Sâdi
Şub 23
Odaya Kapatılan Gökyüzü
Sâdi
Şub 23
Seni Korumak İçin
Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben… Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım… Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını…
Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık, yüzün her bulutlandığında… Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep… Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde… Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine… Gökkuşağının altından geçen çocukların şımarıklığıydı, kaküllerini her araladığımda gövdemdeki ürperti…
Ağzımdaki meneviş sendin insanlara şiirler okurken… Bütün öksüzlerin kederiyle baktım yüzüne, ne zaman geleceği düşündüysem… Bir haksızlığı haykıran herkese senin soluğunu verdim… Bütün hapislerin penceresi yaptım seni… Sonra tuttum kenar mahallelerin yalnızlığını gösterdim, bir özür, bir bağışlanma umuduyla…
Kirpiklerinin ömrüme açtığı yolda yaptım bütün kavgalarımı… Söze inandım, gövdene ondan çok… Dönüp dönüp sana geldikçe anladım özgürlüğün aşk olduğunu… Alışkanlıklara yenilmedim ben, seni bir alışkanlığa dönüştürmek istemedim yalnızca…
Çocuklar dünya karşısında yenik büyüyordu… Babalarından başka doğru bilmeden yaşlanıyordu erkekler… Çarşılar evleri çoktan teslim almıştı… Kızlar şarkısını kimseye söyleyemiyordu… Sokaklardan esen güneş değil, geri çekilme duygusuydu… Annelerin sütünde ışık yoktu…
Kaba adamların kalın sesi örtmüştü ülkeyi… Güzellik, insanların gelecek düşlerinden çoktan çıkmıştı… Kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu… Bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes…
Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar… İncelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti… Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu…
Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi… Seni korumak için karşı durdum tüm bunlara… Dünyayı senden geçirerek sevdim… Geri çekilmem yakışmazdı seni sevmeme…
Günlerdir yoksun… Öfkeni bile özledim… Nasıl bir uzaklıktan geleceksin bilemiyorum… Ayrılıktan medet umar oldum… Kaşlarının işaret ettiği yerde duracağım… Kararan gümüşler gibi duracağım… Bir ülkenin acılarına tutunarak özür dileyeceğim…
Işıklı bir korunak arayacağım sesinin kıvrımlarında… ’Gelmen iyiliktir’ diyeceğim… Yüreğimden başka yanıtım olmayacak… Bir sorudan bir soruya vuracağım seni yine… Dünyanın bütün yağmurları yağacak iki söz arasında… Ellerimi geçmişe mi geleceğe mi koyacağımı şaşıracağım…
Küller altındaki köz için bir yudum soluk isteyeceğim… ’Aşk iki kişiliktir’ sözünü düşüneceğim uzun uzun… Kalkıp pencereden hayata bakacağım… Alnından öptüğüm yerde ülkemsin, ağzından öptüğüm yerde kadınım, diyeceğim… Bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım…
Ömrümden öteye taşıdığım çocuk… Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim…
Şükrü Erbaş
Şub 23
Oğlunun Doğumu Dolayısıyla
Şub 23
Devrimiçi Sosyal Paylaşım
Bir etkinlik daveti:
Alper gencer seni
Yeni bir okuma etkinliğine davet etti.
Başlıca haberler:
Dünya ortadoğudan gelen ayak sesleriyle uyandı
Devrilen domino taşlarına benziyor diktatörler
Aradığı ümidi devrimde bulan insanlar mutlu
Afrika’da devrimcilik kazandırıyor, kabileler şokta
Haber kaynağı:
Tunus, mısır, libya
Yemen, cezayir, ve fas bekliyor sırada
Bildirimler:
Libya halkı büyük bir devrim yapmak istiyor
Onayla
Kaddafi halkı tarafından zalim bir diktatör olarak etiketlendi
Altı buçuk milyon libyalı bunu beğendi.
Mısır’dan giden gönderiyi gör:
Hüsnü mübarek
Grup kur:
Devrim ve çay
Uygulamalar:
Zalime hakkı göstermek
Mazluma omuz vermek
Durmadan dua etmek
Oyunlar:
İs ra il ve a be de
Fotoğraflar:
Muhammed Buazizi kendisiyle birlikte
Ortadoğu ve dünyayı ateşe veriyorken…
Yorum yap
Durumum:
Çok şükür
Ne düşünüyorsun? :
Çocukları…
Tümünü gör
Devrim dalgası bütün dünyayı sarıyor.
Alper gencer bu bağlantıyı beğendi.
Mesajlar:
Sakın ümidinizi kesmeyin.
Paylaş
Arkadaşlarınla sohbet etmek için devrimiçi ol
Ortadoğu profil resmini değiştirdi.
Bütün devrimciler bunu beğendi.
Alper Gencer
Şub 23
Kan Atlası
emel’e
çolak mırıltılarla dövmelenen çocuk
her gün her gece eğer adasında,gözü ağzı elinden alınmış, yosunlar
sarmış bedenini çığlıklarken bunu su içinde…
karada, hançer suratlı abinin rüzgarın uçar adımları.
geçmiş ilmeğinde saklıdır arzusu
içinden karanlık, tekrar ve ilenç sızdıran hayret taşında.
