Hıçkırıklar

Saatler bitmiyor yapayalnızım
Gülmek istiyorum, gülemiyorum
Sensiz olmak mıdır hep alınyazım
Bilmek istiyorum, bilemiyorum.

Esirgedin nazlı,hilal kaşını
Harap ettin çiçek kokan başını
Yüreğime akan gözüm yaşını
Silmek istiyorum, silemiyorum.

Sanki her şey efsaneydi, masaldı
Ayrılık ruhumu elimden aldı
Gözlerim yollara takılıp kaldı
Gelmek istiyorum, gelemiyorum.

Göğüs germek için acılarıma
Titreyişlerime, sancılarıma
Seni bir kez olsun avuçlarıma
Almak istiyorum, alamıyorum.

Saçılan bir köpük olmak dilinde
Boğulmak saçının ince telinde
Sır gibi sonsuza değin kalbinde
Kalmak istiyorum, kalamıyorum.

Unutuyor beni sırlı gözlerin
İçimde bir yara işliyor derin
Kulakların, dudakların,ellerin
Olmak istiyorum, olamıyorum.

Bölerek uykunu rüyalarına
O kucak dolusu hülyalarına
Gece gündüz uçup aynalarına
Konmak istiyorum, konamıyorum.

Deli gibi aşık olsa da güle
Kim acır çöllerde öten bülbüle
Bir gün alev alev yanıp da küle
Dönmek istiyorum, dönemiyorum.

Hıçkıra hıçkıra ağlamaktansa
Başına karalar bağlamaktansa
Bu yüreği her gün dağlamaktansa
Ölmek istiyorum, ölemiyorum.

Nurullah Genç
kalbinde+kalmak+istiyorum Hıçkırıklar

Sen hikayelerini ve bir bardak çayını alıp gittin

Delilik mi..?
Neden olmasın..?
Ne delilik değildir ki..?
Yaşam delilik değil mi..?
Kurulmuş oyuncaklar gibiyiz…birkaç kez kuruluyoruz, bitince güle güle…ve ortaklıkta dolanıp varsayımlarda bulunur, planlar yapar, valiler seçer, çimlerimizi biçeriz… delilik tabiki…
*
Ruhumu öksüz bıraktın Mürşidim?
Annesinin çarşıya gittiğine inanmış çocuk gibiyim,
Eve dönmeni bekliyorum.
Ev, çarşı, yol, yangın nerede Mürşidim?
/../
Sen hikayelerini ve bir bardak çayını alıp gittin.
Çaylar artık tek bardaklık,
Hikayeler öksüz,
Bu hikayenin devamı hangi hikayede saklı Mürşidim!…

Zeynep Kamilov

Sen+hikayelerini+ve+bir+bardak+cayini%C4%B1+al%C4%B1p+gittin Sen hikayelerini ve bir bardak çayını alıp gittin

Şiir fesleğen çiçeği gibi

Şiir fesleğen çiçeği gibi. Geçerken eliniz değer, müthiş bir koku; genziniz bayram eder. Şiirin az okunması değil mesele, hayatımızdan iyice çekilmesi acı. Şiir sadece sözcüklerle yazılmaz. Bazen bir jest, bir mimik, bir ince marifet de şiir olabilir. Katır kutur bir hayat yaşıyoruz. Mizah ve şiir bu hayatı biraz inceltmeye çalışıyor.

Metin Üstündağ
metin-ustundag+%C5%9Eiir+fesle%C4%9Fen+%C3%A7i%C3%A7e%C4%9Fi+gibi Şiir fesleğen çiçeği gibi

Dönemeç

Bir gündü, hava ılık Ve cadde kalabalık…
Bir kadın sapı verdi önümden dönemece;
Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince.
Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,
Çarpıldım, sendeledim.

Bir gündü mevsim bayat Ve esnemekte hayat…
Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam;
Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam.
Ve tabutta, incecik, o kadın var, anladım;
Bir köşede ağladım…

Necip Fazıl Kısakürek

donemec+necip+fazil Dönemeç

Ölümü Hatırlatan Kadın

Kayalıklarda gördüm seni,bir sisli günde,
Fırtınadan saçların çözülmüş bir demetti.
O kayalıklarda ki bir yıl evvel üstünde
Çöllerden aşık dönen bir genç intihar etti…

Seni her nerde,artık,her ne suretle görsem
Bir gölgenin duyarım ruhuma düştüğünü.
Ben de o aşık gibi bir kayada ölürsem
Rabb’im mukaddes etsin seni gördüğüm günü!

Kayalıklarda bir genç öldüğü gün beldenin
Halkı seni karanlık rüyalarında görmüş,
Ey yadı gönlümüzden çıkmayan afet senin
Sevmediklerin değil,sevdiklerin ölürmüş.

