Aşk Şiiri
Bu bedeni ben taşıyacağım yıllar yılı
Sen arkamdan geleceksin..
Ben yorgun düşeceğim aşkdan
Kalbimi sen yükleneceksin…
Aynur Şakman
Çağrı Dergisi / Sayı 20 / Ağustos 1959
Şub 23
Şub 23
Masalcı, bize bir masal anlat hiç bitmesin
Eski zamanların insanlarını
1001 gece masallarını
Ghoul’un kızı Lunja’yı
Ve Sultan’ın oğlunu anlat
Masal anlat bize yeniden
Bizi bu dünyadan çok uzaklara götürecek
Masal anlat bize yeniden
Herkesin yüreğinde yer edecek
Anlat ve unuttur yaşımızı
Farzet ki genciz
Bize cennet ve cehennemden bahset
Ve hayatı boyunca hiç uçamamış bir kuştan
Çözmemizi sağla
Nedir bu hayatın anlamı?
Masalcı, sana nasıl anlattılarsa öyle anlat
Ne eksik ne fazla
Ki biz de içinde olalım onun
Bu zamanı unutturmak için anlat
Bizi zamanın birinde bırak
Şub 23
-Herkes beni dövüyor. Bunların en başında da babam geliyor ama sorun değil… Onu öldüreceğim, zaten başladım bile…
-Ne, babanı öldüreceğini mi söyledin?
-İçimde ölecek. Birinden artık hoşlanmadığımda ona karşı duygularımda ölmeye başlıyor.
-Anlıyorum…

Şub 23
Bir vaiz sordu oğluna
Müslümanlık nedir, bilir misin?
Sadakat, insanları rahatsız etmemek, halka hizmettir müslümanlık
Bir de ibadet, hayatın anahtarıdır
Oğlu dedi: bu kriter ile şehrimizde sadece bir Müslüman var, o da ermenidir!
Pervîn-i İ’tisâmî
Vaiz-i pursid ez ferzand-e hîş
Hiç midani müsilmani be çist?
Sedk-ü bi-azari-yo hidmet be halk
Hem ibadet, hem kilid-i zindegist
Goft “zin me’yar ender şehr-i ma, yek Müslüman hest, an hem Ermenist!”
Şub 23
Şub 23
Pervin İtisami: İran Şiir Semasının Pervin’i
Pervin 1906 yılında Tebriz’de doğdu. Babasının adı Yusuf’tur. Pervin’in babası İtisamu’l-Mulk lakabıyla tanınan döneminin önemli yazar ve ediplerindendir.
Pervin ailesiyle beraber çocuk yaşta Tahran’a gelir ve burada yaşamaya başlar.
Pervin çocuk yaşlarda babasının yanında Fars ve Arap edebiyatıyla tanışır ve evlerine gelip giden babasının dostları olan o zamanın tanınmış edipleri ve yazarlarından her gün yeni şeyler öğrenir.
Pervin ilköğretim eğitimi sonrası 1924 yılında Tahran’da Amerikan Kız Kolejini başarıyla tamamlar. Pervin mezun olduğu okulda iki yıl İngilizce öğretmenliği de yapar. O babasıyla yurtiçi ve yurtdışı gezilerine katılır, bu gezileriyle önemli deneyim kazanır ve gözlemlerde bulunur.
Pervin döneminin gerçekleri görerek Şah’ın tekliflerini geri çevirir ve onun hizmetinde bulunmak istemez.
1934 yılında Pervin, İran’ın Kirmanşah kenti polis müdürü olan amcasının oğluyla evlenir ve Kirmanşah’a taşınır. Kirmanşah’ta kaldığı ve edebiyattan uzak geçirdiği günler sonrası bu evliliği dört ay sonra boşanmayla sonuçlanır. Pervin evliliğinin son bulmasından hiçbir zaman şikâyetçi olmamıştır. Hayatının sonuna kadar bu konuda hiç konuşmamıştır.
1936 yılında babasının yardımıyla Pervin ilk şiir divanını yayınlar. İran edebiyat dünyası bu şiir divanını büyük beğeniyle karşılar. Pervin bu yıllarda Tahran’da Maarif Bakanlığı kütüphanesinde çalışmaya devam etmektedir.
