Kara Sevda

ak bir yaban güvercini
gibiydin aşk
vişnelere
bulaştın kirlendi beyazın.

takılamayan
telli duvak

verilemeyen mendil

düşlerde
kaldın.

al üstüne mor giymiş
körkuyularda
körkuyularda

sevdadan delirmiş.

ah yüzüne bütün kapılar
kapanmış senin
ıtır
ve yasemin kokulu günah.

çıkılamayan yıldız
gidilemeyen iklim

kimbilir hangi limanda
hangi gemiye
yüklenmiş.
al üstüne mor giymiş
körkuyularda
körkuyularda

sevdadan delirmiş.

düşlerde
kaldın.

Behçet Aysan

kara+sevda Kara Sevda

Dışarda Kar

kar yağıyor dışarda

sokak lambasına düşüyor
ve serçeler
üşüyor

kenarları hafifçe yanmış
sayfalarına kan
sıçramış
bir kitapta
nâzım hikmet
okuyorum.

dışarda kar yağıyor
ve dağ lokantasına
gidiyor
zengin
kasabalılar.

kar yağıyor dışarda
mektubun yeni gelmiş
istanbul
kokuyor.

dışarda kar yağıyor
seni seviyorum.

Behçet Aysan
disarda+kar Dışarda Kar

örüp ince bir tığla

duvarda, solgun ışıklarla oynaşmada
bir örümcek ve düşüncelerim
ince bir tığla
örüyor ağını, sessizce
gün
batıyor.

kara battaniyeli
bir ölü yürüyor sonra
kireç döküntüleri ne kadar da
                              benziyor
ona, öldürülmüş bir arkadaşının
fenerini
tutuyor, içli bir madenci
                     şarkısıyla

geçerken
şehrin dikenli telleri arasından.

limanda yük boşaltıyordu kardeşi
dünya geniş
         pergeliyle
yer
açıyordu, onunla koşanların
kalbinde ve bir gül ağacının
tomurcuğunda yeniden açıyordu.

sessizce
gün
batıyor, bir aşk bitiyordu
bir aşk dağılmış
             bir gerdanlık gibi.

sakallarım uzuyor, bir yara
bir yara durmadan işliyordu
                             kendini
ben de
çekiyordum
derin ağlardan
çekiyordum gölgemi.

sevmiyordum artık
ne sis çanını
ne dağlalesini

günlerim değiyordu
ateşten bir dolunaya.

Behçet Aysan
behcet+aysan örüp ince bir tığla

kanlı zambak

onu vurdular, gözümle gördüm onu
ak bir zambağa binmiş
                          gidiyordu

zambak dur, sana da bulaştı kan.

bir damla gözyaşından
doğurmuştu anası onu,

bir avuç sevinçle
büyüttü.

bir avuç hüzünle
nice zorluklar

nice ayrılıklar
ve saçlarına beyazlar
                     düşürerek.

onsekizindeydi
bir sevgilisi vardı,

aynı mahalleden
eyüpten.

henüz öpmemişti bile

konfeksiyonda
çalışırdı.
onu vurdular
gözümle gördüm onu

bir güvercin havalandı.

eyüpte, o basma
perdeli evde,

kurudu saksıdaki sardunya

birdenbire

çatladı
bir fotoğrafın camı.

tel çerçeveli

düştü
radyonun üzerinden

yere.

dağıldı kitapları

dağıldı şiirler
ve roma hukuku

güvercin
konamadı.

onu vurdular, gözümle gördüm onu
ak bir zambağa binmiş
                           gidiyordu

zambak dur, sana da bulaştı kan.

Behçet Aysan
kanli+zambak kanlı zambak

Seni Düşündüğüm Zaman

Seni düşündüğüm zaman
İçimde bir çocuk bahçesinin kapıları açılıyor
Dünyanın bütün çocukları doluyor içeri
Seni düşündüğüm zaman
İlkbahar gibi bir şey oluyor
Anlatılmaz bir sevinç kaplıyor her şeyi
Elimdeki kalem
Parmaklarımda şakıyan
Bir kuşa dönüşüyor
Masam bir güneş denizinde yüzüyor
Seni düşündüğüm zaman
Yalnızlık çeken sözcükler
Kol kala giriyor birden
Seni düşündüğüm zaman
Bir bulut oluyorum
Uçmaktan başka bir şey bilmeyen

Ataol Behramoğlu

seni+dusundugumde Seni Düşündüğüm Zaman

O Erken Sabahlar

Annemli babamlı o erken sabahlar
Tüm yaşamımın belki en güzel şeyiydi
Yatak örtülerinde sabah güneşi
Ve sanki kardeşimiz olan eşyalar
Sakince açılıp kapanan bir kapı
Bir masa, ağır başlı duruşuyla
Yarı aydınlıkta, koridorda
Aynadan, konsoldan yansıyan ışıltı
Şimdi bu erken sabah saatinde
Acıtıyor kalbimi özlemle
O sabah vaktin görüntüleri
Babamın güzel, ağır başlı yüzü
Annemin azıcık hüzünlü
Ve hep azıcık telaşlı gölgesi

