Yol Şarkıları III

Geçiyor Balkan günlerim
bir elmanın nazik soyuluşunda.
Kalp de yaradır, diyor ayazda türküm,
kanıyor her yola koyuluşumda.
Ölümün dişlediği bir meyveymiş geçmiş özlemi,
çocukluğun çürüyüp yapışması deriye.
Ah, o kar fısıltılı bahçeler
dedemi, amcamı, hele de babamı
çağırırlar mı geriye…
Trakya, nasıl ayrıldım senden
sıvalı kerpiç bacalardan duman tüterken.
Nasıl da camlarda kaldı süzgün gözlerin, akraba hayat.
Dur durak yok, bir daha siliyor evimi her seyahat.
Evsizin evini özlerim şimdi, eşikte gölgesiyle.
Ah o inatçı, gürlek meşeler
kökümü, omçamı, hele de ilk sevdamı
tutarlar mı biteviye…
Balkan içleri, bodur, kavi meşeler;
kuru bir öksürük içimde keder.
Bir karaduygundum ya, vereme kardım sonunda.
Canımın içini özlerim şimdi, üşüyen nefesiyle;
İstanbul dönmesem sana,
dönmesem çirkin ekmek kavgasına,
annemi aldın, süründürüp hastane kapılarında,
bir karım vardı, dağ arpası saçlı, onu da aldın.
Dökülür şimdi ıslığım, ayazın ırmağına.
Ah, Trakya, kumru cumalar, üveyik cumartesiler ülkesi,
cesedim dönecek elbet sana, göçmenliğe hatıra…

Adnan Özer

Yol Yolcu ve Yolculuk Şiirleri Bercestesi

Orçun Üçer Beyefendi’ye

Ses mi çiçek mi desem;
Işık mı renk mi desem;
Sanki geçtiğim yolda bir şey unuttum.

Şükûfe Nihal Başar

yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir

Attila İlhan

Yine zevrak-ı derûnûm kırılıp kenâre düştü
Dayanır mı şîşedir bu reh-î seng-sâre düştü

Şeyh Gâlib


hem birazdan yolcuyum
ben nasıl sevdim

Sıtkı Caney

eksileceğim kadar eksildim
dönüşün yollarında buraya gelirken
geriye pek bir şey kalmamış

Murathan Mungan

Yalan olur sevmedim dersem;
Ama yolcu yolunda gerek.
Ey ömrümün uğuldayan durağı;
Yanlış hesaptan dönerek,
Benli günlerini sil istersen.

Metin Altıok

Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum

Ahmet Telli


Güç olmadığını söyleyemem yolculuğun kırık tekerleklerle filân

Ezra Pound

Ve yolculuk hatıralarını
Çok… ama çok özledim

Nizar Kabbani

sana yolculuğum hiç bitmez

Neşe Yaşın

Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden
İnanırdım saadetli yolculuklara
Adalar var zannederdim güneşli, mavi, dertsiz
Bütün hızımla koşardım dalgalara
O aman beni görseydiniz

Özdemir Asaf

ve anlıyorum, sorular yolarkadaşlığının başlangıcıdır
sorular, yol arkadaşlığının bitişidir

Zeki Bulduk

Derim ki kar ve hüzün bir aşkın seyir defteridir
Yolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak

Ahmet Telli


Uğurla kendi kendini dönüşsüz yolculuklara
Bekle kendini uzak yolculuklardan dönersin diye
Senin senden başka kimin var ki beklesin

Aziz Nesin

uzun yolculuklardan sözeden erkeklerden korkacaksın

Küçük İskender

Akşamları son yolcular geçerken kırdan
Nazarların dalıyormuş, yıllardan beri
Bir seyyahın bekleniyor gibi haberi!

Yusuf Ziya Ortaç

Hoşçakal çocuk, ellerimizden kaydın,
Şimdi dönüşü olmayan bir yoldasın.

André Chénier

Artık varmak istiyorum ben yolumun sonuna.

Georg Trakl

Gönlü üzgündü. Yüzü uzun yolculuk yapan bir yolcunun yüzüne benziyordu.

Gılgamış Destanı

Genç adam ben kalayım
Dedi kendi kendine
Ben burada kalayım
Ama sonra kalktı
Diğer yolcuların ardından
Otobüse bindi

Nirvana – Bukowski – Tom Waits

Faydasız olsun, yine de
bir ağaç gibi olsun bu yazdıklarım:
Kökü toprakta;
başı gökyüzüne dönük.
Belki kimse bahçesine dikmez,
şehrin bulvarlarına da sokmazlar onu.
Ama
uzak, kıraç bir ıssızlıkta
bunalmış bir yolcu
dibinde oturacağı,
sırtını dayayacağı bir ağaç buldu diye
ferahlarsa
bu yeter.

Chuang Tzu

kıssalarla büyüyen bir yol eriydi babam
yanlış bir hayatın doğrusunda ısrar.

Kemal Varol

Hereke’den çıktım yola,
Selâm verdim sağa sola,
Haydi, benim bu dünyaya garip gelmiş şairim,
Yolun açık ola.

Orhan Veli

Bu defa farkına vardım ki ihtiyarlamışım.
Hayatı bir camın ardında gösteren tılsım
Bozulmuş anlıyorum, çıktığım seyahatte.
Cihan ve ben aynı değiliz artık eski hâlette.

Yahya Kemal

Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü,
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü

Faruk Nafız Çamlıbel

-Bir kere görse gözüm köyün aydınlığını
Kül bağlar içerimde bu kızıl kor yığını.
-Senin de yolun biter, diner gözünde yaşlar,
Benim uğursuz yolum bittiği yerden başlar!

Faruk Nafız Çamlıbel

Mademki henüz gelmedi son yolcum ufuktan?
Ömrümce neden yılları zincir gibi çektim,
Mademki bir aşk uğruna can vermeyecektim?
Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgâr;
Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var!

Faruk Nafız Çamlıbel

Ol şeb-rev-i mi‘râc-ı hayâlim ki cihâna
Sıdk-ı nefesim bâd-ı seher gibi ayândır

Nef’î

Düşdi seferüm diyâr-ı derde
Kimdür mana yâr bu seferde

Fuzulî


Yollar
Ki gider kimsesiz, tehî, ebedî,
Yollar
Hep birer hatt-ı pür-sükût oldu
Akşamın sîne-î gubârında.

Ahmet Haşim

ben hep yollar düşledim
derin yollarda yürürken

yollar gül sesleridir
beni yazın ta içine çağıran
gitsem mi? yoksa daha
erken
mi akşamın kovanında
anılar oğul verirken

Hilmi Yavuz

Geçersiz bir yolculuk seninki
dönüp arkana bakıyorsun.

Veysel Çolak

Sen elimden tutunca
Yolculuk basardı içimi
Külrengi bulutlara takılıp günlerce…

Tuğrul Tanyol

o hınzır çocuklar yok şimdi
seni o denli sevmek yok
tren yolculukları yok

Betül Dünder

hiçbir tren yolculuğu dindirmeyecek yüzümdeki yaralı hayvanın sesini
seninle hiçbir yere varamadığımızda fark ettim
dünyayı unutmak için yanlış aşkı seçmişim

Jan Ender Can

Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle ne yolu incit

Aşık Hüdai

en çok da bir yolculuğa çıkarken
dönüp dönüp sarılışını

Ahmet Telli

Oysa vakit çok erken
Öpünce seni gözlerinden
Yolculuk başlayacak..

Sen de yoksun başucumda
Gözlerimi kim kapayacak?

