Sen

Suskunluğun kapıları
Veya öfkenin yankısı
Senin içindir bu
Sevincin çığlığında
Kandilin suskunluğu
Ne caddelerin sessizliğindendir
Ne de açık yolların
Yıkıntılarından
Yaşamımız suskunluğunu çizer
Kalbimin üstüne
Süzülen bir martı gibi
Suskunluğun fısıltısı
Bedenimi yakar
Burada toplanır
Uzaklaşan ayrımlarda
Suskunluğun dehşeti vurur
Gerçek suskunluğu
Kalırım
Suskunlukla yanarak
Gerçekle yanmış gibi
Suskunluk anlamdan
Çıkar
Suskunluk soruyla
Girer
Suskunluğu dilsiz bırakırım
Rüzgârın beni bıraktığı gibi

Vedad Benmusa
Çeviren: Metin Fındıkçı

Vedad+Benmusa Sen

Bir Saat beklemek Çok Uzun İş

Bir saat beklemek çok uzun is,
Aşk biraz ötede duruyorsa;
Kısadır sonsuzluğu bekleyiş,
Sonunda aşk armağanı varsa..

Emily Dickinson
Çeviren: Talat Sait Halman

Emily+Dickinson Bir Saat beklemek Çok Uzun İş

1764

En hüzünlü ses en tatlı ses
En çılgın ses büyüyen,-
Kuşların sesidir baharda,
Gece hoş bir tat bırakıp giderken.

Mart’la Nisan arasındaki çizgi-
O büyük sihirli sınır
Ötesinde Yaz, nefes alsa duyulur
Yakınlıkta, kararsızlıklar yaşamaktadır.

Bir zamanlar bizimle eyleşen
Dostları hatırlatır bir bir,
Ki ayrılığın kara büyüsüyle büyüyen
Hasretleri artık insafsızca derindir.

Yasını tuttuğumuz ne varsa
Hatıra gelir yeniden,
Ötmesin isteriz kuşlar
Sussun isteriz bu siren.

Bir kulak deşebilir bir kalbi
Bir mızrak kadar kıvrak,
Keşke kalbe bu kadar tehlikeli
Bir şekilde yakın olmasaydı kulak.

Emily Dickinson

Emily+Dickinson 1764

Kızım Bekliyor Kapıda

Bir kurum emlağında yaşarız biz, kızımla ben.
Dokuz yaşında, fakat çok daha küçük gözükür.
O daha okumayı öğrenmedi akıllarından geçeni

ve sebeplerini komşularımızın. Bir ay geçti
aradan onlar durdurduklarından beri onunla oynamayı,
Hedır, Helen, Edmınd ve Saymın.

Ben onu okuldan eve getirdiğim zaman
çıkarmaz ceketini, fakat bekler.
Bir meltem rüzgârı ıslık çalıp geçerken evi

mavi kapıyı açar bir gülümseyişle
dışarda kimse bekliyor mu diye görmek için
onunla oynamak isteyecek kayıtsız caddenin üstünde

düşmanca tozun içersinde boğularak öldürülmüş; fakat hiç kimse yoktur orada.
Uzun bir boşluk kudurmuş bir köpek gibi ulur
bilinmez nefretin içine zincirlenmiş kapıdaki.

Katılaşır onun kalbi yorgun
kaldırım taşları gibi. Gelmez birisi
yumuşatmaya kızımın kırılan hevesini.

Mir Mahfuz Ali

Çeviri: Vehbi Taşar

g%C3%BCvercin+gerdanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1 Kızım Bekliyor Kapıda

Etsujin’e Çağrı

Yağışını
birlikte seyrettiğimiz kar-
bu yıl gene yağdı mı?

Matsuo Başo

ba%C5%9Fo Etsujin'e Çağrı

Tasavvur

İçimde ona karşı tarifi imkansız bir şefkat vardı. Yatağında nasıl uzandığını, nasıl ağır ağır nefes aldığını, saçlarının yastığa nasıl serildiğini tasavvur ediyor ve hayatta bu manzarayı görmekten daha büyük bir saadet olamayacağını düşünüyordum..

Sabahattin Ali

sabahattin+ali+tasavvur+etmek Tasavvur

Yanılıp Yakana Bakışımı Taktığında

nedir senin yerin
şiir uzamımda benim
kurtulamadığım bir imge misin,
duraksadığım bir dize
bir şiirde mi tutuklu kaldım ya da yüreğinde

az mı tanış öldürdüm
ulaşmak için sana
bunca ayinden sonra
kurban mıyım cellat mı

senin içindi bunca yakarış
izlerken seni
gölgem gölgene karışmış
çoğalan sen misin kayboldukça ben

günlerce gözbebeklerim
ayna tuttu sana
yanılıp yakana bakışımı taktığında
belge miyim varoluşuna

ve bir hüznün yankısıysa eğer şiir
sana yaklaştıkça şiire yaklaşıyorum demektir

Lale Müldür

seni+izlerken+%C5%9Fiire+yakla%C5%9F%C4%B1yorum Yanılıp Yakana Bakışımı Taktığında

Gözlerim Gözlerinde

Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var;
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin…
Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında
Fırtınalardan geldim sende dinleniyorum.
Bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum;
En eşsiz dakikalar sürsün senin yanında…
Hiç yumma gözlerini, ışığın eksilmesin,
Gündüzüm aydınlığım, ipek böceğim benim!
Güz bahçemde açılmış o son çiçeğim benim!
Yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin;
Ayırma gözlerimden çocuksu gözlerini,
O sakin o yalansız, o kuytu gözlerini

Ümit Yaşar Oğuzcan

%C3%9CM%C4%B0T+YA%C5%9EAR+O%C4%9EUZCAN Gözlerim Gözlerinde

Dostları Olmalı İnsanın

Dostları olmalı insanın,
Aynen gemilerin limanları gibi
Zaman zaman uğradığın
Yükünü boşalttığın
Dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda

Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
Geri döneceğin günü bekleme umuduyla
Bazen rüzgara o açmalı yelkenini
Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
Halatlarını çözmeli
Seni çok ama çok özlemeli

Dostları olmalı insanın,
Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen
Düşünmediklerini düşündüren
Seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen
Gerektiginde senin için ateşi yutabilen
Yolunu ısıtan ustan olmalı,
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini
Sana verebilmeli soğuk bir kış gününde
Üzerindeki tek gömleğini.

Oğuzkan Bölükbaşı

Dostlar%C4%B1+Olmal%C4%B1+%C4%B0nsan%C4%B1n Dostları Olmalı İnsanın

Duygu Yaraları’ndan

*
ah kafeslerdeki hayvanlar
acınız ne kadar yabancı bana
bilseniz ne kadar uzak diliniz
ve canavarca.

*
gözlerimden ufak gözleri var kuşların
ellerimse onların ayakları gibi
yürümek isterdim sevgilimin yolunda böyle
çektiğim acıları hiç tanımadan
bir selam bile vermeden.

*
kaybettiğim ne kadar çok şey var
unuttum artık gülmeyi
ağlarken gülüyorum.

bir sahtelik yok artık davranışlarımda
dünya gözle görülen bir varlık değil artık
bir kuş gibi yakalandım uçamıyorum
gönlümün dilediği yere

Sami Baydar

Sami+Baydar Duygu Yaraları'ndan