Darı

Sevmek
Nokta almaz
Çocuklar.

Sevmeye nokta koyan
Sınıfta kalır.

Onun,
Virgülleri vardır
Çocuklar.

Sevmek noktalanmaz;
O, noktadır.

Özdemir Asaf

Buz Geceleri

1

Gittim, yenildim, döndüm. Ordum kırıldı,
sabah erkendi ova uçsuz bucaksız, gece çöktü
ve daraldı görüş alanım: Kan koktu toprak, hava,
gürül gürül akan su. Çatlamış atların ağır
dansı, iniltileri donmuş yaralılar, yollara
yığarak unutulan ölüler, utkuyla bozgunun
arası bir karış: Oradan darmadağın, geçtim.
Şimdi yeni bir sabah. Pıhtı ve barut geride kalsın.
Gökyüzünden umduğum arı bir yağmur
Beni eldeğmemiş bir vakte hazırlasın. Bir
tay istiyorum bugünden tezi yok, buğday tenli
bir tay istiyorum –dün kanamış olsun ilk,
bir tohum, filiz, zamansız bahara dönmüş
bir dal istiyorum: Kabarmak, açılmak,
açmak istiyorum, kokular kokuları silsin.

Enis Batur

                                                      

Sen git ben dağınık kalayım

“Balık yap, yanına bir rakı aç, bir de en sevdiğim kırkbeşliklerden çalsın, sende eşlik et sesin ruhumun ezanı, kulaklarımdan kalbime aksın.. Sonra bir ara gidersin yine dert değil. önce ben bir sarhoş olayım sen başımda dur ben gözlerine bakayım içimi çeke çeke ‘bırakma olur mu, beni sakın bırakma diyeyim’ sende gözlerime bak ‘ben seni hiç bırakamam ki de..’sonra bırak git, dönme sakın, ardına bakma.. ben dağınık kalayım, toparlamadan git.. aramam inan kulaklarımda sesini, ellerimde ellerini, ilk öpücüğünü bile unuturum, sen git ben dağınık kalayım, toparlamadan git.. “

                                     

Pişmanlık

Herşey herşey belli
Ortada ve açık
Birlikte çekilmiş resimlerimizden pişmansın
Resimde sarıldığın yaşlı adam
Üç beş yıla kalmaz ölür
Kalıtı arasında resimlerin görülür
Onurun iki paralık olur
Herşey herşey belli
Yazdığın mektuplarından pişmansın 
O güzelim sevi sözlerinden
Ki yaşlı adamın uğruna can vereceği
Ölürse bugün yarın
Mektuplar ele geçer
Sonra ne derler

Herşey anlaşılıyor 
Neden artık mektup yazmadığın
Resim çekilirken soğuk duruşun
Senin için yazdığı şiirler yaşlı adamın
O çiçek o yaprak kurumuş
Altında o tarih
Bakarsın ölüverir
Kalıtında bulunur
Onurun kırılır

Son yolculuğuna çıkmadan
Herşeyi silip kazıyor yaşlı adam
Yakıp yok ediyor
Ne varsa senden gönderiyor
Salt bir acı kalıyor şurasında dinmeyen
Yaşanmamış zaman nasıl dönüp yaşanılmazsa
Yaşanmış zamandan da geri dönülmez
Yaşamak da ölmek gibidir
Artık ne yapılsa boş
Bunca yıldır Adem’le Havva’nın bile
Unutulmadı haram meyveden ısırdıkları
Hem de yaşamamışlarken gerçekte
Siz ki vardınız yaşanmıştınız 
Yaşlı adam ölür gider
Gün gelir resimler şiirler yiter
Mektuplar andaçlar biter
Ne yaşlı adam ne de sen
Hiçbir iz kalmaz ikinizden
Ne tanık ne kanıt ne belge
Yine de herşey bilinecek ey pişman kadın
Değil mi ki kalmış zamanda dişlerinizin izi
Saçının teline gözünün rengine dek
Zaman unutmaz sizi
Aziz Nesin

Gürültülü Şiir

sakin olun bayım
bakın ölüyor herkes

sessiz olun lütfen
bakın hep yarım kalıyor gürültünüz

yavaş sevin bayım
bir gelincik çiçeği okşar gibi
usul essin içinizdeki rüzgâr

mağlup olmayı öğrenin bayım
ne kadar yenilseniz
o kadar hazır olursunuz büyük yenilgiye

sakin ölün bayım

Dinçer Ateş

Resmim İçin

Şu serilmiş görünen gölgeme imrenmedeyim…
Ne saâdet, hani ondan bile mahrûmum ben.
Daha bir müddet eminim ki hayâtın yükünü,
Dizlerim titreyerek çekmeye mahkûmum ben.
Çöz de artık yükümün kördüğüm olmuş bağını
Bana çok görme, İlahî, bir avuç toprağını!…

