Her Kadın Kendi Ağacını Tanır

Sana geldiğimde

Kanatlarını, 
Siyah taşlarla örülmüş 
O ıssız şehrin üzerinde açacak, 
Bulduğum bir ağacın dallarına tüneyecek 
Ve acıyla bağıracaktım. 
Her kadın kendi ağacını tanır. 
Uçtum o gece. 
Karanlığın girmeye korktuğu şehri geçtim. 
Gölge olmayınca ruh yalnızdı. Uludum.
Bejan Matur

her+kad%C4%B1n+kendi+agacini+tanir Her Kadın Kendi Ağacını Tanır

Veda

Ne ay ışığı yürüyeceğim,

Ne sessizlik aşk boyunca. 
İçimde çırpınan dalganın var ettiği kıyıda 
Gömdüm onu 
Aşkla.
Bejan Matur
bejan+matur+veda Veda

Galata Köprüsü

Dikilir köprü üzerine,
Keyifle seyrederim hepinizi.
Kiminiz kürek çeker, suya suya;
Kiminiz midye çıkarır dubalardan;
Kiminiz dümen tutar mavnalarda;
Kiminiz çımacıdır halat basında;
Kiminiz kustur, uçar, şairane;
Kiminiz balıktır, pırıl pırıl;
Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra;
Kiminiz bulut, havalarda;
Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı,
Şıp diye geçer Köprünün altından;
Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz…
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Karnım doyar benim de.

Orhan Veli
galata+koprusu+orhan+veli Galata Köprüsü

Gangster

munhal+var Gangster

Şiir yazdım bunca senedir,
Ne buldum ?
Eşkiyalık edeceğim bundan sonra.

Haberi olsun yol kesenlerin:
İş yok artık kendilerine
Dağ başlarında.

Mademki ekmeklerini alıyorum
Ellerinden,
Buyursunlar onlar da benim
yerime.

Münhal var edebiyat âleminde.

Orhan Veli

Keşke

“Keşke bir gemide olsak” dedi. “Nereye gittiğimizi bilmeden denizin sonsuz maviliğinde kaybolsak. Başbaşa..” “Peki gemiyi kim kullanacak? Ne yiyip ne içeceğiz? Bu geminin mazotu hiç mi bitmeyecek?” gibi mantık dışı sorularla kafasını kurcalamak istemedim. Gemiye binmekten pek hoşlandığım söylenemezdi, ama gemiye binmemeyi seviyorum da diyemezdim. Bir süre kelime aradım. Sonra ‘keşke’ dedim. Çok sevdim keşkeyi, Yalan söylemiş olmazsın keşke dediğinde. Söylememiş de olmazsın. Hatta bir şey söylemiş bile olmazsın. Ama söylemişsindir de bir taraftan. Baştan savar bir temenniyle ağır başlı bir istek arasında nazlı nazlı salınan sihirli bir sözcük gibiydi keşke. “Sikeyim gemisini, gel şurada birer oralet içip hiç konuşmadan gelip geçen insanlara bakalım” dedim sonra. Demez olaydım. Benimle hayal kurulmazmış. O an karar verdim, artık keşkeden başka laf etmeyecektim. “Ben gidiyorum” dedi. “Keşke” dedim. Kalsaydı yine keşke diyecektim. Anlamlı olup olmaması umurumda değildi. Çünkü anlamıştım, karşımızdaki insanlar, hatta en sevgililerimiz bile hayallerine yancı arıyorlardı sadece. Gemide de oralet içebiliriz deyip kalbimi fethedebilirdi isteseydi. Aklına bile gelmedi. Gelseydi. Keşke..

Ali Lidar

Sikeyim+gemisini+gel+%C5%9Furada+birer+oralet+i%C3%A7ip+hi%C3%A7+konu%C5%9Fmadan+gelip+ge%C3%A7en+insanlara+bakal%C4%B1m Keşke

Japon

Kırmızı Japon harfleri geçti ağzından.
Emaye göğsüme düşüp ses çıkarttı.
Fısıltılar…
Durdu ve bekledi.

