Kategori: Türk Şiiri

ism-i azam

ism-i azam

cennetin kapısında
bir kelime

ağaçların hızı ile
kâğıdın üzerinde
ilk harf

sesi duyulmuyor
kalem
in

güneş tepemizde
bahçede
sükûnet

ilk isim
kendim
in

hatırlayamıyorum

cennet
in
kapısında

ismimi

(diyorlar ki
hep
aynı şeyi
yazıyorsun

isim
kelime
cennet
in
kapısı

gidilecek
başka bir yer
var
sanki

inanan
için

var mı

cennet
in
kapısında

bekliyorum

melekleri

hangi isimle
çağırmalıyım
onları

ismin kendisi

bir varlık alanı mi

içine
girilince

cennetin

(bir daha
yazma

ismi

cennet
in
kapısı
söz müdür

önce
söz mü
vardı

cennet
ten
önce

söz mü
vardı

(dışında
cennet
in
cehennem
ateşi
hep
yanar mıydı

ateş
in
içine
düşünce
hangi isim
söylenince
insan
yanmazdı

cennet
in
kapısında
söz
unutulunca
ateş
yakar mıydı

(dünya ile uğraşmaz
şiir

yazının ötesinde bekler
söz

ne yazılırsa
o anın içinde
bir kelebek
ölür

sözün içinde
kalbin
sırrı
vardır

yazıdan önce

sır
vardır

cennetin kapısı
ne yazıldıysa şimdiye dek
bütün o yazılara
kapalıdır

yazının ihtiyacı olan
kalbî hayat
cennetin kapısında
terk edilir

kalbe gerek kalmaz
cennette

kalb insanı cennete ulaştıran
isimlerin cem evidir

camidir kalb

bütün isimler
saf tutar
kalbin
içinde

cennette
ağaçların hızı ile
düşünürsün

kanın
hızı
terk edilir
cennette

ateş söner
nur
tamamlanır
kelimeler
ölür

ism-i azam
sana
görünür

cennet
in
kapısı
senin
arkandan
kapanır

içerdesindir artık

turgay özen

Kendinin Ağacı

Artık çırpınan bu kuşun kalbiyle uyanıyorum,
Canımı demirle acıtıyor kaldığım yerden devam edemediğim rüyalar
Sonra anlıyorum ki hiçbir şeye kaldığı yerden devam edemiyormuş insan
Kaldığın yerde bitiyormuş her şey
Kaldığın yere kadarmış bazı güzel zamanlar.
Seyyidhan Kömürcü
Kendinin Ağacı

Telgraf çekeyim dedim… Kime? Ne tuhaf şey ne garip hâldeyim, Yahya Kemal’in ölümünden duyduğum acıyı, halkıma bildirmek için telgraf çekecek adresim yok. İşte böyle.

Türk edebiyatının iki büyük şairi hayattayken tanışmış, genç Nâzım, Yahya Kemal’in öğrencisi olmuştu. Nâzım Hikmet’in eşi Münevver Hanım’a, Yahya Kemal’in ölümü üzerine 1 Kasım 1958’den hemen sonra yazdığı mektup, son duruşmada Yahya Kemal üzerine düşündüklerini ortaya koyuyor. Türk şiirinin iki büyük ismi arasında, edebiyattan kişisel ilişkilere uzanan hadiseler

Bize Kalan Nedir Söyle

Rüzgarın kollarında,
Kederli yapraklar gibi,
İşte geldik gidiyoruz,
Sanki bir rüya gibi.
Nedir böyle akıp giden,
Sessizce yorgun bir ırmak gibi,
Boşa geçen hayatım mı?
Umut dolu yıllarım mı?

Tanım ve Konum

Aşk su alan bir tekneymiş, inandım
Su alan teknenin içinde kaldım

Hatırlamayı Unutmak

senden artık uyurken dökülüyorum kendi etrafıma

kendi etrafıma sevgilim
dal dal
yaprak yaprak
günde birkaç defa
hafif sıyırıklarla

MENDİLİMDE KAN SESLERİ’NİN AHMET AĞBİ’Sİ

Siyasi düşüncelerim hiç kaybolmadı. Bir örgüte bağlı çalışmadım. Pek çok sosyalist tanıdım.Yalnız entelektüel çevre çabuk bozuluyor bunu gördüm. Emekçi az bilir ama sağlam inanır. Okumuş çevre bozuldu çünkü menfaatlerini tepemediler. İşçi sınıfının hiçbir şeysi yoktur, zincirinden başka. Siz daha gençsiniz, ben gelmişim 78 yaşına, ben görmiycem ama güzel günler gelecek, onu göreceksiniz. İnsanlığın başka türlü yaşamasına imkan yok çünkü. Artık o dönüşme zamanı gelmiştir

Uçurum

Zamanla değil, bir yerde
Benim olmayan bir şeyle yaşlanıyorum
Geçiyorum ilk şeklimi tüketerekten
Ağır ağır yanan bir tuğla harmanını
Billurdan sarkaçlarıyla.

Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka I

Ansızın bir ürperişle: bitti mi, her şey bitti mi
Yoo, hayır! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi
Bir rüzgâr, duyulup binlercesi birden bir rüzgâr
Bırakıp beni bir kenara, bir uzağı, ya da bir boşluğu bırakır gibi
Ve ben ki hazırımdır bir süre unutulmaya
Ama hep sorulur gibidir benden: ben şimdi ne yapsam acaba.
Ben şimdi ne yapsam, ben şimdi ne yapsam kaç kere yalnız

Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka II

Ben mutsuz kişiyim, size yüzümü getirdim bu anlamda
Nasıl seğirttim işte, kızmayın işte, dün o hekim dedi ki
Dönünce birden yüzüme, yüzümün bu en yitik çağına
Dedi ki: siz niye yoksunuz acaba
Bilmem ki — doğrusu bilmiyorum — niye yokmuşum ben