Şinasi Özden

o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!

Haydar Ergülen

yollar sellere gider. açılır parklar artık kuşlar dağılır
bir aşkı gözyaşlarıyla bulvara çağırmak hiç keseye mi kalır

Cahit Zarifoğlu

Özgürlüğünden uzakta kanıyorsan
çiçeklerin en incitenidir
umut yolcusuna sunulan karanfil

Babür Pınar

Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber

Turgut Uyar

Deniz nerede pırıl pırıl,
Nerede yolculuklar, yollar..
Orada adımlarım var.

Özdemir Asaf


Yolculuktur aşk.

Esra Güzelipek

Her yolcu gibi, nereye gitse,
sılasını yüreğinde taşıyan bir yolcu.

Cevat Çapan

Çıkarsın uzun sürecek yolculuğa
Başka limanlara başka kıyılara doğru

Ahmet Ada

Yarın gece gideceğim bu kentten
Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni
Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok
Sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri

Haydar Ergülen


İçimde acıyla yürüyorum yolları
Çoktandır yolumu ayırdığım bu kentten
Yorulsam da bir daha binmem o trenlere
Kimse karşılamasın istasyonlarda beni

Haydar Ergülen

Yürümeden bilinmez yolun hilesi;
vaad edilmiş her şey yalan.
Yürüdükçe yakınlaşan dağ, kalbim;
ama o sevişirken hep gözlerini kapar.
Tenimi titretir rüzgar
kendime yürürüm!

Asuman Susam

Uzun bir yola benziyor aşkımız, kıyısında
biri durgun biri çalkantılı iki deniz
uzun bir yola benziyor aşkımız, esasında
yol alsak da yolcu falan değiliz

Adnan Satıcı

Övgü sözleri kalsın
Yol bittikçe yenik
Yolcuyum ben
Sana dönmüştü yüzüm
Sayım sayıldı, günüm doldu
Bir bilet, sallanır durur
Elimin ucunda
Teşekkür sana, ömrümün bir yanını
Okşadın, canımı yaktın
Yolcu ettin

Barış Pirhasan


İkimizin sığınağı aşkın evinde
doyamamak birbirine
Denizler ortasında bir salda
yolculuk ışıklı bilinmezlere

Neşe Yaşın

yaşamım uzun bir deniz yolculuğuna
dönüşmüştü

git git varılmayan
kıyısız bir deniz.

Behçet Aysan

yolculuğun sonuna yaklaşmıştık.
bir akşam vakti,
tekneye gene yaklaşıp sorduklarında,
isteyecek hiçbir şeyim yoktu.
bir denizkızı istedim.
gittiler ve bir daha görünmediler.

Akgün Akova

Sanki rastlantının yedeğinde ilerleyen bir geçitteydik seninle
Kendi yolumuza gidecektik çıktığımızda
bir daha hiç görüşmeyecektik
Çaktırmadan ikimizde yolu uzatıyorduk aslında

Murathan Mungan

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Yahya Kemal Beyatlı

demesi kolay ama
öylesine yanıyor ki içim
bir garip çöl yolcusu gibiyim.
doymak için susuzluğuna
seni yudum yudum değil
damla damla içeçeğim

Gülten Akın

Artık yolumun sonuna varmak, tek istediğim.
Bırak gireyim senin tapınağına.
Bir zamanlar ki gibi, çılgınca ve dindarca
Ve sessiz bir duayla önünde eğileyim.

Georg Trakl

Yalnız
Hem kaptanı
Hem de tek yolcusudur
Batmakta olan gemisinin.
Onun için
Ne sonuncu ayrılabilir
Gemisinden,
Ne de ilkin.

Özdemir Asaf

Karanlığında yolunu yitirmek istediğim
bir ormandın sen,
bense nereden geldiği bilinmeyen
bir yolcu.

Cevat Çapan

Sonuna geldiğim bir yolculuk gibiydi her şey
Film kopmuştu ve hayatımdan çıkıp gidiyordum
Hiçbir felaketten öğüt almayan aşk zamanlarım

Mevlana İdris

Bu yolun hoş bir yerinde durabilseydik;
Ya da bu yolun ucunu görebilseydik:
O umut da yok bu umut da; hiç değilse
Otlar gibi kesilip yeniden sürebilseydik.

Ömer Hayyam

Ümitsizlik şehrinin yolu benden geçer,
Hiç bitmeyen kederin yolu benden geçer

Dante Alighieri

Geriye bakmaya zorlama beni hiçbir zaman,
Biliyorum, yol aldıkça ardımda kalıyor hayat

Otar Çiladze

Ne zaman
geriye giden
bir yol bulsam,
içimde bile
olsa o yolu,
yakıyorum o yolu
hemen

Lübomir Levçev

Ne güzeldir yol almak umut içinde

Vicente Aleixandre

Gözlerimi yollara dikip ,
Bekleyip duracak mıyım;
Bitmeyen hüzne ve kedere,
Ben mi eş olacağım?

Aleksey Vasilyevich Koltsov


Gözlerin yollarda
bir mektup bekliyorsun

Furuğ Ferruhzad

Gönülden gönüle yol var demişler

Levni

Yolcu, yolcu!
neysen, ben de oydum;
neysem, sen de o olacaksın

Carmina Epigraphica

Uzun ince bir yoldayım

Aşık veysel

Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok

Kavafis

Öyle bir yere gittin ki bu sefer,
İzinin tozu bile belli değil.
Ne kadar da kanlıymış gittiğin yol!

Mevlana Celaleddin-i Rumi

kaçan otobüse son anda
koşarak yetişmek gibi bir şey
sana aşık olmak
nefes nefese
durduğu için şoföre minnettar
büyük bir zafer kazanmışçasına mağrur
yolcularla göz göze gelince mahcup
ve tam zamanında binmekle
olamayacak kadar mesut

Ebru Cündübeyoğlu

Ne gittim buradan ne sizlerle kaldım

Önümde, gecenin ucuna yolculuk eden sabah yıldızı
Arkamda dünya, hane halkı….

Murathan Mungan

Bir eşi olmalı insanın!

Sabah yolcularken işine, içi acımalı, daha yollarken özlemeye
başlamalı. Seni şimdiden özledim!

Eylül Gökdemir

Bu, bir mecburi yolculuk hikâyesidir.
Yolda anlatılacak bir şey olursa eğer, kim bilir…
Belki şeyler, kendini deyiverir.

Ece Temelkuran

Seni hatırlamak için yolumu uzattım

Birhan Keskin

Uzun bir yolculuk yaratacaksın kendine,
Her şeyin, hiçbir şeyin yolculuğu.

Ülkü Tamer

kalbim, anla, bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana.

Birhan Keskin

Neden yolcusun bu kadar
Gideceksen
Al götür umudumu
Al götür sonuna kadar

Afşar Timuçin

bir fincan kahve, bir kadeh konyak,
ölüm yolcusunun son arzusuydu bu,

Ümit Yaşar

Yola çıkan kişi, yerle bir olmazsa, bir yere varır sonunda.

Yol, iki yer arası değildir – yer, iki yol arasıdır.

Oruç Aruoba


Sahici yürüme, yol açmadır.

Yürünmemiş yol, yol değildir.

Oruç Aruoba

Kendi yönünü bulamayan kişi için “yol” yoktur. – bir sürüklenmedir bütün “yürüme”si

Yola bir kez çıkmış kişi, dursa bile artık, hep, yolda kalacaktır.