Ataol Behramoğlu

o+erken+sabahlar O Erken Sabahlar

Melankoli

Ey sokaklarında yıllarca avare dolaştığım
İçinde ilk aşkımı yaşadığım küçük şehir.
Umutsuz akşamlarımda sesini duyduğum lir
Sihrinde ilk acıyı tattığım .
Ey sarhoş akşamlarımın biricik tesellisi
İlk şiirlerimdeki biricik dert ortağım fener
Soğuk kış geceleri ısındığım kalorifer
Gitgide uzaklaşan tren sesi .
ey en masum arzularımı gizleyen oda
Yıldızlarla dost eden küçük pencere
Her akşam gönlümün dilediği yere
Götüren sihirli araba .
Ey en içli en yanık türkülerimi duymayan
rüzgarı saçlarımı dağıtan sokak
Ve ey saçı ak gönlü ak
Anneciğim pencerede ağlayan .
Ah biliyorum güç gelecek sizlere
Ama artık gitmek geliyor içimden
Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden
Dönüşü olmayan yerlere…

Ataol Behramoğlu

melankoli Melankoli

onu bana bağışla

saat kulesinin ışığı vagonun camlarına
vuruyordu

camlarda
buzdan

orkide ve menekşeler

silince buğusunu
senin yüzün çıkıyordu.

bir gece yarısı
yabancı bir şehirde,

bir gece yarısı treninde

senin yüzün.

ilerde petrokimyanın bacalarından
yepyeni bir telaş yükseliyordu

gökyüzüne doğru
alevlere karışan

denizde
tomruklar yüzüyordu

bir sokak feneri
hiç görmediğim bir gezgin bulut

mavi
kayan bir yıldız

yolculuk hazırlığında

uçuşan
rüzgar damlaları

sekip üstünden suların

bir çocuk gibi

yeni bir simya
yeni bir hayat.

tren kalkmak üzereydi
ve saat kulesinin sarı ışığı

hâlâ vagonun camlarına vuruyordu

elleri kelepçeli bir güzü
hatırladım

belki yerine varamamış bir mektuptu
belki bir allahaısmarladık

belki suskun karların örttüğü
bir yalnız iğde ağacı

belki devrilmiş bir çınar

çatlamış bir testi
çatlamış bir yürek

eski bir aşk
hiçbir şeydi belki.

o zamanlar ben
içinden trenler geçen
bu şehirde yaşamazdım
fabrika düdükleri
çan çan sesleriyle
yağmurda hep ıslak bu şehirde

güz yoldaşın olsun derdim

eylülse arkadaşın

yağmuru
ve kitapları al yanına

bir de yüreğini sadece.

kimi şeyler vardır
o an yazılamaz

söylense,

söz sözün boşluğunda kalır

bir söğüt düşünün gölgesiz
bir yarın düşünün bugünsüz

bir şarkı yankısız

bir aşk düşünün

anısız.

ey hayat onu bana bağışla

yırtıp atayım
bütün şiirlerimi

ne boşnakça konuşayım
ne brahmsı dinleyeyim

ey hayat onu bana bağışla

düşmesin ardıma
ölü bir kadın yüzü

razıyım çağdaş bir derviş gibi
türküler söylemeye

oturduğum şu ağaç kütüğü

fırtınalarda kumlar

terk edilmiş âşıklar
sarhoşlar ve serseriler
için

razıyım
türküler söylemeye.

Behçet Aysan

onu+bana+bagisla onu bana bağışla

Bu Aşk Burada Biter

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burda biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiceği gibi usulca söner
Uyku ve unutanlık gittikce derinleşir
Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yeni yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Ataol Behramoğlu

bu+ask+burada+biter Bu Aşk Burada Biter

Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar

Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif yüreğiyle
Geçip gitti güvercinleri anımsatarak.
Uzaktaki şehir
Uykuya dalmıştır şimdi.
Düşündüm bir bir
Kardeşlerimin ne yaptıklarını
Nihat
Uyumuyor olmalı.
Nefis bir şarkı
Söylüyor yandaki odadaki kız
Bir Rus
Halk şarkısı.
Ve şimdi koroyla
Başladılar
Nihat düşünüyordur
Karanlıkta.
Sanırım
Bir saatten sonra
Hapishanede
Dışardan söndürüyorlar ışıkları
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kelebek adımlarıyla
Geçip gitti karın üzerinden.
İnsanlar kendi şarkılarını
Kendi hayallerini taşıyorlar.
Çağdaş şarkılar
Gerekli onlara
Hem Hayatlarının
Derinliklerinden söz eden
Gerçekleştirilmiş
Gerçekleştirilmemiş duygularından,
Hem
Kavgayı ateşleyen
Somut
Anlaşılır

Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar

Akıllı şarkılar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Acılarla dolu bu dünyaya.
İnsafsızlık
Vahşet
Hala güçlü
Ve hala iktidarda.
İnsanlar
Ölüyorlar.
Gepgenç
Sımsıcak
Ölüyorlar
Sanki
Ölmüyorlarmış gibi.
Bir yandan sürüp gidiyor
Hayat;
Bir yanda tel örgüler
Parmaklıklar.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Yağdı kirpiklerine bir kızın
Yağdı mavi bir nehre
Saçlarıma yağdı
Otobüslere
Ağaçlara
Evlere.
İçimden okşadım onu.
Kelebek adımlarını
Yanımdan geçen kızın.
Herhangi bir kız
Hayalleri olan.
İstedim ki
Daha güzel
Olsun şu dünya.
İstedim ki
Beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Bitsin artık
Bu sürüp giden alçaklıklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.
Ve paramparça olmasın
Sımsıcak
Capcanlı
Yaşayıp giderken insanlar.
Bırakın, beyaz

Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar

İpek gibi yağan karın altında
Hayallerimiz olsun.
Yaşayalım
Özgür
Güzel
Düşünceli.
Anlatalım
Düşündüklerimizi birbirimize.
Sevinç egemen olsun her yerde
İnsanca
Bir kaygı.
Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
Yağsın.
Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.

Ataol Behramoğlu
ataol-behramoglu Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar