbu olan beş on terâne Guyâ ki …

Devamını oku

Paraşütler Sevgilim Taşıyabilir Bizi Yukarılara

Bilmiyorum dedim yalnızcaVe şimdi sen tutuyorsun beniKollarının arasında,Ne iyisin.Paraşütler, sevgilim, taşıyabilir bizi yukarılaraGene de içinde yüzdüğüm ağaPembe ve açık mavi balıklar yakalanmış,Çok güzeller,Ama yenilir gibi değiller.Paraşütler, sevgilim, taşıyabilir bizi yukarılara daha daBu titreyerek ortada asılı durduğumuz havadan,Kollarımızı yüzüyor gibi kımıldatırsak.Şimdi asılı kalmak dedin,Son derece seçtin. Bilmiyorum doğrusu.Yüzeyin altında mercanlar var,Kum var ve yemişlerNarlar gibi büyüyen.Bu …

Devamını oku

Büyük, çok büyük acısı aşkın

En iyi kalpli insanlarSakın bana darılmayınBeni bir gemi gibi sallayınBüyük, çok büyük acısı aşkın Ariwara no Narihira

Saçlar

Büyük bir giz var Simone,Senin saçlarının ormanında. Kuru ot kokulusun, taş kokuluHayvanlar gelip durmuş üstüne;Deri kokulusun, buğday kokuluVe buğday savrulduktan sonra;Odun kokulusun, ekmek kokulu,Daha bu sabah fırından çıkma;Çiçek kokulusun, süren çiçekBırakılmış bir duvar boyuna;Böğürtlen kokulusun, sarmaşık kokulu,Tertemiz yıkanmış yağmurlarda.Hezaren kokulusun, eğrelti kokulu,Biçilmiş eğrelti, gece eşiğinde.Ölü ot kokulusun, kızıl ot,Çitlerin gölgesinde yan yana, yan yana.Isırgan kokulusun, …

Devamını oku

İstanbul Şiirleri Bercestem

İstanbul’u görmeden -fotoğraf ve şiirlerle- sevenlere Deniz bazan susup bazan homurdanıyor; Üsküdar’da birkaç ışık sönüp yanıyor: Eşelenen kıvılcımlı bir mangal gibi… Sabahattin Ali Karaköy’den kalkan vapurlar bilirYıllardır nasıl yangın Galata KulesiKız Kulesi’neAli Asker Barut Bugünse artıkGörmek için deniziSağa sola oynatması gerekecekBetonarme binaların arasındaÜzgün duran boynunu Ali Asker Barut İstanbul’da bir sevdiğim vardıKeçi yavrusuna benzer,Rüzgar eserdi …

Devamını oku

Sığınmacılar

Düşerken yontulduk yamaçtanKapılmış giderken sele, tıraşlandık Şu durup güneşlendiğimiz yere bakın Evrensel vicdanın yokluğundaSürünerek ulaşabildiğimiz yere Üstündeyiz bir kayalığınGölgesinde yaralı ağaçların İleri yürüsekGeri çekilsek SağımızSolumuz Uçurum. Ferruh Tunç

Yaşlı Bir Adam

Gürültülü kahvenin içerlek odasındayaşlı bir adam, masada iki büklüm;önünde bir gazete, yapayalnız. Sefil yaşlılığın ezikliği içindedüşünüyor, ne kadar az çıkardı hayatın tadınıgüçlü olduğu yıllar, yakışıklı, Biliyor, nasıl yaşlandı; farkında, görüyor her şeyi,ama gençlik yılları daha dün gibigeliyor ona. Hayat ne kadar kısa, ne kadar! Düşünüyor; Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu;nasıl hep güvendi- ne …

Devamını oku