Oruç Aruoba


Ruhum bazen yol ağzında duran bir taş gibi gerçektir.

Sohrab Sepehri

kendi hüznünden bile bile
bir yolcu bulamadın;
-olsun!
dünyayı kalbinin kâğıdına geçirdin
birileri ona ‘şiir’ dediler,
-olsun!

Hilmi Yavuz

Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.
Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere.

Yahya Kemal Beyatlı

bir yolcu hüznüyle geçip gidiyor ömrümüz

Ahmet Telli

her şey bir yolculuğun hüznünü taşıyor
gidip de gelmemek üzere bütün yüzler

Ahmet Telli

Yolculuklara çıkacaktık seninle
yanımıza kendimizden de bir şeyler alıp;
üç beş şiir kitabı, üç beş uzun yol hüznü.

Tozan Alkan

Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre,
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.

Şükrü Erbaş

Güneş giriyor koluma
Ömrüm çağırdı beni
Bu yolda yürürüm ben

Ahmet Erhan

Çıkacağız yola
Hesap günü gelince
Yağmur yüzümüze değince
Güneş bir mızrak boyu yükselince.

Erdem Beyazıt

Ve bu yorgun, bu üzünçlü yüreği
Benim değilmiş gibi, benim değilmiş gibi
Kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam.

Edip Cansever


Hakk’a giden bir yol vardır gönlünde,
Görmez onu, yabancıdır elinde.

Yunus Emre

Ve tüm yolculukların sonunda
Oteller kolayca terkedilir de
peki ya evler…

Gonca Özmen

Tanabay, “Böyle olacağını bilsem hiç bugün yola çıkar mıydım?” diye hayıflandı. “Şimdi ne ileri gidebilirim ne de geri. Yolun ortasında kalakaldım. Atı iyice yorup bu hallere düşmesine sebep oldum.”

Cengiz Aytmatov

Artık yüzün
Yaşlı bir adamın yaşlanmaya başlamış yüzü,
Uzun süredir yolcuların inmediği
Bir hanı andırıyor gözlerin

Ülkü Tamer


Elli yıldır şu ömür kervanının yolcusuyum.
Öyle her yoldaşı sevmezse de âzâde huyum,

Âşinâ, çehre azaldıkça duraktan durağa,
Acı bir hâtıra enkazı çöker ortalığa.

İbrahim Alâettin Gövsa

kurtalan treni’nde unutulan bir kız çocuğu
yıllardan kimbilir dokuz yüz kırk üç müdür
sürdürür ömrü boyunca başladığı yolculuğu

Attila İlhan

‘yol verin sevdaya’
gördük ve yol verdik
acıdan kalkıp acıya
varan bir yol gibi
kendini göstere göstere
bir cihannuma ile geçtik

Hilmi Yavuz

Artık ne gelen, ne beklenen var;
Tenha yolun ortasında rüzgâr
Teşrin yapraklarıyle oynar.

Yahya Kemal Beyatlı

Gelip geçenler, yağmur altında
Bu adam tek başına ne geziyor, diyecek.
Yapraklar yollara dökülecek.

Cahit Külebi

Herkes gitti, kimse dönmedi
Yaprakla örtülü asfalt yolda,
Uzun zaman kimseyi beklemeyeceksin

Anna Ahmatova

Yolun kıyısında duran
yapraksız, tozlu ağaç
işte bir şiire girdin.
Artık yalnızca
bir ağaç
değilsin.

Ahmet Erhan

hangi tuzak kurulsa bilirdi düşmeyi
uzun yol sürücülerinin yalnızlığını anlar
avuçlarında biriktirirdi bütün sessizlikleri
kalbinde karışık görüntüler saklardı

Baki Ayhan T


Ömür boş yere çıkılan bir yolculuğu anlatır
Yanlış bir yere uğramaktır sonbahar
Hışırdayan rüzgârdır
Yaprak hışırdamaz

Birhan Keskin

Kirazlı yoldan bir daha geçsen de unutmazsın,
bir keredir ayrılık ve kulağında küpe artık.

Birhan Keskin

Ben sana çok dualar yolladım
Gücümce hamd ve senalar yolladım
Sen bana akıl-fikir vermiştin
Suç benim Rabb’im, Ben çuvalladım.

Hüsrev Hatemi

Göğsümden geçerdi göç yolları kuşların.
Yaşadım mı, düş mü,hayal mi ne kadar uzak.
Bir başka kalpteki yerin kadardı hayat.

Oya Uysal


Neden olmasın, yeni yakılan bir sigarayla da anlatılabilir şiir
Apansız bir yolculukla da

Edip Cansever

Garda sigara paketini çıkarttı, yaktı
Garda viskiyi çıkarttı, içti
Ve oradan çıktı yola.

Leon Felipe

Yolcu vapurunda
Denize karşı
Çayla sigara da içeceğim.

Gülcihan Atalay

Yolculuk nasıl geçti?.. Ne oldu? Ne de çabuk?
Teneşirde ayaklar, mosmor, taş gibi soğuk.

Ziya Osman Saba

Hiçbir yolculuk eskisi gibi değil ama, belki bu sefer sahiden
gidebiliriz bir yerlere,

Murathan Mungan

Hedefi olmayan yolcularız bizler,
Bulutlarız, rüzgârlarda dağılan,
Ya da ölümün soluğunda üşüyen çiçekler,
Yerimizden kopartılmayı beklemekteyiz.

Georg Trakl

Kim bizi tersine çevirmiş böylesine,
her ne yapsak, yola çıkan
birine benziyoruz? Nasıl o, son tepede,
vadisini görünce sonuncu bir kez döner, duraklar ,ve oyalanırsa -,
biz de öyle yaşıyoruz, “hoşça kal” diyoruz hep.

Rainer Maria Rilke

Yolların son güzelliklerini topluyorum….
Bir melek bana ölüm giysisi dikiyor-
Kendimde farklı dünyalar taşıyorum.

Else Lasker-Schüler

Ağlatmayacaktın, yola baktırmayacaktın
Ol va’de-i tekrar be tekrarı unutma
Hicrânın ile çektiğimi sen de bilirsin
Her vechile dîdâra sezâvarı unutma
Yok takati hicrânına, lûtfeyle efendim
Dilhaste-i aşkın olan Esrar’ı unutma

Esrâr Dede

Selam olsun, hurmalıkta vedalaştığım Resüle,
Bizleri dualar ile yolcu edicilerin en şereflisine.
Dostlar içinde hayırda kimse yetişemez Kendisine;
Salât ve selâm olsun Allah’ın Sevgili Habibine.

Abdullâh Bin Revaha (r.a.)

Yaşlandıkça eylülün geçtiğini anlarsın
Yaprakların rengini dağıta dağıta
Hüznü buysa yaşlılığın Kevser
Uzun bir yolun sonundasındır. Öyle
Kısa kalır gecen de gündüzün de

Ahmet Ada

Ve aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu.

Furkan Çalışkan

İçimden bir ses yanlış yolda olmadığımı söylüyor.
Seni ilk gördüğüm gün duyduğum o ses şimdi de git, onu bir daha gör diyor.

Devrim Sevimay

Bir karayel bu şimdi kasıp kavuran,
Son yolculuğunda yürek kadırgası.
Suç onun, sevgiye ne gerek vardı…

Hüsrev Hatemi

bu yolculuk benim mülküm
öteki bütün yolculuklar gibi
üzerimde acıların çiyleri
hâlâ duruyor

Hilmi Yavuz

*nedir dil?
bir trendir ki
aynı zamanda
yol, yolculuk ve varıştır.

Adonis

yalnızların ülkesine yapılan yolculuk
sınırsız bir ülkede kalacak han olmayan bir yolculuktur
kıyısız bir deniz boyunca
aşktan başka fenerleri olmayan

Breyten Breytenbach

Bir kuyuya düşer gibi düşüyorum şiirlere
Evim büyük istasyona benziyor sanki
Ama yolcu binemiyor bir kez daha trene

Abdülkadir Budak

Ayrılacaktık herbirimiz
Bir yolağzında.
Ama önce kim
Kim korkacaktı
Yoldan
Geceden
Ve yaşlı atlıdan.
Sıramız yoktu
Bu yüzden ürperiyorduk her ayrımda.

Ben kalmıştım sona
Önümde uzanan dar yolla
Acılarından güç alan
Bir yolcuydum artık hayatta

Birhan Keskin

Yolculuklara çıkacaktık seninle
yanımıza kendimizden de bir şeyler alıp;
üç beş şiir kitabı, üç beş uzun yol hüznü.

Tozan Alkan

Şimdi ben, düşlerimde balığa çıkıyorum her gece
her gece bir sardunya sararıp düşüyor, her yolcu
yüreğimi ağrıtıyor biraz. Bir kırlangıç sesimi tırmalıyor durmadan
yaz bitti, diyor, kalbim seninle çarparken bitti yaz…

Zerrin Taşpınar

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım,
Elemim bir yüreğin karı değil paylaşalım

Mehmet Akif


Kaderin hükmü varsa, açar yolları.

İmam Şâfiî

bir daha ne zaman böyle bir yolculuk olacak,
bir daha ne zaman ve hangi yolculukta
böyle bir yol, böyle yol arkadaşları,
böyle bir yol hikâyesi,
böyle bir mola,
molada böyle dolu dolu bir gece olacak?

Cahit Koytak

Yok yok biliyorum artık
Çaresi yok çırpınışların
Yol yolcunun yolu
Han hancının artık
Değişmez yazgımsa
Benim kaderim artık…

İlhami Çiçek

Güç bela bir bilet aldım gişeden,
Yolculuk başladı Haydarpaşa ‘dan…
Hancı, ne olur, elindeki şişeden
Bir kaç yudum daha ver yavaş yavaş…

Bekir Sıtkı Erdoğan

Kapıma kadar dayanan yolculuklar düştü şimdi peşime.
Bırakıp da gidilesi hayatlar var hayatımın içinde…
Bense bir limana ait tekne gibiyim; her yanımdan bağlıyım, gemici düğümleriyle.

Elif Gizem

bir gölün suyu
öylece kalırsa pis pis kokar,
akarsa duru kalır,
yolculuk eden insanda böyledir.

Michel Tournier

görsün diye
önünden geçtim babamın
yolu sordum, bahane işte
çok eski bir resmine bakar gibi baktı bana
dudağında ağlamayı andıran bir gülümseme

Nuri Demirci

Yola heves et önce kaderini sal yola
ve gittiğin yeri unutmadan yolculuğu
sakın anlatma, hâl böyle: çok yol alan
menzili unutmalı! Adını da alma yanına
gözlerini de, ama geride de bırakma onları,
unut, yalnızca yürektir göze alan her şeyi,
sen kalabalıksın de onlara seni götüremem,
ve yolu asla onu bilen birine sorma
yitirirsin yanlışını, kaderini yitirir gibi,
kaderini gölgeye bırakanı yol duyar,
yola heves edeni ayrılıklar uğurlar!

Haydar Ergülen

Bir yolcunun
Kiraz çiçeklerini döken rüzgarında,
Dönüp baktım arkama.

Takahama Kyoshi

Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,
Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.

Birhan Keskin

ha geldi
ha gelecek beklediğim gemi:
ya bir yolcum var
ya binip ben gideceğim.

Bilgin Adalı

Uysallaşmışsın sen de.
Geriye dönen yol unutulmuş,
Kaybolmuş gözden.

Boş bir kayığa dönüyorum,
Senin gibi, sularda sürüklenen.

Tu Fu

vardın, oldun, kayboldun
şimdi ortasındasın
ne kayık göle dahildir artık
ne kuş gökyüzünde seferi
yangının içi şehir
yol senin içindedir

Haydar Ergülen

Ben ve acılarım
Yolcuyuz
Uzaklaşıyoruz
Ve hüzün denizinde
Yüzüyoruz

Jana Seyda

Evden kaçıp gecenin bir vakti,
Sokağın sonundaki denize sığındım;
Uzun yolculuklardan yorgun, eski bir gemiyle söyleştim

Ali Asker Barut

Bütün bunlara karşı,
dümdüz, apaydınlık kalır
seni bana getiren yol.

A. Kadir

Kalp de yaradır, diyor ayazda türküm,
kanıyor her yola koyuluşumda.

Adnan Özer

Kalpten ağır ne taşınır
Yolların ruhu olan bu varlığımda?

Adnan Özer

Bir kitap gibi sonuna geldik
Yürüdüğümüz yolların.
Bir noktada ki, üzgün, yorgun
sığınmışız avuntusuna hatıraların.

Ahmet Altümsek

Bir yolculuktu bu ve yolun sonunda
Ulaşmak istediğinı kendimdi
Yalnızlığımın parmak izlerini
Bırakarak geçtiğim yollara
İçimde gitmek mi kalmak mı duygusu
Tenin seslenirken tenime
Ve çekerken beni derinliklerine
Gözlerinin yeşil uçurumu

Ataol Behramoğlu

yolunun özge varımındasın
dönüş yok geriye artık

Azer Yaran

Şimdi hangi yollardan
Siliniyor izleri
Çağ dışı bir çağrıyı
Sigara içer gibi
İçine çekerek.
Dünya böyle gidiyorsa
Elbet bir nedeni var
Ben sana küstüm küserek.

Behçet Necatigil

İnan yarim ,inan dost
yolcusuyum yolunun
bu mevsim hiç bitmese

Bülent Güldal

yolculuk öncesiydi, bize, ‘Dar
Kapıdan geçiniz… ‘ mi dediler?
geçtik de ne oldu? ah, birer birer
suçlar, aşklar… acı limonlar…

Hilmi Yavuz

Gönlümde daima yeni bir yol hazırlığı,
Munis Faik Ozansoy
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Necmettin Halil Onan

ey zamanın ayıklandığı yabanıl orman
selamsız bir gitmeyim şimdi
her an kendine yolcu
dolanırken saçlarımda fısıltılı yağmurlar
yanar uzaklarda bir deniz feneri.

Neriman Calap

söz saydam
aşk sanal
yolculuk yanılsama
can kuşum mahzun bakar.

Yaşar Bedri

Dünyada iki kapılı bir han gibi durmanın,
buraya böyle gelmiş olmanın,
geçene yol açmanın, ki içinden rüzgar geçirmenin
ne büyük güç istediğini anladım. Durmanın en büyük sabır…

Birhan Keskin


yolcu! öteki’m benim! eğer bulursan,
hemen o sözcüğü at bu şiirden…

Hilmi Yavuz

Yavaş geç biraz nolur, ey gece yolcusu bu mahalleden
Merhemi çünkü nağmelerin bir ciğer yarasının

Pervin-i Bamdad

Ümid-i pây-bûsiyle yolunda hâksâr oldum
Müyesser olmadı pâ-mâl-i ağyar olduğum kaldı

Şeyhül İslâm Yahya

Aynayız ama, sevenler olarak perdeyiz, engeliz de sevgiliye giden yolda.
Âşıkla mâşuk arasında hiçbir hail yoktur. Sen perdesin…Hâfız oradan kalk!

Hâfız


Unutmak kolaydır suçlamak kolaydır
Aslolan beslenip bir gül fidanı gibi
Yaşamın yapraklarıyla geçmişin toprağından
Bir gün bile yitirmeden bulutlar içinde
Güneşin yolunu
Geleceğe güller sunmaktır

Şükrü Erbaş

Uzaklık serseri bir ezgidir
Dolanır beklenmedik uzun yolları
Giden gider ve bütün kalanlar
Bir tortu gibi yaşar kısacık sokakları

Afşar Timuçin

Bir cıgara içemeyecek kadar hızlı araba sürmekten
vazgeçtim.
Yolcuyu düşünüyorum artık.

Bertolt Brecht

Yolculuk, her zaman düşündüm onu ;
İçimde bu azgın davet ne demek ?
Oraya, neredeyse güneşin sonu,
Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.

Necip Fazıl Kısakürek

Yolda, adımlarımı çağıracak geriye
Aralık duran kapım, belki dönerim diye
Penceremde buğudan bir damla yaş donacak

Sabri Esat Siyavuşgil

Eşyalara bakmaktan birbirimize
Bakamaz olmuşuz fark etmedin mi?
Ev önce sığınak, bir tuzak sonra
Yolculuk birbirimizi görmek için bir fırsat
Ayna da eşyadır, valize koma!

Abdülkadir Budak


Şimdi hangi yollardan
Siliniyor izleri
Çağ dışı bir çağrıyı
Sigara içer gibi
İçine çekerek.

Behçet Necatigil

Allahım kalbimin etrafında
Dönüşü az ya da çok tamamladım sayılır
Allahım kalbimin etrafında
Nereye dönüyorsam
Yolculuğun sonunda
Kendime geliyorum
Geldiğim yerden döndüğüm yere
Allahım yine sana
İltica ediyorum

İbrahim Kiras

Derim ki sana :
Nehirler boyu git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıklarını
sen de bir nehirsin ey yolcu
Senin de varmak istediğin bir yer var
Gerçekten varmak istiyorsan oraya, nehirlere iyi bak
Engeller
nasıl aşılır, öğren nehirlerden
Yarı yolda yokolup gitmek değildir
amaç, nehirler gibi akıp, nehirler gibi ulaşmaktır oraya
Varmaktır oraya, ey yolcu

Hasan Hüseyin

Ah, şimdi sen yoksun ve günbatımı
Yayıyor yolun göğsüne gölgesini
Yavaş yavaş üzüntünün karanlık tanrısı
Bakışımın mabedine ayak koyuyor
Her duvarın üzerine yazıyor
Bütün kara kara ayetlerini

Furuğ Ferruhzad

Ölüm gelir. Bakılan o yollardan
Bir tek insan geçmez olur.
Ölüm gelir. Önce silah sesleri…
Ve bir el, hayatın sesini boğan
O çanlara, birdenbire dokunur.

Ahmet Erhan

bakarken görünmesin göğüslerin pencereden
yollar bir çift gül görmeye alışık değil…

Yılmaz Odabaşı

Anlatacağım derin bir âh ile bu durumu
Yıllar yılı her yerde her zaman:
Yol ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben–
Daha az katedilmiş olanı seçtim,
Ve bütün ayrımı yaratan da buydu.

Robert Frost

bir şair kendinden başka
nereye gidebilir ki

Arif Damar

Aşkdan değil şikâyetim kendi tâli’imden durur
Kendi yolun aramayan câhildir ol er olmadı

Yûnus Emre

İki durak,
tanıdığın iki durak:
doğum ve ölüm;
iki yokluk arasında kısa bir varlık
Adı ömür ki o da, rüya gibi geçer gider.
Pencerenin kenarında, diğer yolcular gibi
bakış sürem içerisinde seyrediyorum:

Ferîdûn-i Muşîrî

sıkıntı basıyor yolcuları
yanaşamıyor gemi
kıyı az ötede
yanaşamıyor
azapların en elimi
kıyı yanındayken yanaşamamak

A. Ali Ural

Bir vurgun olmayacak artık yüreğimdeki
ve yatağını değiştiren bir nehir gibi sanki
geri gelmemek üzere giden bir şeyin
kanat sesleri kalacak yalnız kulaklarında

Lale Müldür

yolu sordum, bahane işte
çok eski bir resmine bakar gibi baktı bana
dudağında ağlamayı andıran bir gülümseme

Nuri Demirci

Ben kendi yoluma giderim şimdi ve o kendi yoluna
Fakat düşündüğümüz zaman aşkımız konusunda,
Ben,“o gün ne diye çenemi kapattım?” derim bugün bile
Ve o der “Ben ağlamadım ne diye?”

Gustavo Adolfo Becquer

testisi kırık yorgun bir yolcuyum
hiç bir şey avutmuyor artık
kirpiklerimde yağmurlar duman duman
uçsuz bucaksız bir uçurum kıyısında kaldım

Nuri Can

yürürken bir ayağı aksıyor
hep kıyısından gidiyor yolun
belli yakıştıramıyor kendini kente
uzun uzun bakıyorum ardından bir dostu uğurlar gibi
ağlamak geliyor içimden
nasıl da uzağız birbirimize

Murathan Mungan

Güneş solumda ve dikenlerin yolunu aydınlatıyor.
Çocukluğumla aramda ölüm var.
Ölümle hayat arasına sıkışmış, uykulu, kadim bir tepedeyim.
Annem yoldan gelmiş yol olmuş kardeşime,
Ölümleri gösteriyor. Birlikte ağlıyorlar.
Ben güneşe ağlayacağım. Issızlığına bu tepelerin.

Bejan Matur

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım,
Elemim bir yüreğin karı değil paylaşalım

Mehmet Akif

meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun
Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir
yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek

Nazım Hikmet

“Şiir bir yolculuktur”
Demiştim bir gün anneme.
“Hayatın düşselliği
Ve derin gerçeği aşkın,
Eğer beni çağırırsa,
Kaçınılmaz bir yolculuk olur hem de.”

Melisa Gürpınar


Buruşuk bir deriyi andırır titreyen su,
İner merdivenlerden ilk vapurun yolcusu,
Uyandırır ihtiyar köprüyü bir tramvay..

Sabahattin Ali

sonunda yolculuk bağı bağladı ayağımı
gidiyorum, dudaklarımda gülümseme, bağrımda kan
gidiyorum, gönlümden çek elini
ey, hiçbir şey vermeyen, boş umut

Furuğ Ferruhzad

Gitmek hazırlanmaktır
Mihr ü mah arasında
Çıkacağın son yolculuğa.

Kemal Sayar

Yolcular, o soğuk istasyonlar, bizim her günkü tekrarlarımız

Edip Cansever


Bir yol gösteren değil, bir uğrak
Olabilir misin bana?

Edip Cansever

Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez

Neşet Ertaş

Yolları yorgun düşüren yolcuydum ben eskiden, artık geçmiş
ve kalbim yorgun düşen.

Oya Uysal

Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya
Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya:
Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı;
Fark etmez anne – toprak ölüm maceramızı.

Yahya Kemal Beyatlı

Âh bu iğneyi kalbe geçiren el, umudun içinden de geçir yolları.
Gelmeyecek olanın ayakları yola mecbur olsun.

