Uzak

Bu anıyı anlatmak isterdim…
ama nasıl solgun… hiç bir şey kalmamış gibi-
çünkü uzaklarda gömülü, ilk gençliğim yıllarında.

Yaseminden gerilmiş bir ten…
o Ağustos gecesi? Ağustos muydu? – o gece…
Yalnız gözleri hatırımda hayal meyal; gözleri, sanırım
maviydi…
Evet, evet mavi, gökyakut mavisi.

Konstantinos Kavafis
Çeviri: Barış Pirhasan

Yarım Saat

Hiç benim olmadın, olacağın da
yok sanırım. Bir iki söz, bir yanaşma
Dün bardaki gibi – o kadar.
evet, acı bir şey bu. Ama biz sanata hizmet edenler
kimi zaman beyindeki gerilimle
Neredeyse tensel bir haz duyabiliriz
Kuşkusuz kısa bir süre.
İşte dün barda böylece-
Güzel yardımıyla alkolün-
Cinsellikle dopdolu bir yarım saat geçirdim.
Sanırım anladın halimi
Ve biraz daha kaldın yanımda bilerek.
Gerekliydi bu. Çünkü bütün düşgücüne, alkolün
büyüsüne rağmen
Senin dudaklarını da göreliydim
Yanımda olsun istiyordum gövden.

Konstantinos Kavafis

Çekme Düşüncelerini Benden

ruhta açan gülümseme çiçeği
suyunu ve ışığını anlaşılmanın avuçlarından alır ancak
çekme öyleyse düşüncelerini benden
anla yalnızlığımı
anla gözlerindeki çocuk bakışa vurgunluğumu
bakışlarındaki şefkatle besle yüreğimin bahçesini

ey sevdası yürek besleyen sevgili
gözlerinin ışığını çevirsen ufuklara
sevişmelerin anlamı hala gözlerindeyken
güneş daha dokunmamışken dağların sırtlarına
gün doğdu diye
aldanacak koca bir şehir
yarım kalmış uykularla başlayacak yaşam

anla ki sevincinden damlayan her ses
her nefes
şafağa dokunacak
ilktir gökkuşağı
dağların ardından koşup gelen
gündoğumun avuçlarında
selamlayacak sabahlarımı

çekme bakışlarını benden öyleyse
gel sen uykularıma dokun
tutkulu düşlere yol alsın hasretlerim

adımla uzaklığımızı
yaklaş sevdama
varlığının bana yönelişlerinde şimdi bütün gizem
çözülesi sır kuşağının tüm arzuları
anlamları çözen algımın bütün büyüsü

sen susma ne olur
nefesini uzak tutma benden
sesinin tınısı doldursun umutlarımı
yaşama direncimi beslesin sevişlerin
ve sonra gülümsemeni sur tenime
papatya kokulu dudaklarının nemini

çekme varlığını sen benden
gözlerinde sevişmelerimiz var oldukça
yaşama küstüğüm her an
bakışlarından bağlanırım yaşama

Gassan Satar

Yokluğunda

En çok sana benzemeyenler hatırlatıyor seni
En çok senin gibi sevemeyenler özletiyor seni
Senin gibi bakamayınca hiç kimse
Sana düşüyor yüreğim
Bakışların aklıma geliyor
Şimdi başka gözlere dolan bakışlarını anımsıyorum
İçimi derin bir yokluk sarıyor
Senin gibi bakamayan gözlerde düşüyorum hasrete
En çok senin gibi sevemediklerimde
Anlıyorum seni ne kadar sevdiğimi
Titremeyince yüreğim
Akmayınca kanım deli
Yanmayınca tenim sende yandığı gibi
Anlıyorum seni ne kadar sevdiğimi
Anlıyorum kimseyi senin kadar sevemeyeceğimi
En çok senin kadar özlemediklerimde anlıyorum hasretini
Saymayınca saatleri
Beklemeyince güneşin doğumunu
Umut bağlamayınca gelecek yeni güne
Anlıyorum seni ne kadar özlediğimi

Gassan SATAR

Sana Aşık Olduğum Günler

Tohumun çiçek açtığı günlerdi
Ask küsmemişti insana
Yıldızlar sohbet ederdi çocuklarla
Güneş ay elele ayni anda dolanırdı gökyüzünde
Sen geçerdin kapımın önünden
Sevişirdim ayak izlerinin tozuyla
O zamanlar sevgilinin varlığı yeterdi aşka

Günaydın derdin dükkanlarını açan esnafa
Sesinin değdiği her insana aşkla bakardım
Sohbet ederdim ekmek parası derdine düşenlerle
Sana dair bir izin sevdasıyla

