“Bir an iki yabancı olduğumuzu düşündüm. Sen bir anda kalkıp yerini başkasına verince, bütün konuştuklarımız, gülüştüklerimiz hayal gibi geldi…. Zamanı geldi sen gittin, ben bu hayalden uyandım irkilerek…”
Şub 23
Sorma Bana
Şub 23
Söylence
akdeniz gülüşlü bir çocuk olsaydın
ağzının kıyısında uçarılıklar biriktiren
yüzünde bin bir haylazlıkla sevseydin beni
yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime
dokundukça portakal çiçekleri dökerdi
sevilmekten ürpertili dingin gövden
ah çocuk ah kadın ah sevgili
sözlerin aşkı anımsatsa da
gülüşünde onmaz acılar gizli.
Şub 23
Geldim
Oraya geldim –
oradan gittim:
Öylesine yakındık ki.
Dalından kopardığım yeşil elmanın
iki yarısı değil
hepsini yediğin kendisi gibi.
İçinden geçtiğimiz kokulu karanlığı
delip geçen parlak ışığım gibi.
Koyu yeşillikler içindeki evin
gözümüze çarpıveren
sarı sıcak penceresi gibi.
Ayaklarımızın altında kıpırdanan
serin denizin parıltıları gibi.
Öylesine yakınız ki
oraya geldim –
orada olacağım.
Yorgun musun?
Yattın mı?
Uyu –
düşünme beni.
Oruç Aruoba
Şub 23
Aşk ateşi
Şub 23
Kötülükte bulundun mu kork
Kötülükte bulundun mu kork,
Emin olma çünkü yaptığın kötülük bir tohumdur.
Allah onu mutlaka bitirir!
Bir kaç kere, yaptığına pişman olur, utanırsın diye örter gizler
Lutfunu meydana çıkarmak için defalarca da örter de
sonradan adaletini göstermek için cezalandırır:
Bu suretle iki sıfatının da meydana çıkmasını,
Lutfunun müjdeci, kahrının da korkutucu olmasını diler.
Mevlâna

Şub 23
Ayrılık Günü
Şub 23
Sanılar
Şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır
Uçan kuşları gözlemektesindir tek başına
Çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin
Radyo dinliyorsundur ya da susarak
Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir
Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin
Belki de anılarını deşiyorsun bir olmazı
Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi
Bir kahve içmeyi bir elma yemeyi kurarak
Saatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle
Çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin
Mahpus gibi tutsak gibi belki köle gibi
Yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir
Belki de kendini bağışlamıyorsundur
Benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü
Kırık tirenler gibi öylece kalakalmışsındır
Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur
Ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için
Belki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır
Afşar Timuçin
Şub 23
matmazel bu akşam ölebilir miyim
bir ağaç gölgesini istemeden,
kimse beni eşkiya saymadan,
dağlara büyümesin diye çocuklar,
kentler artık yağmurun gözleri olsun diye
matmazel, bu akşam uykunuza düşebilir miyim…
bir ağacı kuşlara verip,
yaslanıp duvara sigara sarar gibi
küfretmeden ve arkadaşlarım gibi haberlere düşmeden
güneşin yeryüzünden çekilip ateşler içinde gitmesi gibi
matmazel, bu akşam yüzünde dalga gibi kırılabilir miyim…
sürgündüm ve cebimde ıslık,
cebimde yaralı su sesleriyle gelmiştim
saatimi yolculuklara kurup elvada demeden
sizde de sürügün düşmemek için matmazel,
en son gurbet ölümse dünyanın öbür yüzüne gidebilir miyim…
yaprakları bile kımıldatmadan
orada, hemen orada elinize bir not tutuşturup
bir devrimci gibi beş dakikadan fazla beklemeden
ama üşümeyesiniz diye yazdan sonra, kıştan evvel,
matmazel herkes sevişirken, bu gece yoksunuz diye
ışık gibi sönebilir miyim…
sizi sevmek bir intihar saldırısıdır.
beyrut u telaviv den özlemek gibi
oda dolusu kurumuş gül gül ve rüzgar bırakarak
gözlerinizde mülteci olmamak için
yurduma gider gibi matmazel,
bu akşam sabra şatilla da ölebilir miyim…
camdan süzülen yağmur tanesi gibi hafif
ama taş kadar ağır düşmeden hayatınıza
cama yüzünü yaslamış çocukların nasılsa hüznü
öyle rüzgarımı saklayarak geçiyorsam hayatınızdan
anneme sormadan,babamın ayakkabılarıyla sokağa çıkar gibi
matmazel, yağmur gülüşünüze düşmeden bu akşam ölebilir miyim…
Fadıl Öztürk
Şub 23








