Yorum Korkusu

Gitmek geçse aklımdan
Hemen yorum
Nereye, nasıl, ne zaman?
oysa ben vazgeçtim.
Uyu yorum

Demek geçse aklımdan git
Git mi yorum
Kime, nerde, ne zaman?
Oysa ben haddim mi?
Uyu yorum

Ne gitmek gelir aklımdan
Ne de git demek
Eli kolu bağlı ben, ağzı dili bağlı
Yaşa yorum
Sevin emi yorum

Behçet Necatigil

Yorum+Korkusu Yorum Korkusu

Şimdi Gitmeliyim

            Bu şiiri Vehdan Abla’m için yazmıştım. Kış bitmedi, bahar gelmedi ve o gitti!

avuçlarımda yaktığım bu buruşmuş kağıt benim kaderimdir
kurşun kalemle yazdım dumanı ondan karadır kaşları çatık yağmur!
hep susturulmuş on dörtlük ölü gelinler vardı sesimde duydunuz duymadınız
sizinle dağı aşmaya nefesim yetmedi
siz gidin bensiz
dağın diğer eteğinde beklerim
eteğimde yabani vişne dalları

gittiğiniz kumsaldan çakıl taşları toplayın benim için
duvar kenarlarındaki kimsesiz çiçeklere basmayın
onların gözüne benzer benim gözlerim

bahar ne zaman gelecek saçlarım söylerdi
ama bu kış belki hiç bitmeyecek
bahar belki de hiç gelmeyecek
bunu gelincikler bilir
sarhoş rüzgarda salınan o kırılgan öfke

bir daha geldiğimde soframız için kır çiçekleri toplayacağım

şiir ezberleyemedim senin için
seni ve beni yaktım
küllerimizi kalbimin denizine serptim

şimdi gitmeliyim
bir avuç çakıl taşı bir de yol kenarındaki çiçeklerden alarak…

Haşim Hüsrevşahi

gitmek Şimdi Gitmeliyim

Hilminin Çocukluğu

Hilmi diyor ki yeminler
Bana çeşmeleri hatırlatır
Tabut kalın ciltli bir kitaptır
Senin de çocukluğun bir ceviz tabut muydu
Usulca bırakılan denize?

Hilmi diyor ki ben
Ucuz hüzünler kiralardım
Alyanak bir kulakcıdan
Gök binlerce mavi şapkadır
Senin de şapkan mavi miydi
O günlerde?

Hilmi diyor ki annem
Çiçek işlemeli bir lambaydı
Karartma gecelerinde
Sen de denizleri anlıyor muydun
Yatağa girmeden?

Hilmi Yavuz

hilminin+cocuklugu Hilminin Çocukluğu

Furuğ Ferruhzad ve Hamid Musaddık’ın şiirlemeleri!

Hamid Mosaddık Yazdı:

bana güldün ancak bilmiyordun
ben nasıl korkarak komşunun bahçesinden elmayı çalmıştım
bahçıvan peşimden hızla koştu benim
elmayı senin elinde gördü
hışımla baktı bana
ısırılmış elma elinden düştü yere
ve sen gittin ancak hâlâ
yıllardır benim kulağımda usulca
senin adımlarının hışırtısı canımı acıtır
ve ben düşünürüm hep
neden bizim küçük bahçemizde elma yoktu, neden!

Sonra Furuğ şöyle yazdı:

ben sana güldüm
çünkü biliyordum
sen nasıl korkarak komşunun bahçesinden elmayı çalmıştın
babam peşinden hızla koştu senin
ve sen bilmiyordun komşu bahçenin bahçıvanı
benim yaşlı babamdı
ben sana güldüm
istedim ki gülüşümle senin aşkına karşılık vermiş olayım
ancak senin gözlerindeki hüzün
ellerimi titretti benim
ısırılmış elma elimden düştü yere
yüreğim git dedi, git!
çünkü senin acı gözyaşların aklımda kalsın istemedim
ve ben gittim ve hâlâ
yıllardır zihnimde benim usulca
senin hayretin ve ağlamaklı halin tekrarlanarak
canımı acıtır
ve ben düşünürüm hep
ne olurdu bizim küçük bahçemizde elma olmasaydı!

Çeviren: Haşim Hüsrevşahi

akl%C4%B1mda+kals%C4%B1n+istemedim Furuğ Ferruhzad ve Hamid Musaddık’ın şiirlemeleri!

Kaynak: http://sardunyalar.com/2014/02/10/furug-ferruhzad-ve-hamid-musaddikin-siirlemeleri/

Dokunma Korkusu

Dokunmaya kıyamıyorum sana çimen sana gelincik sana mine çiçekleri sana sümbül

Öyle masumsun ki kırlangıç sana getirsin diye gülümsememi bu sevdalı rüzgara veriyorum 
Öyle sevdalısınız ki ormanlar dağlar karıncalar ve sen kapımın önünden akan dere 
Dokunmaya kıyamıyorum size çakıllar güzelliğiniz var ya var ya bu suskunuz
Yanaklarımı veriyorum kulaklarımı senin bahar kokulu esintine sabah serinliği sana ikindi 
Ne kadar güzelsiniz bulutlar siz dallar budaklar kıyamıyorum dokunmaya 
Ağzımda kök saldınız 
Avuçlarımda yürüyüp gidiyorsunuz günler geceler 
Sen ne kadar güzelsin ay sen ey yıldız sen güneş sen gölge 
O veledizina ordular olmasaydı yanmayacaktınız kediler itler kurtlar 
Affedin beni ben ki en akıllıyım ve en vicdansız ve duygusuz 
Affedin beni benim dışımdaki güzellikler 
Sizden öğrenemedim arılar turnalar zürafalar maymunlar yılanlar 
Ama biliyorum ölünce yine sen kollarını açıp ağırlayacaksın beni güzel toprak 
Şimdi tenine dokunmaya kıyamıyorum ipek toprak sessiz toprak sıcak toprak

