Kategori: Türk Şiiri

Diclenin Sesi

dil kayıpboğaz kurumuşyürek çöl gibi;ne ses ne de sedakaranlık sadece dipsiz bir karanlık;ne yurt ne devir ne de devranne bir insan ne birşey ne bir söz ne de bir sessadece karanlıksesin karanlığı;sessizlikkaderimiz Stêr’im sadece şu oldu;sessizliktalihimiz karanlıklarda tohum kanda fidankaranlık gecelerimizde dallar yapraklarendişe ve korkularımızda derin bir iniltitalihimiz Stêr’im benimbaşımıza gelen belalar suçumuz bizikaranlık gecelerimizin …

Devamını oku

Dotmam

(Aşkın hikâyesi değildir ama aşka dair bir hikâyedir) I. isim konulmamış tedirginliklerdeyim, Fırat’tan, Dicle’den ve en son Nil’den ıslanmadan geçiyorum… suskunum ve hep durgun… gözlerim yuvalarından düşmüş gibi tebessümlerim, hep sürgünlerdeydi zaten… II. sığmıyorum işte bu kente, ruhuma dar geliyor bu meydanlar, bu şehir… ölümün güzelleştirilmiş adındayım, aşktayım kaç üç yüz altmış beş gündür… kırık …

Devamını oku

Leyla

leyla’yı bir daha görmedimboynunda bir yafta gibi asılı duran elifbası vardıetrafı küçük boncuklarla işlenmişkırmızı ve siyah dalgalı bir yazması vardımavi lastik ayakkabılar içindeki ayaklarını sevdim en çokonun ayakları benim kalbim kadardı.benim kalbim, onun ayaklarını bastığı yerdeydi.bir salıncak kurdum kirpiklerinin arasınauyudum oradauyandım, uzakta bir ceviz ağacından başka bir şey yoktugittim, tuti kuşlar geldi avuçlarıma, asmalar, koruklar, …

Devamını oku

Beni Tarihle Yargıla

titrek bir mum alevininhavaya bıraktığı bulanık bir isve yollara dökülen göz gözü görmek bir sisdeğildik biz.bir genç kızın çeyizlik elişiydive gerdek gecesindeki bir gelin gibi dişiydiyalın yürek üzerinde koştuğumuz deniz.beni yaşamımla sorgulaiki gözümbeni yüreğimlebeni özümle.bilimle anla beni tarihle yargıla. bir gece şafak sökmeden asılacağım bal değildirölüm banaidam gül değildir banageceler çok karanlıkgel düşümdeki sevgilimayışığı yedir …

Devamını oku

Herkes ve Birkaç Kişi

yağmur herkese yağar güneş ısıtır herkesi mevsimler herkes içindir yalnız çığ altında kalan sele kapılan her zaman birkaç kişi herkes içindir aşk da ayrılık da yalnızca birkaç kişi ölür acıdan eskiden ölümle tartılırdı ayrılık kiminin hayatı yalnızca unutkanlıktan her şey, herkes için değildir oysa kimi hiçbirşey ögrenmez karanlıktan yalnızlığı kullanmayı bilmez kimi kimi ayrılamaz karanlıktan …

Devamını oku

Düşler

üzülme diyorum kuşlar bir gün dönecekbir gün umutla rüzgarı alıp terkilerine dönecek kuşlar,sen de bana döneceksin. bakacaksın pencerende bir ay çöreği geceden birikmiş avuçlarında kokusu özlediğin çiçeklerin,sen de bana döneceksin. bir gün umutla kuşların terkilerinde gurbetini getirip bırakacaksın öyle gözlerimin rıhtımına…demirleyecek takalar; ele avuca sığmayan sözcüklerim, yelken açan pupa yelken umuda işte onlar canımı acıtan …

Devamını oku

Buluşamadılar

gri bir gölgeydi adamsaat kulesinin altındakadın bir güldü solmuşkendi gölgesi altındaişte öyle bekledilersağınıp kendi gölgelerinehem yakın hem uzakbirbirine önce adam yürüdügölgesinden usanıpaz ötesinde kadın yürüdüçıplak bir telaşla yürüdüve sonra durdu birdennereye diye sorduadam gidiyordu kendinegidecek başka yeri yoktusonra adam sordukadın da gidiyordu kendine aynı yoldaydılar aynı nedenlene adam dokunabildi kadının kalbinene kadın adamın kalbinebuluşamadılar Ersin …

Devamını oku

yarım kalmış uzun şiirler değil kısa şarkılar söylemeli…

fesleğenlere de göz değer mi diye soruyor sana yorgun bir karıncabilemeyeceğin sorular var tabii, nereden bileceksinnazar diye bir şey var, sulara da dokunur toprağa daavucuna da dokunur mu nazar, fesleğen kokan avucunamavi boncuklu firketeler, kundaklar ve karıncalarher akşam suya bastığın kalbin, bahar kokan sabunlarhepsini biliyorsun evet, hepsinden haberin varpeki ya çıkmayan lekelerini kalbin,kaç ölçek deniz …

Devamını oku

Veda

içimdeki kırık dökük camdan kuleyıkıldı, sokak aralarında kar tozuttu,geçtim bir daha bu yollardanyüreğim kederle dolu ah! elimde olsa toplardım yineiçimdeki cam kulenin parçalarınıyeniden kurardım özleyerek incelik taşıyan sözcükleri geçti, ah geçti aşk duraklardansuya kar taneleri düşüyorduben bir otobüsteydimcamlar buğulanıp üşüyordu Ahmet Ada

Muhteşem Ayıplar

Göğsümün yelkenini şişirecek bir rüzgârSuratıma çarpılacak bir kapı bulmalıyımDışlanmak nasıl bir şey, öğrenmek içinRuh halini metale yenik düşen ahşabın Katliamdan kıl payı kurtulan günün sonundaPayımdan çoğunu almak muhteşen ayıplardanÖpen dudaklar ahşap, okşanan metal iseSevişmeyi ayıp saymak mümkündür kaptan Tekne şizofren öyle mi, kayalara yöneliyorİlk celsede berrat ettiriliyor denizSoru metal, yanıt ahşap; asılan bir sokağaCadde adını …

Devamını oku