Yedek Sevgili

Kimi sevsem,
onun hep uzakta bir sevdiği vardı,
unutamadığı ilk aşkı ya da onu ter…k edip giden sevgilisi…

Kimi derinden sevsem,
o bir başkasını derinden hatırlardı.

Öylesine çok sevdim ki onları,
başkalarına duydukları sevgileri anlatmalarını
sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim.

Beni yitirmekten hiç korkmadılar;
çünkü onlara göre fazla iyiydim;
bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.

Beni terk edenlerden tek bir dileğim olurdu.
“”Ne olur, bir daha beni aramayın!
Çünkü ben kolay unutamıyorum.
Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini””

böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni…

Soluksuz ve umutsuz kaldığı bir gecede mutlaka akıllarına ben gelirdim…

O, yedek sevgili!…

Cezmi Ersöz

Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine

yine masum hırslarını sevdanın ateşinde yaktın
şehirden bir çocuk sevdin yine
ah!seni ona tasiyan çocuk ayakların
iste geliyorsun
haylaz, vefalı ellerin sehrin dalgalarını oksuyor
ah!seni ona taşıyan gözlerindeki susuzluk
şehirden bir çocuk sevdin yine…

yaktın masum hırslarını geliyorsun
oysa bir bilsen, seni ona taşıyan şehir
saçını bağladığın iple bile alay ediyor
ah!bir bilsen herkes tetikte
sense böyle hesapsız, böyle sevinçle…

ah bir bilsen
sadece güzelliğin tutuyor acımasızlığın kapılarını

yaktın masum hırslarını geliyorsun
şehirden bir çocuk sevdin yine

Cezmi Ersöz


Yapraksız bir bahçe

Her şey değişir, söz vermek bunu durduramaz. Kimse bir ağaçtan, bahar bitince çiçeklerini korumasını bekleyemez. Çünkü sonunda çiçekler meyveye dönüşür. Ve sonra, sonra ağaç meyvesini kaybeder. – Ya sonra? – Sonra yapraksız bir bahçe. – Yapraksız bir bahçe mi? – Farsça bir şiir. Yapraksız bir bahçe. Güzel olmadığını söylemeye kim cesaret edebilir?

Abbas Kiarostami

Mavi Gözyaşları

Yaslamış başını bir yosun taşına balık,

Ağlıyordu… 
Gözlerimle gördüm: 
Gözyaşları maviydi…

Fethi Giray

Göçmen Kuşlar

Yaz akşamlarında kanımda çiçekler açıyor
çırpınıyor yıldızlar ayın koynunda,
cilveli pırıltıları kıskandırıyor
tüm kırmızı rujlu kadınları.

Kahve tüten zamanlarımın kederli sevdası,
alışıyor insan yokluklara,
alışıyor
yalnızlığın ağır yenilgisine şapka çıkartmaya.
Hani puslu yüreği
ağır gelir ya martıya,
hani tesellisi oluverir gökyüzü
gece kızlarının oynaşmasıyla,
işte öyle oynaşıyorum ben de
kendi çiçeklerimin dilsizliğiyle.
Biraz hüznün kıyısında dursa da
sonbaharın ayrılık sümbülleri
toprak yanığı dudaklarının
unutuş saatlerine saklıyorum sevinçlerimi.

Nerede sonlanır aşk mektupları?
Yaz dönümleri midir
yüreğimin parkında dinlenen?
Dön,
dön
dese de martı
sen yine dönme geri onun kanatlarına.
Nasılsa her yürek
kendi penceresinden sever göçmen kuşları.

Almila Alp

O Günler

Güneyin ve Kuzeyin sisleri
bir parça Batıya bıraktı beni
derken, geçip gitti o günler.
Her şey denizdeydi.

Gezgin efendi
unvanını kazandım elbet,
her türden şapka taktım,
açık saçık kadınlar tanıdım,
kum yedim, sardalye,
evlendim zaman zaman.

Yalnız, öne sürmeden
imparator ya da denizci olduğumu,
itiraf etmeliyim hatırladığımı
en dost fırtınaları,
itiraf edeyim ki ölüyorum kıskançlıktan
hatırlarken kaybettiklerimi:
nasıl zengin olduğumu, nasıl yoksul,
beni ayakta tutan açlığı,
asla kapıyı tekmelemeyen
o davetsiz kunduraları.

