Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir

Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir
Aman dünyayı yaktın ateş-i sûzân mısın kâfir

Kız oğlân nâzı nâzın şehlevend âvâzı âvâzın
Belâsın ben de bilmem kız mısın oğlân mısın kâfir

Ne ma’nâ gösterir duşundaki ol âteşin atlas
Ki ya’ni şule-i cansuz-ı hüsn ü ân mısın kâfir

Nedir bu gizli gizli âhlar çâk-i giribânlar
Aceb bir şûha sende âşık-ı nâlân mısın kâfir

Sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler
Nesin sen doğru söyle cân mısın cânân mısın kâfir

Şarâb-ı âteşinin keyfi rûyun şul’elendirmiş
Bu haletle çerâğ-ı meclis-i mestân mısın kâfir

Niçin sık sık bakarsın öyle mirât-ı mücellâya
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayrân mısın kafir

Nedim-i zârı bir kâfir esir etmiş işitmiştim
Sen ol cellâd-ı din, ol düşmen-i îmân mısın kâfir

Nedîm

Gece

Kandilli yüzerken uykularda
Mehtâbı sürükledik sularda.

Bir yoldu parıldayan gümüşten,
Gittik… Bahs açmadık dönüşten.

Hulyâ tepeler hayâl ağaçlar…
Durgun suda dinlenen yamaçlar…

Mevsim sonu öyle bir zaman ki
Gâip bir mûsikîydi sanki.

Gitmiş, kaybolmuşuz uzakta…
Rü’yâ sona ermeden şafakta.

Yahya Kemal Beyatlı

Güneşi Sen Çekeceksin Buluttan

Yitirilince güneş
esmer bir bulutun gölgesinde
hayata kulak ver
deniyor seni
yeni bir iklimde

Hayata kulak ver
dinle toprağın sesini
nasılda anlatır gürül gürül
pir sultan’ı, bedrettin’i, dadal’ı
ve köroğlu’nu

Nice baharları suladılar
zındanlarda onlar
filizlenerek karanlık ülkesinde ihanetin
budandıkça büyüyen
serpilen
gül dalıydılar
Eksiltemedi dudaklarından türküleri
boğazlarına ilmiğini geçirirken hain

Örümcek barında zındanların
nasıl da somuşlar deme
mahpusluk
en eski yiğitlerinden
mirastır bu topraklara
nasıl da özümlemiştir
sevdalı yüreklerini onların

Yitirilince güneş
esmer bir bulutun bölgesinde
düşmesin yüreğine
hüznün bakır çalığına buluttan
hayatı sen yeşerteceksin
unutma

Ahmet Telli

Düşerken Üstümüze Akbabaların Gölgesi

II/

Tepemizde dönüp duran akbabalar
uzak, çok uzak çöllerden gelip
düşürürken gölgelerini üstümüze
her nasılsa aramızda bulunan
dostlarıyla da buluşup koklaştılar
ve ölümün sessiz dairelerini
çizerlerken başımızda
gölgeleriyle konuştular
Onlar ki şahinlerle güvercinlerin
ölüm tüccarlarıydılar
hayatı karartarak yaşayabilirlerdi ancak

Hayat karartılabilir bir süre
Belki dağların uğultusu kesilebilir
Çoban ateşleri söner
ses gelmez olur koyaklardan
türküler bile susabilir belki
tükenebilir güneşin
altın testisindeki bengisu
Üstelik umudun magması bile soğuyabilir
gölgelenebilir umut bile bir an
Ve zulmün okları vızıldayarak
beynimizi dişleyebilir kör bir testere gibi
Ortaçağdan gerilere gider bir ucu zulmün
bir ucu
bin dokuz yüz yetmiş bir’lerden berilere gelir
Ama hayat yine de sürer
şahinlerle güvercinlerin gücü yetmez yok etmeye

Hayatı sürdürecek olan sevdalardır çünkü
Hayatı sürdürecek olan bir tohumdur belki
sevda gibi salar köklerini derine
özgürlüğün ve bilincin özsuyudur devinen
ağar hayatın dallarına
ağır ağır kavrar bütün hücreleri
ve sonra dikilir
şahinlerle güvercinlerin karşısına