Pervin edebiyat ve ilimle haşır-neşir bir aile içinde büyümüş ve özellikle babasının Pervin’in yetişmesinde önemli rolü olmuştur.
İtisamu’l-Mulk Fars ve Arap edebiyatını iyi bilen bir şahıstır. Kendisinin yazdığı “قلاید الادب فی شرح اطواق الذهب” adlı Arapça Mahmud b. Ömer Zemahşeri’nin ahlak ve öğretilerinin şerhini içeren risalesi Mısır’da ders kitabı olarak okutulmuştur.
Pervin’in babası döneminde Fars edebiyatı düzyazı, nesrinin değişmesinde de önemli rol oynamış güçlü bir ediptir.
Pervin babasının yanında daha küçük yaşlarda Fars ve Arap edebiyatını öğrenmeye başlamış ve on beş yaşına geldiğinde Fars edebiyatının büyük şairlerinin şiir divanlarını çok iyi öğrenmişti. Pervin Hafız-ı Şirazi, Sadi, Nasır Husrev, Firdevsi, Menuçehri, Ferruhi gibi klasik Fars şiiri şairlerinin eserlerini çok iyi mütalaa etmiştir.
Pervin’in babasının dostları arasında dönemin büyük yazarları ve şairleri vardır ve Pervin’in evinde edebiyat dünyası akıp gitmektedir. Abbas İkbal Aştiyani, Meliku’ş-Şuara Behar, Nasrullah Tagevi, Said Nefisi gibi dönemin önemli şahsiyetleri Pervin’in babasının evinde toplanırlar ve Pervin de küçük yaşına rağmen bu edebiyat meclislerinde bulunurdu. Pervin bu meclislerde şiirlerini okur ve babasının dostları tarafından şiirleri çok beğenilirdi.
Oyuncakları Fars edebiyatının büyük yazarları ve şairlerinin eserleri ve oyunları babasının kendisine verdiği klasik şiirlerin vezinlerini bulma, bu vezinleri değiştirerek şiiri başka bir vezinde yazma veya aynı vezinde kendisine ait bir şiir yazmaya çalışmak olan Pervin’in on iki yaşında yazdığı bir şiiri de şöyledir:
اي مُرغک خُرد ، ز آشيانه Ey küçük kuş! Yuvadan
پرواز کن و پريدن آموز Uç ve uçmayı öğren
تا کي حرکات کودکانه؟Ne zamana kadar çocukça yaşamak
در باغ و چمن چميدن آموزBağ, bahçe, bostanda gezmeyi öğren
رام تو نمي شود زمانهZaman sana ayak uydurmaz
رام از چه شدي ؟ رميدن آموزNiye evcilleştin ki koşmayı öğren
منديش که دام هست يا نه Düşünme tuzak var mı yok mu?
بر مردم چشم ، ديدن آموزHalkın gözüyle bakmayı öğren
شو روز به فکر آب و دانهGündüz su ve yem peşinde
هنگام شب آرميدن آموزGeceleri uyumayı öğren
Pervin’in edebiyat dünyasına girdiği dönem Osmanlı devletinde yenileşme hareketleri, Tanzimat ve meşrutiyet sürecinin bütün İslam dünyasını da derinden etkilediği bir dönemdir. Osmanlı gibi İran’da da değişen siyasi ve sosyal durum dil ve edebiyata yansımıştır. Osmanlı yenileşme hareketlerinin etkisinde daha sonra cumhuriyet deneyiminin ışığında kanunun üstünlüğü, hak ve adalet düşüncelerini savunan İranlı aydın ve yazarların ortaya çıktığı böyle bir siyasi-sosyal ve edebi ortamda Pervin edebiyat dünyasına girmiştir.
Pervin ve Edebiyatı, Şiiri ve Özellikleri:
Pervin’in babası Yusuf İtisami’nin dostları arasında İran’ın o dönem tanınmış Melikuşşuara Behar, Abbas İkbal Aitiyani, Said Nefisi, Nasrullah Tegevi gibi çehreler bulunmaktaydı. Pervin böyle edebi ve ilmi bir muhitte büyüdü.
Babasının her birinin İran’ın tanınmış simaları olan dostlarının bulunduğu meclislerde Pervin şiir okur ve hepsi bu şiirleri çok beğenirlerdi.