Bazı ruhum kararır kefenlerden,mezardan;
Yok mu,Rabb’im,ölümün bir güzel şekli,derdim.
O kayalıklarda ilk seni gördüğüm zaman
Hayalimde ölüme en güzel şekli verdim.

Başka bir göz yaşını dudaklarınla silsen
Ürpererek:Bu,derim,mezardan bir nefestir!
Buna kıskançlık deme,bence değil yalnız sen,
Seni gören göz bile ne kadar mukaddestir!

Kimse karşında belki titremez gönlüm gibi,
Bense hala korkarım dizinde ağlamaktan.
Teması korku veren tatlı bir ölüm gibi
Daha cana yakındır görünüşün uzaktan…

Faruk Nafiz Çamlıbel

olumu+hatirlatan+kadin Ölümü Hatırlatan Kadın

Zaman Kırıntıları

Biz, zaman kırıntıları,
Zaman sinekleri,
Tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar
Ve lüzumsuz görenler artık
Bu aydınlıkta kendi gölgelerini!
Sanki siyah, simsiyah taşlar içinde
Siyah, simsiyah kovuklarda yaşadık biz,
Sanki hiç görmedik birbirimizi,
Sanki hiç tanışmadık!

Dünya bize öyle kapattı kendisini…

Neye yarar hatırlamak,
Neye yarar bu cılız ışıklı bahçelerde
Hatırlamak geçmiş şeyleri,
Bu beyhude akşam bahçesinde
Kapanırken üstümüze böyle
Zaman çemberi
Hatırlıyor yetmez mi
Güneşe uzanan ellerimiz!

Aynalar sonsuz boşluğa
Çoktan salıverdi çehremizi,
Yüzüyoruz,
İpi kopmuş uçurtmalar gibi.
Biz uzak seyircisi bu aydınlık oyunun,
Birdenbire bulanlar içlerinde
Gülüncün sırrını,
Ne kadar benziyoruz şimdi,
Aynı tezgâhtan çıkmış testilere
Bir şey, bir şey kaldırdı bütün ayrılıkları!

Baksak aynalara
Tanır mıyız kendimizi,
Tanır mıyız bu kaskatı
Bu zalim inkârın arasından
Sevdiklerimizi.

Ben zamanı gördüm,
İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu,
Bir mezar böyle kazılırdı ancak,
Yıldırımsız ve baltasız,
Bir orman böyle devrildi!
Ben zamanı gördüm,
Kaç bakışta bozdu hayalimi,
Ve kaç düşüncede!
Ben zamanı gördüm,
Şimşek gibi bir ânın uçurumunda.

Kim tanır bizi şimden sonra,
Aydınlığı kıt gecemize
Misafir olanlardan başka;
Kuru tahta üstünde bizimle
Paylaşanlar günlerimizi
Ve benim gözlerimle bakanlar güneşe
Ancak tanır bizi
Mor çemberlerin uçuştuğu akşam sularından!
Akşamın tek bir ağaç gibi
Dal budak saldığı sular
Çocukluk rüyalarının bahçesi!
Sakın kimse el sürmesin dallara,
Yapraklar, meyvalar olduğu gibi kalsın
Benim uykum boyunca!

Ben zamanı gördüm,
Devrilmiş sütunları arasından
Çok eski bir sarayın
Alnında mor salkımlar vardı
Ve ilâhlar kadar güzeldi.
Uçmak için kanatlanmayı bekleyen
Yavru kuş gibi doğduğu kayada
Ben zamanı gördüm
Çırpınırken avuçlarımda.

Bak martılar kanat çırpıyor sana
Bir rüyadan kopmuş gibi bembeyaz
Yelkovan kuşları yalıyor suyu,
Sen ki bakışından yumuşak bir yaz
Gülümser en yeşil gecesinden
Ve sesin durmadan, durmadan örer,
Yıldız yosunu bir uykuyu…
Bak, martılar kanat çırpıyor sana.

Süzülen yelkenler var enginde,
Dalgalar var, güneş var.
Güneş ayna ayna, güneş pul pul
Güneş saçlarınla oynar
Omzundan tutar giydirir seni,
Sırtında tül olur belinde kemer
Boynunda inci
Ve dişlerinin zâlim çocuk sevinci
Birden Tanrılaşırsın genç adımlarında
Mevsimler önünde çözer yükünü
Bahçeler yığılır eteklerine!
Rüya ile
Hayal arasında
Hayal ile
Hakikat arasında
Yalnız sen varsın!
Gece ile
Gündüz arasında
Güneşle
Göz arasında
Yalnız sen varsın!

Niçin sen yaratmadın bu dünyayı?
Ellerinin mesut işaretlerinden
Daha güzel doğardı eşya!
Daha zengin olurdu aydınlık
Kendi karanlığından çağırsaydı sesin,
Sular başka türlü akardı
Sert kayalardan göklere doğru
Büyük, mavi, aydınlık sular!