Binbir suratlı sermayenin
iki yüzüdür şahinlerle güvercinler
Karın temeli mülktür diye
ortak bir anayasada anlaşmışlardır
ve zulüm genel başlığını taşır
Anlaşamadıkları tek noktaysa
işkence yöntemleri olmuştur

Onlar ki ilk mülkiyetle birlikte
işkenceyi geliştirmekte ustadırlar
Ve ateşin mülkiyeti uğruna
bilinci ve özgürlüğü dağlara kaldırıp
kayalıklara zincirlemişlerdir
ve de her sabah güneşe karşı
parçalatmışlardır ciğerlerini bir kartala
saltanatları sonsuza dek sürsün diye

Onlar ki o günden bugüne
bilincin ve özgürlüğün
baş düşmanı kesilmişlerdir
Ne yaratmışsa insan
ne duymuş ne düşünmüşse
insana karşı kullanmayı öğrenmişlerdir
İhanet bile değildir artık bu
düpedüz görevleridir
insana karşı olmak

Ve onlar
yalnız
sevdalardan korkarlar

Ahmet Telli

Wernicke – Korsakoff Sendromu

1.unutmak özgürleştirir
-şimdi serbest miyim memur bey?

2.radyoda bir şarkı aşktan kimsenin ölmediğini söylüyor
ölü şarkıcı koyuyorum adını
ölümün bir şarkıdan geriye doğru ilerlemesi
eski gömlek cebinde bulunmuş onluk sevinci
eski gömlek cebinde bulunmuş onluk gibi işe yaramaz

3.bütün güzel sözler önceden söylenmiştir aşkım,
ama bütün kötü
sözler
değil
yeni

4.vazgeçtiğimiz herşeyden
artakalanlardan yapılmışız
gözlere gelince yetmemiş deri

5.yeni bir kitaba başlamasaydım keşke

6.sıfır yaşında olmak; ilk ve tek samimi acıkmayla
çatal kaşık da icat edilmemiş, meme bilinir ama
bugünlerde normal olarak seni düşünmem lazım
unutmasaydım

7.doğmuş bulunduk niye, kim, nasıl ve
hazır bir dağ ciçeği sevgisiyle
sonra anladık ama ölmüş bulunduk
tanımadığım birini de sevme tecrübesiyle

sonrasını biliyorsunuz

10.gökyüzü için fark eder mi altında kaç kişinin olduğu

Osman Konuk
Tehlikeli Belki / Profil Yayınları

Güneş Filizi

Akasya ağaçları söyledi önce
Delice kuşlarından yapraklarıyla
Irmak boylarında birer tanrı ıslığı
Yılkılık istasyonlar, kamışların duası
Sabah ezanları söyledi, çalgıcı kahveleri
Gözleri bütün dillerde merhametin gökyüzü
Köpekler söyledi sokakların ıssız çanıyla
İncinmenin ebruli ipini geçirerek canından
Kirpikleri avuçlarında birer kandil ölüsü
Çay bardaklarında soğumuş ihtiyarlar söyledi
Eşikleri hayıf terazisi evler
Deniz turnaları, balıkçı rüyaları
Arastanın rüzgârsız dükkânları söyledi
Çerçevesi can çekişen zaman eskileri
Değirmenler, okul kapıları, paslı pulluklar
Emekleri yüzlerinde soğumuş hayal
Uyku diye ikinci yoksulluğu uyuyan
Ustalarından yapılmış çıraklar söyledi
Dünyanın bütün aşklarını toplamış
Güneş filizi parmaklarına
İki çocuk söyledi günahlardan taşarak:
Yaşamayı kimse bağışlamaz bize
Biz onu ölümün ana rahminden
Aşka dönmüş bir beden arzusuyla
Harf harf yaratarak çeker alırız.
Ömür Hanım, ışık hecem, ‘mihrap sırrım’
Gökyüzünün mavi kanını doldurup ağzıma
Gecesi gündüzden yüce bir zamanda
Buydu, boynundan topuklarına yazdığım.

