I. 
Tek çocuk olduğum günler gibiydi. Yaz tenhası cami 
avlusunda o öğle saati, annemin tabutuyla .. 
Annem, yıkadığım bir mum bebekti. Kendine ve bana 
yabancı. Yabancı son yıllarda tüm çektiklerine. Güleç ve 
dingin. Ne ellerinin kınalanmasına bir şey dedi ne 
küpelerinin alınmasına. “Zaten hep uysaldı” sözü uymaz 
ki ona. 
Tek çocuk olduğum günler gibiydi. O yaz öğlesi, 
gölgeli, loş, taş avluda. 
Annemi kıskandım elbet. Kıskandım bacılarıma 
bağışladıklarına. Bana yalnız gözyaşları kaldı. Ölmüş 
görmüştü beni. Düş denmezdi, karabasan da. Helva 
dağıtmış gece boyu sokak sokak. Şaştık sabah, öyle bir 
töre yok ki. Üstelik ağıt da yakmış. Ah ince İstanbul kızı. 
Kızlarının biri sana benzemedi. 
Tek çocuk olduğum günlere kavuştum, annemin 
tabutuyla.
II. 
Şimdi o Ispartalı candarma görüşçü listesi yazıyordur. 
İçinde ağır bir sıkıntı. Neredeyse terhisi geldi. 
Gezilmemiş bir İstanbul kalacak ardında. 
Memleketteyse ne bahçe, ne tarla. Kardeşler de 
birbirine tutkun değil. “Eh ne yaparsın her şey parayla!” 
Şimdi Ispartalı candarma, eğilip sevmek istese bir 
çocuğu yapamaz. İçerde çocuğuna hasret o kadar kadın, 
kapının önünde ne kadar ana … 
Şimdi eteğini düzeltiyor bir genç kız, görüşçüsü 
sevinsin diye. Bir boncuk ekleniyor bir sallamaya. 
Nerdesin sen şimdi? Ne düşlerime giriyorsun ne 
kaygılarıma…
Sennur Sezer

                
                                                                










