Şiir Çalışmaları

Günümüzdeki sevgilere
aklım da ermiyor yüreğim de.
Sizin de mi?
İyi
o zaman, biraz ebegümeci toplayalım.

__

Yaz güneşi dinlenmek istedi.
Çınarın gölgesini seçti.

__

Anılar mı?
Çalı çırpıdır
yollarda rastlanan.

__

Ölümüzü teslim alır almaz
yüreği daraldı toprağın.
Çırpındı durdu.

__

– Neden bu kadar uslu bu köpek?
– Hiçbir şeyin bekçisi değil de ondan.

__

Aklım ve hafızam da donuyor bazan:
Soğuktan değil, soğukluktan.

__

Kim bilir bir daha nasıl görürüm
ilk kez gördüğüm sarı zakkumu?

__

O kadar istekli ötüyor ki kuşlar
bir türlü akşam olmuyor.

__

Ayçiçeği tarlaları geçti yanımızdan
geçmişe, anılara…

__

Gizli gözyaşında yansır
gökteki en sönük yıldız.

__

“Kendine iyi bak.”
Hangi dilde, ne anlama geliyor bilmiyorum.

__

Yaşlanıyorum galiba:
Günlerin uzaması kalbimi sıkıştırıyor.

__

Gül çiçeğinin taban fiyatı açıklanabilir mi?

__

Bir zaman duraksayan sevinç
şimdi yerinden kıpırdamıyor.

__

Aşkı ayrılıkla sınama gönül.
Kendine başka bir yol ara.

__

Sızıp kalmışım ağustosböceğini dinlerken.

__

Dertlerim, çöpe atılmış
çürük mor zambaklar.

__

Kasvetli bir akşamüstü:
Gökdelenler arasında uçurtmalar…
Karamsarlığım, aptalca da olsa yatıştı biraz.

__

Bir köşeye çekilsem
yanımda güzden başka kimse olmasa.

__

Varla yok arası bir rüzgâr:
Kelebekler konacak yer bulamıyor.

__

Ayrılığın bulutları yaşatıyor acıları
kök salıyor geleceğe, yüreğe.

__

Konuşmamızı kesiyor
denizin sesi.

__

Saka kuşunun
yapraklardaki sesine kandı sesim.
Orada kaldı.

__

Bakmaya kıyamadığım koydaki
balıkçıl gibi geldi akşam.
Herkes gördüyse daha ne isterim.

__

Arkadaşlıklar da ağarmaya başladı.

__

Sabah erkenden su yürüdü arklara
Sarı üzüm dişleriyle gülümsüyor bağ.

__

Eski gönül şrkılarını söyledik.
Ağladık,
o yaşlı ve yalnız kadınla.

__

Yıktık kavağı, yükledik kağnıya.
Çıldırdı rüzgârlar.
Zor vardık köye.

__

Yazmadıklarımı, yazamadıklarımı sırtımda taşıyorum..
Yüküm hafifliyor, ben ağırlaşıyorum.

__

Çıplak gözle de görülebiliyor
umudun parçalanışı.

__

Acıyla mutluluğu aynı anda görmek istiyorsan
içine bak.

__

Ekmek beğenemiyormuş.
Beğenemez tabii
buğday tarlası görmedi ki.

__

Ağaç altında çay içelim dedim kendi kendime.
Kulağım çınladı:
Hangi ağaç altında, hangi çayı, kimlerle?

__

Yalnız kalmaya göreyim
o anda yanımdasın.

__

Damdaki kar içeri akıyor:
Odamda ilkbahar.

__

Çay, sigara, kağıt, kalem:
Kuş sütü eksik.

__

Sıralı ölüm, iyi ölümmüş.
Neden hâlâ sızlıyor burnumun direği?

__

Bir zamanlar gözyaşım vardı.
Şimdi de var.

__

Yalnızlık ve sessizlik:
İçimde iki sıradağ.

__

Havalar yavaşça serinliyor
seninleyim sanki.

Süreyya Berfe / Ufkun Dışında / de Yayınları / s.213-256
(ilk okuma 21 nisan 2013)

siir+calismalari Şiir Çalışmaları

Şiirdir Baba

Bir şey değişmemiş, sanki daha dün.
Dışarda sükûnu yaz akşamının,
Bahçemiz sulanmış, ıslak her çiçek.
Kapı çalınacak, babam gelecek…

Ziya Osman Saba

çünkü düşünen çocuktur baba

Yasin Erol

Babam; terleyen alnını sildiğim dua gibi bir adam!

Engin Turgut

Babalar ıssız ağlar
Ansızın devrilen koca çınarlar.

Süleyman Çelik
buyurun kibar hanımlar beyler…
Babanız sizi sevdi de ne oldu?

Perihan Mağden

Babanız öldüğünde büyüyorsunuz.
Artık soru soracağınız, öğreneceğiniz, azarını duyacağınız,
Takdirini alacağınız, akşam eve dönerken yolunu gözleyeceğiniz,
Korkacağınız bir babanız yoksa büyüyorsunuz.

Yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz, her istediğinizi almak zorunda olan o kişi yoksa artık.
Hep sessiz ağlayan, suskun seven, en zor dönemde bile yıkılmaz görünen,
Sırtınızı dayadığınız çınar ağacınız yoksa artık…
Büyüyorsunuz o zaman işte.

Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur…

Orhan Seyfi Aras

bir kızın babası olmak yoğun bakımın camında bir
hıçkırık biriktirmektir çünkü
adak kurbanı, yaşlanmak, pazarlık, namaz, boş
bakış, bir düş incecik

İsmail Kılıçarslan

ve biri gözyaşlarına boğulsa, derdi ne olursa
babamın parmakları dinginliği sunardı ona:
çıt çıkarmaktan korkardı ses bile boşu boşuna
çünkü dağların büyümesini seziyordu babam.

