En çok yorum alan yazıları
- Bize Kalan Nedir Söyle — 3 yorum
- DEPREMDE GÖRDÜKLERİM — 3 yorum
- Ayrıldığımızda İkimiz — 2 yorum
- Son Hatıra — 2 yorum
- Çamur Etkinliği — 1 yorum
Şub 23
Biliyorsun ki kârî, kalbin derinlikleri,Damla damla biriken gizli gözyaşlarıdır.Kudretimin oradan çıkarabildikleri,Halis inci yerine bu çakıl taşlarıdır. Görüyorsun, nihâyet, çakıl taşları sende,İncilerse şairin kendi kalbinde kaldı.Fakat şunu anla ki o, çakıl bulurken de,İnci araştırmadan duyulan zevki aldı. Necmettin Halil Onan
Şub 23
IDeniz kıyısındakikahvede akşamın ışığıdüşerkensanazamanın içinde güzellikler gizlemişsonbaharın yapraklarıyla kumruların düşüncesinde,her daim süregelen bukabaran şehvetine yayıldım,sonrasını hiç kimsenin bilmediği bir gelecek!Beni kabul eden gözlerine sadık kaldımakan suyun içinde bakışların ninni olurateşleri aynaya düşmüşaşkın. IISenin ellerin ellerime uzanırellerim ellerinebirbirine kilitlenirseninle günbatımından geçerizakşam oturacağımız iskemleleri hazırlarızseninle vahşetimiz olacak geceyi adlandırırızgüzel uykusuzluğumuzla. Sonrasenin gözlerin gözlerime bakargözlerim gözlerineakşamın sonunda uzanırızsabah …
Şub 23
paylaşmak ister her şeyi seninleçünkü o vakitısırdığın elmalar yasak bir gözeye yol bulur gövdesindeana tanrıçaların ilk hecesine değergenişler gökyüzü çünkü uzakta bir tepeyi çıkarsın hiç durmadantırmanmanın tepede olmaktan iyi olduğunuherkesten önce biliyordun sen çünkü zehirli mantarlar, fare delikleri, sedirlerderin ormanların yabani menekşesidirbu günlerin göremedikleriağzından yediği portakalların suyuen sonunda taşıracak nehirlerisonra dövülmüş çocuklar gibi yere yakın …
Şub 23
Ve elbetGözlerin sularımdan çekilinceürkek bir ceylanla anlaşırımyüzünün çok yakını olan bir limanadilinin ve ağzının verdiği baş dönmesinebahçeni tutan tavşanlara sığınırım Karnımdan geçilmiyor moraran ağzımKovalanıyorumİkindi zaman karanlığı iç çarşılarey şafak bir askerle anlaşÇünkü namluya sürüldünİşte burda bir ordu yürüyen karnımdaİzim sürülüyor köpeklerin sürünerek yaklaştığıAnlaşılıyorHatırlarımıza dokunulmamışFakat el konmuş aşkı yaratırken kuğularınGeleceğimizin serin suları ve göllerine Ey kadın …
Şub 23
Koca bir çöldeSonsuz bir kum denizinde,ArıyorumYitik yolu arıyorumBulamadığım yolu.Bir orada, bir buradaBütün yönlerde ruhumBulamıyor aradığını.Bu korkunç boşlukta,Her yanım kumAlabildiğine parlak, boğucuKumlar uzanıyor çevrenin sonuna değinSonra bir ses duyuyorumTatlı, gür ve kahrediciDiyor ki bana:“Yitik bir ruh sanıyorsun kendini sen!Bir ruh sanıyorsun kendiniYanılıyorsun.Bir ruh değilsin gerçekteYitmiş de değilsinBir hiçsin yalnızcaYoksun sen.” Porphyre Eglantine
Şub 23
Artık ne pencerem var seni koyacakNe masam,Sevgilim de yok bu şehirdeÇiçek seni alıp ne yapsam? Cahit Külebi
Şub 23
Şimdi ciddi bir noktaya yani kadınlara karşı nasıl hareket etmeniz gerektiği sorununa geçiyorum. Gideceğiniz salonlarda, yapmacıklar yaparak taşkın hareketlerde bulunmamaya kendiniz için prensip yapınız. Geçen yüzyılda en çok rağbet gören erkeklerden biri de, bir ziyafet, bir balo veya eğlence esnasında sonuna kadar yalnız bir kimseyle, hem de en kenarda, köşede kalmış, ihmal edilmiş olanlardan biriyle …
Şub 23
Ne sigaralarda tat kaldıNe gönlümü avutur tazeler,Önümde açık duran tek umutKapısı daraldıkça daraldı. Her gece gökte bir küçük yıldızSeninleyim diye el ederNe onun uzaklığı azalır,Ne benim içimdeki kederler. Kırların kokusu bile duyulmuyor,Yeşeren otların, sararan otların, yanan otların.Hatıralar kervanlar gibi gitti giderYağmuru bile kalmamış bulutların. Aldatır beni küçük yıldızım,Atlar gibi soluyarak kanımı içer,Bir yandan tarlalar yeşerir,Bir …
Şub 23
barbar bitkiler gibi yerleşiyorsun alana… sen gelincebir buğu sarıyor çiçekleri… üzerimizden yeşil birdalga gibi geçen sessizliği görmüyorsun… asıl barbarbenim oysa yansıtamadığı dillerle kuşatılmış…kapıyı hızla çarptığında bir su çizgisi yok oluyor öncesonra beni kuşatan diller… duvarlarda belirenmor lekelere bakıyorum hiçbir şey söylemeden… ona ince uzun bir yaprak uzatıyor ve diyorum ki:…hiç korkma benim dokum cam……ölmüştüm… ama …
Şub 23
1960’ların sonlarında bir gün Amsterdam sokaklarında yürürken bir an gözüm kapısı açık bir pub’ın içerisine takıldı. Bir müzik makinesine dayanmış iki genç, o yıllarda gözde olan “All you need is love!” adlı bir Beatles melodisini kendilerinden geçmişçesine makineyle birlikte haykırıyorlardı. Hallerinde öyle bir şey vardı ki onlara bakarken hüzne benzer bir duygu yaşamıştım. Bir an …