Pervinin şiirlerinde insanlar, hayvanlar, kuşlar hatta cansız eşyalar birbirleriyle münazarada bulunmakta, karşılıklı konuşmaktadırlar.
Pervin’in şiirleri iki bölüme ayrılabilir:
1- Horasani üslupla yazdığı öğüt ve öğreti içerikli Nasır Hüsrev tarzı kaside ve şiirler
2- Iraki üslupla yazılmış her biri bir hikaye gibi olan münazara içerikli ve daha çok Sadi tarzında şiirler. (Pervin’in bu tarzda şiirleri daha çok tanınmış ve sevilmiştir.)
O dönem iran’ın edebiyat otoritelerinden şair, bilim adamı, edip Melikuşşuara Behar Pervin’in şiiri hakkında şöyle der;
“Pervin kıtalarında anne şefkati ve kadın ruhunun letafetini kuşların fakir annelerin, çaresizlerin dilinden anlatan, bazen şefkatli bir anne ruhuyla bazen de Mevlana, Atar, Cami gibi şairlerle hayatın anlamı ve sırları hakkında onlarla beraber yürümeye çalışan bir şairdir.”
Pervin’in şiiri Fars şiirinde özel bir yeri olan ve geçmiş asırlarda en güzel örneğini Kesai Mervezi gibi şairlerin verdiği öğüt ve öğreti şiiri kategorisinde değerlendirilir.
Pervin bir eşya, canlılar veya insanları konuşturduğu münazara şiirlerinde inceden inceye toplumda yaşanan zulüm, fesat ve baskılara değinerek, kendisinin sahip olduğu edebi hüneri en güzel şekilde gözler önüne serer.
Pervin’in şiir divanının evlenmeden önce babasının “bu kız kendine koca bulmak için şiirlerini yayınlıyor” ithamlarını önlemek amacıyla basılmamış olduğu rivayet edilir.
Pervin’in evlendikten sonra 30 yaşına kadar yazdığı Şiiler toplanarak ilk defa 1936-1937 yılında Behar’ın önsözüyle yayınlanır. Ama daha önceleri Pervin’in şiirleri çeşitli yayın organlarında yayınlanmıştır.
Pervinin şiirlerinde dikkati çeken bir diğer husus da pervinin şiirlerinde bir kadın bakışıyla olduğu kadar bir erkek gibi de olayların değerlendirilmesi ve yaşama bakışı yansıtmasıdır. Özellikle arif ve sufi erkek şairler gibi şiirlerinde çeşitli konulara yer vermiştir.
Pervin hayatı boyunca insanlarla muaşereti çok fazla olan, çok insanla içli dışlı olmuş birisi olmamasına rağmen şiirleri okunduğu zaman kapsamlı bir hayata bakış, sosyal, siyasi ve kültürel sorunlara vakıf, devlet idaresinden, mahkemelere kadar birçok alanda bilgi ve görgü sahibi olduğu görülür.
İran’da 12 asır süren Fars şiirinde erkek hakimiyeti son yüzyılda bence iki kadın şairle yıkılmıştır. Birisi klasik kalıplar, şiir konuları, muhtevası ve ahlaki-irfani bakış açısıyla Pervin İtisami ve diğeri “Men diger be payan neyendişem hodi dust daşten zibast” diyen ve zincirlerini kırarak yaşam okyanusuna dalan ve gönlünce yaşayan modern şiir tazıyla Furuğ’dur.
Ama iki kadın şair de aynı kaderi paylaşmış ve çok genç yaşta biri 34 ve diğeri 32 yaşında bu dünyaya gözlerini yummuştur.
Pervin yaşadığı dönemde klasik fars şiirinden uzaklaşılırken klasik fars şiiri kalıplarını kullanarak bu şiiri canlandırmayı ve sevdirmeyi başarmış bir şairdir.
Pervin Nasır Hüsrev tarzı ahlaki ve tasavvufi konulara yer verdiği şiirlerinde İran edebiyatı Horasani üslubunu benimseyerek sade bir dil kullanır.
İran’da Batı ve Kuzey bölgeleri şairlerinin daha çok üzerinde durduğu münazara türü şiiri yeniden canlandıran Pervin, Sadi, Hafız gibi İran’ın büyük şairlerinin etkisinde kalır. Ama dili onlar kadar süslü değildir.
Pervin’in divanı 6500 beyitlik kaside, mesnevi, kıtalardan oluşur ve defalarca İran’da basılmıştır. Behar’ın önsözüyle yayınlanan ilk baskıda toplam 150 kaside, mesnevi ve kıta bulunur.
Pervin’in şiir divanında kıtalarından 65’i münazara-karşılıklı diyalog şiirleridir ve bu şiirlerde öğüt, öğretici şiir olarak sosyal sorunlara değinilir. Pervin kendi döneminde ve modern İran edebiyat tarihinde bu tarz şiirin en büyük temsilcisidir.
Pervin çekingen, utangaç ve iffetli karakteriyle yaşamında çalkantılı aşk maceraları yaşanmamıştır. Ama şiirlerinin satır aralarında Pervinin aşka dair düşüncelerine rastlanır. Pervin ne Furuğ’un dediği “ Men diger pe payan neyendişem hodi dust daşten zibast” (Ben artık sonunu düşünmüyorum, sevmenin kendisi güzel) tarzı anlayış ne Hafız’ın “Duş der halkayi ma kıssayi gisuyi to bud—ta deli şeb sohen ez silsileyi muyi to bud” (Dün gece halkamızda senin zülflerinin kıssası, gece yarısına kadar saçlarını o kıvrımları vardı) dediği ve aşığın ulaşılamayacak ulvi bir şey olduğu ve sadece onun sohbetlerinin edildiği ne de Fizuli’nin “Men de mecnundan füzun aşıklık istidadı var-aşık-ı sadık menem mecnunun ancak adı var” dediği ve kendi aşkında en sadık olmayı iddia eden ve ne de Neyzen Tevfik’in dizesindeki “Aşkın Leylasını gördüysen söyle duyup daa mecnundan rivayet etme” dediği ve aşık olunacak Leylaların kim ve ne olduğunu sorguladığı klasik aşık-maşuk ve aşk konuları dışında bir aşk görüşü vardır. Pervin aşka Leyla mecnunların Ferhat ve şirinlerin aşk mekteplerinde öğretilen aşık ve maşukun eziyet çektiği, ayrılık acısı yaşadığı, yanıp tutuştuğu gibi hallerin dışında bakmış ve aşkı münezzeh ve pak saf bir duygu olarak görmüş ve bunu çok insanın yaşadığına inanmıştır.
Pervinin şiirlerinin satır arasında okunabilecek bir başka gerçek de hatta kendisinden bile gizlemeye çalıştığı bir sırrı olan insan havasıdır. Bu hava daha çok evlilik sonrası yazdığı şiirlerde daha çok hissedilir, sanırım bu kocasıyla evli kaldığı 4 aylık sürede yaşadığı daha doğrusu yaşayamadığı bir hayatın acıları olsa gerek. Pervin’in yanlış evliliği onun hayatını çok derinden etkilediği gözlemlenebilir. Pervin bu şanssız evliliğin acılarını ruhunda taşımış ve bazen şiirlerine bu ruh hali aksetmiştir. Pervin bu acısını, yaşamında kaderin bu oyununu kendi içinde hapsetmeye çalışmıştır.
Pervin’in hayatında derin izler bırakan bu olay onun şu birkaç beytine şöyle yansımıştır:
ای گل تو ز جمعیت گلزار چه دیدی Ey Gül! Gülzarda sen ne gördün
جز سرزنش و بد سری خار چه دیدیSerzeniş, dikenin eziyetinden başka ne gördün
ای لعل دل افروز تو با آن همه پرتوEy kalbinin bütün aydınlığıyla güzel
جز مشتری سفله به بازار چه دیدیSen bu pazarda söyle ne gördün
رفتی به چمن لیک قفس گشت نصیبتBağa bostana açıldın, nasibin tuzak, kafes oldu
غیر از قفس ای مرغ گرفتار چه دیدیEy tutsak Kuş! Sen kafesten başka ne gördün
Pervin İtisami’nin şiirlerinde göze çarpan en önemli özelliklerin başında kullandığı sade dil gelir. Onun şiirlerinin bu kadar çok sevilmesine neden de onun bu kullandığı akıcı ve sade dilidir.
Pervin’in şiirinde kullanılan dil Hafız, Sadi, Menuçehri, Nasır Hüsrev, Enveri gibi büyük şairlerin özel bir zümreye hitap ettiği dilden çok daha sade ve halkın dilidir. Muhatabı da toplumun tamamıdır.
Pervin kendi dönemi şairlerinin birçoğunun aksine klasik Fars şiirine yönelmiş, kaza-kader, anne sevgisi ve terbiyesi, fakir ve ezilen insanların durumu, köylüler, toplumda yaşanan zulüm, sitem zenginlerin vurdumduymazlığı hak, adalet, hukuk, idari sistemin kokuşmuşluğu, kadınların durumu ve yöneticilerin aldatmaları ve kandırmacaları gibi döneminin güncel konularına da değinmiştir.
Pervin’in şiirleri üstat Muhammed Ali İslami Neduşen’in de dediği gibi; kendi zamanının siyasi meselelerinden ziyade bütün insanlığın çektiği acıları, mahrumiyeti, çaresiz insanların durumunu anlatmaktadır. Bu acılar her zaman ve her yerde olagelmiş ve insanlar bu sıkıntıları yaşamıştır.
Pervin yaşadığı dönemde İran’da cesaretle hakkın ve adaletin yanında yer alan ve gerçekleri hiç çekinmeden söyleyen bir kadın şairdir:
Söz söyleme zamanı korkma ve söyleyeceklerini söyle وقت سخن مترس و بگو آنچه گفتنی است
Savaş günü kılıç kötü ve çirkindir kınında شمشیر روز معرکه زشت است در نیام
Pervin döneminin zalimlerine krallarına sözünü açıkça çekinmeden söyleyen bir şairdir, onları çoban kılığında parçalayıcı kurtlara benzetirdi. Bir şiirinde yaşlı bir kadının ağzından konuya şöyle değinir:
ما را به چوب و رخت شبانی فریفته استBizi sopa ve çoban elbisesiyle kandırdı
این گرگ سالهاست که با گله آشناستBu kurt ki yıllardır tanışır bu sürüyle
Pervin insanın büyüklüğü, azametinin annesinin yanında aldığı terbiye ve onun yanında edindiği edeple mümkün olduğuna inanır ve şiirinde konuya şöyle değinir:
فرشته بود زن از ساعتی که چهره نمودMelekti kadın yaratıldığı zaman
فرشته بین که بر او طعنه می زند شیطانŞeytanın çekiştirdiği, yerdiği bir melek
اگر فلاطن و سقراط بوده اند بزرگEflatun ve Sokrat çok büyüktüler
بزرگ بوده پرستار خردی ایشانOnlara bakan büyüten çok büyüktü
به گهواره مادر بسی خفتAna beşiğinde yattı da büyüdü
سپس به مکتب حکمت حکیم شد لقمانSonra hikmet okulunda hekim oldu Lokman
Pervin şiirlerinde İran’da kadın hakları, kadınların durumuna da değinmiş, İran kadın hareketinde yer almıştır. Pervin daha okul yıllarındayken kadınların durumuyla ilgili şu dizeleri yazmıştır.:
زن در ایران ، پیش از این گویی که ایرانی نبودİran’da kadın daha önce sanki İranlı değildi
پیشه اش ، جز تیره روزی و پریشانی نبودİşi gücü kara bahtı ve perişanlığıydı
زندگی و مرگش اندر کنج عزلت می گذشتYaşamı ve ölümü sessizce kimsesizceydi
زن چه بود آن روزها گر زانکه زندانی نبودZindanda olmasa da kadın İran’da ne idi
Pervin daha on beş yaşındayken yazdığı bir şiirinde sitem, zulüm ve zenginlerin vurdumduymazlığını şu şekilde anlatmıştır:
برزگري پند به فرزند داد، کاي پسرÇiftçi oğluna öğüt verdi; ey oğul!
اين پيشه پس از من تو راستBu iş benden sonra sana kalacak
مدت ما جمله به محنت گذشتBizim ömrümüz sıkıntı eziyetle geçti
نوبت خون خوردن و رنج شماستSenin sıkıntı eziyet çekme vaktin geldi
… … …
گفت چنين ، کاي پدر نيک رايşöyle dedi oğul; ey iyi kalpli, ileri görüşlü babam!
