Her oyunun bir eşref saati vardır akrep ve yelkovanın kaskatı kesildiği, aklın gizli düğmesine dokunup, film bitmeden salonun ışıklarını yakan. Teşrifatçıların kaçışan kirpilere göz kovuklarınızı gösterdiği, rüyaya devam etmeyesiniz diye gözbebeklerinizi incittiği, perdenin hayallerinizin hamaklığından vazgeçip beyaz bir gulyabaniye dönüştüğü an Oyunda olduğunuzu fark ettiğiniz ürpertici bir kesittir bu. Filmin içinde sıcak şekerler gibi eriyip …
Kategori: Deneme
Şub 23
Geçmiş Yinelenebilir mi?
Bir filmi birçok kişi seyreder, ancak her izleyici filmden aynı biçimde etkilenmez. Çünkü izleyicilerin farklı geçmişleri, farklı ruhsal yapıları, farklı kişilikleri vardır. Öte yandan, bir kişi bir filmi ikinci kez izleme fırsatı bulursa ilk izlemeden farklı bir süreç yaşar. Belki filmden yeni tadlar alır, belki de önce neden beğenmiş olduğunu kavrayamaz bile. Çünkü iki izleme …
Şub 23
Kitap Sevmeyen Yayıncı
Bir zamanlar benim de severek yapmış olduğum kitap yayıncılığı, her şey yolunda gittiği sürece ilginç, zevkli, insana haz veren bir uğraştır. Sürekli olarak yazarlarla, çevirmenlerle konuşursunuz, çevrenizde sanat ve kültür insanları vardır. Matbaa aşaması da hoş antimon kokusu ve Heidelberg baskı makinelerinin müzik gibi gelen monoton sesiyle bir alışkanlık yaratır. (En azından benim zamanımda öyleydi. …
Şub 23
Eyvallah Üzerine
Kültürlerin ortaya çıkışında dilin etkisi aksi iddia edilmeyecek bir gerçektir. Lisan ile sembolize edilen sözler, kelimeler, kavramlar; maddi ve manevi birikimin seviyesini, kalitesini ortaya çıkarır. Ve yine hiç şüphesiz sözcüklerin yüklendiği manayı kavramak, o lisanın mefkûresini ve ıstılahatını anlamaktan geçmektedir. Bu anlayıştan tecrit edilerek sarf edilen terimler ya kısır ifadelerde hapsolunup kalmış, yada maksadının …
Şub 23
insan, kendi sesini, dâima, başkalarından önce işitir
Bile bile aynı kâğıdı açıyorum: kendimi sınamanın ağırlığı hergün artsa da. * Saat kaç olmuş… hâlâ bir çocuk yürümemiş sokakta! * Sabah da, akşam da kül boşaltıyorum: yanan zamanın. * Tek tek kendi yazgımızı mı yaşayacağız, yoksa yazgılarımızın toplamından her birimize düşen parçayı mı yaşayacağız? * Hayır! yazar havlu atmaz. Olsa olsa, sükûtunu duvara asar, …
Şub 23
Yenildik ey halkım…
“Alnı secde görmüş o iyi Müslümanlar nerede sahi?” diye soruyor Hürrem Sönmez, diken.com.tr’deki yazısında; ardından zehir gibi satırlar geliyor: “Memleketin çeşitli şehirlerinde savaştan kaçan Suriyeli kadınlar pavyonlarda konsomatrislik yapıyor, erkekler parayla savaş mağduru kadın satın alıyor, küçüçük kız çocuklarını alıp satıyor… Müslümanların bunları yapması imanınızı hiç örselemiyorken, belki hayatınızda hiç okumadığınız bir dergide basılmış bir …
Şub 23
Katliamı savunmak, katliam savunmaktır
Charlie Hebdo katliamı, ne kadar inkâr ederlerse etsinler, Müslümanların bir yol ayrımında olduğunu herkesin gözüne soktu. Tanıdığım, güvendiğim, birçok yönden kefil olacağım az sayıdaki insanı tenzih ederek, kısa, açık ve net konuşmaya çalışacağım. “Gerçek İslâm bu değil”cileri anlıyorum. Hem insanın hakikati kabullenmesi çoğu zaman kolay değildir hem de sahiden, gerçek İslâm bu olmayabilirdi. Ne yazık …
Şub 23
“Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın. Bu kadar.”
Yetimim, göğsüne yasla Babamın göğsüne başımı gömüp yatıyorum. Dünyanın en güzel uykusunu uyuyorum. Bir daha öyle bir uyku olmadı hayatımda. Babam yok ve ben de yetimim. Derdimi gösterin Emekli olduktan sonra da hastanede çalışmaya devam eden bir personelimizin oğluydu Faruk. Otuzlu yaşlarında, dal gibi bir delikanlı. Sessiz, kendi halinde biri. Çocuğunun doğumu bizim hastanede olmuştu. Oradan hatırlıyorum. Karaciğer …
Şub 23
Bizim derdimiz bize yetiyor da, keşke bir bülbül olaydı şurda, ötme demezdim…
Bir ara kapıya çıktım, Suriyeli kadını ve o eski-püskü arabadaki bebeğini gördüm, kadının yüzündeki şaşkınlık ve mahcubiyetini, kızaran yanaklarını, müdahale etmek istedim ama yapamadım. Bu da benim ayıbım olsun.…Tam o sırada Kemal Sayar’ın ”merhamet”le ilgili bir yazısını okuyordum. O kadının sınandığını ve merhamet bahsinden kaldığını düşündüm. Allahu alem tabii… Ama müdahale etmediğim için hala kendime …
Şub 23
Okuma Sanatı Üzerine Bir Deneme
Walter Winkelman, “Okuma Sanatı Üzerine” yazısının girişinde Goethe’den şu anekdotu nakleder: “Goethe, Eckermann ile Konuşmalar’ında doğru dürüst okumayı öğrenmek için seksen yıl harcadığını, yine de kendini bu ülküye tam ulaşmış saymadığını söyler. Goethe bu sözle besbelli okullarda öğrenilen okumayı değil, fakat bu melekeyi işlete işlete onu gerçek okuma sanatı hâline getirmeyi kastediyor ve ilerlemiş yaşında …