Hoşcakal

amforada balkıyan suyun dilinde
unutma makamında yürüdüm günleri
durmadan yağmur gecelerce…

kuşlar çığlıklarla ezberliyor tükenişi
tenhayım mor ötesi acılarda
bir savaştan çıktım aşk faslında
yok olanı sevmiştim, yalnızlığımı aslında
kuytumuzda saklayalım unutuşlarımızı
külüme derman diye, tüm susuşlarını…

-limanda demirli bir martıyım şimdi-

sesindeki keman ezgisini
ve unuttum ellerimi baharlarda
telaşlı bir iz kalmış içilen kahvelerden
boncuk taktı saçlarına küstümotu, dilsizim
kayıt yaptırır vadesiz özlemlere
ışık gözlü bir çocuk, ıslığı hüzün çalar
aşka teğet geçtiğimiz zirveden acıyı al
bağbozumu telaşlı uykulardayım
iki gözüm, yalnızlığım hoşçakal …

ezberimi unuttum yarattığın hengamede
sen uzak baharlarda, bir düş kadar
geceme renklenen denizlerimde beklerken
adını aşkla mühürlediğim hoşçakal…

Neriman Calap

tumblr_lxai25VS5H1qaiyl9o1_400 Hoşcakal

Güzel ve Dokunaklı

Gözbebeklerinde bir ağrıyla gelirdi. Ben, kirpiklerimde binlerce yol, parmaklarımı kalbime batıra batıra beklerdim. Sokakların telaşıyla odaların suskunluğu arasına sıkışmış bir kekeme hayaldi. Gülüşü bir y
aprak ummanında gün ışığı gibi hüzünlü bir sevinç verirdi. Akşamüstüne benzeyen bir sesle konuşurdu. Kendisine ait olmayan bir zamanı sorgulamaktan bunalmıştı. İki kuşağın yanlışlarından bir dağ taşırdı iki kaşı arasında. Ellerini mi, rüzgârlı bir yaprağı mı tutardım, seçemezdim. Yıllarca gövdesini aynalardan uzak tutmuştu. Sorumlulukla özgürlük arasındaki ilişkiyi sorardı durmadan. Bir kapıya sıkışmış dağ başı kadar acıklıydı. Parmakları, ikide bir suyu kesilen ırmaklardı.
Bildiği bütün türküler aşk üzerineydi ama o söylemenin değil de
dinlemenin erdem olduğuna inanmıştı. Bense onun yerine de acı çeken, çifte korkudan bir umut ıslığıydım. Ay ışığı, yağmur dalgınlığı, ten kokusu ve evlerin solgunluğundan oluşmuş iki pencere gibi bakardık birbirimize.

Bütün genç kızların pembe bir erkek, pembe yatak örtüleri, pembe koltukları, pembe yemek takımları ve pembe bahçelerle büyüyüp,
dar ve siyah mutfaklarda yemek kokularına dönüştüğü; erkeklerin inceliklerini eşiklerde bırakıp birer çizgili pijama kesildiği ruhsuz ve soğuk bir dünyanın güceniğiydi. Herkesin, yenilgisinden bir sığınakla daha büyük yıkımlardan korunmaya çalıştığı bir büyük yanılgıda, rengini ufuklardan alan bir çift günebakandı gözleri. Nereye baksa pul pul uzaklık dökerdi. Ben acıyla yakınlığımı duyurmaya çalışırdım. İçtenliği yalanla zedelenmiş insanlar, tuhaftır, içtenliğe değil de yalana tutunuyorlardı. Bir bağ bozumunda üzüm salkımları kadar güzel ve dokunaklıydı. Kâküllerine biraz eğilen herkes içinde boğulan şarkıyı görürdü. Caddelerin ağır yalnızlığından ara sokaklara geçerek nefes almaya çalışırdı. Herkesin, başkasının acısına bakarak kendini rahatlattığı, başkasının sevincinden pay çıkarmaya çalıştığı bir bulanık zamanda, üstüne titrediği herşeyi bana yüklemişti. Bir yağmur damlasını tutar gibi alırdı yüzümü avuçlarına.

‘O zamanlar içimdeki çocuk daha özgür, daha cesurdu. Dünya bu kadar soğuk değildi. Herkes yüreğiyle gülerdi birbirine. İnsan sesinden medet umulurdu. Eşyalar bir salgın hastalığa dönmemişti. Pencerelerin önünde başlardı gökyüzü ve toprak. Paylaşarak büyütürdü insanlar bir hazzı; paylaşarak yenerlerdi yalnızlığı.
Kimse geri çekilerek tartmazdı ağırlığını. Kimsenin önemi varlığından gelmezdi. İnsanın varlığı güzelliydi. Aşk bir olanaktı iyilik için. Odaların daralmaya, içimdeki sarmaşığın gövdeme dolanmaya başladığı filiz yeşili bir zamandı. Her kirpiğimden bir kuş uçuyordu. Bahar, kalbimden yürüyordu dünyaya. Her şeyi duyguların düzene koyduğu yaşlardaydım. Dört mevsimden damıtılmış beşinci bir mevsim gibi doldu boşluğuma. Gülünce içimde binlerce karınca yürürdü. Baktığı yerlerim kıpkırmızı kesilirdi. Sesi, içinde ayrılık olmayan bir ülkeydi. Dünya bir boşluğa düşerdi elimden tutunca. Kalbim çoktan varmıştı varacağı yere. Gövdemden başka olanağım kalmamıştı bu coşkuyu karşılayacak. Başka nasıl öğrenebilirdi insan sınırlarını?’

