Doğuda bir baba vardıBatı gelmeden önce Onun oğulları batıya vardı Birinci oğul batı kapılarında Büyük törenlerle karşılandı Sonra onuruna büyük şölen verdiler Söylevler söylediler babanın onuruna Gece olup kuştüyü yastıklar arasında Oğul masmavi şafağin rüyasında Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere Baba bunu havanın ansızın kabaran …
Kategori: Türk Şiiri
Şub 23
Öyle Güzel Bir Yorgun Adam
Öyle güzel bir yorgun adamdı ki babam,böyle bir gülüşüyle ve susuşuylaemeği, ekmeği, barışıöğretiverirdi tastamam. Be komşum, zaten biz,kadınımız erimiz, bu toprakların ve bu suların insanları,sızımızı, hasretimizi, öfkemizi,biraz Eflatun, biraz Nesimî gibi,onurlu, sessiz, efendice söylemez miyiz? Adını gömleğimize işleyerek sevdiğimizin,bir gül yaprağını saklayarak defter içinde,balkonlara pencerelere dizerek saksılarımızı,kamyonumuza teknemize ad koyarak arifane,tüterek tütünümüzle kasketimizin altında,denizlerle bulutlarla …
Şub 23
Babamın Gazeli
Yeni aya karşı dua ederdi Ağlardı kesilen zeytin dalına Ağlardı evliya kıssalarına Saksıda taşırdı kışın baharı Korkuyu sevinci yayan gözleri Kitaba gözlüktü derin gözleri Anamın en kutsal barınağıydı Esli alfabeyi candan severdi Toprağa dosttu ölüme hazır Taşırdı soyunu gövdesi gibi Bir destan büyüttü namustan aşktan Midenin harama düşmanlığından Mehmet Akif İnan
Şub 23
Korku
Tanrı onları dört gözden ayırmasınHiçbiri anne baba yokluğu bilmesin. Büyükler gidince çocuklar küçükse onlar da ölmeliÇünkü kendi evlerinden gayrı evler el evleriHele o kış ayları korkulu akşamüzerleri. Bizler ki büyükken bu kadar yalnızız daYa onlar küçücük kalırsa ardımızda? Hem onlar geç büyürler,sonra ne güç büyürlerDaha yavru dünyanın farkında değillerÜşümüş soğuklarda yatağımıza gelirler. Bizler ki büyükken …
Şub 23
Zaman… Geçerek… ten
Bir maviden bir siyaha geçerek zamanGeçerek bir çocuk teninden yaşlı uçuk bir deriyeDokunup durgun yüreğine büyük sularınBinbir rüzgârla bir dinmez akışa geçerekGeçerek kirpikleri ve düşleri arasındanYüzünü güneşe tutmuş uzun adamlarınYağmurlardan yazlardan parklardan geçerekUçarı giysiler içinde telaşlı titrekKâküllerden gamzelerden alın çizgilerindenGeçerek bir ince ağrıyla gönül çarpıntılarından.Akşamlardan bir bozgun, gecelerden külhaniSabahlardan bir tüy gibi uykulu düşlerle hafifGeçerek …
Şub 23
KEŞKE,
her şey, olduğu gibi, kalsaydı. Fal, açıldı. Söz, bozuldu. Yağmur taşı!Yağmur taşı!Yağmur taşı! Taşı . . .Taşı . . .Taşı . . . Seyhan Erözçelik
Şub 23
Soyunma Odası’nda,
çıplaktık ikimiz de…Benini gördüm. Sendeki beni.Sende beni gördün.Yıllar sonra, birbirimizi gördüğümüzde,birbirimizi gördük.Ben, sendeki beni hatırladım hep.Unutmadım.Gözlerin, gözlerimden gitmedi.Gözlerim, gözlerinden. Seyhan Erözçelik
Şub 23
Eyyûb’un Gözyaşları, Tesbih Olabilir mi?
Yağdım Allah!Yağdım Allah! Kandım Allah!Kandım Allah! Çektim Allah! Çektim Allah! Yandım Allah! Sen benimsin, ben senin, gördüm Allah!Gördüm Allah! Damladın, kördün, seni çektim Allah! Çektim Allah! Çektim Allah! Ağdım Allah!Ağladım Allah! Eyyûb’um, kaldım,sende kaldım. Kaldım Allah!Kaldım Allah! Seyhan Erözçelik
Şub 23
Gethsemâne
Gercekte nasıl düşündüğümü öğreniyorum. Adonay elehenu adonay ehad Lâ ilâhe illallah Süleyman ner’desin? Beni niye yalnız bıraktın? Kulağıma niye üfledin? Baba, yalnız kaldım… Beni bıraktıklarınla yalnız bıraktın. Hayâldin aklımda gezdin. Ben aklımda gezdim. Var mısın, var mısın, var mısın… Ya Râb! Ben sana inanıyorum,sen bana inanıyor musun? Seyhan Erözçelik