Edward Estlin Cummings

Sesinin yankısı var hâlâ kulaklarımda
Sevdiği sözler kıvranıyor dudaklarımda
Hasret yakacak yurdumu yıllar yılı artık
Emanetini bir gül gibi kabrine bıraktık

Nurullah Genç

Uzaktaki teyzene gidemezsin ya
Bakarsın teyzen gelir sana
Sevdiğin oyuncağı alamazsın ya
Ne de üzülürsün
Bakarsın hediye gelir sana

Ya babam

Betül Zarifoğlu

Anam, küfür yetiştiremedi dünyanın hallerine
Benden bu kadar deyip dün gece çekip gitti
Belki sorgucularına kazık çakıyordur şimdi de.
Babamsa karıncayla kelebekten
İncelik ilmi dersinde hâlâ.

Mahmut Temizyürek

Bu şiirleri toprağa gömeceğim
Sözcükleri tohum olacak
Çiçekler fışkıracak topraktan
Sevgilerin dal olacak baba
Uzanacaksın uzaktaki bir ışığı yakalamak için
Işık köklerine dolacak bir gün
Yorgunluğun o çiçekleri sulayan
Koca bir nehir olacak
Baba, acıların sürgün…

Ahmet Erhan

Anama iyi bak baba
Onun gözlerinde sana adanmış koskocaman bir ömür göreceksin !!!!

Ersin Hoşgenç

İşte bir minder daha koydum yanıma
Henüz sıcak
Sanki yeni kalkmışsın üstünden
Terliklerin şuracıkta, getireyim
Çayı da ocağa koyarım istersen.

Ahmet Erhan

artık babam sümbül kokan toprakmış

“ rabbim babamı başa sar..
ve biraz da öyle dondur”

Hasan Tan (Pejmurde Dilim)

Baba, senin aldığın bu pantolonum bir gün yırtılır,
Bu ceketin rengi solar,
Bu ayakkabı delinir, biliyorum..
Sonrası ne olur baba?…
Bir daha gözlerim hiçbir zaman böyle bakmaz
Hiçbir zaman büyüyemem ben sensiz
Baba, bu film başlamadan bitmiştir, bunu unutma..
Baba…Ne olur gitme!….
Baba…Beni unutma…….

Ali Kınık

Baba, lütfen affet
Beni anlamaya çalış,
Baba,bilmiyor musun,başka çarem yoktu.
Gece seslerle dolu olsa bile..?
Dua ederken beni görüyor musun
Her söylediğim şeyi işitiyor musun?

Yıldızlar eskisi gibi parlamıyor
Baba,seni ne kadar seviyorum..
Baba, sana ne kadar ihtiyacım var
Baba, seni ne kadar özlüyorum
Öp beni babacığım, iyi geceler de.

Barbra Streisand

İkinci karnede babası yarısını silahıyla dışarda bırakıp
Öyle öğretildiği için saygılı, sınıfa giren parmak çocuğun
Boş yerine, girilmeyen bir dersin denizi, gelip oturmuş

Ece Ayhan

Gurbet habersizce çıktı karşıma
babamın sert bakışlarıyla
ergenliğimin hayallerini
şehirler arası otobüslerin
camlarının buğusuna kurban ettim

Lou Salome

gözler var aramızda
hasan’ın gözleri
selahattin’in gözleri
ece’nin gözleri
seyhan’la konuştuk da
ece gibi bakmış sona doğru
onun babası da
‘beni bırakma’ der gibi
çocukluğuna baktı babam da

Haydar Ergülen

ey, yüzleri
bir babakuş gölgesine
çakılmış olanlar,
üzgün adım, ileri marş!

Nilgün Marmara

Ana baba çocuğu doğduğu zaman, âdet,
Akıllı olsun ister.
Oysa akıllı olduğum için değil mi,
Başıma gelen bunca belâ?
Ondan işte şimdi bütün dileğim,
Budalanın biri olsun çocuğum.
Ömrü boyu rahat eder, en azından
Müdür olur, nâzır olur.

Su Tung Po

Bir gül düşün, gönülsüz açan
Olan her şeyi solduran zaman;
Çocuklardan önce yatan babalar
Gelmiş ve kalmış o yorgunluklar…

İbrahim Tenekeci

ailem dedim o sararmış resimden baktım geçmişe
ikiniz yan yanasınız, kucağınızda kırılgan çocukluğum
babam genç bir gülüşle süslemiş yüzünü
sen, ciddi duruşla bezgin bakış arasında med cezir
bölünen evlilik, çatlayan evren, sızan sır

Aslı Durak

Bu çocuk bu hüzünle büyümez fazla
Evlerinin arkasında gölgesiyle konuşurken yakalanıyor babasına

Ali Asker Barut

elbet aklımı alacak bir öpücüğü daha vardır
babamın

Yasin Erol

görsün diye
önünden geçtim babamın
yolu sordum, bahane işte
çok eski bir resmine bakar gibi baktı bana
dudağında ağlamayı andıran bir gülümseme

Nuri Demirci

Dedemin ölüm haberini, bir an durakladıktan sonra,
babam vermişti telefonda. Babamınkini dayım.

Roni Margulies

Babamın öldüğü yaştayım artık

Refik Durbaş

Terzi olsa da babam
sökük dikmesini beceremem
beni yalnızca sen anlarsın
iğnenin deliğinden geçsin
diye ipliklerin
bir anlık ıslatıldığı dudaklara
takılıp kalan annem

Sunay Akın

Genç cesedin ölüm gölünün başında
Diz çökmüş olan baba
Hınç ayırdı
Hayret ve üzgünlük şerbeti
Ve abes ayırdı
Çok yıl sonraki tanrı tanımaz savaşlara
Ve yenilip ve yenip dönerken ordu
Neyi algılarsa çiftleşip çoğalmaktan

Babanın yüreği ordu yüreği
/ Zırhını kırdı /
Narası göğe vurdu
Daha gür bir ses duyuldu
Belki bir melek gülümsedi
Çünkü sıyrıldı gergefi dizinden
Belki ayağının dibine vuran sesten

Cahit Zarifoğlu

kokusu babamın
kokusu nasıl desem
masal göğü
düş kırığı
hiç bitmeyen inşaat
taksiti tükenmeden kırılan pikap
kokusu şimdi şu an
şurasında burnumun
kokusu kar kıyamet
kıyısında ağustosun

Hamdi Özyurt

babamı vuranı bile affettim
nolur taşa değmesin
ayağı oğlakların
martılar ah martılar
kırılmadan kanatları
çıkabilse fırtınadan

Hamdi Özyurt

Babamı hatırlıyorum
Babamın ölümünü
Kırbacıyla birlikte bir çam ağacına gömülü
Annemse odasında babamın
Hasta yatağında
Kımıldamadan yatıyor
Pencerede sapsarı bir limon görüntüsü

Edip Cansever

bizim babalarımız neden ölürlerdi hatırla sıra sıra

Turgut Uyar

Neden her çocuğun ille de bir babası vardır

Oğlum, zaman ağır, gün ağır, gece acıya aşinadır.

