Schopenhauer’a üç ay misafir oldum. Frankfurt’taki münzevi hayat yaşadığı otel odasına beni kabul etti. (Tabii Malatya’dan boş gitmedim, elimde de iki paket kayısı vardı-biri kendisi ötekisi köpeği içindi-, günkurusu kayısıya bayıldı. Netekim en önemli eserini “İstenç ve Tasarım Olarak Dünya” (Die Welt als Wille und Vorstellung) kayısıları yedikten sonra yazdı!) İnişli çıkışlı bir dostluğumuz, acı …
Kategori: Deneme
Şub 23
Veda Yazısı
Burada yazmak güzel. Bir o kadar da şaşırtıcı ve ürkütücü. Bazen de hüzün veriyor. Hüznümün sebebi, yazılanların ancak polemik konusu olduğunda ciddiye alınması. Şaşırtıcı olan ise polemik olsun diye yazmadıklarımın-hatta polemik olmasın diye yazdıklarımın da- polemik konusu edilmesi. (Meselâ, yağmur’u heykelle kıyasladığım son yazım vardı ki, rahmeti anlatmak içindi, sadece rahmeti. Bir yağmur güzellemesi kemalist …
Şub 23
Olağanüstü Hal’de Avukatlık ve Bir Silivri Anısı
Üniversiteden tanıdığım bir hâkim arkadaşı ziyaret etmek üzere Silivri’deki 6 Numaralı cezaevine gitmeden evvel telefon açıp bilgi alayım dedim. Tam 2 saat 40 dakika boyunca aramama rağmen santral bir türlü telefonu bağlamayınca çıkmış olduğum yol zaten beni bir o kadar sürede cezaevine getirdi. Üzerimdeki metalleri çıkardım, avukat girişinden cezaevine doğru yürüdüm. Görevli sadece Perşembe günü …
Şub 23
Abdülbaki Gölpınarlı’nın Tarihi İstanbul Konuşması
Bir çeşit yol tarifi vardı.. Bir çeşit ev tarifi: “…oraya vardın mı sağa dön. Solda bir bostan göreceksin…doğruca git. Gene soldan, köşede: önünde koca asırlık bir çınar ağacı, cumbalı, sarayyavrusu bir konak… Sağda az meyilli bir yokuş… Vur o yokuşa! Aşağı-yukarı yüz adım ötede, sağda: bahçesinde salkım söğüt; küçük, kuş yuvası gibi ahşap bir ev.. …
Şub 23
Tren İnsanın Çocukluğudur
Trenleri, bilhassa eski trenleri, buharlı olanları çocuklar çizmiş, tasarlamış gibidir. Hem de bir resim dersinde ve suluboya bir ev ödevi olarak. Yoksa bir kara tren bu kadar renkli olur muydu? Çocuklar sanki çizmekle, tasarlamakla yetinmemiş, bir de tren diye bir oyuncak icat etmişlerdir. Hiç oyuncağı ve arkadaşı olmayan bir çocuğun, oyuncağı ve oyun arkadaşı olarak. …
Şub 23
Mavi Kelebekler
Majko, majko, jos te sanjam(Anne, anne, hala rüyamda seni görüyorum) Sestro, brate, jos vas sanjam svake noci(Abla, ağabey, hala her gece rüyamda sizi görüyorum) Nema vas nema vas nema vas(Burada değilsiniz) Trazim vas trazim vas trazim vas(Sizi arıyorum) Gdje god krenem vidim vas(Nereye gitsem, sizi görüyorum) Majko, oce, sto vas nema(Anne, baba, neden burada değilsiniz) …
Şub 23
Çehov’un Öykücülüğü Üzerine
Tam adıyla söyleyeyim: Anton Pavloviç Çehov‘la lise son sınıfta tanıştım. İstanbul Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencisiyken tam bir Çehov tutkunuydum. Türkiye’de ilk Çehov öykülerini, dergilerde, Servet Lünel, Erol Güney ve Oğuz Peltek’in yaptıkları çevirilerle tanımıştım. Dergilerde, özellikle de Varlık dergisinde sık sık bu kişilerin çevirdiği Çehov öyküleri yayımlanıyordu. Sonra kitap olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın (o …
Şub 23
Dergi, Hür Tefekkürün Kalesi
Şöhreti fethe koşan bir aydınlar ordusu. Kimi yarı yolda kalacak, kimi yol değiştirecektir bu akıncıların. Belki hiçbiri varamayacaktır hedefe. Genç düşünce, dergilerde kanat çırpar. Yasak bölge tanımayan bir tecessüs; tanımayan, daha doğrusu tanımak istemeyen. En çatık kaşlılarda bile insanı gülümseten bir “itimât-ı nefs”, dünyanın kendisiyle başladığını vehmeden bir saffet var. Tomurcukların vaitkâr gururu. Bir şehrin …
Şub 23
Çürüme de umut da hep olacak
Elimizi uzattığımız her şey çürüyor. Belki de dokunduğumuz için biz çürütmekteyiz. Gördüklerimiz kirleniyor. Baktıklarımız bizi kirletiyor, içimizi… İşittiklerimizden dolayı, bildiklerimizden dolayı acı çekmeye başlıyoruz. Birebir şahit olamasak bile… Acı çekmeye icbar ediliyoruz sanki ya anlatılanlar gerçek olduğu için yahut gerçek yerine sahte gerçekler ikame edildiği için. Bu denli yozlaşma, çürümeye mahkûm olmak duygusu bizatihi insanın …
Şub 23
Erguvanlar da yanar
Tabiatla insan ilişkisinin, sadece şehir kültürünü değil insan muhayyilesini belirleyen bir yanı var. Bunu en iyi, insanların mevsimlerin dönüşümü karşısında yaşanan sıradışı olaylara verdikleri tepkilerde anlarız. Anadolu’nun kıta özelliği sergileyen iklim ve coğrafi zenginliği dilimize de yansır. Bahar ‘kırkikindi yağmurları’yla yaşanır Anadolu’da. İstanbul, ‘ahmak ıslatan’ları ile bilinir. Kaç zamandır ahmak ıslatanların artık yağmadığını fark ettim …