Harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm! Haydar Ergülen Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimizLâ-edrî Gülüşlerimiz nasıl da söndü galadan sonra sokağa atılan çiçekler gibi Cemal Süreya Çocuk gülüşlü ağız! Hayattan daha fazla,Çok defa ölüm bizi tutar ince bağlarla.Charles Pier Baudelaire (bu sensinve sesinbu terin ve tenin ıslaklığıkal öyleısıt gözlerimi gülüşlerinle…) Yılmaz Odabaşı Bu yüzden ayağım sürçüyor. Ve yağmurAcıyan …
Kategori: Şiir
Şub 23
Herkes bu meydana bir zafer için gelir; ben ise sade sana yenilmek için geldim.
Koruluğun başbaşa, düşünceli ve dilsiz ağaçlan arasında her zaman bir kız dolaşır. Yeni sürmüş bir dal gibi incecik vücudunu vakit vakit buraya atan, bilinmez hangi yürek dağıdır. Rüzgârlı havalarda kendi gönlü gibi karmakarışık olan ağaçlar, durgun geceler bir meşveret fısıltısı ile, sanki onunla içten içe konuşurlar. ** Kızcağız gene bilmez ki, bu ele avuca gelmez …
Şub 23
Bekleme Hattı
I. Neden gücenmiyorum beni sevmeyenlereBenim de bazı şairleri sevmemyıllar aldı. biliyorum, insan bazen yıllar sonra tanırbazı akrabalarını biliyorum, sevmek için yitmemi bekliyor bazılarıgözlerini kaçırıyorlar şiirlerimdenuzağımda duruyor yakınlıklarıYollarına çıkmam sanıyorlar, bir günKendileriyle karşılaşmaya gittikleri bir kavşaktabekliyor yaprağını dökmemiş kelimelerimelinden tutmak için zamanla birbirine benzeyen yalnızlıkları Nasıl herkes hayatında bir büyük gün beklerse,şairler de başkalarının gününe bağlar …
Şub 23
Çiçek kokan ağzı
yel ile koşuda birinci seçilmiş rüzgârböyle dedi deniz kıyısındaki nar ağacıdenizden konuşuyoruz gölgesindekoya giren uykulu denizden gül ile koşuda sonuncu olmuş sümbülböyle dedi terastaki gecesefasıgülüyoruz, bir kuş sesi bize katılıyorbir kırlangıç çok alçaktan uçuyor dedim ki nar ağacına, gecesefasınagüzeldir nisan yağmuru üstümüzebaşımıza yağınca, sığırcıklarınansızın inişi gibi ovaya güzeldir bir sevgilinin çiçek kokan ağzıyağmurda eğilirken yalın …
Şub 23
Ölüm ve papatyalar
kim biliyordu papatyaları çoksevdiğimi? bi dolu papatyagetirdiler hastanedeki odamataşıdılar göğü, kırı, ırmaklarıserçe sürülerini böylece iyilik, hep odur mavi aydınlığıdenizin, duraksar düşünürümbir salyangozun ömrünü bilekimselerin umurunda olmasa da ölünce papatyaları göremem,ah o kavakları, o kavaklarıhep onlardır acımı dindirenyuvarlanan yıldızlar, takımyıldızıodamdadır geldi, geldi işte yokluyor Parsah papatyalar, papatyalar Ahmet Ada
Şub 23
Ölüm
yavaş yavaş yaklaşıyorum ölümePars, apartman boşluklarında, arasokaklarda bekliyor beni paslı orağıyla,sessizce götürecek ben yoksulu Pars, usulca götürecek ben yoksulu,fitili kısık lambaya dönecek gözlerim,kavaklara bakacağım, hiçbir şey gelmeyecekelimden, aşmaktan başka eşiği bir ağaç altı mı olur, deniz kıyısı mı,bir odada tüy gibi uykuda mı,kim bilir ne zaman gelecekdağınık masamın başına? Ahmet Ada
Şub 23
Berfo Ana’nın Ağıdı
Başımı taşların üzerine koydum…Komşular: ‘Yapma Berfo kuşlar senin gözünü çıkarır’ dedi.Kapıyı bacayı açık bıraktım… Evladım gelir dedim.Senin oğlun kaçtı, diyorlar. Oğlum nereye kaçabilir?Ben oturup kime derdimi anlatacağım ana can?Yüzüğün benim parmağımda Cemil can. Yüzüğünü parmağıma taktım.Gözlerini, ellerini ayaklarını bağladılar, yolunu mu şaşırdın da gelemedin?Ben öldüm… ama senin için dirildim. Kenan Evren senin için tekrar dirildim.Cemil …
Şub 23
Berfo Ana
gece uzun sürüyor Berfo Anakapıyı açık tut, yüreğiniderelerin fısıltılarına açbugün tasanda değişen bir şey yok “ey oğul, gücün mü tükendi cellâtlarınelinde, nereye savurdular kemiklerini?” gece uzun sürüyor yarın cumartesiİçerenköy’den Galatasaray Meydanı’nahava soğuk, şubatın mavi rengiCumartesi Anneleri’nin yüzünde “ey oğul, ölürsem kemiklerin bulunmadangömmeyin beni de” ah Berfo Ana, ölçtün ve tarttınbedeninde adaleti, boş, yeğin.geçemediler, geçemeyecekler direnciniböylesine …
Şub 23
Esrik Gemi
Çığırtkan Kızılderililer çarmıha germiş,Çakmış kanlı direklere yedekçilerimi,Kendimi özgür ırmaklara kapıp koyvermişGidiyorum sular alıp götürüyor beni. Ne İngiliz pamuğu, ne de Felemenk unuNe tayfa patırtısı, ne başka derdim kaldı,Bitirdi yedekçiler ahret yolculuğunu,Özlediğim yerlere yelkenlerim açıldı. Geçen kış, öfke ile çalkalanırken sular,Çocuk beyinlerinden daha dilsiz, sağır, benÖyle koştum durdum ki, uğradığım adalarYıldılar şamatadan, görkemli gürültüden. Sabah, uyanışımı …
Şub 23
Susuzluk Güldürüsü
I BÜYÜKLER Senin dedelerin, nineleriniz,Büyükleriniz!Soğuk terler tenimiziÖrtmüş ay’la, yeşillikle…Yamandı sert şarabımız!Yalan dolansız güneşteNe gerekir bize? içmek. BEN. – Barbar ırmaklarda göçmek. Dedelerin, nineleriniz ÇiftçilerizSorgunların dibinde su:Islak şatonun yöresindeKazılmış hendeklerdekiAkıntıyı bir seyreyle.İnelim mahzenlerimizeElma şarabı var, süt var. BEN.-İnekler ile su içmek. Dedeleriniz, nineleriniz; Buyruğunda içeceklerBuyruğunda tüm dolaplar,Enfes çaylar, kahveler varibriklerde titriyorlar.– Bak, ikonalar, çiçekler,Mezarlıktan yeni …