Ahmet Erhan

Çocuklarda bir telaş
Her akşam kapılarda
-Bize ne getirdin baba?
Bu da bir acıdır.

Şükrü Erbaş

İyi bak, ben de bir babayım, üç kız babası hem de
sen geldin ya duygularımın toplamı 3+1
:ne gereği var ki şimdi sizi geçmişime götürmenin
kim bilir kaç kez eridi içimde aşkın kum saati
merak mı ettiniz! 

Hüseyin Alemdar

annemin içine hüngür hüngür ağlayınca babam
alnında oğul terleri birikince
dünyaya bakma vaktim gelmiş


Seyyidhan Kömürcü

Babam başucuma duayı koyardı.

Erdem Arslan

bazı sevdalarda hafızasını kaybeder ya insan
telaşlanır, ağlar
babasını sorar çevresindekilere
öldüğünü bildiği halde


küçük iskender

Seninle büyüyecek bil ki
Uzaktaki şu baba
Ahmet Erhan

Ve ölüm hayatı kuşatalı beri
İki şey yan yana gelişiyor evlerde
Babalar bıçak biliyor
Analar yaslı

İsmail Uyaroğlu

tiril tiril teriyle açılır mıydı özleyen babaların gözleri

Faris Kuseyri

kurudu kuyu, babamın gözyaşları doldurmaya yetmedi

İbrahim Halil Baran

Nereye gitti
çocuğu olduğu zaman utanan babalar?

Süreyya Berfe

Çocukluğum olmadı benim Gençliğim olmadı. Babam karanlık bir adamdı Korkularla besledi bizi Annem zayıf mı zayıf Sevgisini göstermeye korkardı.

Şükrü Erbaş

Babası daha ölmemiş Oktay’ın,

Melih Cevdet Anday

Ona göre baştan beri iflâh olmaz biriydim
Babam korkuydu bana,
annem yürek serinliği

Abdülkadir Budak

Annemiz
Siyah kadife elbisesini okşadığında
Saçlarını düşürerek bakışlarına
Babamızı hatırlardı:

Beyaz bir dağda olduğunu söylüyordu onun
Beyaz ve her bahar küçülen bir dağda

Bejan Matur

Şimdi bu erken sabah saatinde
Acıtıyor kalbimi özlemle
O sabah vaktin görüntüleri
Babamın güzel, ağır başlı yüzü
Annemin azıcık hüzünlü
Ve hep azıcık telaşlı gölgesi

Ataol Behramoğlu

Dallarda ilkyazı muştulayan o göksel koku
Balkır babamın yüzü gibi
Güneş karşı tepelerde

A. Kadir Paksoy

“babam nasıl?..O’na sarılmayı çok özledim” dedi..

Galip Sevindir

Baba yaşamadaydı geçmiş zamanı
Bir pencere açık dururdu düşüncesinde
Bir kadın eşsiz elbiselerinin içinde
Ne uzun zaman sevmişti onu

Sabahattin Kudret Aksal

Dağa çizilmiş resimdir
Bir çocuğun babası olmak
Yakından balınca anlaşılmaz
Uzaktan belli eder kendini.

Salih Bolat

Ve babamın yüzünü taşıdım yüzümde
Saçlarından saçıma düştü aklar
Eski bir oğul gibi baktı bana
Boğazından boğazıma bir
Bir…
Düğüm aktı
Bir düğüm aramızdaki yıllardan

Süleyman Unutmaz

Kendime baktım da şöyle bir babamım
Kendime baktım da şöyle bir babayım.

Celal Fedai

Neden gitmeyeyim ki?
Baba korkusu yok, usta korkusu yok

Şükrü Erbaş

(Dargındım babama
söylemek zor

annemin kefeni solmamıştı)

babam da bana dargındı

Sennur Sezer

ve bunlardan payına düşeni söyle.
ne kadarı kaldı babandan,
sen ne ekledin üstüne,

Metin Altıok

Babanızı sevin diye öldürdüm babamı

Şükrü Erbaş

Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;

Necip Fazıl

bir evde anne çay, baba ekmektir
ne kadar demlenir ve ne kadar pişersin sana kalmış
bir an evvel görün, kaderin gözü üzerimizdedir

Yağız Gönüler

Babam
Çıkarılmış bir adam bütün fotoğraflardan

Didem Madak

benim için
“benimle oynayan baba” diyebiliyor

Muhammed Palewi

ütüldüğüm sokakta babam vuruluyor!
bu bendeki son düş onu vurma!

Gazze Avazı

baba evine döndüm misal beni düşünme

Selma Özeşer

baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne

Nevzat Çelik

Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.

Cezmi Ersöz

Düşünüyorum… Bu mevsimde baban,
Her akşam bir yerine iki içerdi.
Miyoplaşınca gözleri “Şair, iç be oğlum
bahar dişidir doğurur” derdi.

Rıza Polat Akkoyunlu

Senin bu şehirden gidişini izlemek,
Bir babanın; sırtını sıvazlayarak oğlunu askere göndermesi gibi.

Yağız Gönüler

Karıcığım hoşçakal, ışığım azalıyor,
Yanımda ölü arkadaşlarım.
Artık kömür kokulu ekmekler getiremeyeceğim sanırım.
Buraya kadarmış çocuklarım, hoşçakalın,
Hakkınızı helal edin; anacığım, babacığım.
Işığım azalıyor, hoşçakalın..

