eli ayağına dolaşıyor,
Allah’ım ne güzel düğüm.
avucuma yazıyorum bu şiiri
karışsın diye mürekkebi saçlarına.
çünkü saçların bugün sağanak yağışlıdır,
saçların bugün günlerden çarşamba.
bakar bana gülersin sanki kimse ölmemiş gibi bugün.
ama bilirim başkasının yarasıdır sende kanayan.
ve yanakları al al bir anneyi doğuran
gülüşünün güneşi, ardına saklanacak bir dağ arıyor gibi…
oysa ömrünün öğlesi bile olmamıştır henüz.
“rüzgâr gülü, rüzgâår kokar” içimden bir ses:
“bir mucizeye sırt dönmek için karamsar olmak yetmez.”
öyleyse ey kader, ey ben demiştim diyen suflör!
sen de çölünün hamza’sını getir istersen.
bir kaplumbağa -yarası kabuk bağlamış sırtında- neyden korkar…
hem kim uzun yaşayabilir ki; öldüğünü anlayacak kadar..
nasıl da atıyor kalbim bu yalanları!
anahtarı içerde unutulmuş bir kapı telaşından senin kalbin,
bense kendini kesmek için bilenmiş bir bıçağım, hepsi bu!
Muzaffer Serkan Aydın












