Peri Masalı

“Şimdi peri masalı anlatma sırası sende,” dedim.
Yalnızca, “Sizi seviyorum,” dedi.

Yalnızca içten gelerek söylenen şu iki sözcük. Sizi seviyorum.
Bütünüyle umutsuzluk dolu sözcükler. Bunu ” Kansere yakalandım,” der gibi söylemişti.
Onun peri masalı.

Koleksiyoncu/John Fowles

peri+masal%C4%B1 Peri Masalı

Üşüme

Kimse anlamıyor mezarım hazır yıllardır
yüreğimde eski evlerin yandığını bilmiyorlar
çocukluğumdan telaşlıydım sonrası hikaye
dilime şiir düştüğünde anladım hakikati
yalnızlık varken beş para etmiyormuş aşk

sattım olmadı aldım olmadı çoğaldı azalmadı
bezirganlar çerçi toplar atlas kumaş geniş yayvan
mavi deniz lolipop şeker gırla hayat yüreğim dar
yağmur düşerken camına deniz gören evinin
öyle bir sallandı ki dünya içinde titreyen yüreğimin

biliyorum adım gibi seninde gamzelerin var
bu inadın yüzünden gülmüyor bana hayat
saklısı makbuldür en acıyan yanlarında gülün
zannediyorum ki böyle bir ilk bahar sabahında
bir yürekten diğerine geçerken gelecek ölüm

ruhumun gölgesinde duvar ısıtan mumun alevi
seyrine daldığım can evimin orta yerinde
aklımı rüzgara kaptırmış kader diyip geçerken
titremelerime havadan atladı kaçınca kantarın topuzu
düşünemedim kalkmayı oturduğum yerden üşüdüm

al diyor başını çek git bu dünyadan
topla tasını tarağını ne varın vardı da ne yokun yok
uzanan ellerime boşluğu dolduran Rab
toplasan şiirlerimi eni konu üç beş kitap
sığar sığmaz bilir bilmez hayallerini sınıyorsun

bunca günü geceye devşirdin de ne geçti eline
anca bir mazlumun aynalarını kırıyorsun

Önder Yılmaz

usume Üşüme

Labirentim

bendim vebali fiyakalı sonumun…
başka ne beklenirdi ah! sahteydim…
kırıldım, sırça yalanımın ortasında.
yüzümün yarısı maktul yarısı katil…
bilemedim meramımı…
kimdi, avuçlarını soluğumla ısıttığım.
isterdim ki uzak durayım, ömrüm oldukça şüphe ve kemden.
sonra…
sonrası yok işte…
gördüm, göğsümden emdirdiğim yılanın geçirdiği evrimi.
iki söz arası hazla ovsaydım yaralarımı, kalmazdım böyle çarnaçar, uslanmazlığımla başbaşa.
kalbim dağıtsın alnımdaki ar’ı…
çıkaramadım kendimi, beynimin bu yoksul labirentinden!
anımsayamadım, sahi neydi aradığım?
hükmü geçse de dinmedi, içimdeki heves.

Henrik Nordbrandt

sahi+neydi+arad%C4%B1%C4%9F%C4%B1m Labirentim

Gönlü Güvercinli Kadın

önce sesin geldi
aralandı kapılarım
ardında şaşkın bulutlar çıkmazı
sonunda sen
gönlü güvercinli kadın

köpüren simsiyah saçlarınla
günler boyu koşuşup durdun
içimin aykırı ırmaklarında

gamzelerinde gizlediğin
o binlerce yıldızı
döküp de şimdi üstüme
söyle nereye

artık herkes
tutsun da elinden kendi şiirinin
tersinden mi girsin
ölü kelebekler sokağına

sen bende daha bitmedin ki
gönlü güvercinli kadın

Tekin Gönenç

Tekin+G%C3%B6nen%C3%A7 Gönlü Güvercinli Kadın

Kindar sabahı

“What can I tell you my brother, my killer
What can I possibly say?
I guess that I miss you, I guess I forgive you”
L. Cohen

gözlerini bir yabancıya anlatmak için
şimdi kimin mahvına imreniyorsun
hani üzgün anneler, eksik babalar
hummalı bir çocukluk varınca kapına
sarılıp sustuğun, tek gözünle ağladığın
sonsuz seviştiğin şimdi kim
derdin şimdi benimle yatarken
kime nasıl uyuyorsun
karanlık kışlalar, uzak dağ köyleri
ben hep seni gittim
galiba düşmanını özlemekle başlıyor kinimiz
ben şimdi galiba pek iyi değilim
peki ya sen nasılsın
uykularını bana kin edip
uzattın mı saçlarını

ben eskiden geceyi kendimden bilirdim
yağmur çırağı gözlerinle göğsüme kapandığın
safran sabahlarım yok artık
ben şimdi galiba çok deniz susmuş
kara kadınların kederiyim