Şerif Erginbay

Öğlene doğru ninem döndü,
Daha da kocalmış,
Babamla annem döndü,
Gözleri hâlâ nemli.

Suat Engüllü

şimdi eminim, içindeki korkunun annesi sensin
ben babası değilim, dönmeyeceksin

Jan Ender Can

babası erken ölen her çocuk gibi
dinsel şeyleri düşünmeyi
benden daha çocuk olanlara bıraktım

Jan Ender Can

Babam gelirdi ve akşam olurdu.

Ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım.
Yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam.

Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.

Babam en çok kışa yakışırdı.

Babam neden yalnızca içince güzeldi.

Babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor…

Şükrü Erbaş

babalar, içlerine cehennem kadar büyük,
cehennem gibi harlı ve uğultulu bir öfkeyi
gömmeye çalışırken
ağlamamak için yumruklarını dişliyor,
yüzlerini bizden saklıyorlarsa hâlâ,

“Uludere, Uludere, Uludere!” deyince,

Cahit Koytak

Odalar sığılmaz olur artık
Baba, elma ağacını kökünden keser

Dilek Kartal

babamın, ak saçlı babamın açtığı yara
bir tarla konusu
oy bre dolduran doldurana boşluğu
babamın akıttığı kan
bilmem ki neresiydi, neresidir vahalam
babamı tanıyorum: çorabı, tütünü, acılarıyla o adam
eksiği yok küfürden başka
onu buğdaylar öldürecek, sapsarı öldürecekler onu


Edip Cansever

Mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı
Kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı
Sanırım ben assolist oldum maviş anne
Şimdi mutluyum
Geçmişini mi yok ettin kızım diye soran
Bir babadan kurtuluşumu kutluyorum
Babama söyle, o gelmesin maviş anne

Didem Madak

uzun bir hayatın yorduğu baba
sessizlikle dinlendiriyor gözlerini

ve şubat ömrünü yarılamışken
kar kokusu eşliğinde işaret bekliyor
kervan

her şey dönerken aslına
fatiha af dilemedir baba adına.


M. Aşır Karabacak

“Babam neden kapattı dükkânını?”
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına”
diye düşündü
16 yaşında.

Nazım Hikmet

pardon bayım; sizin adınız neydi?
ben size yanlışlıkla baba dedim

tüm noktaların (….) bir tek anlamı var şimdi; baba !

Dilek Akın

Ben hep bir baba aradım; bana anne olabilecek…
Bütün fahişeler annem olmak isterken
ve bütün fahişelerin babam içindeyken…

Dilek Akın

babaların hüznüdür şemsiye
yüzünde değişen manzara
tedirginliğini ele verir

Metin Celâl

Bir eli alnında
benim gibi.
Ama
biraz daha mı hüzünlü?
Otururken de
Biraz daha mı çıkarıyor
kamburunu?

Biraz daha mı benziyor
babama?

Bir eli alnında
benim gibi.
Ama
biraz daha mı hüzünlü?
Otururken de
Biraz daha mı çıkarıyor
kamburunu?

Biraz daha mı benziyor
babama?
babam öldü
koptu çalar saatlerin
gergin yayı

Mustafa Ruhi Şirin

Babam öldüğünde el kadardım ben, beni herkesten kıskanır gibi sarıl


Ali Emre

babam her gece ölüyor şimdilerde
annem nihavent bir çığlık oluyor

Kadriye Yılmaz

bazı şeyler… bir gün kendiliğinden silinir gider
yok olur gibi değil, babamın elinden sımsıkı tuttuğum günler,
-oğlum, hayatı karanlık sularda sanma;
taşların soğuk yüzünü oyna!
orda mısın baba?

Mustafa Erdem Özler

babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik
olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede
doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..

Selim Temo

Susku
beklenmesidir bir babanın akşama


Bülent Parlak

tunçtan bir yalnızlık kalesi babam
gözleri çakır.

Tuğrul Asi Balkar

babam, şarkılarla karışık
savaşlarını anlatırdı
karıncalarla hamamböceklerinin.

Mehmet Müfit

babamı affettiğim gün, sevdalarımı da affedeceğim 

Pelin Onay

aşkı
ölen bir baba özlemi kadar…

Muharrem Özcan

ben nasıl öldürürüm şimdi babamı
tek bıçak darbesiyle?

Altay Öktem

beş yıldızlı otel yapmışlar
sırtımda annemin hırkasıyla
babamın kucağında uyuyakaldığım
yazlık sinemanın yerine

Sunay Akın

keşke yaşasaydınız öğretmenim
sorardım; hangi babanın pazusu
oğlunun tabutunu taşımaya yeter, diye

babam ne zaman gelecek diyen çocuk
bavê mın çı waxt weri diyen çocuk ya da
avutulur mu öğretmenim
nece

Dilek Kartal

Bazen babamla gideriz, çok uzağa değil şuralara
Babamın gençliğine gideriz, benim gençliğime
Birer sigara yakar, vay anasını deriz.
Babamın sol yumruğu vardır oralarda,
Benim solaklığım, kalemi sol elimde tutmam
Ellerine bakarım babamın, sol yumruğuna,
Eğilip öperim sağ sol fark etmez,
Babamın elidir sonuçta.
Babam, devrime inanırdı eskiden, ben Allaha daima
Babam eskide polisten korkardı; ben Allahtan daima

Dilek Kartal

Babalar ölümü dengede tutar
Seçerek en sağlam vakti arabasına.

Erdem Beyazit

insan nasıl alışır içindeki cam kırıklarına
baba?

Çiğdem Sezer

Bak, dünya serçe şarkıları ezberliyor, bir bak
Yetim bir çocuğun babasız geçirdiği ilk günden başlıyor sanki

Mustafa Akar

üzgün annelerin zalim babalarına bir kemik buluyoruz bıçakları dayamak için

İsmail Kılıçarslan

Gidişini sorsam, zamansız bir yaprak dökülür takvimlerden
Gel diyemem, yüzlerce mum birden söner kalır içimde.