Şükrü Erbaş

Bir Eleştirmen Olarak Çocuk

Geçtiğimiz yıllarda Uluslararası Okuma Birliği ve Çocuk Kitapları Kurulu’nun ortak projesiyle 10.000 çocuğun o yıl yayınlanan kitapları değerlendirmeleri istendi. Çocukların tepkilerine göre her yıl için ayrı bir dosya düzenlendi ve bir araştırma kurulu tarafından kitap tahlilinde kullanılmak üzere “Çocukların Tercihleri” adı verilen bir liste oluşturuldu. Bu listedeki kategoriler şu şekildeydi: Bağımsız ilk okuma, genç okuyucu, ortaokul seviyesi, yetişkin okuyucu, bilgilendirici kitaplar ve şiir.

Çocuklar tarafından en çok sevilen kitapların yer aldığı bu liste bize kitapların hangi özelliklerinin çocuklara daha cazip geldiği hakkında fikir vermektedir.

Araştırmacı Sam Leaton Sebasta bu listeden hareketle kitapları inceler ve çocuklar tarafından rağbet görmeyen kitapların diğerlerinden ne farkı olduğunu anlamaya çalışır. Bu değerlendirme sonucunda bir takım başlıklar çıkarır:

1- Çocukların tercih ettiği kitaplar genelde diğerlerinden daha seri ilerleyen bir kurguya sahip olanlardır.
2- Verilmek istenen bilgi metnin içinde bir detay unsur olarak sunulduğu takdirde çocuklar hemen hemen her konuda okumaktan keyif alabiliyorlar.
3- Çocuklar ayrıntılı sahneleri seviyorlar; bahsi geçen bir yerin tam olarak neye benzediğini bilmek istiyor ve hikâyedeki esas olay meydana gelmeden önce onu hissetmek istiyorlar.
4- Çocukların tercihlerine tek bir kurgu tarzı hakim değil. Bazı hikâyeler titizlikle kurgulanmış, sebep sonuç ilişkisine bağlı bir odak noktasına sahipken; diğerleri bağımsız parçaların daha dolambaçlı yollardan birleştiği kurgular olabiliyor.
5- Çocuklar mutsuz kitaplardan pek hoşlanmıyor.
6- Eleştirmenler çoğunlukla didaktik anlatıma karşı çıksa da, çocukların sevdiği kitaplar arasında bariz bir biçimde ders anlatan bazı kitaplar da var.
7-Çocukların tercih ettiği kitaplar arasında en çok ön plana çıkan özellik samimiyet. Çocuklar karakterlerinin birbirini sevdiği, eylemlerinde ve söylediklerinde duygularını göstermekten çekinmediği ve fedakar davranışlar gösterdiği kitapları daha çok seviyorlar.

Araştırmacı Sam Leaton Sebasta, bütün bu bilgilerin çocukların kitap seçimine yardımcı olmak ve okumayı teşvik için kullanılması gerektiğine inanır. Mesela çocukların dikkatlerini içtenlik, tempolu bir kurgu veya tasvir üzerinden çekerek hikâyeye dahil olmalarını sağlanabileceğini belirtir.

Çocuklar nasıl kitaplar tercih ediyor?

“Çocukların Tercihleri” listesi sayesinde genç okurların ilgisini çeken belli hikâye tiplerini de sıralayabiliriz. İlk kategori olan “bağımsız ilk okuma” kategorisindeki çocuklar aile içi durum komedisi, komik hayvan hikâyeleri, duygusal gelişimi destekleyen hikâyeler, fantastik ve geleneksel hikâyelerle; tekerlemeler ve kafiyeli yazılardan hoşlanıyorlar. “Genç okuyucu” kategorisindekiler ise aile, okul, arkadaşlık ve kişisel problemler hakkında daha gerçekçi hikâyelerle, hayvan hikâyeleri, macera, kurgu, masal ve mizahi hikâyeleri tercih ediyorlar. “Ortaokul seviyesi” grubundakiler tarafından seçilen hikâyeler ise kardeşler arası rekabet, arkadaş onayı, korkular gibi konuların yanı sıra klişe olmayan kurgu ve polisiye tarzını içeriyor.

Çocukların seçimleri çok geniş bir yelpazeden beslenir. Bunlardan bazıları ‘şiddetle tavsiye edilen çocuk kitapları’ listelerinde yer alan kitaplarken, bazıları öyle değildir. Birçok eğitmen ve çocuk edebiyatı alanındaki uzman çocuklara nitelikli kitaplar seçmeyi öğretme konusuyla yakından ilgilenmektedir. Çocuklar edebi anlamda yerinde değerlendirmeler yapmayı öğrendiği takdirde, daha iyi kitaplar seçebilecek, bir kitabı kayda değer yapan özelliğin ne olduğunu araştırıp tartışabileceklerdir. Yaşça daha küçük çocuklar kitaplar hakkında yalnızca konuşabilirken biraz daha büyük olanlar edebi olarak nelerden hoşlanıp hoşlanmadıklarını tahlil etmeye başlayabilirler.

