Şakacı

sakaci Şakacı

Güler, gülümser bir şakacı,
Güldürür,düşündürür,
Arada-bir durur, gözleri dalar,
Neler söyler, neler susar..
Yoksa, çok acı bir şakayı
Şakadan da olsa,
Çok yalın bir karanlığa mı saklar..
Oynadığı oyunsa,
Yaşamda oynadığı,
Oyununu mu yaşar..
Oyunda yaşadığı,
Yaşamını mı oynar..
Yaşarcasına, oynarcasına.
Öyküler anlatır olmuşcasına,
Sonunu mutlu bağlar,
Gider evinde ağlar.

Özdemir Asaf

Şarkılar

Her şarkının götürdüğü yer başka,
Hepsi başka başka sinmiş içime.
Biri, Büyükdereye götürüyor,
Biri on altı yaşımın Kadıköyüne.

Kimse sevgimi bilmez şarkısı
Eskiden ağlatırdı beni;
Şimdi düşündürüyor.

Özdemir Asaf

ozdemir+asaf Şarkılar

Rüyamız

Bir havuz kenarında yan yana oturmuşuz;
Bu su bizim gölgemiz,biziz şeffaf ve temiz.
Su sesine uyarak bir şarkı tutturmuşuz,
Açılan güller gibi suda gönüllerimiz.

Ne vakitten beridir burada oturmuşuz?
Dünden, hatta bugünden bile yok haberimiz.
Yaşamanın en güzel noktasında durmuşuz,
Bir huzur ahengine dalmış gönüllerimiz.

Uyanabilir miyiz sanki böyle rüyadan?
Asırlar kadar uzun,müphem ve tatlı bir an,
Biz o kadar sarhoşuz, o kadar sarhoşuz biz!

İşte gözlerimizde bu suyun derinliği,
İçimizdedir işte bu suyun serinliği;
Biz o kadar, o kadar birbirimiziniz.

Cahit Sıtkı Tarancı

cahit+sitki+taranci Rüyamız

Burçak beni sevmiyor

Edebiyattan nefret ediyorum ama bu sana ne tür bir tabanca sağlar ki?

-maddeler halinde sayınız.-

1- Halamın artık ne zaman evleneceğimi sorduğunda, annemin yalan söylememek için kıvrılan dudağının köşesinde patlayan ilkokul

2- Otobüse beraber binen iki kişinin, eğer boş yer varsa yan yana oturmaya çalışması

3- Kedin için bir isim buluyorum zil

4- Sevgili şeyhim;
Ben Allah’ı çok seviyorum.
Onu düşününce içim titriyor; elim- ayağım- soluğum, her şeyim kesiliyor.
Ama ona bir türlü açılamıyorum, ne yapmalıyım?

5- Annemle kız bakmaya gittik, ben beğenmedim.

6- Yaz olunca karıncalara basmamalıyız.

7-

SAHTE DÜNYALAR
-oyun, I perde-
Akıllı Oğlan: Duydun mu lan, Talat Paşa masonmuş.
Zeki Oğlan: Yapma yaa! (Bir an durur) Talat Paşa kim?

-PELTEK-
8- Burçak beni sevmiyor.

9- Burçak beni sevmiyor.

10- Burçak beni sevmiyor.