Büyüklüğü sevincin
katmerli özüdür onun.
Kimse yalnız yaşamaz bugün:
bir valizdir şimdiki zaman
içindeki kaçak saatiyle,
gelecektir kalbimiz,
hazlarımız çok eski.
Yön değiştirdim durdum
sıcakta, soğukta, telaşla,
görmediğim her şeyi
hatırlıyorum hâlâ,
yüzdüğüm bütün gölgeleri
beni içine alan her denizi:
dövüyorum bütün taşları
uzanıyorum dikenlerin arasına;
doğal onuru vardı bende
pek onuru olmayanların.

Bilmiyorum neden anlatıyorum bunları,
bu yerleri, bu anları,
şenlik ateşlerinin dumanlarını.
Kimse için önemli değil
yabancı depremlerle titremek
ve gerçekte, kimse merak etmiyor
komşusunun gençliğini.
Özür dilemiyorum bu yüzden.
Her zamanki yerimdeyim ben.
Binlerce yaprağı olan bir ağacım var,
ölümsüzüm demiyorsam da
sana ve Sonbahara gülebilirim.

Pablo Neruda

Çeviren:Erdal Alova

Sızı

Bir sokak gibi düşünmek hayatı
bizden habersiz gelip geçenler
sonradan
hatırladıkça
bazen
kim olduklarını
bize ne yaptıklarını
hayatın anlamını düşünür gibi
apansız düşünmek
hayatımızda hiç yer kaplamayan
herhangi bir insanı

ne kadar silik, önemsiz de olsa
zamanın geçtiğini bize hatırlatan
her şey
hatıra sızısı
anlara değerini veren sonsuzluk
ve hayat kadar sıradan

sokağın bir yerinde
artık her hatırayla baş edebilir insan

Murathan Mungan

Adres

Çok sonra yazılır
İçinde yaşadığın günlerin şiiri
Belleği vardır yaraların
Kapandıktan sonra da işleyen
Hatta aynı kalmayan kişileri
Sökülmüş zamana gönderen
Zarfı açar ya da kaparken
Adres yanıltmasın sizi
Kendinden bile taşınır insan
Ne sokağın kalbi, ne kalbin evi
Yalnızca şiir kendini seyrediyor şimdi

Artık burada oturmuyor bu şiiri yazan.

Murathan Mungan

Dil Budur Artık

Sana yazdığım şiirleri
Geri alamam
İnkârı da aşk
Değil midir aşkın.
Bir heceydi onlar
Benim kalbim için
Senin güzelliğine
Yazıldığı zamanlar.

Bu külden sonra onları
Bir küfür gibi oku
Heceleye heceleye tersinden.
Gittiğin yere yakışan
Dil budur artık
Ey insanı anısıyla yıkan
Şiirin bile kurtaramadığı
Sıradanlık…

Siyah bir yağmur.
Herkesin konuştuğu
Bir baykuş avazı.
Göğe bakan kuyu.
Gitmek. Gitmek.
Taştan ağır gül.
Gurbete düşen ay.

Şimdi adından esen üşüme…

Şükrü Erbaş

Fotoğraf

Ben çok eski bir fotoğrafta duruyorum.
Yüzüm o fotoğrafta bile eski bir fotoğrafa benziyor.
Karmakarışık bir mitoloji, sarmaşık bir tempo
tam o anda durmuş fotoğrafa;
hâlâ duruyor.

Bir büyük yangında donakalan bir an:
Köprüsü yok bir köprü ayağı,
kaderle yerinde duran.
Suyu çekilmiş bir çukur çeşme
bir vakit sebil, ve
bir devrinde gülmüş sonra yıkık eski bir şehir.

Beş kadın bir de yeşile yakın bir sepya:
Biri yanındakine ömrünü veriyor,
Üçüncüde boynunu sola çeken bir keder
Öylece duruyor. dördüncü ha var ha yok bir hayal.
Beşinciye çok eski bir yağmur vuruyor.

Siyah beyaz bir günmüş,
fotoğrafın derininde bir gümüş nehir,
donan andan dışarı, bir tek o, yürüyor.

Birhan Keskin