Haşim Hüsrevşahi

dokunmaya+k%C4%B1yam%C4%B1yorum Dokunma Korkusu

Kaynak: http://sardunyalar.com/2012/03/22/dokunma-korkusu/

Suyu Bulandırmayalım

suyu bulandırmayalım
aşağılarda bir güvercin su içiyor
ya da hoş uzak bir köşede bir sığırcık kanat yıkıyor
ya da köyde bir testi doluyor

suyu bulandırmayalım
belki bu akan su gidiyor ayağına bir kavağın
yıkasın diye bir kalbin kederin
belki bir dervişin eli
kurumuş ekmeğini suya banmıştır
güzel bir kadın su kenarına gelmiştir
suyu bulandırmayalım
güzel yüz ikiye katlanmış!

ne içimli bir su
ne kadar duru akıyor!
yukarı insanı ne keyifler sürüyor
ineklerinin sütü hep bol olsun, çeşmeleri kaynasın hep!
görmedim köylerini
çardakları altında kuşkusuz tanrının ayak izleri var
orda mehtap kelamı boyunca aydınlatıyor
yukarı köyde kuşkusuz örme duvarlar kısadır
insanları şakayık hangi çiçektir biliyor
kuşkusuz mavi mavidir orada
köylüler biliyor hangi gonca açıyor

nasıl bir köy olmalıdır
bağ yolları hep musiki ile dolu olsun
su başındaki o insanlar anlıyorlar suyu
bulandırmıyorlar onu biz de
suyu bulandırmayalım

Sohrab Sepehri
Çeviren: Haşim Hüsrevşahi

suyu+buland%C4%B1rmayal%C4%B1m Suyu Bulandırmayalım

Ayaklar

Ayaklar, çeşit çeşit kunduralar içinde.
Ayaklar, yarı çıplak, paçavralar içinde.

Ayaklar, odalarda, bir çift yavru güvercin.
Tutup avuca almak, okşayıp öpmek için.

Çocuk ayacıkları, o başkalık, tombulluk,
Henüz yere değmemiş, daha pespembe, yumuk.

Yolculuk nasıl geçti?.. Ne oldu? Ne de çabuk?
Teneşirde ayaklar, mosmor, taş gibi soğuk.


Ziya Osman Saba

ayaklar Ayaklar


Yayla Dumanı

Gümüş bir dumanla kapandı her yer;
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı;
Sürüler, çimenler, sarı çiçekler,
Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı!

Ben de duman olsam senin yerine,
Dağılsam dağların şu mahşerine;
Güzelin saçına ve gözlerine
Ben girsem, ben dolsam yayla dumanı!

Beni içerine aldın dağ gibi,
Doldun gözlerime bir rüya gibi;
Bende güneş gibi, yüce dağ gibi
İçinde kaybolsam yayla dumanı!

Ömer Bedrettin Uşaklı

yayla+duman%C4%B1 Yayla Dumanı

Seviyorum

İnsanoğlu aşkı doğduğunda getirir
Ama iş güç,
Para pul,
Ve buna benzer bir sürü şey
Kurutur gönlünüzün verimli toprağını.
Yüreğin üstünde beden giysisi vardır,
Bedenin üstünde de gömlek.
Ama iş bu kadarla kalmaz.
Adamın biri,
Bir salak-
Bu gömleğe kol kapağı takmış,
Göğüs kısmını da kolalamıştır.
İnsanoğlu yaşlandıkça fikir değiştirir
Kadın süslenir
Müller jimnastiğine başlar erkek.
Ama çok geç.
Deri kırışıklarla dolmuştur.
Aşk çiçeği açar,
açar,
Ve solar.

Vladimir Mayakovski
Çeviri: Bertan Onaran

ask+cicegi+acar+ve+solar Seviyorum

Saray Köftesi

Cebinde parası yok ama yoksul değil
İleri görüşleri var okumuşluğu yok
Canı hürriyet çekmiş saray köftesi yiyor
Koca bir konağın iç odasında
Bin dokuz yüz beşte istanbul’u düşünüyor

Bin dokuz yüz beşte istanbul’da
Bir semai kahvesinde şiir okunuyor.
Siz de okuyun o şiir güzel
Efendim kim demiş üftageganında muhabbet yok

Bin dokuz elli üçte istanbul’da
Evin küçük beyi saray köftesi yiyor
Siz de yiyin iç odalara çekilin de
İçinize hüzün akıtın iyimser olun biraz
Para pul düşünmeyin sakın
Kötü işler gelmesin aklınıza
Kılığı yok mu bir adamın yoksul demeyin
Ot mu yiyor ekmek mi görmezlikten geleceksiniz

Bakın bakın bakın
Döşeklere yaz kokuları sinmiş
Bilir bilmez ötüşleri var toprağın içinizde
Kim demiş tabiatta düzen var diye
Aç bir kedi duvara sürtünüyor onu da görün
Atın kendinizi çalgıların çağanların içine
Uygarlığı insan işlerini bilginler düşünsün

Ardarda betikler yazsınlar size ne
Böyle yaşıyacaksınız işte söz yok
Ölümsüz bir çiçek sofranızda
Yaz güneşi pembeden kırmızıya kırmızıdan pembeye
Kapılar pencereler tabiatla oynaşacak

Bu düzen size insanlığınızı unutturacak

Edip Cansever

Cebinde+paras%C4%B1+yok+ama+yoksul+de%C4%9Fil Saray Köftesi