Mehmet Akif

İstanbul’un Fethini Gören İstanbul

Üsküdar, bir ulu rü’yâyı görenler şehri!
Seni gıptayla hatırlar vatanın her şehri,
Hepsi der: “Hangi şehir görmüş onun gördüğünü?
Bizim İstanbul’u fethettiğimiz mutlu günü!”
Elli üç gün ne mehâbetli temâşâ idi o!
Sanki halkın uyanık gördüğü rü’yâ idi o!
Şimdi beşyüz sene geçmiş o büyük hâtıradan;
Elli üç günde o hengâme görülmüş buradan;
Canlanır levhası hâlâ beşer ettikçe hayâl;

O zaman ortada, her sâniye, gerçek bir hâl.
Gürlemiş Topkapı’ dan bir yeni şiddetle daha
Şanlı nâmıyle “Büyük Top” denilen ejderha.
Sarfedilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece,
Karadan sevkedilen yüz gemi geçmiş Halic’e;
Son günün cengi olurken, ne şafakmış o şafak,
Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak,
Görmüş İstanbul’a yüzbin meleğin uçtuğunu;
Saklamış durmuş, asırlarca, hayâlinde bunu.

Yahya Kemal Beyatlı

Seni seven âşıkların

Seni seven âşıkların
Gözü yaşı dinmez imiş
Seni maksud edinenler
Dünya ahret anmaz imiş

Gönlün sana verenlerin
Eli sana erenlerin
Gözü seni görenlerin
Devranları dönmez imiş

Ölmez imiş âşık canı
Hiç çürümez imiş teni
Aşk her kimi kıldı fâni
Ana zeval ermez imiş

Aşkına düşen canların
Yolun’ ateş verenlerin
Aşka bülbül olanların
Kimse dilin bilmez imiş

Aşkın ile bilişenler
Senin ile buluşanlar
Sen maşuka erişenler
Ezel ebed olmaz imiş

Eşrefoğlu Rumî senin
Yansın aşkın odun canın
Aşk oduna yanmıyanın
Kalbi sâfî olmaz imiş

Eşrefoğlu Rûmî

Vazgeçmedim

Ben, yine de vazgeçmedim seni sevmekten.
Eskisi gibi değil ama.
Biraz buruk, biraz küs, biraz sitemkâr seviyorum artık seni…
Dudaklarımı ısırıyorum artık adın geçince.
Kavga falan çıkarıyorum.
Eskisi gibi sakin değilim ama olsun…

Cezmi Ersöz

Tahmîs-i Gazel-i Nevres (Hüznî)

Fevvare-i derûndan dil intibâh olaydı
Tesir-i sûz-ı âha âdil güvah olaydı
Aşkın mezakına hem zerre âgâh olaydı
Sinemde ger mü’essir bir dûd-ı âh olaydı
Ruhsârını yakardım ger gökte mâh olaydı

Cismimde tab olaydı başka kârı niderdim
Ferhad u Kays’dan evvel aşk katarın yiderdim
Sultân-ı aşka kadar ifşâ-yı raz ederdim
Evvel senin elinden şekvâya ben giderdim
Âlemde âşıkana bir dâd-hâh olaydı

Tatar-ı aşk u sevdâ her taraftan gelirmiş
Nakdine-i şu’urun yağma eder alırmış
Vadi-i aşkta müdam hayran olup kalırmış
Zülfün görenlerin hep bahtı siyâh olurmuş
Tek zülfünü göreydim bahtım siyâh olaydı

Feryadı arşa sütün kılmakla tali-i dun
Gayet zebun-ı gerdun vahdette hal diğer gûn
Çeşm-i alude-i hun dal oldu kadd-i mevzun
Olmazdı kalb-i mahzûn tâ böyle zâr-ı Mecnûn
Çeşmin kılaydı efzûn zülfün penâh olaydı

Mecnûnu sebkat ettim aklın tetebbu’undan
Ferhadı mağlub ettim tişe tereffu’ından
Lütfun bana gerekmez geçtim tecemmu’undan
El çektim ey vefâsız vaslın temettu’undan
Ruyına bari bende tab-ı nigâh olaydı

Kasd eylemek rakîbe kûyunda pek günehmiş
Ben hasmım öldüreydim koy bir günah olaydı

Leşker-i dûd-ı âhla üftâde verse varın
Ebruyu şâh-ı merdân çekseydi zülfikarın
Müjgânımız alaydı sâlâr-ı ceyş kararın
Hattın Habeş kuluyla alsaydı Fes diyarın
Zülfün sevad-ı Çîn’e tek pâdişah olaydı

Hân-ı semahatından zerre ata göreydim
Bir nim nigâh tebessüm yâ merhaba göreydim
Sâye-i lütfunuzda bir an sefâ göreydim
Ömrüm içinde senden ger bir vefâ göreydim
Razı idim gamınla ömrüm tebâh olaydı

Müşkil hezara eyvâh düşmek cüda gülünden
Mecnûn olan bırakmaz Leylâ’sını dilinden
Hüznî visâl haberin bekler cânân ilinden
Güçmüş murada ermek Nevres vefâ yolundan
Ey kâş kûy-i yâre bir başka râh olaydı

Osman Nevres