ölüler akşamlara kavuşamaz diye
herkes beni suya uğurlarken
sen şimdi beni görmüyorsun
ne kılıçların şavkıması
ne yılanların yedi yıl sakladığı kin
saçlarını bana uzatıp hâlâ bilmiyorsun:
herkes ancak düşmanıyla tamamlanıyor

Kemal Varol

kindar+sabah Kindar sabahı

Hüzün Geldi

Türküler bitti
Halaylar durdu
Horonlar durdu
Al damar, mor damar, şah damar sustu
Bahçeler put kesildi birer birer
Meyveler salkım sacak taş
Bir bulut uçardı
Başı boş bedava
Yandı kül oldu.
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim yoruldu
Ağaç büyür arkasında koşamam
Kervan yürür peşi sıra düşemem
Yıldız akar uçsam da yetişemem.
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim yoruldu.

Bedri Rahmi Eyüboğlu

huzun+geldi Hüzün Geldi

Gökyüzünü Çevir Bana

Bende bulduğun benim de aradığımdı
sarmaşıp inceldiğimiz o nokta
hadi tut elimden gezdir sokaklarını
ansızın yakalanan sağnağıma

akşam kendini karartırken geliyorsun
komşular kimbilir ne diyor
günü soyunup beni giyiniyorsun
parmakların ışıkları dinlendiriyor

gök yüzünü çevir bana
gezinsin tutkunun alevden dili
uçarken çıkardığın o ses var ya
bütün sözcüklerin özeti gibi

tanrı bu geceyi korusun

Enver Ercan

G%C3%B6ky%C3%BCz%C3%BCn%C3%BC+%C3%87evir+Bana Gökyüzünü Çevir Bana

Bir Işık Görsem Uzaklarda

Yollara düşen kar erir
Saçlara düşen kalır
Aşk yakar yakar küllenir de
Yıllar yılı rüzgâra savrulmak kalır

Âh’lar berhava vâh’a döndü
Gözde yaş dilde tat hep zehr-âb
Mektuplar ki karışmış mürekkep
Kim okur kalbinin kitabını
Kurt yemiş yapraklar kalır

Giyinir akşamları düşerim yollara
Bir yağmur bir ben olurum
Bir ışık görsem uzaklarda
Aç kurdum dağlarda
Kışı gezdirir hasreti ulurum
Bir ışık görsem uzaklarda

Bir ışık görsem uzaklarda

Arif Ay

sa%C3%A7lara+d%C3%BCsen+aklar Bir Işık Görsem Uzaklarda

Gökyüzü Saatleri

III
bakışından yakaladım seni
duruşundan
su gibi akışından sesinin
ağaçlar kuşlar cümle bulutlar geçti
hüznünden yakaladım seni

saçlarımda eski zaman karıncaları
ve ilk ışıkları çeşmelerin
yüzün yüzüme değer gibi yıldızlar
akşamından yakaladım seni

sevinç mi telaş mı
tahtaya kalkmış
çocuk gibiyim karşında

IV
yaz akik bir güldü
yanağında soldu ve bitti
sende mi esti bu rüzgar
savrulur saçların da şimdi
yapraklar tümden nefti

bir düş horozudur güneş
her saat seninle
kurulur masaya bir güzel
ıssızlıklardan ıssızlıklara öter

en tetik yerindesin sabahın
kuşlar uçuruyor bakışların

(Bin Yılın Destanı)

Arif Ay

G%C3%B6ky%C3%BCz%C3%BC+Saatleri Gökyüzü Saatleri

Bu Kadar

her şey bu kadar
bu kadar bütün anılar
yollar gibi uzun
yolcu gibi gece gündüz
yalnızlık bu kadar
bu kadar çektiğimiz acılar
aşk dediğimiz işte bu kadar

çocuk bu kadar
onun uzun masalı vardır bu kadar
masallarla gelir her çocuk
bir varmış bir yokmuş
evvel zaman içinde
bütün kuşlar gibi o da uçmuş
yuva dediğimiz işte o kadar

anne bu kadar
hiç gün görmemiş bu kadar
baba bu kadar
gurbetle sıla arasında gitmiş gelmiş
ilkbahar yaz sonbahar kış
hepsi hepsi dört mevsimmiş
hayat dediğimiz işte bu kadar

bu kadar yaşadığımız
nereye kaçarsan kaç bu kadar
başını taştan taşa çal
hoşça kal gülüm
dünya bu kadar

Arif AY

bu+kadar Bu Kadar