Şeffaf bayrak,
yukarıdan aşağı inen bir ferman gibi
ayırdı ikimizi.

Geldiğimiz uzak yoldan tahriş olmuştu :
ayaklarımız, ellerimiz.

Bir haiku kadar yavaş ve çabuk…
Beni öpmedi.

Ilgım Veryeri

Bir+haiku+kadar+yavas+ve+%C3%A7abuk+Beni+%C3%B6pmedi Japon

Şiirden Anladığım

Bilinmeyenlerin
Renkten, kokudan, biçimden, ışıktan, kütleden ve
Coşkudan, hüzünden, sevinçten, acıdan ibaret olanların
Ya da öyle varsayılanların karşısında bilim adamı olmayı yeğlemem.
Şimdilik yazıyorum, yarın? Bilmiyorum.
Atamız Sokrates, anarnız Vislaya Şimborşka öyle dediler:
Bil – mi – ya – rum.
Ben onların hala cahil bir öğrencisiyim.

   Şiirsel olanla şiir arasında bir fark yoktur.
   Hatta çok küçük bir fark da yoktur.
   Gözle görülür, elle tutulur koca bir uçurum vardır.
Akıl ile duyguyu, özgürlük ile doğayı
karşı karşıya getirirsek şiir ezilir, kesik süte benzer.

Hala yazıyorum. Demek ki anadilimi tam anlamıyla
                                     öğrenememişim.
   Jean Genet yazdıklarından ötürü mahkum olmuş.
   Fransızcayı en iyi kullanan yazarlardan biri olan Genet:
  “Fransızcayı
   iyi okuyup yazabilseydim mahkum olmazdım.” demiş.
   Bütün varlığımla katılıyorum.

Anadilimi ne kadar iyi bilirsem, anadil bilincim ne kadar gelişirse
Şiirimin sınırları da o kadar genişler, dünyamın da.

   Şiir olmuş mu? Ben ona bakarım.
   Bu yüzden rastlantıya inanmam.Yaza yaza yok edemezsek
   Önümüzde rastlantısal bir sözcük yığını durur.
   Onu şiir sanırız, kendimizi de şair.

Şiir olacak malzemeyi önce yürek görür
sonra göz, daha sonra da akıl.
   Irmaklar ova olmak ister, ovalar ırmak…
   Şiir her zaman arada kalır.

Süreyya Berfe
siirden+anladigim Şiirden Anladığım

Sözcük Mesafesi Sıfır

kalbim
acının altında
eksi iki derece

yoğun kar yağışı gibi
bir şeyiz
ikimiz de

durmadan devam eden
tipi şeklinde
aralıksız

kalbim acının altında
eksi iki derece
şehrin göğsüne kadar ulaştı
kar kalınlığı
sözcük mesafesi sıfır !

kapanan
köy yolları gibiyiz
sonunda işte

kim bilir kaç çocuğu öldürdük
biz
bu soğuktan,
kaç karanfili
kaç serçeyi
kaç evsizi…

bu beyaz
bu saf afet yüzünden
kardan!

kalbim acının altında eksi iki
derece
karda sevişmek gibi bir şeyiz
ikimiz de
soluklarımızın bile çatlayarak
soğuktan
incecik kanadığı

bu aşk burada donar diyorum
donar buzlanma nedeniyle
anıların

ben kayıp düşerim teninden
düşerim yalnızlıklar içinden
bir yalnızlığa daha
senın
bütün öpüşlerine kardeş…

Nur Saka
nur+saka+s%C3%B6zcuk+mesafesi Sözcük Mesafesi Sıfır

Sahip

                   Dost Çiyayi’nin anısına.

