Kategori: Türk Şiiri

Çiçekler

Nakışlandı bin elvana çiçeklerKalbim irşad oldu gönül sevindiBir can bağışladı cane çiçekler Yeşillenir budaklanır allanırYüzbin renkte noktalanır hallanırKimi yeşillenir kimi allanırKimi batmış kızıl kane çiçekler Seher ağladı rahmet elendiGüzel gözlerinde yaş danelendiÖğle güneşinde fervahelelendiAz kaldı eşkimden yane çiçekler Bağrımdaki hançer midir ok mudur?Benim derdim çiçeklerden çok mudur?İlahi bunların derdi yok mudur?Bilmem neden güler bu divane …

Devamını oku

Garip Hal

Geçici değil mi dostum,şu gördüğün bütün güzellikler?Bütün güzellikler gibigüzel günler de çabuk geçer.Çabuk geçer yaz günleri,bayram günleri,düğün günleri… Zamanla bu güzel günlerbirer anı olur.Ve onları hatırladıkçayürekler burkulur… Recep Küpçü

Kara

Çarpmış,Paramparça etmiş,Kara sütü, kara sevdayla seni…Ve kara memelerinde dişlerin asi,Karadır, upuzun yattığın gece,Felek, ah ettirir, boynun kıl-ince…Cihanlar, çocuklar, kuşlar içindeSızlar bir yerlerinAdsız ve kayıpSızlar, usul-usul, dargınVe kan tadında bir konca,Damıtır kendini mısralarınca… De be aslan karam,De yiğit karam,Hangi kalemin yazısı,Zorlu yazısı,Belanda? Anadan doğma nişan mı,Sütlü barut damgası mı,Bir gece parçası mı kaburgandaki?Kız kakülü, ne hal …

Devamını oku

İstanbul’daki

İstanbul’da bir sevdiğim vardıKeçi yavrusuna benzer,Rüzgar eserdi hafiften gözlerindeHalden anlardı. Bütün Şehzadebaşı bilir hikayemizi,Gülhane parkı bilir, gemiler bilir,Gelip geçen bakardı. Yanakları güz elmasına benzerSoğuk havalarda.Ormanlar gibi bakışları;Çocuktu, aceleci, bir hali vardı.Bahar günleri geldi miydiSaçları uzardı. Adını bile unuttumYüzünü de, gemileri de,Yalnız ara sıra aklıma geliyorSabah akşam iş başındaVe asfalt caddelerde. Cahit Külebi

Kömür

Günlerden 2 Kasım 1976Küçük bir salkımsöğütün altındaKarşımda deniz Sultanahmet AyasofyaGeçmiş günlerimin en yaman olaylarınıYokluyorum bir andaGerçektenÇok verimli oluyorEl ele verince yürek kafa Günlerden 2 KasımDeniz derya külrengiGörkemli bir İstanbul lodosuÖğle vaktiİşçiler bir şeyler yiyorKömür arabalarıVe başörtülü tazelerVe o güzelim teyzelerKömür sırasını bekliyorKülrengi bir İstanbul külrengisiİçimize işledi işliyor Atlar alceylan demirikır doruKula yağızBaşlarında yem torbalarıKuyruklarında mavi …

Devamını oku

Tahassür

Âh kim Pîrâye’min* işte bu yerdir meskeni!Şu siyeh topraklar olmuştur o nûrun mahzeni.Gelmedim on beş sene bilmem ne yanda medfeni. Ey mezâristan bana ettirme âh ü şîveni!Rahm edip âgâh edin ey servler, taşlar beni!Bî-nişan terk eyledim eyvâh evlâdım seni!Söyle yavrum eyleyim şâd-âb-ı giryem kâkiniHangi topraktır senin örten vücûd-i pâkini? Züldür on beş yılda bir kerre …

Devamını oku

Otuz Üç Kurşun

Bu dağ Mengene dağıdırTanyeri atanda Van´daBu dağ Nemrut yavrusudurTanyeri atanda Nemruda karşıBir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudurBir yanın seccade Acem mülküdürDoruklarda buzulların salkımıFirari güvercinler su başlarındaVe karaca sürüsü,Keklik takımı… Yiğitlik inkar gelinmezTek´e – tek doğüşte yenilmedilerBin yıllardan bu yana, bura uşağıGel haberi nerden verekTurna sürüsü değil buGökte yıldız burcu değilOtuzüç kurşunlu yürekOtuzüç kan pınarıAkmaz,Göl olmuş …

Devamını oku

Aynı Hikaye

-Şule’ye, kaybolduğumuz bir yerdeyizhatıralarımız da çekip gitti biz kaldıköfkelenebilsek bir ve kapansak yineçok değil dağlar kadar ancakher acı kendi yarasıyla çünküşimdi bir dolunayşimdi bir yağmur ve yağdığı gibiaşk var ayrılıksa hep onardı kendinibakıp kaldık öyle ve çok ağladıkkapkara bir umuda yaslandık: şaşırtıcıbir bıçak gibiydikdaha yalın söylemek gerekirseyanıldık ve durmadan unuttukaşk mı varşimdi bir beyaz sis …

Devamını oku

Galata Kulesi ile Kız Kulesi

Karaköy’den kalkan vapurlar bilirYıllardır nasıl yangın Galata KulesiKız Kulesi’ne Hatırlar herkesHezarfen Ahmet Çelebi’yiAz birazÇekebilmek için ilgisini Kız KulesininUçurttu o zat-ı muhteremiÜsküdar’a kadar Bugünse artıkGörmek için deniziSağa sola oynatması gerekecekBetonarme binaların arasındaÜzgün duran boynunu Ali Asker Barut

İki Olmak

Onlar, otlar, burada yoklar. Dedim sana.Bunca zaman geçti, çok bekledim, sen beklemehâlâ yoklar.Ben durdum, bekliyorum, onlar yoklar.Çok bekledim. Böylece,katıladım kendimi, durdum, taş oldum. Yoklar.Biri sonra kırdı taşımı.Yana devrildi biri. İki oldum. Yoklar. Önümsıra yürüyordu yol ve içimde yan yatmış dağlar.Açtı içimi, biri gördü, zamanın gümüş simive keskin kristal ağlar. Birhan Keskin