11-

Ah Muhsin Ünlü

burcak+beni+sevmiyor Burçak beni sevmiyor

Şimdi kim bağışlayacak beni

Şimdi kim bağışlayacak beni…
Unuttum senle helak olmuş tüm kavimleri
kişisel tarihimi
pompeinde taşa dönen kalbimi..
Şimdi kim bağışlayacak seni
bir dokunuşla yumuşacık olan.
kalbimdir seni bağışlayacak olan
ya beni
kim bağışlayacak beni
suda ayın şavkını
bilirsin sevgili
‘yakamoz’
bir yakomozdu sözlerin
ruhumda şavk eyleyen
gecenin karanlığında.
Şimdi kim bağışlayacak beni
canım bunca acırken
iyi kadrajlanmış gülümsememin
yapaylığını
sözlerin kadar yalan yaşantımı
kim bağışlayacak kendime yaşattıklarımı
yorganımın bana senin sesinden anlattığı masalları
yastığımın altında birikitrdiğim ırmakları
ve o ırmakta batmasın diye gözlerimi kapamadan
yüzdürdüğüm kağıttan
hayalleri
kim bağışyacak sevgili
konuştukça kalbim
dilimin susuşlarını
ve vazgeçip konuştuğumda
kırılan gururumun dağılan parçalarını
kim toplayacak sevgili
öylesine ve ölesiye toplamanı isterken
gururumu bak eski haline getirdim
demeni umud ederken ve umut hala fukaranın ekmeğiyken
aniden bir endişe
kalbimin yollarından tüm vücuduma yayılan
bir endişe
ayağına batarsa ya kırıklar diye sen acıma diye
kanayan ellerimle ve acıyan yüreğimle topladığım gururum
avuçlarımda şimdi
kimseler görmesin diye açmıyorum
yaralarımı…
Avuçlarımı
sevgili
kim bağışlayacak beni
O llk sevdiğim adam
nasıl da severdi beni
ama kıramadım onda gurur denen taştan vazoyu
sevgime değdikçe sevgim kırıldı
O ilk sevdiğim adam
Nasıl da severdi beni
delice ‘gitme’
benim ilk gözağrımsın demeyi isterken
dudaklarımı diken
dilmi kesen
gururum
ah o dikenli tel
ah o pranga
ayağımda
peşinden koşamadığım o ilk sevdiğim adam
ahh o şeytanın oyunu
gururum
Ah o şeytan ,
yazdığı bir oyunda daha başrol verdi bana
sevmezken sen beni
savurdum senin için kendime biriktirdiğim kendimi
Söyle kim bağışlayacak beni
Hangi zaman
Müruru zaman
hangi zaman aydınlatır benden sakladığın yüzünü
senin mağarandaki
gölgene kapılıp
gerçeği aramaktan vazgeçen aklım
kim bağışlayacak aklımı
herkesin kusursuz sorumlu olduğu
bu durumda
kim verecek cezamı ve söyle
kim bağışlayacak
bu aşkın kişisinde niteliğinde yaptığım
hataların tazminatını..
..
Söye sevgili
kelimelere dökmeme gerek
olmayan onca duyguyu
kelimelerin sınırlı dünyasına hapsettiren sen
söyle
Gözlerimizdeki sonsuz dünyaya bakıp gülümserken
dokunurken titreyen ellerimizle birbirimize
bir başka nesil hayal ederken birbirimizden
kızaran çehreme değil de
bana değil de
hapisteki sözlerin kurtulmak için söylediği yalanlara inanan
sen
söyle kim bağışlayacak beni..
bir kere olumsuz çekilen bir fiilin
sonradan olumluya dönemeyeceğini
bozulmuş bir yemeğin
dünyanın en güzel sosu ile de güzelleşemeyeceğini
bilen bu kalbimin ısrarla
bu aşka yeni soslar araması neden
söyle kim bağışlayacak bu kalbi….
ben hayatı
yaşamadım sevgili
dokunmayı
sevmeyi kitaplardan filmlerden öğrendim
onlar gibi sevmeyi denedim
‘Gibi ‘
Cümlede illa yanına bir şey koyman gerekir ‘gibi’nin yanına koyduğun şeyle anlam kazanır
Onun varlığı
benim gibi
senin gibi
sevgili benim gibi olduğundan mı sevdim seni
sevmek için benzemek mi gerekli
aynı mı olmalı sevginin rengi
ben siyahım diyorsam sana
siyah seviyorum seni demek mi
sevmek
yoksa ben de beyazım
ama tüm siyahlarınla günahlarınla seviyorum seni
diyebilmek mi
hayır öle gri olalım falan değil
benim sevgim beyaz
ve seni beyaz seveceğim senin beni siyah sevmeni seveceğim
diyebilmek mi
aşkın en sevdiğim tanımı nedir biliyor musun sevdiğim
‘aşk diye buna denir: bir insan bir insanda tekinsiz bir ev görür”
benim sen de gördüğüm de buydu kimbilir sevdiğim
filmlerden öğrendiğim gibi sevdim ben
sevgi emektir dedim
emek vermek istedim
vefasız olsa da sevdiğim ben vefasız olmayı kendime hiç yediremedim
belki dağlar delemedim
çöller aşamadım ama
ben vefasız olamadım sevdiğim
önce gitme demedim diye üzüldüm
sonra gitme dedim ama gitti diye
keşke madem gidecekti gitme demeseydim
keşke dememek için gitme dedim
iyi ki de dedim
velhasıl
ben yapamadıklarım için üzüldüm
benim için yapmadıklarınıza hiç üzülmedim
sevdiğim
yapsaydım bırakmazlardı beni diye ağladım
beni bıraktılar diye değil
ben beni sev diye sevmedim sevdiğim
koşullu değildi sevgim
söyle şimdi kim bağışlayacak beni
aynaya bakınca ne görüyorsun sevgili
hiç aklına geliyor mu
sarışın mavi gözlü kızımızın hayali
söyle kim bağışlayacak
olmayan olmayacak kızımın içimde bıraktığı
acının izlerini..
“sevmeyi enkazlarda öğrenenler büyüdüklerinde sadece kırık kalpli insanları sevebilirler’
der bir kitap cümlesi
dedim ya ben kitaplardan öğrendim sevmeyi
kırık kalpliydin sen de
tırnaklarını yiyordun üstelik de….
ben uygulamada hep sınıfta kaldım
sevemedim pratikte
ama sevgili
ben vefasız olmayı kendime yediremediğimden
binlerce defadır söylüyorum seni sevdiğimi
yoksa dağıldı dediysem de gururum
unuttun mu
parçları hala avuçlarımda
blmem kim bağışlayacak beni
bana kızdın
sanatı seviyorum diye
fotoğraf çekmek çok gerekli değil dedin
şiir yazmak o da ne
haklısın belki
çünkü onlar sadece yalnızlığın yalnızların arkadaşları
ve ben senle tüm yalnızlıklarımı doldurmak istemiştim aslında
sonra beni terkettin
seni nasıl bağışladım biliyor musun
sevgili
bana dokunduğunda yumuşattığın taş kalbimle
ve şiirlerle
durmadan şiirler okudum
var mı benim yaşadığımı yaşayan diye
ve durmadan şiirler yazdım sana
beni terkettiğinde şiirle yenilmedim
nefrete
şiirle direndim hayata
beni kim bağışlayacak şimdi biliyormusun
sevgili
Şiir
onu senin için terketmemiştim
ya terketseydim
şimdi nasıl bağışlayacaktım seni
her acı bir şiir ürettirmeseydi
nasıl bağışlayacaktım şimdi kendimi
söyle
şiir terkedilir mi?

