Ne acınacak hali vardı

Ne acınacak hali vardı
Şu sıska orkidenin.
Ama tomurcuklandı işte!

Matsuo Basho

Akşamın tek gürültüsü

Akşamın tek gürültüsü
Beyaz kamelyaların
Dökülüşü…

Takakuwa Ranko

Sorma

Ne günler ne aylar geçirdim
Ama nasıl, boşu boşuna,
Neyse… O bir şey değil de
Baharda çiçekleri seyretmeye
Öyle az vakit ayırdım ki, sorma…

Fujiwara no Okikaze

Fotoğraf

Bir fotoğraf kalacaksa bizden, biri ona baktığında
bizi birbirimize aşılayan ikiz duyarlığımızı görsün

Sözün örtüsünü açıp eylemi çıkarmak için ışığa
her adımda sınavdan geçiren alınyazımızı görsün

Yıkımın çarkı kırılsın da acıdan arınsın diye dünya
onca çileye sabırla direnip kafa tutmamızı görsün

Boğulan bir çığlık mı var zindan duvarları ardında
kimse duymasa bile bizim duyacağımızı görsün

Sessizliğe bürünse ortalık, herkes susacak olsa
yine de kısılmayan bir sesle konuşan ağzımızı görsün

Biri baktığında sevgilim bizden kalacak o fotoğrafa
her sevinci bir hasatta devşirip yaşadığımızı görsün

Yaşamın ürettiği sevinç ömrümüzün hasadıyla buluşunca
birbirimizin yüzünde bir yıldıza baktığımızı görsün

Bu sevdalı buluşmadan bir görüntü yansırsa yarına
ona bakan bizi değil, bizde ışıyan o yıldızı görsün

Kemal Özer

Şiir

Kadın kendini gösterdi usulcana
Çekingenlikle koşulu beyaz usulcana
Gittiler gözleri aşka yaşamaya yangın
Gidip gelenler oldu gitti geldiler.

Kadın saçlarını getirmedi uzakta tuttu
Umutsuzlukla dolu soyunmak uzakta
Düştüler karanlıkta aralık aralık
Düşüp ölenler oldu düştü öldüler.

Kadın gözlerini koydu ortaya
Bir mavi bir gökyüzü aldı çevrelerini
Sevdiler sonsuz bir maviyle alıngan
Sevip yaşayanlar oldu sevdi yaşadılar.

Cemal Süreya

TK

Atlarla. Uzun bacaklı evrensel atlar
Bunlarla gelişiyor sevdamız anlatılmaz
Çocuklarla, kuşlarla, ağaçlarla.
Büyüyen, uçan, dal budak salan.
Yalnız aşkta raslanan o seçkin nokta.

Sen kadınsın ya büsbütün soyunuyorsun
Sana vergi, atılacak her şeyi kolayca çıkarıp atmak
Öptüğün gibi dünyanın bütün adamlarını bu arada
        beni
Uzanıp öpüyorsun ya atları çırılçıplak
Ne oluyorsa işte o zaman oluyor.

Sen ağzını ilave edince atlara
Birdenbire oluyor bu, şaşırıyoruz
Korkunç bir güzellik halkların havasında
Birden ötesine geçiyoruz varmak istediğimizin
Ayır ayırabilirsen hangimiz kadın, hangimiz erkek.

Cemal Süreya

Elma

Şimdi sen çırılçıplak elma yiyorsun
Elma da elma ha allahlık
Bir yarısı kırmızı bir yarısı yine kırmızı
Kuşlar uçuyor üstünde
Gökyüzü var üstünde
Hatırlanacak olursa tam üç gün önce soyunmuştun
Bir duvarın üstünde
Bir yandan elma yiyorsun kırmızı
Bir yandan sevgilerini sebil ediyorsun sıcak
İstanbul’da bir duvar
Ben de çıplağım ama elma yemiyorum
Benim öyle elmalara karnım tok
Ben böyle elmaları çok gördüm ohooo
Kuşlar uçuyor üstümde bunlar senin elmanın kuşları
Gökyüzü var üstümde bu senin elmandaki gökyüzü
Hatırlanacak olursa seninle beraber soyunmuştum
Bir kilisenin üstünde
Bir yandan çan çalıyorum büyük yaşamaklara
Bir yandan yoldan insanlar geçiyor çoğul olarak
Duvarda bir kilise
İstanbul’da bir duvar duvarda bir kilise
Sen çırılçıplak elma yiyorsun
Denizin ortasına kadar elma yiyorsun
Yüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun
Bir yanda esaslı kederler içinde gençliğimiz
Bir yanda Sirkeci’nin tiren dolu kadınları
Adettir sadece ağızlarını öptürürler
Ayaküstü işlerini görmek yerine

Adımın bir harfini atıyorum

Cemal Süreya

Piyale

Sıra hep son kadehe geliyordu
Dudakların başkalarının masasında lâle
Ben boynumdaki ipe bir düğüm daha atıyordum
Peşinden başka gidecek yer yoktu
Seni artık hiç sevmediğim halde

Senin o eskisi olmamana imkân yoktu
Ama inadından yapıyordun bunu Cemile
İnattandı hep o içip içip gitmeler
Bense boşalttığın kadehleri satın alıyordum
Enayilik ettiğimi bile bile

Hele o çıkışın yok mu kapıdan
O Allahın belâsı herifle
Başkasının olmayı bir türlü beceremiyordun
Millet arkandan gülüyordu
Düştüğün hale…

Cemal Süreya

 

Türkü

Bir sürü çiçek ama saydırmaya kalkma
Ayrı ayrı kadınlardan koparılmış
Kadınlardan ya hem de bilsen nerelerinden
Kahin-klin kahin-klin
Ben ne kadar öbür çiçekleri denesem
Seninki gül oluyor aralarında

Bir sürü güvercin havalan. Saçların
Bunlar tıpkı senin sevilmedeki saçların
Kanatlarımdan bellidir yeni açılmış sokaklarda
Gülüm-mera gülüm-mera
Bir güvercin akıntısında kesin güvercinler
Uçsuz bucaksız bana bakıyorsun

Bir sürü Süleyman Vagon Blö’de
İçlerinden biri Vagon-Blö’de
En fazla kibarı en fazla penceresi olan
Çal-para çal-para
Açlığa saygısından olacak
Beni görünce şapkasını çıkarıyor.

Cemal Süreya

 

Şiir

İstanbul’lar geminin altında
kadınları sorarsan, onlar da öyle.
Şişeler de geminin altında, güzin de.
Allahtan beni kimsecikler görmüyor,
canımın istediğini yapıyorum.
Çırılçıplak sularda yıkanıyorum, utanıyorum.
Güzin utanmak istiyor; ama nerede?
Nasıl utanacak bu boş şehirde?

Güzin utanmak gerektiğini ileri sürüyor,
boyuna ileri sürüyor, gözleri mavi.
Güzinciğim ufak bir kadın, bir öpüşlük canı var.
“Hakkın var” diyorum; utanıyorum.
Ama İstanbul’lular, kadınlar, deniz yıldızları,
hepsi, hepsi geminin altında.
Şişeler de orada, çuvalın üstünde,
elimle koymuş gibi biliyorum.

Cemal Süreya