”soruyor hatırasında,
sırtımda ve sırtında gezinen bu ürperti kim,bir damla süt yerine bu ağu kim?”
ay gözüyle bakmayan kavruk akıllara
-boy atmış da salgıları, cücelmiş sezgileri-
bir yanılgı rehavetinde debelenenlere…
ey, yüzleri
bir babakuş gölgesine
çakılmış olanlar,
üzgün adım, ileri marş!
Şub 23
İzler
KISA ŞİİR / altı
Her konuşma bir şeyi değiştirir hayatımızda,
Sustum durdum geriye geriye çekilerek
KISA ŞİİR / yedi
Sözlerin bumerang gibi
döner yaralarsa seni
ağzın dilin gereksizdir
susarsın
İZLER
Susup bekleyerek yaşlanıyordu
şeylerin uğultusu arasında
içi ağırlaştıkça rüzgara çıkıyor
siliyordu kendini durma
ağrıya ağrıya nara dönüştüğünde
açtılar içinden sözler çıktı
kem sözler, kırıcı davranışların izleri
aldanma gölgesi, ondurmayan bağışlama
“gitmeliyim” çıktı, “dönmemek üzre bir daha”
“artık herkesin yüzüne
bütün düşündüklerimi”
“yalnız olmalıyım” çıktı.
derinlerde sır tutmuş
bir eski sevda.
Gülten Akın
Şub 23
Orta Asya’da Bir Fincan Dibi
Nerden bakarsan elinde kalıyorum..
Öyleyse bırakma / sarıl..
Bahar geçti de / ben yaprağa nasıl söylerim, ağlarken düştüğümüzü..
Madem öyle, saati ayrılığa kur,
çalmadan gitmiş olasın lakin;
elin elimde olmalı mesela, biriken bir şeyler olmalı, eriyen de bir şeyler.
Bu kalp kafesine sığmıyor artık gitmeliyim,
Meneviş teninde harı gözlerimin..
Kuşlar biliyorum, göç yollarında bir annenin dudak izi..
Kursağımda akşamüstü, kaç gün oldu
yanlı aşklardan ağlama dersleri alıyorum
giden sevgiliyle alakalı..
[ Sonrası yerini bulmak zor olmadı,
bir hüzün kanamış bu yöne.. ]
Bavulumda özgeçmişim:
-Ayrıntılara girmeden aynen aktarıyorum:
“seni seviyorum”
Ve hayır!
Bir saniye..
Her şey sandığın gibi / Berbat haldeyim..
İsrafil’den bu yana gülmedim nâyi,
deliklerinde acı zula yapmış, esrik susuşlarına onların..
Yüzümün duldasını hüzne berkittim..
Ne yıkabilir gözlerimi şimdi, ne yaşımı.
Yakından bi yerden geçme ne olursun Ezizér,
sivilce yarası yüzümdeki çukurlara,
gölgen düşüyor durmadan / Utanıyorum..
İnan bana içimizdeki İrlanda elbet özgür kalacak / öp beni..
Haritayla yalpalıyor insan,
Yokluktayız / anlam bulmuşum, isimlendirme beni…
çölde diline yapışan şeyin su olması gerekirken
onun adını sayıklarsın..
İşte.. Bu böyledir de Ezizér..
Kağnılardan, gotik tabulardan,
serden ve antik çağlardan geçtim..
Sende durdum / İfşa etme kibrimi..
Usandım alnımdaki kirle, batmış bir gazetede sürmanşet olmaya.
Biliyorsun / ve beni üzme Ezizér..
Annesi çok ağlayan çocuklardanım ben..
Bilatedbir yollarda pusuya düştü kuraklığı serçe parmağımın..
Saçlarımı okşa ah / günahlarımı evcilleştir.. Ölümü de gülünç oluyor bak şairin..
Israrları bırakıp Bab-ı Ali çatısına düşen her bir güvercinin kanadı,
İbranice şirke girmenin yasal mermisidir lügatımda..
Öyle bakma Ezizér, bunu da geç kayıtlara.. / Elin, elimden düşmeden..
Gitmek istiyorsun tabi, git..
Bu öykü de biter ..
Leyla ölür / Mecnun evine döner..
Şub 23
Dua
Şub 23
Zeytin Ağacı
Madem geldin, uğradın yanıma
yaslan, kavruk gövdem bu.
Yaşım kaç mı? Saymadım ki,
ya da unutmuşum, bağışla.
Bu: bir boşluk: içimde
Yaşamak izi de denir,
Sanki, nice kelebek tozu, içinde.
Çok durdum, hiç gitmedim ben, bu dağ başında
Rüzgâra ağladım bazen,
Bazen derdimin dibini saydım ıssıza.
Yaşlı, durgun bir zeytin oluşuma bakma
Şuramda bir su vardı ve şuramdan
Neşeyle akardı aşağıya.
Ela birini sevdim ben de zamanında.
Kalkıyor musun? Kalk, ama
Kaderinin sesini unutma, gönül gözünün yanına.
Ve sözünün içine çektin madem,
Madem aldın beni rüyana
Bu da benden, dalımdan bir hatıra:
Ayrılığın gümüş bilgisidir o, al
Helalü hoş olsun sana.
Git ve unutma
Ha vardır benim dallarım şimdi
Ha hatıra.









