Bütün hoşçakallar,
Mezar taşlarında saklıdır.
Kazınmıştır ince ince,
Ama derin derin yazılmıştır.
Mezar taşları gibidir hayatım,
Mahcup, boynu bükük, sakin.
Bir ırmak gibi sessizdir adımlarım,
Bir fatihaya muhtaç gibidir lakin.
Yağız Gönüler
Şub 23
Şub 23
Pes edip bir es verip sussalar da
Konuşsam ben de biraz aşktan
Ah şu yanlış anlamak ve anlaşılmak
Neleri bitirir de başlatmaz
Tekrarı olmaz anıya dönüşenlerin
Çekip vursam kendi başınalığımı
Geceye mi sokağa mı dar odama mı çıksam
Ama bıraksalar da konuşsam
Ve sussalar her fırsatta dilini yutanlar
Bir kanıya varsam, kanasam
Ha oldu ha olacak ha bitti ha
Zahmet olmazsa nefes alabilir miyim
Ey hayat, ömrün ne kadar söyle
Söyle ki çizelim eşkâlini sitemle
Rasyonel bağırıyorum, melankoli yok
Geçen gece gördüğüm rüya her şeye gebe
Lükse yeltendim cipten indim Amerikan cipsi yedim
Kalori hesabı olmuyor doymamışlığın
Diyetimi ödüyorum mutlak kinimin
Yarılıyor göğsüm, yarılanıyor göğ
Bir hevesle başladı devam etti ve bitti
Sorsam kendime kırılan hayallerimi
Tek mi çift mi ineyim mi artık içime
Bir türlü çıkamadığım içimden
Neler atamadım da, kum yutkundum
Yağız Gönüler
http://yagizgonuler.blogspot.com/
Şub 23
Şub 23
Birbirine benzemesin diye
En nadide cümleleri getirdim
Senden eksilmesin diye
Aşklarımı bitirdim.
Sensiz olmaz diye
Sensizliği yitirdim.
Beni arayanlar seni bulur
Hayat kaynağım, bengisu
Ufalanır geceler sen olur
Ufukta aşklar kurmuş pusu
Senin hatırına felekler
Ayak uçlarına basar geceleri
Gökyüzünde kelebekler
Senin için döker heceleri
Seni seviyoruz
Ben, yıldızlar ve niceleri..
Şub 23
büyük cam kapı
küçücük işlerime dönüyorum ben
size iyi günler! iyi günler size!
hayrolsun hayr
vadinin tepesinden bakıyor büyük
kanaviçem küçük
renklerim küçük
bir kelebek büyütüyorum ben, pervane
Şub 23
Kim anlatacak sana akşamları
dışarıda nasıl geçti günüm,
Cağaloğlu pazarında nasıl atlatılıyorum,
kimlere rastladım yolda, neler konuştum,
kim anlatacak sana?
Arada bir kim tutup sıkacak o minik pembe burnunu senin,
o bembeyaz çileli saçlarını kim okşayacak geceleri?
Kim şakalaşacak seninle sabah kahvaltısında,
seni kim ağlatacak şiir okurken?
Hele bir süre daha
bensiz baksın dursun
acı aydınlık yüzün
orda karanlıklara.
(İbrahim Abdülkadir Meriçboyu)
Şub 23
herşey eninde sonunda sessizdir
bir günün kırılganlığından
kalan ve tekrar tekrar kırılan
müteellim bir insan sesinin başlattığı
ağlamanın kırı
sessizdir
dalda
yalnız ve dağılmış bir elma
yalnız ve yapraklar örtmüyor onu
gelen akşama
geçen akşamın içlenmeleri dadanmış
bu kahır sessizdir
içinin çıngarlarından yonttuğun
asi bir atbaşı gibi rüyalarının ucunda
umudun
sessizdir
filistinde akşamüstleri
sessizlik bir file somun gibi
İlhami Çiçek
Şub 23
Şub 23
Şub 23
I
Dağ yürür bir yerinde
çıkar üstüne dağın
bu çelik çağında
ata iyi binin
Kalbinde bir gül bu atın
Ceyhan sızar gibi gözlerinden
düş gören at
bellidir gözlerinden
Ses yüklediler
varacağı üs Kudüs
titretir güney yeli
bir dal buğdayı
Alın bu atı denize atın
geçer denizden de
bakıyor özenle
sayfalarına kitabın
İnsan saçı yelesi
yürüyen bir fabrika
tüylerinde oyun
roman şiir
(Temmuz 1975)
II
Boynunda kan torbası
geçer balkonlardan
koşuşuruz pencerelere
şimdi başka balkonlarda
Sözleri uzun
kolay mı anlaşılması
düşer burnundan
bir kaç kurşun
Ayaklarında nal
kırmızı
şaraba batmış
silindir şapka
Yapışır kızlar
cidarlarına
duruyor bürolarda
her görevli atın üstünde
Lik lik gidiyor
ne yaman
serperek ardından
dizeleri
(Ağustos 1975)
III
Büyür yumak
gözlerim açıksa
uzayda ayaklarım
gülyağına bulandı
Az da olsa
duyarım
acısını
toprağın
Yapsanız daha
büyük bomba
sığar kalbime
gömersiniz ölülerinizi
Başımı sallarım
ya giderken
bir Kudüsteyim
bir İstanbul’da
Avrupa
şey gibi
eskir de
gülerim
Soluğum bekler
gece pastanede
düşünen
gerillayı
Bir gün konuşacağıma
tanık
tutuyorum
ayı
Sırtıma
alarak
Asyayı
Afrikayı