her insanın yalnız olduğunu anladım 
ömrümden geçerek geldim uzun bir yolu 
sokak lambasının ışığından baktım dünyaya 
sonra, aklımdan geçirdim seni usulca  
depremler geçti içimden, çığlar  
ve boynunun inceldiği yer, susma  
bana kendini öğret  
sevdiğim şehirlere benzettim seni 
biraz yalnızlık aldım gecenden 
adını söyleyerek avundum  
olmadık zamanlarda  
düşürdüm gözlerimi yollara  
ahh taşımaz artık bu yürek  
ben dediğim bu gövdeyi  
usulcacık ve boynunun en ince yeri işte 
çiy düşecek içimdeki boşluğa 
ellerine ve bileklerine bakacağım  
ellerin yüzümdeyken bakacağım  
ve ellerin dokunurken tenime  
sesin de dokunacak, susma  
içimdeki yağmuru öp gözlerinden  
önce dudaklarınla, 
sonra boynunun incelen yeriyle, bileklerinle 
biraz daha incelsin parmakların  
çiy düşsün üstümüze, tek tek yıldızlar  
iki yakalı iki şehir kadar hüzünlü  
ahh biliyorum bazı aşklar acıdan  
bazıları ayrılıktan yapılır  
ağaçlar kuşlar sokaklar şehir, 
sevdiğim şehirde bu şehirde yaşıyor artık 
ve hep bir incelik taşıyorum içimde  
yüreğinden yüreğime eklediğim ince çizgiyi  
susarsak derinleşir içimizdeki boşluk  
biraz daha sessizlik alırız herkesten, susma  
biraz daha tenhalaşırız  
aşksın kısacası
bir de “ben”, yalnızlığın öteki adı yani
konuştukça incelsin bileklerin
parmakların içime dökülsün
ahh biz iki sevdaya benziyoruz
farkında olmadan çok seven
Abdullah Eraslan
 
                
                                                                