Nergihan Yeşilyurt

Kalbim
demir masanın küfü, örtünün yırtığı
camın kırığı, patlayan freni hayatımın
kalbim, anla, bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana.

Birhan Keskin

Sen yetersin bana, sende kalbe kifayet var
Zannımca -ki doğruysa zannım- sen kâfisin bana
Sevgin vaktin hangi diliminde ulaşır bana aldırmam
Yeter ki zaman kesmesin yolunu belâlarıyla

İmam Şafîi

Kalbim bir telgraf çek kendi kendine
Seni bekliyor son yolculuğun
Tenha bir istasyonda

Ergin Günçe


Bir akşam-üstü pencerenden bakıyordun
Ağır ağır, yollara inen karanlığa.
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya..
O geçen ben değildim.

Özdemir Asaf

ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,
gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.

Necip Fazıl

Allahım
Yol boyunca
Bırakma elimi
Düşerim sonra

Cahit Zarifoğlu

Ölürsün… Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayâle işaret diye
Toprağında bir taş olur, beklerim…

Necip Fazıl


Gece karanlık, dalga korkusu ve dehşetli bir girdap var.
Nerden bilir halimizi hafif yükleriyle sahil yolcuları?!

Hâfız

ahh o gece yolculukları
bir başka kentte, bir başka insan olmanın umutları
kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye
gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz

Murathan Mungan

yolculuk gibi sürdürdük ömrü: günden geceye
bir sarmaşığa sarılıp kaldık sonunda: tutkun

Baki Ayhan T

Geceleyin hiçbir kadın tek başına gidemez yolda.

Ama güneş, bir gardiyan gibi tıpkı, açar uzayı sana tan vakti.
Blaga Dimitrova

sözcükler zehirli birer başlangıçmış kendime
onlarla kurulmuş yoldan geldim


Sinan Oruçoğlu

çerçi olup dolaşacağım sokakları
ve sesleneceğim:
çiyci geldi, çiyci geldi, çiyci!
yoldan geçen diyecek:
sahiden de karanlıktır gece.
Sohrab Sepehri
Nasıl istersen öyle dinle, bakın:
Dalların zirvesindeyiz ancak,
Yarı yoldan ziyâde yerden uzak,
Yarı yoldan ziyâde mâha yakın.

Ahmet Haşim

Yolumuz dar, çarpışma kaçınılmaz…


Gustavo Adolfo Becquer

İnsan yürüdüğü yola benziyor.
Eğer yüreğiniz aşk tınılıysa,
aşk kokuyor üstünüz başınız.

Metin Cengiz


Bir karayel bu şimdi kasıp kavuran,
Son yolculuğunda yürek kadırgası.
Suç onun, sevgiye ne gerek vardı…

Hüsrev Hatemi
hüzün derindeki izidir aşkın
birlikte susarlar yol ayrımında

Ayten Mutlu

İçeri alıyor birahaneler sıkıntı yolcularını
Camiler dünya kaçkını cennet düşçülerini… 

Şükrü Erbaş

Uzaklık serseri bir ezgidir
Dolanır beklenmedik uzun yolları
Giden gider ve bütün kalanlar
Bir tortu gibi yaşar kısacık sokakları

Afşar Timuçin


“Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” bir çocuk demiş.

Nilgün Marmara

Söyle gönlünü kaptırmış gece yolcusu neden yok huzurun?
Kimin yolunda böyle siperlerdesin gece yarısı?

Pervin-i Bamdad

İstediğim tek şey,
ne kadar yürüyeceğimi bilmesem de
“hayat” denen “yolun sonu”na geldiğimde
geride bırakacağım yaşantıma
mütebessim bir ifadeyle veda etmek.

Güneş Bor

saklanan Zaman mı, yoksa yol mudur
aranır bahçelerde ve şiirlerde

Hilmi Yavuz

ne kadar gitsem o kadar uzak;
yaşlanınca inceliyor yalnızlık;
kurur insan hüznü akşama doğru;
kendim için edinilmiş yolculuk…

Hilmi Yavuz

ateşten gözleriyle bakıyorlar
yolun üstündeki
bir semender gibi

Ahmet Oktay

Azm-i sefer ettin, dil-i nâçârı unutma
Gittin güzel ammâ, bu dil-efgârı unutma

Esrâr Dede

Ey yol eri olma öyle sen bîçāre
Gönlünden uzaklaşma olup āvāre
Erler gibi sen bātınına eyle sefer.
Kendinden ara kendine kıl bir çāre

Ömer Hayyam

Halk Albümü: Ceyhun Atuf Kansu

Saatini güneşe, işe, çocuklara, ışığa kurmus, şiirimizin “sevgi öğretmeni”nden gecikmeli bir armağan…

Halk Albümü: Ceyhun Atuf Kansu

Şiirimizin ozan atası Ceyhun Atuf Kansu’nun yüreği 17 Mart 1978’de sustu ama, insanı, doğası ve tarihiyle Türkiye coğrafyasının yüreği bütün coşkusu, bütün hüznü ve iyimserliği ile şiirlerinde atmaya devam ediyor. C.A. Kansu’nun 1952’den 1978’e kadar çeşitli dergilerde yayınlanmış, ancak kitaplarına girmemiş şiirleri “Halk Albümü” adı altında, “Bütün Eserleri”nin 3. cildi olarak Bilgi Yayınevi tarafından yayınlandı.

Tepeden tırnağa insan sevgisi, tepeden tırnağa yurt ve doğa sevgisi ile dolu bu güzel yürek, yaşadığı, tanık olduğu tüm acılara, yoksulluk ve yoksunluklara karşın umudunu ve iyimserliğini yitirmez. Tersine, bütün gücüyle bir iyiliği, bir güzelliği dokur durıır şiirlerinde sözcük sözcük. Vecihi Timuroğlu, C.A. Kansu için “doğayı insanlaştırmış bir büyük şair” diyor. Gerçekten de hangi kitabını, hangi şiirini açar sanız açın, daha ilk dizelerde doğa, kuşları, ağaçları, dağları, tarlaları, suları ve çiçekleriyle bir çığlık çağlayanı gibi çıkar karşınıza. Gördüğü, dokunduğu, yaşadığı olumluolumsuz tüm doğa olayları O’nu şiire yöneltir. Kansu için bir arınmadır doğa. Ancak bu, insandan kopuk bir doğa sevgisi değildir. Içinde insan yüreği atan, insan emeğiyle üretkenlik ve devingenlik kazanmış, insanla bütünlenmiş bir doğadır.

“Gökyüzü kızım benim / Güneş topuyla oynayan / Yorulunca uyuyan / Dağ yatağında gecenin” “Gökyüzü sevgilim benim / lnen çardağından yanıbaşıma / Kiraz ağacı altına / Öpüşü soluğunda çimenlerin” (…) (Sh.59)

Kansu şiirinin temel ızleklerinin başında insan sevgisi gelir. Şiirinin tüm özünü bu sevgi oluşturur. İnsan sevgisi Kansu’da, ete kemiğe bürünmüş bir halk sevgisidir. O büyük bir Anadolu tutkunudur. Adnan Binyazar’ın ifadesiyle; ” Halk, hem düşüncesinin, hem şiirinin başlangıcıdır.” Düşünce ve duygu dünyası Cumhuriyetle biçimlenmiş gerçek bir Atatürkçü, katıksız bir kuvayi milliyeci olan Kansu’da insan ve doğa sevgisi, yurt sevgisinin, Anadolu sevgisinin öteki adıdır.