Cihan Oğuz

toprağın burnumda tüttüğü bir kış günü
bir cümle eklemişsin babamın mektubuna
sade ve kırık
karların eridiği zaman çözdüm düğümü

Mustafa İslamoğlu

Bir babamız vardı katı yürekli,
Ektiğini biçemeden
Gürledi gitti.

Metin Eloğlu

annemin gözleri acınacak bir ağaçmış
babamın teni durulmaz bir rüzgar

Sinan Oruçoğlu

Önemli babalar / eve gelmez
Çünkü cennete götürmek isterler herkesi

Hayriye Ünal

Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama

Ayla Aydemir

zaman korkunçtur, bir babanın sarsıla sarsıla ağladığı.

Enis Akın

çocuğu babasına baktıran bir pencere
babasını getiren sürgülü bir kapı var mı
babasını kucaklayan, ertesi günü olan?

Mehmet Efe

çünkü şiir babamdı ve amin derken bile
kulu olmamı istedi kendimin.

Ayşe Sevim

Erkek yazgımızın hüzünlerini
Paylaştığım babamın elleridir

Ataol Behramoğlu

Babam karanlık bir adamdı
Korkularla besledi biz

Şükrü Erbaş

Babam lambanın ışığında okurdu
Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık

Sezai Karakoç

Annem vardı, babam vardı.
Bahçemizde, ılık, uzayan günlerdi yaz,
Bir beyaz âlemdi kış.

Ziya Osman Saba

çocuğun bakışında çelişkidir büyüyen
ağlamak bir soru olur sevginin yarım payında
-ah baba
niye baba

ve bir gün babalar ölür

tanrı bir ürpertidir çocuğun yüreğinde
her tanrı biraz baba gibidir

Arkadaş Z. Özger

Her dokunuş bir baba öpücüğü
Görünmez; sınırları aşardık

Merih Akoğul

oğul bir babadan değil baba bir oğuldan bilinir
ve çok bilinir ve kahırla söylenir ki babalar bir soğan erkeği çok kere

Celâl Fedai

Çok az şey biriktirmişim yaşamımda ;
hiçbir andaç yok babamdan,
verdiği mineli çakmağı
unutmuşum bir Amerikan Bar’da ;
ah umursamaz gençlik!
Sımsıkı tutsaydım şimdi
avucum ısınır mıydı acaba ?

Ahmet Oktay

‘Zaman en iyi ilaç’ derdi babam.
Toparlanmaya çalışıyorum.

Erhan Güleryüz

Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş

Gülten Akın

ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam…

Yılmaz Erdoğan

her şey masallar kadar yakınken gerçeğe
sabahları umuda yoran babalar
akşamları yarı bunak ve kambur
yokuşu sırtlanıp da gelirler eve

Portatif Zenci


oysa hem ittim hem itildim kuyuya
her ihtimal dönüştüm babamı kör bırakan bir evlada

Alper Gencer

her çocuk cümlesinin gizli öznesi baba

Sıddık Ertaş

İspinoz beslerdi babam
Ahşap kafesinde yalnızlığın
İçinde beslerdi
Gidebilme isteğini

Derya Önder

içerde bu garip bu yalnız babam
bir geyik postunda kıyama durmuş

çözülse babaların kaşlarındaki bulut.

Şükrü Erbaş

Ben anneme benzerim
Babama da tabii.

Bejan Matur

zamansız özledikçe seni, gönlüme nakış,
sana yasin; ve yetim çocuklar için
ve nunu sakin kasesinde yepyeni umutlar biriktirdim
çöl yetimi bir sevdasın sen şu bükük boynumda büyüttüğüm
hiç duymayacağını bilebile şiirler söylüyorum sana
yetim ellerimle okşarken toprağını gurbet ellerin

Hasan Tan (Pejmurde Dilim)


Babalar ölür
Dolaşır eli ölümün
Saçlarında anaların oğulların

Erdem Beyazit

Yollar kapanmış
Dönmemiş eve baba

Mustafa Özçelik

Bir babanın serzenişi nasılsa öyle

Cahit Külebi

Merhameti engindi dolu başaklar kadar…

Üzüncü gerçekti yediği nimet kadar…

Bizi kendimize sala yaza göçtü babam,
şarkılar söyleyerek dalından düşen her taze yaprak aşkına…

Ve hiçbir şey o denli az değil gerçek kadar…

E. E.Cummings

tel sarar kızıma tel sarar diyen babana benzemeyecek her erkeğin gözleri.

Ceyhun Yılmaz

bir baba’nın, bir anne’nin gözyaşlarına
bir çocuğun avuçlarına gömün beni

Nuri Can

içimde gencecik bir keder var
babamı düşündükçe oğlum geliyor aklıma
diyorum şimdi Fatih de beni anar
ama alışamadım işte benim de bir baba olduğuma

Sıtkı Caney

durdum binlerce sene kendime ki ağlarım
anam babam diyorum her an ölebilirler

Alper Gencer

Babam Kırlangıçların iki göç dönüşünün arkasında,
iki kar düşüşünün arkasında
Babam iki balkonda yatışın arkasında,
Babam zamanların arkasında ölüdür.
Gökyüzü maviydi babam öldüğünde,
Annem habersizce uykudan fırladı, kız kardeşim ansızın güzelleşiverdi
Öldüğünde babam, bütün bekçiler şairdiler.

Sohrab Sepehri

Babasına masal anlattıran bir genç kıza

Süreyya Berfe

-babam, doğum günümde ölmüştü benim-

ibret-i âlem için göreceksiniz
beni doğum günümde vuracaklar

Bünyamin Durali

ezber ettiğim hatıralar olmalı çıkınımda
babamdan kalan şapkadaki terin kokusu

Bünyamin Durali

“her şey alnımıza yazılı” der din baba
“her şey olacağına varır” der bilim baba

Metin Üstündağ

ablam
babamın ilk acısı

Sıtkı Caney

Akşamı göğüsleyemez o yalnız
İncinir evlerin gölgelerinde
Evine boş dönen baba

Şükrü Erbaş

İyi yürekli babacığım
Bunları çok severdi…

Fatos Arapi

Gözümden bir damla yaş düşüyor yastığa
Korkuyla izliyor oğlum ve
“Ama baba diyor, bu gözyaşı, şiir değil!”