Bir ortaokul öğretmeni edebi tahliller yapma ve bir kriter listesi oluşturma konusunda öğrencilerini yüreklendirmek için bir araştırma yapar. Bu araştırmayı tetikleyen olay öğrencilerin kendi anne ve babalarının çocukken en çok hangi kitapları seviyor olabilecekleri hakkındaki sorularıdır. Bu soruyu yanıtlamak için çocuklar aileleriyle röportajlar yaparlar ve çocukken en gözde kitaplarının ve kahramanlarının hangileri olduğunu sorarlar. Sonra kitapları, karakterleri ve onları öneren kişileri geniş bir tablo haline getirirler.

Daha sonra her çocuk yetişkinlerin favorileri arasından seçtiği bir kitabı okur. (Birçok yetişkin de bu kitapları yeniden okur.) Bu okumaların ardından büyüklerle çocuklar kitapta neyi kayda değer bulduklarını ya da neyi sevmediklerini tartışırlar. Bu aşamada öğretmen kurgu, karakter oluşturma, sahne ve üslup gibi kavramları anlatır ve çocuklar okudukları her kitabı bu kavramlar açısından da değerlendirirler. Son olarak bir kitabı değerlendirirken kendilerine sormaları gereken soruları listelerler.

Bir Kitabı Değerlendirirken Kendime Sormam Gereken Sorular:

1- Okuduğum iyi bir hikâye miydi?
2- Gerçek hayatta olması muhtemel bir olay mıydı? İnandırıcı mıydı?
3- Ana karakter kolaylıkla başına gelenlerin altından kalkabildi mi?
4- Olay örgüsünün kilit noktası doğal bir şekilde mi kurgulanmıştı?
5- Karakterler gerçekçi miydi? Kişiliklerini ve eylemlerinin gerekçelerini doğru anladım mı?
6- Hikâyedeki karakterler gelişme gösteriyorlar mıydı?
7- Karakterlerin birden fazla özelliği var mıydı? Zayıflık ve güçlükleri aynı anda sunulmuş muydu?
8- Hikâyenin geçtiği yer ve dönem gerçeğine uygun muydu?
9- Karakterler hikâyenin geçtiği yerle uyumlu muydu?
10- Hikâyenin geçtiği mekanda ve o tarihteymişim gibi hissettim mi?
11- Yazar bu hikâyeyle bana ne söylemek istiyor olabilir?
12- Anafikir faydalı ve yeterli miydi?
13- Kitabı sesli okuduğumda diyaloglar kulağa gerçekçi geliyor mu?
14- Kitabın tamamının üslubu doğal mı?

Araştırmalar çocukların seçtikleri kitaba dair özel tercihleri olduğunu gösteriyor. Bir başka araştırmaya göre ise çocuklar kitapların ne zaman ve nasıl okunması gerektiği hususunda da farklı tercihlere sahip. Alicia Mendoza, yaşları 5 ile 13 arasında değişen 520 ilkokul öğrencisi arasında yaptığı bir anket sonucu bize şunu gösteriyor:

Mendoza’nın raporundan çıkan ilk sonuca göre, ilkokul çağındaki çocuklar kendilerine kitap okunmasından hoşlanıyorlar. Bu nedenle aileler ve öğretmenler çocuklara daha sık kitap okumalılar. İkinci olarak ailerle yapılan konferanslardan çıkan sonuca göre, çocuklara evde okumanın önemi öğretmenleri tarafından anlatılmalı. Üçüncü sonuca göre rol modeli çok önemli. Yani kitaplar hem anne hem baba tarafından çocuğa okunmalı. Dördüncü; çocuklar toplu bir şekilde hikâye dinlemekten hoşlandığı için aileler bunu bir grup aktivitesine dönüştürme hususunda teşvik edilmeli. Beşinci; aileler ve öğretmenler çocukların diğer çocuklara kitap okuyabilmesi için gerekli ortam ve şartları sağlamalılar. Altıncı; çocuklara kendi okuyacakları ya da başkalarının kendilerine okuyacağı kitabı seçme hakkı sunulmalı. Yedinci; okumaya başlamadan önce çocuğa kitap hakkında malumat verilmeli. Ve son olarak kitap bittikten sonra çocuğa tartışma ve değerlendirme fırsatı verilmeli.