Selin getirdiği ağaçlardım.
herkesin karşısında el bağlayan
cuma ağlağı.
Geldim işte
kovgun ve ürkek.
Seni suya saydığım o toz harfin
serinliği de yok..
Gideceğin ummanı da ben içtim de geldim
uzak bir ihtimalle yine de kapma
hiç yüz çevirmedin…
Çocuk aklım… ikna yüzüm…
beni yaban edecek sözü nerden buldum da
seni ne çok hırpaladım.
Mahcubum!
Nasıl bir aczin içinde kaldığımı gör!
ve anla! ma..
Hasarlı bir tebessümle gelsem de
fayda yok sarsak bir cefayla dolaştığım
bu veda gününde.
Sonunda senin de anladığın bir şey oldu.
ham bir ağızla kaldığımı görmek.. ‘
Bana vefa gösterme!
Gücenmenin saatiyle ihmal et!
Benim de nasibim olsun o mahrum..
şer bilen Yakub sevinsin..
Mayalı dilim
bana mesafelerin masum toprağında
diz çökert!
Ki haz edeyim hırpani
bir itirafla
– bu latin pişkinliğimdir diyeyim
işte bu son sünnet…

Metin Kaygalak
metin+kaygalak+hasarli+bir+tebessumle Sahip

Mil Çekilmiş Sözler

I
taşların unutulan
yüzüyüm ben.
söz’ün
dil’in
ve zaman’ın…

bir kurban karnı gibi
sürüldüm,
söz’ün günahkâr kapısına.

II
beni atın…beni atın…
cüzamlı sularda yunsun
yılanların bakışıyla
yıkandığım yüz.

III
dağların
kilitlenmiş yüzüyle
mühürlendim,
resimlerin taşlarda unuttuğu dile.

yürüdüm
mühürsüz bir zamandı,
yollar uzun…

yürüdükçe unutulan mülk
konuştukça çöl’dük…

IV
bir fotoğrafı andıran
beni büyük bir hararetle ölüme
ve aşka dönüştüren… ah, zaman…
soğutuyorum,
hiç bilinmesin kalbimdeki
engereğin dili,
dokundukça her yanım
çürüyen zaman…

V
dilim ki bir engerekti… süründüm
yüzümdeki çiniye,
götürün beni
suların bölündüğü
o nârlı bahçeye…

VI
recmedildiği yerden çıktı ölüm.
dediler gidin… ve getirin…
güneşi battığı yerden çıkarın
azabın boğulduğu tandırda
yakın beni.

VII
kovuldum sonunda
bildiğim bütün dillerden
kabahatli bir çocuk gibi
sığındım
bütün o sahih sözlerin
kendini bir günaha yamayan
zikrinden.

VIII
bütün nişanlarımı
bırakıp geldim,
kendini koyultan bir hummayla.
bildiğim bütün sözlere rucü ettim.
meleklere
kitaba
ve aşka.
nişanlarımı
bırakıp
geldIim
bütün sana…

IX
yüzümü gömdüğüm eşyalar
ürüyor
kendimi ayırdığım yılkıda.

X
işareti yitirdim,
sığındığı her kapıdan
kovulan günahkârdım.
ruhumu kemiren
bir nefisle tutundum,
kapıldıkça
kendimi yetim bıraktığım
aşklara.

sonunda…
en sonunda…

XI
gittikçe her şeyin birbirine benzediği
gittikçe küle ve zamana dönüşen
gittikçe çürüyen bir tülle örtünen beni,
bu kutlu geceye vadeden yüz!
yetimim işte
kendi gövdemde de.

sığındığım vücud
göğsüme ilişen
akrebin mahmurluğu,
mâzlum ve cünup.

XII
yüzümü sürdüğüm
her kapı gibi
kapandım
beni büyük bir cezbeyle
yakan
aşkın ayakucuna.
oysa sırrımı verdim
kırıldığım veçocuk kaldığım
aşklara.

bendim o, ürperen bir sızıntıyla,
cebinde yılan işaretleriyle dolaşan.

Metin Kaygalak
mil+cekilmis+sozler+metin+kaygalak Mil Çekilmiş Sözler