Nizar Kabbani

Yarin yüzünü ve baba ocağını
Ebeddiyen görmeyeceğim bir daha.

Sergey Yesenin


bir babanın kızım tadında kokan,
iyi geceler öpücüğü düşüyor fotoğraflardan


Pelin Onay

babam;
hayatımın en anlamsız ve en izdüşümsüz
çığlık çığlığa çıldırtan suskunluğudur

Hasan Tan (Pejmurde Dilim)

İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı 


İsmet Özel

Babam Diyor:
“Geçti benden!
Benden geçti!
Eledim unumu,
Astım eleği.”
Ve odasında sabahtan akşama dek
Ya Şâhnâme okuyor
Ya Nâsihüttevârih.
“Lanet olsun balığına da kuşuna da!
Ben öldükten sonra
ne fark eder
ha bahçe olmuş
ha olmamış!
Yeter emekli maaşım bana!”

Furuğ Ferruhzad

İşte şimdi babanı düşün Azize
Bu dünyadan göçende bile aklı sende kalan babanı

Kadir Bal

Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.

Kimi zaman asarlar kendilerini tütün dumanına
bir akşamın en ince yerinde
yorgun yorgun,
kimi zaman iç kanamalı bir şilep gibi
rakıya demirlerler yüreklerini;
kimi zaman dayanamayıp kusarlar
bizi hızla,
kimi zaman silerler görüntümüzü
kızları olmamış bir kızla
ve dönüp dolaşıp baba kelimesinde yaşarlar.
Bu kelime biricik evleridir onların
ve onların,
koşulsuz sevmek gibi
sonsuz bir mahkûmiyetleri vardır;
severler.

Babalar ki, bizim tamamladığımızdır;
döverlerse,
yalnızca kendilerini döverler.

Babalar ki, yalnızlığın en uzun tarihidir
içlerinden gelip geçtiğimiz.

Yalnızlık,
çocuk kılığında bir babadır
torunların büyüttüğü.

Ve
her terekede bir yalnızlık vardır
sulh hâkimlerinin göremediği.

Hasan Ali Toptaş

Babamın yüzü gözümün önüne geliyor. Anılarımda hep başımı kaldırıp onun yüzüne bakıyorum. Küçük elimi kavrayan elinin ne kadar büyük ve kuvvetli gördüğünü hatırlıyorum. Sanki sinirlerimin de kendi belleği varmış gibi göğsümün ta içinde hissettiğim bir başka anımda babama onu ne kadar sevdiğimi bir türlü söyleyemeyişim. Bu kadar açık ve dünyasal kelimelerle konuşma âdetinde değildik. Babamın sert fakat hassas profilinin her çizgisi gözümün önünde. Elli yıl. Her biri önemsiz bir sürü şeyle dolu. Asıl önemli olanlar belleğimden yıkılıp gitmiş. Zaman zaman babama acıdığımı hissederdim. Ona kendisini çok sevdiğimi söylemediğim için. Ama aslında kendime acıyordum. Benim söylemeye duyduğum ihtiyaç, onun işitmeye olan ihtiyacından fazlaydı.

Şibumi

herkesin yalnız klarnet çalarken duyduğu
kendinin öksüzü ıslak bir adam.
benzemem diye düşünürken
müsvedde oldum ona.

kavmim kadar ümmîydi babam
ya da herkes kadar sis.
dağılır bu kirli yarış diye düşünürken
yekûn oldum ona.

çünkü boşaltılmış köylere fısıltıyla bakan babam
katarlar boyunca gözyaşı şişelerini görmezdi
o, karın kapadığı rayları temizleyendi sadece
yorulunca klarnet çalan, boş vagonlara.
yürürüm diye düşünürken
sebep oldum ona.

babasız büyüyen babamın
oğulsuzluğuna dokunurdum.
ummam, diye düşünürken
sebep oldum ona.

babam kuytu konuşur ve susardı.
katrana bulanmış bir ağacın aleviydi o.
dönmem diye düşünürken
tavaf oldum ona.

çiğnedim babamın sancı sırtını
gittim raylarda unutulan hikâyelerin kahrına.
ben o dişi taşların oyuklarında duaydım artık.
alışır, alışır, diye düşünürken
merak oldum ona.

fermandır: babayla bozgun her çocuk
hoyrattır elbet aşklarına.
çünkü zamansız yolcuya susar kavşaklar.
dedim, dedim ve
revân oldum ona

çünkü kara örtüler atılırken üstüme
canıma kesilen paralar da hebâ.
hiç gitmedim kendimden uzağa, diye düşünürken
sıla oldum ona.

yaşlandıkça neden yalvaran kabirler
gibi bakardı babalar.
neden! diye düşünürken
medet oldum ona.

rüzgarda dalgalanan bir perde kadar
dokunaklıydı onca aleve susan babamın gözleri.
bakmam diye düşünürken
nişân oldum ona.

sararmış istasyonlara yanaşması gibiydi babam.
herkesin kulak kesildiği bir salâ oldu sonunda.
unuturum diye düşünürken
mürekkep oldum ona:

artık buruşuk bir çarşaf gibi dağılan
yüzüne bakınca duydum ancak:
anneler erken
ölümlerine yakın sevilir babalar.

Kemal Varol

baba+siirleri Şiirdir Baba

Kopan İp

Kopan ip, bağlanabilir yeniden
Tutar tutmasına ama
Kopmuştur işte bir kere

Belki karşılaşırız yine, ama orada
Beni terk ettiğin yerde
Bulamazsın beni bir daha

Bertolt Brecht

Türkçesi: Kerem Çalışkan

kopan+ip Kopan İp

Sonra seçiyorum: insanları, cümleleri, kitapları, filmleri…

” Her şeyde erinç aradım; ama hiçbir yerde bulamadım, bir kitapla çekildiğim köşeden başka.” demiş Thomas à Kempis.