Çocuklar kendilerine okuduklarını değerlendirme, paylaşma veya tartışma imkanı verildiği takdirde, okuma eylemini keyifli hale getirebilir, iyi hikâyeleri ve karakterleri ayırt edebilirler. Kitap hakkındaki tartışma ve paylaşımlar kütüphanede, sınıfta ya da evde yapılabilmelidir.

Donna E. Norton
Çeviren: Rumeysa Temiz

Kaynak: tazekitap.com/

EDEBİYATIN EN ÖZGÜR HÂLİ: ÇOCUK EDEBİYATI

Bir kitabın yazılması icap ederse yazarsınız ve yetişkinler için yazması çok zorsa onu çocuklar için yazmanız gerekir” der Madeleine L’Engle. Ayrıca mutlu, umutlu şeylerden bahsetmek istiyorsanız da bunu yapabileceğiniz tek alan çocuk edebiyatı.

Zeynep Sevde Paksu

Başlamadan önce bir ayrımı yapmakta fayda var: Gözüne soka soka bir şey öğretme derdi olan, pedagoglar tarafından iştahla tavsiye edilen kitapları eğitim kitapları sınıfında değerlendiriyor; hayatı ilk defa görülen bir manzara gibi nefis bir seyir penceresinden izleme imkanı veren kitapları çocuk edebiyatı başlığında coşkuyla okuyoruz. Hayallerin de hayata dahil olduğu, soyut alemin sınırsızlığı karşısında zihnin salıncağa binmiş bir çocuk gibi yaşama coşkusuyla dolduğu bir mecra çocuk edebiyatı.

“Büyümek çocukluğu öldürmek değil”

Bütün bu çocuksuluk bir yana eğer bir yaş sınırlamasından bahsedeceksek bunu yetişkin edebiyatı için yapmak gerekir. Çocuk edebiyatı yaşsızdır. Saflığın ve sınırsızlığın binbir türlü tasvirine yelken açan o pencerenin başına her yaşta oturabilmek kadar doğal ne olabilir? Yine L’Engle’dan bir alıntı yapalım: “Şu anda şimdiye kadar yaşadığım bütün yaşlardayım. Bir çocuğum, ergenim ve yetişkinim. İçinden geçtiğim hayat dönemlerini unutmak, mesela ‘çocukluğu bir kenara bırakmak’ bir nevi intihar. Bütün yaşadıklarım şu an hayatımın bir parçası ve beni ben yapan yönlerim. Üç yaşındayken duyduğumuz, onüç yaşındayken veya yirmiüç yaşındayken hissettiğimiz, dokunduğumuz, tattığımız şeylerin toplamı bizi yetişkin yapan şey. Elbette tekrar çocuk olmak istemiyorum ama bir çocuğun hayata önyargısız bakış açısını ve neşesini 51 yaşındayken içimde taşıyabiliyorsam o zaman yetişkinliğin ne demek olduğunu hakkıyla öğrenmişim demektir.”

Arkadaş Yayınları arasında yer alan ve 3 adet de devam kitabı olan Zamanda Kıvrılma kitabında tam olarak bu anlattığı olgunluğu sergiler L’Engle. Kitabın farklı yaş gruplarından olan çocukları ve anne baba karakterleri üzerinden insani zaafları ve değerleri gözlemleriz. Her yaşta hepimizin içinde var olan iyi-kötü savaşını bir bilim kurgu macerası üzerinden seyrederiz. Bütün bu gözlemlerin yanı sıra zamanda yolcuğa, beşinci boyuta, başka alemlerdeki canlıların varlığına şüphe duymadan inanır, fizik ve matematiğin sıkıcı rakamlardan ibaret olmadığını, evrenin sınırsızlığının hayallerin gerçekleştirilebilirliğini ispatlayan birer araç olduğunu okuruz heyecanla. Yetişkinlere ait sanılan dünyadaki yenilgilerin biraz çocuksu umutla ve cesaretle nasıl da zafere dönüşebileceğini anlatır L’Engle ve inandırır da.