صاعقه ي ما ستم اغنياستBizim yıldırımımız zenginlerin sitemi zulmü
پيشه آنان ، همه آرام و خواب Onların işi ancak rahatlık ve yatmak
قسمت ما ، درد و غم و ابتلاستBize düşen dert, acı ve eziyet
ما فقرا ، از همه بيگانه ايم Biz fakirler her şeyden herkesten uzağız
مرد غني ، با همه کس آشناستZengin herkesle aşina her şeye sahip
خوابگه آن را که سمور و خزستYatağı samurdan rahat mı rahat
کي غم سرماي زمستان ماستBizim çektiğimiz kışı soğuğu nerden bilsin
تيره دلان را چه غم از تيرگيستKalpleri kararmışlara karanlıktan ne korku
بي خبران را چه خبر از خداستYaratanı bilmeyenler ne bilsinler ki
Pervin’in şiirlerinde işlenen konular arasında kaza-kader de vardır. Pervin kaza ve kaderi şiirlerinde şöyle işler:
تو چه می دانی چه پیش آرد قضا؟Sen ne bilirisin ne getirir kaza (alın yazısı)
من هدف بودم قضا را سالها …Ben yıllardır hedeftim kazaya
اندر آنجا که قضا حمله کندKaza saldırdı mı hücum etti mi insana
چاره تسلیم و ادب تمکین بود…Teslim olmak çaredir ve edep temkin
اندر این پستی قضایم زان فکند،Bu bahtsız kaderimle baş başa kalınca
تا تو را جویم، تو را خوانم بلندSeni ararım, seni çağırırım yüksek sesle …
Pervin Tahran’da kısa ama inişli-çıkışlı ömrünün sonunda yakalandığı kızamık hastalığına on dört gün sonra yenik düşmüş ve otuz dört yaşında hayata gözlerini yummuştur. İran şiir semasının sönmeyen yıldızı Pervin, kısa ömrüne şiirleriyle her zaman İran halkının gönlünde yaşamaya devam edecek bir şahsiyet sığdırmayı başarmıştır. Pervin kendi mezar taşının şiirini yazan ender şairlerden biridir, o yaşarken kaleme aldığı bir şiirini mezar taşına yazılmasını vasiyet etmiştir. Pervin’in mezar taşı için yazdığı şiiri şöyledir:
اینکه خاک سیهش بالین استŞimdi bu kara toprak yastıktır
اختر چرخ ادب پروین استEdebiyat semasının yıldızı Pervin’e
گر چه جز تلخی ز ایام ندیدGerçi hayatta acıdan başka bir şey görmedi
هر چه خواهی سخنش شیرین استAma yine de sözleri ne de şirindir
صاحب آنهمه گفتار امروزBugüne kadar çok şey söyleyen
سائل فاتحه
Şub 23
Şub 23
Geceleri uyuyamıyorum çoğu zaman,
Yaşam acı veriyor,
Şiir yazıp kelimelerle oynuyorum o zaman,
Kötüsüyle ve iyisiyle,
Kurumuşuyla ve dolgunuyla,
Açılıyorum onların parıltılı denizinde.
Uzakta, palmiyeli adalar yükseliyor maviden,
Mis kokulu rüzgar esiyor sahilde,
Ve bir çocuk oynuyor renkli kabuklarla,
Yeşil kristalde kar beyazı bir kadın yüzmekte.
Denize yağan renk sağanağı
Ruhumun üstüne de yağmakta;
Şehvetle akıyor, matem içinde donuyor,
Dans edip koşuyor, kaybolup duruyor,
Sade elbiseler giyinip kelimelerden,
Sürekli ton, şekil ve yüz değiştiriyor,
Çok eski görünüyor ve yine de geçmişle dolu.
Çoğu ise anlamıyor bunu,
Düşlerimi deliliğe yorup beni yitik görüyorlar,
Tüccarlar, redaktörler, profesörler beni gözlüyorlar –
Fakat diğerleri, çocuklar ve kadınlar,
Herşeyi bilip seviyorlar beni, onları sevdiğim gibi,
Çünkü onlar da bu resimli dünyadaki kaosu görüyor,
Çünkü onlara da tanrıça peçesini ödünç veriyor.
Hermann Hesse
Şub 23
Neye üzülüyorsak ona iman ediyoruz
yekûnu etten sütunlarla taraçalanmış şu yer kabuğuna sövüp
içimizden
biri çıkıp fersiz gözlerin perdelerini aralaya dursun
ellerin ayalarını kara düzen hesaplara sayıp
şaklatarak parmaklarını son ütücülere
bir güle sırf dikeni için katlanabilmek müşkülpesentliğini
içimizden
alçalıp biri koynundaki yılanları bastırsa topuklarına
yüzlerce yılın zehrini
aşağısına aşağıların anlatsa
biz biliyoruz dese sen de bil
iz sürücüleridir o atın dizginlerini sıvazlayan
pek cevval
o meydanda
o pıhtılaşmamış kalbi söküp içerken sülbünü
çıkıp arsız gülümsemeleri baltalayan
insanlar yekvücuttur
/olağan
bas bariton olağan oktav olağan
sessizlik sesten gelir ses verin örse
üzengiye ses verin çekice ses/
bu kumların bu çakılların bu talaşların
arasından çıkıp
az biraz suyla göktengri dirilebilir
gölgelenirken selâtin mimari
halkın arzı teşnedir
söyleyin
kerahat uykularını ötelesin mahmurluğum
aklı bileylesin sırnaşık sabahlarınızdan
hâlâ sizdeyse ne güzeldir
sarkacından asıldığım gece ne güzeldir
ne güzeldir pastel tonlarda yaşanmışlığımız
tabanlarımız bu denli nasırlı
bu denli küflüyse tütünümüz söyleyin
söyleyin ben kimim
-dünden razı değilim ben-
göbek bağımın kamçısı işte nasılda çevreliyor sancıları
soğutulup dinlendirilmiş bir karın tokluğudur
kara sular inmiş mazgallarına yılgın
tüm fiillerin çekimleri mevcut
en kaliteli günahların
ol yasakları perçinleyen şehvetin
ölmek bilmeyen çocukların
biteviye çalışmak için
filmlerin rehovot’ta vizyona girmeyen
çileden çıkan anaların bir diğerine girmek için
yaşamak için değil muntazam
tatmin bulmuş değil kaşlarımın ortasında yaz
otağındayız kavruk sonbaharın
varaklı bir kitap buzlu bir cam ve buğulu biraz
iğdiş hayvan bizden biliyor kancıklığın
kotak kedi Allah’tan biliyor karnı tok
peşkeş çeker gibi ciğerimize
bilesin -bu böyledir-
“dünyadasın bunun bir tedavisi yok”
mutabık olduğumuz çetrefilli ihanetleri anlat
örülecek bir hasır da yok verilecek birkaç hurma da
köreltilmiş iradeler idare-i maslahat
-taşrada düzen değişir
düzen değişmez taşrada-
parmaklarımı kalın bir yapıp gırtlağıma sokarak
gecenin iki yirmisini kusuyorum işte
şüphesiz insan çok nankördür gecenin iki yirmisinde
belki yirmi ikisinde göğsünü gururla kabartabilir kadınlar
tevessüllü inkâra müpteladır Süleymaniye
süleymaniye her mevsim senin
üzümün fıtratı buzbağ değil elbet
/gaflet aynı gaflet zeytin aynı zeytin/
yüz elli sene sonra
hiç olmaz ama bir gece yaşlanırsam eğer
içimi hiçbir yarı mamul madde
hiçbir uyuşturucu içimi yatıştıramaz artık
artık biz biliyoruz sen de bil
sırf güle bezesin diye kendini
çiçeklerden bir çiçektir karanfil
Bahadır Dadak
Şub 23
Karıncaların diliyle geldim
Bir dağ anlatısıydı sunduğum
Cüssemi hesaba katmadan
Yoruldu şimşir dualar şimdi
Güneşten süzdüğüm bahtım
Kör karanlıkta yoğruldu
Aşkın en yoğun felsefesi
Elmada gizli Adem’den beri
Seni yalınkat bırakanlar ne bilsin
Ne bilsin bit pazarına nur yağdıranlar
Rüzgârımdaki derviş nefesini
Güllerdeki peygamber kokusunu
Oysa ben alnımı pusula bildim
Tek bir yöne doğrulup
Hayat bu kadar ucuz mu
Hep bunu sordum
Karıncaların diliyle geldim
Beni yalnız sen anlarsın
Ey içimdeki sevgili konuş
Sorularıma cevap sende var
Yalan gerçeği örttü
Karanlık ve duvar
Ey ruhum gel beni al
Arif Ay