Bugünlerde aklımdan sık sık geçiyor bu sözler. Her defasında onaylayarak anımsıyorum.
Yalnızlık nasıl da tercih ediliyor bazen, ve nasıl da yakışıyor bazı mevsimlerin rengine.
Sonrasında düşünüyorum da; bu mevsimler de herkesi kapı dışarı mı ediyoruz, yoksa içeriye hapsettiğimiz kendimiz miyiz diye.

Sahi ne kadar az anlaşılıyoruz, ne kadar az… Çoğu zaman anlatmayı bile denemeyişimiz, hep bu yüzden mi?

Yağmuru özlemiştim kavuştuk, aramızdaki pencereyi saymazsak.
Ve bugün sadece okumak istedim; düşünmeden, konuşmadan ve yazmadan.
Ama yazmadığımda uzun süre aynaya bakmamış bir kadın gibi hissediyorum kendimi.
Yazmadığımda merak ediyorum dünyanın neresine gizlendiğimi.
Kaybolmuş gibi değil de, bir köşeye saklanmışım gibi hissediyorum.
Yazmadığımda yüzümü göremiyorum.

Sonra seçiyorum: insanları, cümleleri, kitapları, filmleri… Her şeyi seçiyorum.
Çoğunu eliyorum…
Gereksiz kalabalıklara yüzümü hiç dönmüyorum; zaman, yaşama teğet geçmesin, zaman yaşamın ta kendisi olabilsin diye.

Kalanları seviyorum, seçtiklerimi, kendime ayırdıklarımı, yaşamıma sakladıklarımı.
Onlar güzel insanlar, güzel cümleler, güzel kitaplar, güzel filmler…

Sonra düşünüyorum da yağmur ne güzel diyorum. Bu şehre de çok yakışıyor zaten…

“Bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir” demiş Camus. Yanılmış.
Ve ben belki de sırf “Cehennem başkalarıdır…” dediği için Sartre’ı bu kadar seviyorum…

Susup, kendi kendimi anlıyorum…

Elif Gizem

elif+gizem Sonra seçiyorum: insanları, cümleleri, kitapları, filmleri...

Milan Kundera – Bilmemek

“Dönüşü seçti. Bilinmeyenin tutkularla dolu keşfine, bilineni yüceltmeyi tercih edecektir (dönüş). Sonsuzluğa (çünkü macera asla bitmeme iddiasını taşır), sonu tercih edecektir (çünkü dönüş hayatın sınırlılığıyla barışmaktır).” (s.10)

“Bütün öngörüler yanılır; bu, insana bahşedilmiş çok nadir kesin bilgilerden biridir. Ama öngörüler gelecek hakkında yanılsa da, kendilerini dile getirenler hakkında doğruyu söyler, onların şimdiki zamanlarını nasıl yaşadıklarını anlamak için en iyi anahtardır.” (s.13)

“Hayatları felakete dönenler, suçlu avına çıkarlar.” (s.46)

“Sen bana, aşkta aslolanın sadece ten olduğunu söyledin. Küçüğüm, eğer bir erkek sana senin sadece tenini istediğini itiraf edecek olsa, koşa koşa kaçardın. Ve yalnızlık denen o korkunç duyguyu anlardın.” (s.50)

“Duygulardan uzak cinsellik, insanın kederden öldüğü bir çöl gibi uzar.” (s.50)

“Geçmişe karşı hiçbir sevgi hissetmiyor, ona dönmek için hiç arzu duymuyor: Hafif bir çekingenlikten başka hiçbir şey duymuyor; kopukluk. Doktor olsaydım ona şu teşhisi koyardım: “Hasta nostalji yetersizliğinden rahatsız.” (s.51)

“Aşk, şimdiki zamanın coşkuyla yüceltilmesidir. Şimdiki zamana bağlılığı anılarını kovdu, onu anılarının müdahalelerine karşı korudu; belleği kötü niyetinden bir şey kaybetmedi, ama ihmal edilip bir köşeye atılınca üzerindeki gücünü kaybetti.” (s.53)

“Ardımızda bıraktığımız zaman daha geniştir, bizi geri dönmeye çağıran ses daha karşı konulmazdır. Bu deyişte keskin gibi bir hava var, ama yanlış. İnsan yaşlanır, sonu yaklaşır, her an gitgide kıymetlenir ve anılarla kaybedecek zaman yoktur. Nostaljinin; matematik çelişkisini anlamak gerekir, ilkgençlikte yaşanan hayatın hacmi tamamen anlamsızken nostalji en güçlü noktasındadır.” (s.53)

“Kaynağını gerçek bir tutkudan almayan sadakat, ne kadar da bıktırıcı.” (s.56)

“Yıllar sonra tekrar görüşen iki insanın heyecanını hayal ediyorum. Bir zamanlar sık sık görüşmüşlerdir ve bu yüzden de, aynı yaşanmışlıklarla, aynı anılarla bağlı olduklarını düşünürler. Aynı anılar mı? Yanlış anlamalar burada başlar: Anıları aynı değildir. İkisi de geçmişten iki ya da üç durum hatırlamaktadır, ama herkesinki kendinedir; anları birbirine benzemez, birbiriyle örtüşmez; hatta nicel olarak bile birbirleriyle kıyaslanamazlar; biri öteki hakkında, onun kendisi hakkında hatırladığından çok daha fazla şey hatırlar.” (s.84)

“Hatırlanan geçmiş zamandan yoksundur. Bir aşkı, bir kitabı yeni baştan okur ya da filmi tekrar seyreder gibi yeniden yaşayamazsınız.” (s.86)

“Vedalarda başarısız olan kavuşmalardan pek büyük bir şey bekleyemez.” (s.89)

“Ruhun yüksek alanlarında yürütülen tartışmalar, ne kadar zekice olsa da, nedensizce ve mantıksızca, aşağılarda olup bitene karşı her zaman miyop bakarlar.” (s.95)