Çocuğuna yazdı dünya klasiği oldu

Görünüşte okul öncesi çağa hitap eden A.A. Milne’in meşhur Winnie the Pooh’unda da benzer bir alt metinle karşılaşırız. A.A. Milne’in 1926’da 5 yaşındaki oğlu Cristopher Robin’e anlattığı masallardan oluşan Winnie the Pooh karakterleri küçük Christopher’ın gerçek oyuncakları aslında. Babasının masallarında her biri canlanır birer karaktere bürünür ve ormanda Christopher’la birlikte maceralar yaşarlar. Birçok akademik çalışmaya konu olmuş, yazarlara ilham vermiş, çeşitli uyarlamaları yapılmış Winnie the Pooh’un başarısı büyük ölçüde dahice kurgulanmış alt metninde gizli. Her biri farklı insan karakterlerini temsil eden bu hayvanlar ve yaşadıkları her olay, bir çocuğun gözünden yetişkinler dünyasını tasvir eder. Dünyaya dair iyi kötü bütün karakter özelliklerini en temel haliyle yüklediği bu hayvanlar üzerinden Christopher “herkesi anlama” pratiği yapar aslında. Yalın bir psikoloji eğitimi bir nevi. Bir yandan da hayatı olduğu gibi basitçe seyretmek için öğelerine ayırmış Milne.

Kitabın en sevdiğim diyaloglarından biri:

“Bugün günlerden ne?” diye sordu Pooh.

“Günlerden bugün” diye cevap verdi Piglet.

“En sevdiğim gün” dedi Pooh.

Kitabın orijinalinden bire bir çevirisi 4 cilt halinde Kabalcı yayınları arasında bulunuyor.

Biraz da aşktan bahsedelim

Çocuk edebiyatındaki eserler felsefî alt metni kadar romantik metinleriyle de yaşsızlığını ispat ediyor çoğu zaman. Mesela İletişim Yayınları arasında bulunan Ay Tutulması. Tasarımının şahaneliği bir yana naif bir masalı o kadar gerçek bir kurguyla anlatır ki Ay Tutulması eğer biraz duygusalsanız gözlerinizi doldurabilir bile. Ay tutulmasında tanışıp sonra bir türlü kavuşamayan kavuştukları kısacık akşamüstü vaktinde bile medcezire sebep olan Gece ve Gündüz’ün imkansız aşk hikayesini okuruz kitapta. Etrafımızda olup biten doğa hareketlerinin her birine yakından bakınca nasıl da birer doğaüstü masala dönüşebildiğini, doğanın içindeki minicik yaratıklar olan insanlararası ilişkilerin maksimum alemdeki versiyonunu heyecanla okuyabileceğiniz müthiş bir masal bu.

İdeolojik tebliğ için en özgür alan

Tabii çocuk edebiyatının çok masum olduğunu da söylemek doğru değil. İdeolojileri sembolik ifadelerle subliminal olarak anlatabildiğiniz yazması büyük ustalık isteyen bir alandan söz ediyoruz. Birçok meşhur çocuk edebiyatçısının aynı zamanda gazeteci, asker, siyasetçi gibi meslekler yapmış olması bunun en büyük ispatı. İtalya’nın en mühim çocuk edebiyatçısı Gianni Rodari’nin masallarını biraz incelediğinizde alt metindeki zamanında ülkesindeki faşist düzene karşı savaşmış Rodari’nin mesajlarını açıkça görebilirsiniz. Fakat bu zekasını naifliğiyle sunan adam hayal gücüyle kalemini öyle şahane yoğurur ki dünyayı tasvir etme biçimine hem gülümser hem de zihninizi nasıl açtığına hayran kalırsınız. Soğan Oğlan en meşhur kitabı olsa da benim favorim Yalancılar Ülkesi. Kitabı bitirince içinizdeki devrimciye merhaba demeyi unutmayın. Tabii subliminal mesaj deyince Michael Ende’nin modern kapitalist dünyayı yerden yere vurduğu şaheseri Momo’yu saymamak olmaz. Nazileri ve Yahudi soykırımını bir masal gibi ustalıkla anlatan ve şimdiye kadar yapılmış en mahir Yahudi propagandasına imza atmış John Boyne’un Çizgili Pijamalı Çocuk kitabı ise çocuk edebiyatının zeki yazarlara sunduğu imkanları anlatmak açısından önemli bir örnek.