Sana aşık olduğum günlerdi/ ki aşkım büyüdü durmadan
Bombalar atılmazdı çocuklar üstüne
İki düşman ordu
Birlikte ağlardı ölülerinin ardından
Dostça mertçe yas tutulurdu öldürülenler için
Sen geçerdin rüyalarımın derininden
Arzuyla titrerdi düşlerim
O zamanlar hayaller yeterdi sevişmelere

Seni sevdiğim zamanlarda dünya cennet bahçesiydi
Çiçek açardı tas sokaklar
Sevdanı konuşur
Sevdanı dillendirirdim
Çocuklara masallar anlatırdım
Aşkınla saklambaç oynar
Aşkınla sobelendirdik
Seni anlatırdım
Bin çocuk başı ruhuma uzanır uyurdu
Bin çocuk rüyasına sızardı senin güzelliğin

Gülerek doğardı çocuklar o zamanlar
Gülerek giderdi insanlar sonsuzluğun kapısına
Sen vardın çünkü
Seni severdim ben durmadan
Sairler sadece aşkı yazardı
Ayrılığı, hüznü bilmeden
Çaresiz aşkı, çaresiz seni yazarlardı

Daha kimseler bilmezdi kıyameti
Aşkın inancı vardı sadece ibadet edilen
Sana aşık olduğum günlerde
Korku nedir bilmezdi yürekler
Aşktan inanç imbik edilirdi
İnançtan ask doğardı sadece

Sana aşık olduğum günlerde/ ki hiç bitmedi aşkım
Kimse askın ömrünü biçmezdi yıllarla
Kimse gitmeleri konuşmazdı
Gidilen her yerde aşk yaşanırdı çünkü

Sana aşık olduğum günlerde hiç şiir de yazmazdım
Varlığından bozulan bu dünya yolculuğunda gülüm
Ben yokluğunun şairiyim sadece

Ah bitse günler
Seni yasamaya doğsam yeniden
Yeniden otursak bir kuyruklu yıldızın kenarına
Sallasak ayaklarımızı evrenin okyanusuna
Seyretsek dünyayı o ışıklı göklerden

Gassan Satar

Birden

Sessiz gece. Sessiz. Ve sen vazgeçtin
beklemekten. Nerdeyse dingindi her yer.
Birden, orada olmayan kişinin o canlı
dokunuşunu duydun yüzünde. Gelecek.
Sonra kendi kendine çarpan pancurların sesi.
İşte rüzgâr da çıktı. Ve biraz ötede,
kendi sesinde boğuluyordu deniz.

Yannis Ritsos

Son İstek

Şiire, aşka ve ölüme inanıyorum, diyor,
işte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum.
Bir dize yazıyorum, dünyayı yazıyorum; ben varım; dünya var.
Bir ırmak akıyor serçe parmağının ucundan.
Yedi kere bu ırmak gökyüzünün mavisi. Yeniden
ilk gerçek oluyor bu arılık, bu benim son dileğim.

Yannis Ritsos
Çeviren : Cevat Çapan

Nerdeyse Eksiksiz

Biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına.
Biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın.
İki gömleğin de ütülendi, çekmecede,
sadece küçücük bir gül benim özlediğim.

Yannis Ritsos
Çeviren : Cevat Çapan

Yeniden Doğuş

Yıllardır kimse bakmamış bu bahçeye. Ama işte
bu yıl – mayısta mı, haziranda mı? – kendiliğinden
                       açmaya başlamış çiçekler,
parmaklıklara kadar coşmuş – binlerce gül,
karanfil, binlerce sardunya, kokulu burçak –
mor, turuncu, yeşil, kırmızı, sarı,
renk renk, dal dal ; öyle çok, öyle güzel ki,
                       süzgeçli kovasıyla
yeniden geliyor kadın – güzelleşmiş, dingin,
anlatılmaz bir güvenlik içinde. Ve bahçe örtüyor
                       kadını
omuzlarına kadar, sarıp içine alıyor büsbütün,
havaya kaldırıyor kollarında. Sonra biz geliyoruz,
                       tam öğle üzeri,
bahçeyle kovalı kadın göğe yükseliyor
ve başımızı kaldırdığımızda, birkaç damla su damlıyor
kovanın süzgecinden usulca yanaklarımıza, çenelerimize
                       ve dudaklarımıza.


Yannis Ritsos
Çeviri : Cevat Çapan 


Değiş Tokuş

Pulluğu tarlaya götürdüler,
tarlayı eve getirdiler
-sonu gelmez bir değiş tokuş belirledi her şeyin anlamını.

Kadın kırlangıçla yer değiştirdi,
gidip çatıdaki yuvasına oturdu kırlangıcın ve şakıdı.

Kırlangıç kadının gergefinin başına geçti,
yıldızlar, kuşlar, çiçekler, kayıklar ve balıklar işledi.

Bilseydin ağzının ne kadar güzel olduğunu,
seni görmeyeyim diye beni gözlerimden öperdin.

Yannis Ritsos
Çeviren: Cevat Çapan