“İşte o an, bir hata işledim, tanımlaması zor, anlaşılmaz, ama bütün hayatımın hareket noktası olan ve asla onaramadığım bir hata. Cehalet çağında işlenmiş bir hata. İnsan o çağda evlenir, ilk çocuğuna sahip olur, mesleğini seçer. Bir gün pek çok şey bilecek ve anlayacaktır, ama artık çok geç olacaktır. Çünkü bütün hayatına, insanın hiçbir şey bilmediği bir çağda karar verilmiştir.” (s.108)

Milan Kundera

milan+kundera+bilmemek Milan Kundera - Bilmemek

Anlatmaktan Vazgeçenler Susarlar

Anlatmayı beceremeyenler s u s a r l a r.
Anlatmaktan vazgeçenler s u s a r l a r….
Anlaşılmayacağına karar vermiş olanlar s u s a r l a r.
Diğerlerinden ümidi kesmiş olanlar s u s a r l a r.
Hata yapmaktan korkanlar s u s a r l a r.
Kendilerini açığa çıkarmaktan korkanlar s u s a r l a r.
Zannettikleri kişi olmadıkları,
zannettikleri dünyada yaşamadıkları gerçeğini
hazmedemeyecek kadar güçsüz olanlar s u s a r l a r.
Olaylar ve olgular dünyasıyla
baş edemeyenler s u s a r l a r.
Herşeyi gördüğünü,
tüm olasılıkları yaşadığını düşünenler s u s a r l a r.
Güçlü olarak görülmeye
ölesiye ihtiyaç duyacak kadar
güçsüz olanlar s u s a r l a r.

ŞŞŞşşşş! … Sessizlik!

Sonsuza dek konuşabilecek olanlar
en çabuk susanlardır genelde.
Sonra kadınlar gelir ki
onlarda bu kategoridedirler çoğunlukla.
Sonra şairler…
En son ölüler susar!

Emily Dickinson

anlatmaktan+vazgecenler+susarlar Anlatmaktan Vazgeçenler Susarlar

Unutma

Olur da birgün beni unutursan..
Şu camın kenarında ki sardunyaları;
akşam sefalarını unutma..
Hergün sula onları…yine konuşmaya devam et onlarla…
Küçük adımlarla yürümeye..
Suskun kavgalarına devam et…
Gölgeler biriktir
Sıcak günler için…
Büyütmeye devam et içinde ki ağacı
O hep içinde yeşil kalsın…
Olurda birgün unutursan beni..
Cayma inatçılığından
Değiştirmesin hiçbirşey seni..
Devam et su gibi vazgeçilmezliğine
Yok olmasın dayanılamaz özlemin…
Unutma güzel şarkıları…
Devam et söylemeye…

Unutursan bir gün beni
ağlamayı unutma…
Unutma yaşamayı…
Çünkü ben..
Seni unutmayacağım…
Çırılçıplak, soğuk bir ovada
Unuttuğun yerde kalacağım…

Hakan Gülhan

biraktigin+yerde Unutma

İstanbul Gibi

Sevdiğim insanlar gidemediğim şehirler gibidir…
gidipte göremediğim , , görüpte kalamadağım..
sevipte alışamadığım..
alışıpta ölemediğim şehirler gibi…
sen o şehirlerden İstanbul gibisin…
gözlerin gökyüzü…
saçların beykoz sırtlarındaki sümbüller..
sesin boğazda ki balıkçıların çığlıkları..
kokun beyoğlu..
gülüşün pierre lotide bir kahve molası…
susman ortaköy…
sana gelipte kalmak var..
kalıpta uyumak var..
sessizce ..
hıçkırıklarla ağlamak isterken sırtına yaslanmak var…
herşeyi bırakıp sadece seninle konuşmak var…sadece
bir şehir dinler gibi..
o şehrin bir tepesinde..
rüzgarı dinlemek var…
nefesini hisseder gibi..
seninle dost olmak var…
ey güzel kadın
hem kavgasın, hem huzur,
hem dertsin hem çare…
hem tatlı hem huysuz
kah acı kah tatlı..
sevdiğim insanlar şehirler gibidir..
senin gibi..
İstanbul gibi…

Hakan Gülhan

hakan+gulhan İstanbul Gibi

Bu Olsun Şiir

sıçarlar insanın ağzına anasıyla babası
belki istemeden; ama sıçarlar yine de
aktarırlar ona tüm kusurlarını
ve salt onun için eklerler bir iki tane de

ama onların da ağzına sıçılmıştır vaktiyle
eski usul şapkalı paltolu aptallar tarafından
vakitlerinin yarısını saçma bir ciddiyetle
öbür yarısını da gırtlak gırtlağa harcayan

insanın insana verdiği yokluktur ancak
ve bu kıyı sahanlığı gibi derinleşir gitgide
elinden geldiğince kurtul çabucak
ve sakın ha çocuk yapayım deme

Philip Larkin

insanlar+agzima+sicti Bu Olsun Şiir

Adamın Biri

Ekmeğini ısıra ısıra yürüyor, adamın biri
Durup ta sevgilime şiir yazacağım ha?

Oturmuş kaşınıyor ötekisi
Bitlerini eziyor parmaklarıyla
Hangi yürekle psikanaliz’den söz edilir ha?

Sakatın birisi, bir çocuğa yaslanmış gidiyor
Ben oturup Andre breton’ u okuyacağım ha?

Kan tükürüp dört bir yana
Orda birisi tiril tiril öksürüyor
Ruhumun derinliğini anlatacağım ha?

Birisi kemik arıyor çamur içinde
Gel de türkü söyle sonsuzluk üstüne?

Bir satıcı bir gramla, kazık atıyor
Şimdi durup dördüncü boyutu anlatacağım ha?

Mutfakta tüfek temizliyor bir savaşçı
Gerçek üstünden söz edilebilinirdi burada?

Birisi parmaklarını saya saya gidiyor
Haykırmadan nasıl konuşmalı yığınlar içinde?

Cesar Vallejo

rezzanatakol+devintart Adamın Biri