Yanlış Anka Destanı

Uzun bir öyküdür, anlatanı bulunmalı
Bir dizeyle özetlenir: Koklanmayan gül üşür
Ama açmalı onu, birazcık kanatmalı
Şiiri, sevdayı içerir öykü
Yolcu düşkünü hanları

Söz düşmez hancıya, o ne bilir ki
Bir acı şiirle nasıl örtüşür
Yüzünü ayaz mı yalamış, hancı
Her zaman bir sıcaklığı öpmüştür

Yolcumu ki toz tadını tanısın
Hancıdır o, bu şiirde bir simge
Açıklamak için kimi şeyleri
Araç olacak belki de

(Eski sözdür: Kuşlar kanat açmalı
Bu öyküyü dinleyen bulunmalı)

Abdülkadir Budak

siir+ve+aci Yanlış Anka Destanı

Sağlama

Yalnızlık sessizlikte yapıyor sağlamasını
Zehir sağlamasını yılanın çatal dilinde
Bisiklet rüyasında çocukları görüyor
Bisikletin sağlaması çocuk sevinçleriyle

Giyotinin sağlaması kestiği boyunlarda
Yokluğunun sağlaması eli bıçaklı gece
Kumsalda sağlamasını yapan garip tekneyim
Bir denize bakarak ve büyük gemilere

Düğünden cenaze törenine geçilir hani
Yokluğun öyle bir şey, ölüm tetikte
Boş konserve kutusunun tekme yemiş haliyim
Çok ağır kokuyorum yalnızlık çöplüğünde

Sevgiliye özlem bir bisiklettir
Öte yandan yoksul çocuk düşünde
O kadar özledim ki sevgilim seni
Bütün yoksul çocuklar bisikletlerde

Abdülkadir Budak

saglama Sağlama

Ev Zamanı

1.

Büyük istasyonlardaki büyük vedalar için
Trenler uzun bekler güzel bir gelenektir
Büyük istasyona benziyor artık bu ev
Tren bir yolcu daha edinecek demektir

Bulunduğum ruh halinden şöyle bir bakıyorum
Şu odanın biçimini alan ben değilim sanki
Şu mutfağın çeşmesinden akmamışım su yerine
Sofrayı donatmamış oturmamışım balkonda
Özellikle çocuklara sarılıp baktığım zaman
Olduğumdan daha güzel göstermemiş beni ayna

Bir kartal karıştırmış kayalıklarla bu evi
Parsın homurtuları pençeleri bu evde
Evler baykuş olunca sözler saptırılıyor
Yırtıcı hayvanlara benziyorum bu yüzden
Kırılanın sayısı her geçen gün artıyor
Gülümseyen fotoğraflar eksiliyor albümden

Eşyalar beni tanırdı yer verirdi bir koltuk
Sandalye benim için yanaşırdı masaya
Ördüğü dantellere benzerdi karım
Çocuklar avcı görmüş ceylanın gözlerine
Bir kez daha ben bu eve benzerdim
Ölmüş anne resminin çerçevesine

Köprüsüz ırmaklar aramızdan geçiyor
Ev odayı ısıtmıyor oda yalnızlığımı
Bir kuyuya düşer gibi düşüyorum şiirlere
Evim büyük istasyona benziyor sanki
Ama yolcu binemiyor bir kez daha trene

Abdülkadir Budak

ev+zamani Ev Zamanı

Ben senin krallığın ülkene yetiştim

Ben senin krallığın ülkene yetiştim
Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
Her sabah büyüten denizimizi böyle
Gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.
Sen o çıktığım sularsın,zencim benim.
Denize bakan evler gibiydim seninle.
Dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle.
Beni şey et gülüşlerini bekleyeyim.

Sen gittiğim o ülkesin varılmıyorsun
Vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
Güzelliğin balıkları gibi İstanbulun.

Şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
Yankımış denizlere öbür kadınlara
Dünyada sizinle İstanbul olmak varmış..

İlhan Berk
ilhan+berk Ben senin krallığın ülkene yetiştim

Ozan ve Sesler

Her gün böyle gelip dünyadaki yerini alıyor.
‘Zor olan, diyor, şiirin hayatını yaşamaktır.
Yazmak sonra gelir hep.’ Bir bardak su ister
Gibi kolay çıkıyor bu sözler ağzından.
Kendiyle daha bir içli olmak için sonra
Her zamanki eski koltuğuna gidip oturuyor.
Göz göze geliyor ağaçlarla denizle gökle. Bir top
Karanfilde gezdiriyor ellerini. Burnuna götürüyor.
Sesleri dinliyor sonra. İyi akşamlar diyen
Yoldan geçen bir sesi. Gürültülerle inen sabahı.
Sessiz otları. Düşen günü.
                                Sesleri.Sesleri.Sesleri.
Böyle bütün gün sesleri dinleyip
Çekiliyor sonra,
dünyadaki yerine.
                                             

                                                      Deniz Eskisi

İlhan Berk

ozan+ve+sesler Ozan ve Sesler

Gül II

-Bu cadde nereye çıkıyor? 

Bir güle bakıp böyle diyorum. 
                               Taşbaskısı
İlhan Berk
sar%C4%B1+gul Gül II

Fotoğraf

Dört kişi parkta çektirmişiz,
Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi…
Anlaşılan sonbahar
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar…
Babası daha ölmemiş Oktay’ın,
Ben bıyıksızım,
Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış.

Ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Oysa hayattayız hepimiz.
Melih Cevdet Anday

melih+cevdet Fotoğraf

Şiirin Attıkları

I. U z u n B i r A r a d a n S o n r a

Uzun bir aradan sonra
İlk şiirimi yazdım bitirdim
Elim ayağım kırık kesik
Uzun bir hastalıktı geçirdiğim
Gömleğim yırtık alt yanım çıplak
Sokağa çıkmış kadar ürkeğim

II. Ş i i r l e r i m B e n i m

Şiirlerim benim
Doğuştan yetimlerim…

III. E l Y o r d a m ı d ı r Ş i i r . . .

El yordamıdır şiir
Büyük Homer elinde lir
Gör ulu ağaçlar arasında bir bir
Kır perilerinin dans ettiği alanları
Geyiklerin su içtiği pınarların yerini
Dağların ardını denizlerin dibini
Tellerine dokunmakla bilirdi

Parmakları öyle ince antenlerdi ki
Bir daha eşine varılamadı
O yüzden kör kaldı adı…

IV. U l y s s e G i b i . . .

Uzun bir yoldan geldin çocuk
Kale kapısı önünde atından indin

Deste deste güllerin vardı tomurcuk
İncik boncuk doluydu heybelerin

Düşün başlamadan önce aklındaki yolculuk
Haritada ince bir çizgiden başka neydi

Okuduğun tüm kitaplarda satırlar soluk
Şiiri yazmadan önce doğruyu kim bilirdi ki

Yıllanmış kentler eski kemerler geçtin
Tattın denizlerin tuzunu ormanların serinliğini

Ansı bir gün mısır serptiğin güvercinleri
Nasıl mutluydun ölümsüzdün cömerttin

Toz toprak üstün başın gözlerin ışık
Sesin bir yağmur hışırtısıdır şimdi

Uzun bir geceden dönen bilge Ulysse gibi
Gerçeğin buruk tadına erdin bitirdin şiirini…

V. Ş i i r i n A t t ı k l a r ı

Biten bir şiirin ardından
Yenmiş içilmiş portakallardan
Kalan kabuk gibi posa gibisin
Söyle o güneşleri ne ettin?

Bungun dolanırken boş kıyıda
En çok kendine düşman
Sensin ayaklara bulanan katran
Batan gemiden kurtulan tahta…

Necati Cumalı

guvercin+gerdanligi Şiirin Attıkları

Ayışığı

I
Ben uzaklardan beklerdim,
Sayarak günlerimi.
Bu gece penceremden düşen ay ışığında,
Birden yanıbaşımda buldum
Bir ağaç gibi çiçeklenmiş
Anladım almış yürümüş
Sarmış bu sevda içimi

II
Gece yarısı elbiselerim,
Ayakkabılarım üstüne
Düşen ay ışığı,
İnsan böyle mi olur
Sevdaya tutuldu mu?

Bütün eski kitapları okudum,
Yaşlanmış güzellere sordum,
Mutluluk bu mu?

Ama bu sarışın
Ötekine hiç benzemiyor.
Ah, daha yeni yeni anladım
O küçük elleri, gülen gözleriyle
Beni bu kadar seviyor…

Kalmadı başka korkum
Düşünmeden eline bıraktım kendimi
Bütün dostlarım söylüyor
Bu sefer mutlaka tutuldum

III
O yanından döndüğüm, gece yarıları
Güler, konuşurdum, kendi kendime
Tutmasam, kucaklayabilirdim ağaçları.
Kimbilir, gelen geçen
Görünce ne derdi halime.

Sizin de, seviştiğiniz, kardeşler
Mevsim bahara rastlarsa
Benim canım açılmak isterdi
Mutlaka bir başkasına
Öperdim evde ilk karşıma çıkanı.

Uzakta, şimdi çok uzakta…
O nar tanesinden taze
Kuştüyünden hafif geceler
Kalbim ümit içinde yüzer
Dünyam yıkanır ay ışıklarıyla…

Necati Cumalı
dusunmeden Ayışığı

Yaz Bitti

yazın bittiği her yerde söylenir
söylenmeyen şeyler kalır geriye
ve sonra hiçbir şey olmamış gibi
ağır, usul bir hazırlık başlar
uykuya benzer yeni bir mevsime
orda burda, ev içlerinde, kır kahvelerinde, deniz kenarlarında
incelen yazın akşam esintilerinde
zaman usulca sıyrılır aramızdan
ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini
başka ne gelir elimizden
büyük bir uzaklığa gülümseyerek
geçiştiririz
ıskaladığımız şeyleri
yatıştırıcı rüzgârlar
dışavurur içimizdeki lodosu, poyrazı, günbatımlarını
saklar bizi
gözlerimizdeki hüzne “dinginlik” adını verir
“seni iyi gördüm,” diyenler
biz de iyi hissederiz kendimizi
elimizden başka ne gelir ki
köşe başlan, akşamüstleri, kokular
tozar gider zamanın boşluğunda
karışır anların kuytu belleğine .
belki sonraları bir gün
hatırlanır aynı kederle
yazın bittiği her yerde söylenir
söyleyenler inanır bir şeylerin sahiden bittiğine
yaz biter
eskir geceler, serin, hüzünlü
yeni mevsime hazırlık: ömrün teyel yerleri
bir yanı telaş, bir yanı ürperten yaz sonu ikindileri
çıkarır sizi dalgın derinliğinizden
yaşadığınızı duyarsanız teninizde
bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz
sıcak odaları, beyaz, temiz yastıkları
ahşap pancurları
yaz bitti
bitmeyen şeyler kaldı geride
yaz bitti
yaz bitti
yüksek sesle söylüyorum bunu kendime
her yerde söylendiği gibi
yaz bitti
yaz bitti
hiçbir şey hiçbir şey
hiçbir şey
yalnızca üşüyorum şimdi

Murathan Mungan

yaz+bitti Yaz Bitti