Meraklısına 20. yüzyıl boyunca “devrimcilerin” her yaştan çocuğun zihnine siyasi görüşlerini nasıl enjekte ettiğini anlatan bir araştırma kitabı da var: Asi Çocuklara Öyküler. Radikal çocuk edebiyatının örneklerini temaşa açısından önemli bir kaynak.

Özetlemek gerekirse çocuk edebiyatını yetişkin edebiyatının şairane bir özeti olarak görmenizi, şu meşhur büyük resmi görebilmenin türlü imkanlarını sunduğunu unutmamanızı, yaşlılığın arkasına sığınıp bu şahane dünyadan mahrum kalmamanızı dilerim.

Zeynep Sevde Paksu
Kaynak: tazekitap.com/

Geceye Övgü

ötelere yuvarlanıyorum
ve her acı
günün birinde                                                                                                          
dönüşecek şehvetin dikenine.

az zaman kaldı,
sonra kurtulacağım,
ve sarhoş, uzanacağım
aşkın kucağına.  
                                                             
sonsuz yaşam
dalgalanıyor içimde tüm gücüyle
yukarıdan aşağılara bakıyorum,
oralardaki sana.

o tepede
sönüp gitmekte parıltın
bir gölge taşımakta,                                                                                      
serinlik veren çelengi.

ah! tüket beni ey sevgili.
sonuna kadar tüket ki,
uykuya dalayım                                                                              
ve sevebileyim.

hissediyorum ölümün                                                                
gençleştirici akışını
ve direniyorum fırtınalarının
ortasında yaşamın cesaretle

Novalis

Loreley

Bacharach’da bir sarışın kadın vardı
Sevdadan kırar geçirirdi sıradan adamları

Kargısına çağırdı da Piskopos Loreley’i
Güzelliği önünde suçunu bağışlayıverdi

Oy güzel Loreley silme mücevher gözlerin
Kimden bu büyüyü hangi sihirbazdan öğrendin

Gözlerim lânetlendi bu yaşamak taketti
Şöyle bir bakanlar bana kül olup gitti

Alevden benim gözlerim mücevherden değil
Yakın ateşe atın bu büyüyü başka değil

Ey canım Loreley bu ateşlerde yanıyorum ben
Başkası versin cezanı beni büyüledin sen

Piskopos gülecene dua et benim için Meryem’e
Tanrı yardımcın olsun koyver beni ölüme

Uzaklarda bir başka ülkede şimdi sevdalım
Madem hiçbir şeyde gözüm yok ko öleyim

Öyle bitkinim ki beni ölüm paklar ancak
Anladım boşuna iflâh olmam ne yapsam artık

Hep kan ağlıyor yüreğim ah o gideli beri
Hiç sormayın o gün içim nasıl burkuluverdi

Üç atlı getirtti Piskopos üç mızraklı atlı
Manastıra götürün manastıra bu çılgın kadını

Haydi çılgın Loreley yürü bakalım şimdik
Aklar karalar giyeceksin rahibe olacaksın artık

Dördü birden yola düzüldüler dördü sonra da
Nasıl yalvarıyordu yanıyordu gözleri nasıl da

Bırakın beni şövalyeler çıkayım şu dik kayaya
Oradan güzelim şatoma bakajam son bir defa

Şöyle kendimi bir daha görmek için suda
Çeker giderim sonra kızlar dullar manastırına

Dağınık saçlarını yukarılarda uçuruyordu rüzgâr
Loreley Loreley diye bağırıyordu boyuna atlılar

Bir tekne göründü uzakta Rhin üstünde geliyor
îçinde belâlım bir tanem beni gördü çağırıyor

Nedir bu içimdeki sevinç belli o geliyor işte
Şöyle eğileyim derken yuvarlanıverdi nehire

Göreyim derken suda o canım güzelim Loreley’i
Güneşler rengi saçlarını Rhin rengi gözlerini

Guillaume Apollinaire
Çeviri: İlhan Berk