Eğilme sakın üstüne
Kendi yeşilinde boğulmuş havuzların,
Ve bırakma saçlarını tarasın rüzgâr,
Durmadan çukurlaşan bu aynada!
Bilinmez hangi uzaklara götürür seni
Dudak dudağa öpüştüğün hayal!
Sokma güneşle arana,
İmkânsızın parıltısını!
Ve tanımadan, hiç tanımadan sev insanları!
Değişmenin ebedî olduğu yerde
Güzeldir hayat!

Ne kadar uzak, uzak
Yollardan gelir bize
Ve çok yabancı bir şey gibi sevinçlerimiz,
Keder durmadan çiçek açar içimizde.
Ne çıkar unuttuk hepsini!

Biz ki boş yere gerilmişiz anladık artık,
Yıldızların amansız çarkına
Ve boş yere sızlamış kemiklerimiz,
Bilmiyoruz şimdi, mevsim yaz mı, bahar mı
Bahçelerde hâlâ güller açar mı,
Bilmiyoruz, kadınlar, kızlar,
Şarkılar masallar var mı?
Gece ile gündüz,
Acıdan kaskatı kesilmiş yüz,
Uykusuzluktan harap göz,
Öpüşen dudaklar,
Çözülmeye razı olmayan eller var mı?
Ayrılık var mı gurbet var mı?
Biz beyhude yere gecikenler,
Çoktan bitmiş bir yolun ucunda
Bilmiyoruz şimdi ıssız gecede
Ne yapar ne eder,
Gidip de gelmeyenler,
Beyhude bekleyenler!
Biz ayın çıplak arsasında
Savrulan zaman kırıntıları.

Nerden bilelim bunları!

Ahmet Hamdi Tanpınar

Keder+durmadan+cicek+acar+icimizde Zaman Kırıntıları

Son Beklediğim

Ufkumda bulutlar kümelerken kara bahtım, 

Ben her gönül ufkunda doğan sabahtım.

Devran herkese taslarla zehir sundu da birden

Ben herkese bir neşe yarattım o zehirden.

Bir köprü kurup, zulmetin ardında, seherle, 

Bildim gülüp eğlenmeyi ömrümce kederle.

Alnımdaki her çizgi beyaz bir gece saklar, 

Bir başka şafaktır saçımın gördüğü aklar.

Farkım ne, emel kaynağı bir körpe çocuktan, 

Mademki henüz gelmedi son yolcum ufuktan? 

Ömrümce neden yılları zincir gibi çektim, 

Mademki bir aşk uğruna can vermeyecektim? 

Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgâr; 

Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var! 

Son beklediğim gelmeden, ölsem de yüzünde, 

Devran bulacak yar ile ağyarı hüzünde.

İsmim gezecek pembe dudaklarda elemle, 

Gözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle, 

Bir günde doğup can veren altın kelebekler, 

Bizden daha genç bir şair öldü diyecekler!


Faruk Nafız Çamlıbel

son+bekledigim+faruk+naziz Son Beklediğim


Bazı

bazı gecelerin sabahı yoktur
yalnızca bir karanlık olarak kalırlar

bazı ayrılıkların dönüşü olmaz
giden gider
borçlarıyla yaşar kalanlar

geleceği yoktur bazı kalplerin
aşk uğramaz onlara bir daha
tek bir hatırayla yaşlanırlar

bazı pişmanlıklar uzun sürer
zamana yayılırlar

kendinden kaçanlara
saklanacak yer kalmaz dünyada
gün gelir kendileriyle tanışırlar
asıl yalnızlık o zaman başlar
hayata geç kalmıştır kendinde geç kalan
şairin dediği gibi
bir daha yaşamak zorunda kalır
geçmişini anlayamayan

bazı geceler
bazı insanlar
bazı yerlerde
sahiden karşılaşırlar
bazı insanlar bazı aşklar bazı şarkılar
bu yüzden unutulmazlar
bazı hayatlar hayal tutmazlar
bu yüzden bazı bazı bazı
çabuk yaşayıp
ansızın kaybolmalar
bazı bazı bazı
Murathan Mungan

ask+ugramaz+onlara+bir+daha Bazı

Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.

Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can Yücel
hayatta+ben+en+cok+babami+sevdim Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

Veda Gazeli

Ömrün şu biten neşvesi tam olsun erenler
Son meclisi câm üstüne câm olsun erenler

Şükranla veda ettiğimiz câm-ı fenâya
Son pendimiz ahlâfa devam olsun erenler

Dünyada bu iksir ile mes’ûd olan ervah
Ukbâda da sermest-i müdâm olsun erenler

Câizse harâbât-ı ilâhîde de her şeb
Yârân yine rindân-i kirâm olsun erenler

Tekrar mûlâki oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler

Yahya Kemal Beyatlı

selam+olsun+erenler Veda Gazeli