 “Şimdi bir trende olsam / Kar yağsa istasyona / Bir çocuktan yumurta alsam” “Uzun ince saat kuleleri / Küçük kentlerin sokaklarına varsam / Akşam vaktinde ışıtsam evleri” “Ben bir masal bulutuyum, kar ozanı / Öyle düşlerle örtsem ki / Değişse toprağın düzeni” “Islıkla söylerim hep şarkınızı / Çtçeklerime bakın kar altından / Hazırlıyorum bahar bahçenizi” (Sh.58)

Bu ana izlekler çerçevesinde O’nun şiirine baktığımızda, çok geniş bir şiir coğrafyasıyla karşılaşırız. Hemen herşey, doğa-insan-tarih-yurt-dünya olayları, şiire girmek için hazır bekliyordur. Kansu şiirinin bu temel izlekleri ve özellikleri Halk Albümü’nde de ısrarla ve özenle sürüyor.

Amasya Boğazı’nda bir tren sesinden, Meksikaİı at yetiştiricisi Alverez’in oğlu Alverez’e; dut kurusu satan Eğinli çerçiden, dudaklarıyla azize, kalçalarıyla yosma Bizanslı kadına; parmaklan dut kırmızısı Ayaş’tan, Elazığ’ın güz çarşısı üzüm pazarına; gökyüzünün yününden gözlerini eğiren mavi kızdan, şapkasında kır yağmuru ile mavi kızın gecesine düşen genç korucuya; Baba İshak’tan Kerem ile Aslı’ya; Ankara’nın ortasındaki yaşlı armut ağacından Ergani bakırına, bir geniş, bir büyük coğrafyada bütün yollar insana çıkar Kansu’da.

“Ben ailenin ozanıyım / Yanan ocağın ozanı / Ben çalının çırpının / Yumuşak kardaki yüreğin ozanı” (Sh.lll) Bu, insan yüreğini çatlatacak kadar sevgi dolu, bu “yumuşak kardaki yürek” zaman zaman bir sitemle yanıt verir karşılaştığı ilgisizliğe, duyarsızlığa:

“Ben ne söyledimse iyi söyledim / Ne söyledimse yanlış anladınız / Promete gibi beni dağ başlarında çıplak / Kartallara bıraktınız” Ancak yine kinli, öfkeli değildir. Yalnızca bir serzenış, bir sızlanıştır bu:

 “Uğraşlarım, bunca çabalarım, akıttığım kan / Beraber olalım diyedir yaşadığımızda / Kendimce bakmışım ne çıkar gökyüzüne/Dağların hür bahçesinde açmış seher yıldızını / Bir benim görmem neye yarar”(32/33)

Ve bir gün bu dünyayı bırakıp gitmek… Hemen her insanın ama özellikle de böyle bir doğa tutkunu, insan aşığı şaırın, sanırız en büyük, en gizli yarası olmalı. Ölüm gerçeği ve korkusunun yaşamla, yaşamın sevinciyle açıklanması, Kansu’ca ancak böyle olur: “Koyup gitmek var ya şu dünyayı / Kahveleri, tavşan kanı çayları / Kitapları, dergileri, ozanlan / Çatılardan dökülen mavi şarabı / Bedava meyhanesinde gökyüzünün” (…) “Biliyorum başka dünya yok / Varsa yoksa bu dünya / Biliyorum demir, kalsiyum, azot / Hepsi var yattığım yerde / Ama ben yokum gül türküsü söyleyecek / Hayat yok, en güzel biçimi örgütlenmenin” (Sh.75)

Sevgili Ceyhun Atuf Kansu… Sen hala gül türküsü söylüyorsun bizim için…

Şükrü Erbaş
Cumhuriyet Kitap, 25 Ağostos 1994

Hangi Eşikte

Hangi eşikte, hangi akşamda
Ayrıldı yan yana yürüyen gölgelerimiz,
Hangi aydınlık yuttu seni
Nasıl taş taş ördüm ben
Bu yalnızlığı dört bir yanımda…

Gül toprağın gecesine yaslanır
Oradan güler güneşe,
Bütün sazlar
Kendi akşamını hazırlar,
Bir şüphe damlar geceye
Sabah raksına başlar.

Sen sesini yıldızlara verdin
Büyük rüzgârların uğultusunda
Arayıp bulsun diye beni…

Ahmet Hamdi Tanpınar

Deniz Feneri

Ufkum puslu karanlık;
Tayfa çığlıklarıyla dolu
Günlerim gecelerim.
Başım önüme eğik,
Öyle dimdik değilim.
Tozlu merdivenlerimden
Kendimi içten içe
Bir çıkar bir inerim.

Ben batık bir geminin
Metruk deniz feneriyim.
Gömüldüğünü gördüm
Denize bir serenin,
çırpınışını yırtık yelkenlerin.
Gördüm derin iç çekişlerini
Kendini bir çorap gibi
Tersine çevirenlerin.

Yuvarlanıp dağıldığını
Başıboş varillerin
Gizledim herkesten
Ama görmek istedim;
Kanın tuzlu suda
Zambak gibi açıldığını.
İşlenmemiş
Cinayetimdir bu benim.

Rivayetlere dayanıyor
Belirsiz geçmişim.
Bir fotoğrafın arabı gibi
Donuk bakıyor gözlerim.
Belki de körüm
Hiçbir şey görmedim.
Bir fener bile değilim belki
Sadece olmak istedim.

Borcu yok müruru zamana
Uğramış yüreğimin;
Ne aşk, ne sevinç, ne de kin.
Reddi miras eylemiş
Benim varislerim.
Alacağım da yok kimseden
Hep beraber şu beni
Gelin artık gömelim.

Rüzgârlarla aşındı
Yıllar yılı bedenim.
Çağıdır şimdi kurgusal
Bütün kötülüklerin.
Kıyamet çoktan koptu
Haberiniz yok.
Siz hâlâ güneşin
Her sabah doğuşuna güvenin.

Metin Altıok

ve taş düşmeye devam ediyor bir yıldız derinliğine

sevgilim, hiçbir şey söyleme, bırak düşsün bu sözcük sessizliğin içine
uzun zaman avuçlarımda parlatılmış bir taş gibi
hızlı ve gösterişli bir taş ki
hayatımızın içine düşer gibi derin
katettiği bu uzun yol olsa olsa uçurumla buluşmak için
hani o sonu gelmez sessiz yolla zamandan önce buluşmak için
ve bir korku doğar işitemeyince hiçbir su sesini uzaklardan
hiçbir yere çarpmayınca vurmayınca duvardan duvara
hiçbirşeye, sonuçta evren bir bekleyiştir yalnızca bende elini tutuyorum.

yankılanması yok düşüşün, kulak verme beyhude
yok hiç bir şey bir iç çekiş bile yok, bir ses bile
düşer taş derinlere ve geçer karanlıkları
arttıkça baş dönmesi dahada artar gecenin hızı
kala kala fırlayıp gitmiş bir ağırlık kalır ve o belirsiz
yitik şarkı
kaçıp kurtulmuştur kaçırılmıştır yada yaralanmıştır dünya harikası
belki aşkta öyledir çoktandır
yada öyle değil hayır henüz aşk öyle değil
ölçüsüz ve çekilmez mühletten başka bir şey değil
kaçınılmaz bir azaptır o vahşice ertelenen

bir taş yada bir yürek kusursuz birşey
sonlanmış birşey ve canlı bununla birlikte
daha az benziyor bir taşa düştükçe derinlere
bu nasıl ters bir kuyu yırtıcı hayvan gölgesinin peşinden giderek yakalar kuşu
taş ise bütün taşlar gibi bir taş yinede
bıkar sonunda herşeyden dönüşür bir mezara

bak neler oluyor yükseliyor gibi geliyor kuyunun başında
bu bir çığlık değil çarpışma yada kırılma değil
ama belli belirsiz ve fır fır dönüyor kararsız korkak
solgun ve saf bir ışık bu derinlerden gelen
çocuk masallarındaki bir yaratığa benzeyen
kendimizden bir renk belkide sonuncusu.

