Kategori: Şiir Gibi

Evini Kaybetmişlere

Bazen kendi evini terk etmesi gerekir insanın. Tası tarağı toplayıp ardına son bir defa bile bakmadan çekip gitmek. Çünkü ağır geldiğini hissedersin bazı evlere, insanların sana “gitse de kurtulsak” gözüyle baktığını. Bunu fark ettiğin ama kendine yediremediğin o ilk anlarda etrafta tutunacak bir göz ve bir söz arasınız çaresizce. Fakat herkes yüzünü, sözünü başka yöne …

Devamını oku

Mecit Ömür Öztürk ile Teselli Üzerine Röportajlar

Manevi iyileşme konusunda sosyal medyanın kitap okumanın yerini dolduramadığını da gördük. Tasavvuf sahasında iyi bir kitap, etkili bir video izlemekten daha iyi bir terapidir. Ama manevi meseleleri kavramış ve özümsemiş bir insanla yan yana gelmek, göz göze olmak, onunla kısa da olsa birlikte vakit geçirmek, kitaplardan daha etkilidir. Tasavvuf neticede bir okuma etkinliği değil, bir hâl elde etme meselesidir. Hâlin aktarımı da sohbetle olmuştur. İnsanoğlunun şimdilerde en büyük yarası az kitap okuması değil, doğru ve hayırlı insanlarla yan yana gelemediği bir dönemden geçiyor olmasıdır.

Aftersun: İnsan Zihnine Atılan Duygu Tohumları

Calum aslında hayatın ne kadar zor olduğunu kendi karakterinde çok güçlü bir şekilde yansıtmaktadır. Oysa yapılması gereken şey basittir; toplumsal düzleme ayak uydurmak ve toplumun iteklediği yöne doğru sürüklenmek. Bunu yapmayan iki tür insan vardır. Birincisi mevcut düzeni benimsemeyen, toplumun dahi yaklaşımlarını sorgulayan ‘aykırı’ kişilik. İkincisi ise bu basit kurallara dahi uyabilecek kadar potansiyel açığa çıkaramayan ve bunun sonuncunda savrulma yaşayan insanlar. Her ikisinin de intihara meyili vardır. Birincisi var olan sorunları görür ve o düzenin bir çarkı olmayı kendine yediremez ve hayat yaşanmaz hale gelir, ikincisinin ise düzene bir karşıtlığı olmamasına rağmen o düzende yaşamayı dahi beceremez.

Kalp Dersleri

İnsan görüşmediği ama kalbinde yer ayırdığı, kalben hemhâl olduğu, onun da kalbinde yerinin olduğundan şüphe etmediği kimseyi ne zaman görse sevinç duyar, onu uzun bir zaman sonra da görse ona soğukluk hissetmez ama kalp selâmı kesmişse onu her gün de görse artık bir önemi kalmaz.

Roni Margulies’in Ardından

Roni Margulies açısından milliyetçilik, zengin bir tarihin işçi sınıfının zihninde yer edinmesini engelleyen hurafeler bütünü anlamına geldiği için çok tehlikelidir. İşçi sınıfı, milliyetçilikten arındığı oranda kendisini egemen sınıfa bağlayan tüm halatları kesip atma şansına sahip olabilir.

Kalp

Yaratıcısından başka kimsenin sayamayacağı kadar çok sayıda, nice kalp vardır. Eğer insanların gözleri, kulakları, yüzleri ve başları bir şekilde birbirine benzeyecek olsaydı dahi her insanın kendisine has bir kalbi olurdu. Diğer kalplerle paylaşmadığı bir tür sevgi ve nefretle, acımasızlık ve merhametle, yüceltme ve küçümseme, itibar ve alçaklıkla atan bir kalp… Bununla -sadece bununla- insanlar farklı değerlere ve çeşitli konumlara sahip olmuştur.

Sizde ölebilir miyim doktor?

Birden bire şöyle bir soru soruyor doktoruna, “Sizde ölebilir miyim?” diyor Karısı kabul ediyor ve orada ölüyor sonunda.

Bağların Yitimi ve Bize Kalan Boşluk

İnsanı ayakta tutan şey yarının varlığıdır, hayalleri, umutlarıdır. Ve insana yapılabilecek en büyük kötülük ise yarına olan inancının elinden alınması, geleceğinin gözleri önünde yok olmasıdır. Kopan bağlar bizim gelecekle kurduğumuz ilişkiyi zedeler, tahrip eder. Ayrılıklar sonrasında kişinin bu kadar çaresiz ve umutsuz hissetmesinin en büyük nedenlerinden biri de budur işte. O gitmiş ve yaşanacak güzel günleri beraberinde götürmüştür.

Burada Kalamam, Başa Dönemem

Vuruldum. Kendi evimde vuruldum. Her şey yolunda ve hepimiz güvendeyken vuruldum. İki bıçak, bir tornavida, bir de mermi yarasıyla tanış olunca vurulmanın ne olduğunu az buçuk anlayabiliyor insan. Size yemin ederim ki vuruldum. Ellerimle kapatacak, akan kanı durduracak bir yaram yok ama vuruldum. Bu, vurulmaların en kötüsü.

Benim annem öldü…

ruhsal bir yaramız varsa mutlaka bir yerlerden anneye ya da babaya dokunur bunun ucu. Anne ve babası hayatta olan danışanlarım bir süre gerçek anne-babalarına belli bir öfke geliştirir, onlarla olan ilişkilerini gözden geçirirler. Ben de ısrarla bizim işimizin gerçek anne-babalarla değil içselleştirdiğimiz anne-baba modlarıyla olduğunu vurgulamaya çalışırım. Bizim mücadelemiz, içselleşmiş ve bize zarar veren o ebeveyn yanıyladır.