Bejan Matur

simdi+kim+bagislayacak+beni Şimdi kim bağışlayacak beni

Güneşe Ait Çocuk

Güneşin arkasında görünen çocuk,
eliyle güneşi gösterir durur.
camlar arkasında düşünen çocuk,
hırsından camlara yumruk savurur.

Camlar arkasında bekleyen çocuk,
üç mevsim güneşin seyrine dalar;
ve kışın güneşi özleyen çocuk,
diliyle buğulu camları yalar.

Güneşe kavuşabilmek için çocuk,
gündüzün boş yere çırpınır durur.
Nihayet, nihayet geceleyin çocuk,
koynunda güneşle beraber uyur.

Cahit Sıtkı Tarancı

gunescocuk Güneşe Ait Çocuk

Selika

Kayalıklarda dinlenen bir şarkıydık
yoksul adamlar bilirdi yüzümüzü
gittin niyetsiz bir şafakla söyleştin
ıslak pervazlarda gülüşün kaldı
yağmurdan önce saçların
ateşte kızarmış güllerin vardı

Sen susadıkça bir ceylan ölürdü apansız
dilek ağaçları sökülürdü yamaçlardan
kıyısında dinlendiğimiz zerdali
saraçlar çarşısında yakalanırdı
ruhunun ritmini sunarken kayışlara
ben boğulurdum sen susadıkça