şimdi aniden başa gelen her şey yeniden olabilirmiş gibi
şimdiden bulmuş çözümünü keza birisi
içeri girmiş görülmeden ve çekmiş perdeleri

ve taş devam ediyor düşmeye bir yıldız derinliğine

biliyorum şimdi dünyaya neden geldiğimi
anlatacaklar öykümü birgün o dolambaçlı serüveniyle
ama olsa olsa bir kışkırtma bu bir aldatmaca
sanki bir çiçek buketi gönderilmiş bir fakirhaneye bir akşamlığına
artık biliyorum neden geldim bu dünyaya

ve düşmeye devam ediyor bir taş nebülözlerin arasından

yukarı neresiyse aşağı da orasıdır bu sıradan gökyüzünde

söylediğim herşey tüm yaptıklarım öyle olduğumu sandığım halim
yapraklar kuruyan yapraklar bırakmıyor hiçbirşey ağaca
kollarının kımıltısından başka
önümde uzanan kış mevsiminin amansız gerçekliği
bir kıvılcımdır her insanın kaderi, her insan
bir susineğidir sonuçta bende neyimki zaten bir insandan başka
sevmiş olmaktandır gururum
sevmekten yalnızca

Louis Aragon

Son Söz

Boş eller ve gözlerle duruyorum yaşamın ve ölümün eşiğinde
Ve sesini duyduğum bu deniz;
Boğulanları geri vermeyen bir denizdir zaman
Ve benden sonra dağıtacaklar ruhumu, ezik düşlerim
Sözlerim şimdiden ıslak dudağımda
Bir yaprak gibi kuruyor işte

Bu dizeleri kollarım sonuna kadar açıkken yazacağım
Duyulsun kalbimin orda dört kez çarptığı
Geçeceğim boğazımı ve sesimi ve nefesimi ve şarkımı ölümü göze alarak

Bendim seçen bu çarmıha germe boyutunu vermeyi dizelerime
Ve şans nasıl öyle düşsün üstüme dizelerin durağındaki bıçak
En sonunda gerekecek ölçüsüzlüğüme uygun bir ölçüye ulaşmak

Yaşam rüzgarların kat ettiği kocaman hüzünlü bir şato gibi geçmiş olacak
Yolu niye buraya düşmüştür kimse bilmez belki her şey bir düştür
Gençken meleklerin zaferi yakındır diye söz edilirdi bana
Ah nasıl inanmışım nasıl da kanmışım sonra yaşlandım işte
Oysa ihtiyarlara kalan çok ağır ve çok kısa öyle ki rüzgar başka türlü eser onlara

Kurbana tercih edilen gölge, ey zavallılar kimse medet ummasın gelecekten
Sokakta oynayan küçük çocuklar! Sonsuz acıyorum sizlere
Görüyorum önünüzdeki her şeyi mutsuzluğu kanı ve usancı
Hatalarımızdan hiçbir şey anlamamış olacaksınız
Düşlerimizden hiçbir şey öğrenemeyeceksiniz
Hiçbir işinize yaramış olmayacağız bedelini kendiniz ödeyeceksiniz
Omzunuzun çöktüğünü görüyorum
Alnınızdaki alışkanlıkların kırışıklıklarını da

Düşünün hele bir kez canlı parmaklarını etten ellerini çarka sokanları
Durum değişsin diye ve düşünün işte kafeslerini bile tartışmayanları
İnsanın hakkı olabilir umutsuzluğa, bir anlık duraklama hakkı yokken
Ve her şey alt üst olabilir, insan insandan sorumlu ise
Büyük olaylar yaratıldı gördük, ama korkunç olanları da vardı içlerinde
Zira her zaman kolay değildir ayırt edilmesi kötü ile iyinin

Siz de geçtiğimiz yerden geçeceksiniz açık bir kitap gibi okuyorum içinizi
İçinizde çarpan kalbi duyuyorum bu kalp nasıl çarpıyorsa benim içimde
Onu nasıl eskiteceğinizi biliyorum paslandırıp onu nasıl eskiteceğinizi

Moral bozmak için söylemiyorum bunu hiç’e bakmak gerekir
Yalnız değiliz dünyada şarkı söylemek için oyunsa şarkıların tümü demektir
Ne önemi var bir varsayım gibi beni yarı yolda terk etseniz de
Ben de terk ediyorum sizi son kez ayağa kalkan bir oyuncu gibi

Sitem etmeyin bana gözlerimde taşıdığım gölgeden bir şeyler yansırsa dışarıya
Artık bir armağan veremem size bu karanlık aşktan başka

Louis Aragon

Eskiden

Eskidendi
Kelimelerin kalbini açar bakardım.
Eskidendi
Uçar üzerinden bozkırın
Çocukluğa giderdim.

Yine giderim
Annenin yüzü hâlâ masum
Hâlâ acılı bakışları.

Ağlamak için
Kalbimi ağaçlara bağladığım zamanlar
Ormanların derinlerinde
Yaprakların açılması
Ve konuşması
Eskidendi.

Sonra kelimeler geldi
Ve oturdu karşısına kalbin
Gitmedi.

Bejan Matur

Bir Çizgi Daha

Üstünü örttüler bir çocuğun. Anlamadılar
örtülen çocuk değildi. Boğulup kalan
bir dünyaya-geliş çığlığıydı, bir sessizlikti
fırlayıp çıkmak isteyen boğazından, gökyüzüne
bir bakış, rüzgârını aralayıp bulutların.

Üstünü bir şiirle örttüler. Görmediler
açılıp kapanan dudakları. Suskunluğun
oyup boşalttığı bir okyanusta, sularla
dibe inen ve bir daha yükselmeyen son ışıltıları.

Bilmediler onu nasıl çıkarmak istediğini
örtülen şiirin altında, nasıl soluk verdiğini
dudaklarına, yeniden su yüzüne çıksın diye ışıltılar
okyanusu nasıl doldurduğunu gözyaşlarınla.

Nasıl bir çizgi daha ekleneceğini görüntüne,
hiç karşılaşmadığın bir çocuk için bile
gözyaşı dökecek kadar yüreğindeyse yeryüzü.

Kemal Özer

Çıkalı göklere âhım şererî döne döne

Çıkalı göklere âhım şererî döne döne
Yandı kandil-i sipihrün cigeri döne döne

Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanın
Zevk u şevkîle virür cân u seri döne döne

Sen turup raks idesin karşuna ben boynum egem
İne zülfün koca sen sîm-beri döne döne

Şâm-ı zülfünle gönül mısrı harâb oldı deyü
Sana iletdi kebûter haberi döne döne

Sen olasın deyü yer yer asılub âyîneler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne

Ka‘be olmasa kapun ayla gün leyl ü nehâr
Eylemezlerdi tavâf ol güzerî döne döne

Ey necâtî yaraşur mutribî şeh meclisinün
Raks urub okıya bu şi‘r-i teri döne döne

Necâti Bey