Ayak bileklerimden bir de tutup sözüm ona 
Ellerimle de duyarak basıyorum toprağa 
Deli deprenişlerin köpüğüyüm yoksa 
Ne hah yerleşip oturdum 
Ne bir ayak yeri eşeledim 
Ne bir dam aradım başımda 
Perişan toztoprak içinde eşyam 
Yanlardan 
Arkadan otların arasından 
Vahşi bir hayvan fırlıyor hatıramın sırtına 
Yerim ve yurdum belli değil 
Yeni atamdım aşkın tıpanlarına 
Neyin memuruyum ben nerdeyim 
Artıyor çizgi çizgi 
Fahrenayt ellidokuz atmışbir 
Eyvah hüzün bu 
Eyvah hüzün yine 
Çatıda alnımın 
Hüznüm ağam oldu eyvah 
Bir şey yap silkip at 
Çare ne – herneyse 
Titrek elime zor 
Çalkalanıyorsa bir yerde 
Ölüyorsa bir yerde 
Bağlantılarım tam otomatik 
Arzı mıyım ben 
Tırnak arlarına kıymık giren ellerin 
Hadi düşün beni 
Içim otursun aklım 
Durulsun diye 
Ankara gölü gören bir dağ 
Sisler ve katran 
Ruhum 
Bir iki yaşımda 
Aynı boyda çam ağaçları 
Iki titrek ışık’ız 
Güneş altında iki insan gövdesi 
Bir gün yağmurlar 
Açlıklar perişan saçlar dudaklar 
Daima biraz fazlasıyla önünde 
Dalgakıranların 
Şunu da yaz bedeli olsun 
Sabırla titreyerek öyle yalın 
Ve kimsesiz olmadan oturacağız 
Kıyısında ayrılığın 
 
                
                                                                