Gözlerin ertelenmiş bir bahardı
rıhtımsız gemilerin süslendiği
sarı divanlarda yasaklar
açılmamış nevresimler ve muskaların vardı
durmadan yağmalanan bir şeydi akşamlar

Kayalıklarda dinlenen bir şarkıydık
yoksul adamlar bilirdi yüzümüzü
usulca dağlara çektiler bizi
bilmediler / bilmesinler
hangi gülün kokusundan zehirlendiğimizi

Kime yenilmeliyim söylemiyor toprak
papatyaların kehanetinden yorgunum
yorgunum yüzüme defnedilen mahşerden
niyedir bilmiyorum ama
geceyarısı şeytan deresine vuran
ayışığına teslim ediyorum seni
ilk defa kendimi yenmekten dönüyorum
kendime gelirken senden gidiyorum
yüzün silinmiyor akşamlarımdan
ellerimde ayrılıkların esmerliği varken
sen de git selika git
kendini de götür giderken

Şeref Bilsel

seref+bilsel Selika

Kuzeyden

Biz yoksulluğu doğuya gelin verdik

Kederli dağ yollarına vurmuş kendini bir adam
varsayalım bütün harfleri dökülmüş sallanmaktan
susup bize benzeyen birine bakıyorduk
su başlarını eğri atların tuttuğu mevsimler
dayanır kapıma acılı kız kardeşlerin
belini kırmızı kurdeleyle bağlayan ölüm
konuşan eski bir zamandır artık
pervazlara yaslanmış, üzerine oturmuş
neneden kalma ceviz sandığın…

Biz yoksulluğu doğuya gelin verdik
ve bir daha hiç kesilmedi saçları!

Şeref Bilsel

Seref-Bilsel Kuzeyden

Dönüşsüz

I

Irmak değildir kalbin senin
z a m a n çeşmesinden
s u içmeye konan kuş,
bir kanadında güneş
bir kanadında gölge
k ü s e c e k s i n
bir mevsim sonra gökyüzüne,
ayrılırken yarı susamış
senin yüzünü bulacağız
ı r m a ğ ı n sularında

II

gurbet değildir kalbin senin
bir su damlasında
Ü Ş ü y e n kuş,
akşamın vaadlerine benziyor
ölçüsüz büyüklükteki kanatların

ölümsüz bir gündür zaman
u n u t m a
Ay’sız gecede doğan çocuk
t a ş t a n oyulmuş
bir imge eklenir
m u m y a n a
ırmağın sularında

III

K a l b i n senin
r ü z g â r değil ki
alıp götürmüyor işte
şimdi y a z a r k e n
bunca zaman sonra bile
t i t r i y o r elim
b o ş l u k t a

IV

K a l b i n senin
ç o c u k değil ki
son ışığını da kullan aynaların
dönüp bakacaksın ki orda değilsin

A. Ertan Mısırlı

cocuk+kalbi Dönüşsüz

Dalgıç

Kendi denizlerimin dalgıcıyım ben
Bir alışkanlığı sürdürür gibiyim belki
Soluğum son aşamalarına geldi
Geçtim durdum bilincin dehlizlerinden.

Bahçeler mi yoktu, eski ve yeni
Şarkılar mı, anılara benzer
Gemiler mi yoktu, küsmüş yelkenleri
Gözümün önünde eriyip gittiler.

Bilirdim çizgen neresiydi, yol neresi
Dalardım mavilerin güneşle buluştuğu yerden
Hevesleri, coşkuları, sevinçleri
Ben yaratmışım gibi dökerdim içimden.

Ne varsa doğayla aradığım uyumda
Çiçeğe durmuş ağaçlar gibi iyimser…
Ve sesinin masalında sevdalı,
Bize özgü sözcükler getirdim koynumda.

Kendi denizlerimin dalgıcıyım beni
Bir alışkanlığı sürdürür gibiyim belki
Soluğum son aşamalarına geldi,
Gidiyorum içimdeki sesin peşinden.

Şükran Kurdakul

sukran+kurdakul Dalgıç