Otuz yaş, yaşamında bir istikrar döneminin tam başladığı yaştır

Kimi kez 30 yaşımda olduğuma inanamıyorum, çok daha yaşlı hissediyorum kendimi.

Özellikle ne zaman oluyor bu, biliyor musun? Beni tanıyanların çoğunun bana “rate” gözüyle baktıklarını düşündüğümde ve bazı şeyler düzelmezse belki de haklı çıkacaklarına inandığımda… Dediklerinin doğru çıkabileceğini düşündüğümde öylesine güçlü bir duygu oluyor ki bu, içim kararıyor, sanki şimdiden gerçekleşmişçesine bir umutsuzluğa kapılıyorum. Daha sakin, daha aklı başında bir havadaysam, 30 yılın geçtiğine, bu arada bana bir şeyler öğrettiğine seviniyor, daha 30 yıl dayanacak -o kadar yaşarsam eğer, elbette- gücü, enerjiyi buluyorum içimde. İmgelemimde ciddi çalışmalarla dolu uzun yıllar canlandırıyorum -ilk 30’dan çok daha güzel geçecek yıllar…

Geleceğin gerçekte nasıl olacağı yalnızca bana bağlı değil; dünya ve içinde bulunduğum durumların da katkısı olacak.

Beni ilgilendiren, doğrudan doğruya benim sorumluluğumda olan şey, içine düştüğüm durumları en iyi biçimde değerlendirebilmek ve elimden geldiğince ilerlemeye çalışmak…

Çalışan bir adam için 30 yaş, yaşamında bir istikrar döneminin tam başladığı yaştır, insan kendini genç ve enerji dolu hisseder Ama aynı zamanda, yaşamın bir evresi de sona ermiştir. Bu, bazı şeylerin artık hiçbir zaman geri gelmeyeceğini düşündürdüğünden melankoliye sürüklüyor insanı. Belirli bir pişmanlık duymak da saçma bir duygusallık değil aslında. Evet, birçok şey gerçekten de 30 yaşında başlıyor, o yaşta her şeyin bitmiş olduğu da doğru değil. Ancak, yaşamın veremeyeceğini anladığı birtakım şeyleri beklememeyi öğrenmiş oluyor kişi, üstelik her geçen gün daha iyi kavrıyor ki yaşam yalnızca bir ekme dönemidir, hasat mevsimi yoktur burada.

İnsanın kimi kez başkalarının kendisi hakkındaki fikirlerine kayıtsız kalması, çok büyük bir baskı yaratırsa bunları silkip atabileceğini düşünmesi bu yüzdendir belki de.

Vincent van Gogh
Dostlukla / Seçme Mektuplar

Bir yanıt yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.