‘Üç derin yarayla öğrendim, aşkın, ayrılığın ilk adımı olduğunu. Birisi kalbimdedir; dünyaya katacağı bir güzellik kalmamıştır. Birisi gözbebeklerimde; hüzünle bakar gençlere. Birisi suyu kesilmiş ırmaktır alnımda; yıllardır taşlar ve keder akar yatağından.’

Saygıyla dizlerinin dibine çöktüm. Avuçlarının içinden öptüm. İnsan neden geçmişi düzeltemez ki? Bir acıyı iyileştirmeyen iyilik
ne kadar iyiliktir? Umarsızca gömdüm başımı göğsüne. Doğrulduğumda bulutsuz bir gece gibi gülümsüyordu. Kalabalık, o soğuk uzaklığındaydı. ‘Ah! şu kayıtsızlığın gücü! Budur taşlara milyonlarca yıl değişmeden dayanabilme olanağı veren.’*

Şükrü Erbaş
-İnsanın Acısını İnsan Alır-

*Cesar Pavese

tumblr_lz90flHsoQ1roh33bo1_500 Güzel ve Dokunaklı

Bulut Günleridir

bulut günleridir / akar uykular dumanlı sular gibi
kuytu göllerde salınır rüyalar kuğular gibi

kırık aynalarda balkısa da gün kızıllığı / kanma
bastırır tamtamlarıyla karanlık yamyam korkular gibi

vampirler okşar yalnızlığını ipek baykuşlar büyür
uğuldar damarlarının ağacı ıssız korular gibi

karanlığın ufunetinden öyle bozulmuştur ki yıldızlar
iliklerine geçer titreşimleri fosforlu ağular gibi

üreyip bir devin gırtlağından zalim gümbürtülerle
bin yıllık sorular gelir ateşten burgular gibi

ölümdür bekleriz hükmü dünya bir duruşmadır sürer
ellerimizde yüreklerimiz vurulmuş kumrular gibi

Attila İlhan

tumblr_ltdfid4ejz1qf8ltko1_500 Bulut Günleridir

Kim Olduğumu Henüz Bilmiyorsun

kim olduğumu henüz bilmiyorsun
kendini yaralamış biri
yaşamını ikiye bölmüş
çünkü yaşamım hiçbir şey
onu kurar ve yeniden yıkarım

gözlerimin etrafında
daha fazla ıssızlık yaratmayayım
diye gönderdiler beni
çünkü artık sürdüremezdim

kim olduğumu henüz bilmiyorsun
kendini yaralamış biri
öyle sıradan ıssız biri…

Lâle Müldür

tumblr_m66olxxlgO1ru8m5ko1_500 Kim Olduğumu Henüz Bilmiyorsun

Düşerim

Bazan oturduğum yerde
Kendikendime dalıp giderim,
Bulanık geçmişimle.
Genişleyen halkalar çizerim,
Bir düşün uyanık imgesine.

Gölünüze taş düşerim.

Sizse hep konuşursunuz
Sığınıp kof sözlere,
Kaçarak kendinizden
Uğuldayan hüznünüzle.
Telâşla geceyi bulursunuz.

Gözünüze yaş düşerim.

Metin Altıok

tumblr_maajulEs5E1rw2mnbo1_500 Düşerim

Evsiz Bir Sokak

Şehri baştanbaşa dolaşan gecenin ayak izleri karda, şehir ki
henüz temize çekilmemiş bir şiirdi gecede
evler sığındı birbirine.

Avcumda üşümüş elleri odamda sabahladı bir peri
uyudu uyandı eşya
sayıkladı kedi.

Geçip giden evsiz bir sokak durup baktı da pencereme
yüzünde donmuş bir gülümseme
nasıl da içli, sessiz,
nasıl da ince, ürkek,
dokunsam parçalara ayrılacak.

Karlı damlardan kanatlanan kuşlar
ve içimdeki karanlıkta
bunalan
bir sızı çıkıp karşıladı günü.
İçini çekip büyükannem,
– Hayat yordu beni! derdi, sakladık dün. Sarıp beline kollarını zaman
öpmüş olmalı ayrılmadan
çukurlaşmış koltuk, birkaç resim,
geriye kalan bunlar.

Şehri baştanbaşa dolaşan gecenin ayak izleri karda,
şehir ki
henüz temize çekilmemiş bir şiirdi gecede
evler sığındı birbirine.

Oya Uysal
-uzak olan sendin-

tumblr_lzrhqa88no1r3pdd7o1_500 Evsiz Bir Sokak

Yalnızlığın Büyüdüğü Anlar

Ancak bir yalnızlık vardır, o da büyüktür ve ona katlanmak güçtür. İnsanın öyle anları olur ki, bunlarda, hemen hemen herkes, yalnızlığını, kolayca elde edilen herhangi bir beraberlikle değişmek ister: Hiç uymadığı halde uyar gibi görünüp yanındakilerden herhangi biriyle, en düşük biriyle de beraber olmak ister… Ama yalnızlığın büyüdüğü anlar, belki de işte bu anlardır.

Rainer Maria Rilke

tumblr_m18wckMB1t1qi73rno1_500 Yalnızlığın Büyüdüğü Anlar

İçerikler 2

Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız ne de yokuz gerçekte
İki lamba gibiyiz,iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı

Değilsek de yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yanyanayızdır sadece

Her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
Yalnızlık çoğulluktur
Sanırım bir giz de yok bu beraberlikte.

Edip Cansever

tumblr_m35w1jfzBt1r3pdd7o1_500 İçerikler 2

Bir Sokağı Yürümek

ağlar çekiliyor sulardan sular da biziz

bir sokağı yürüyorum ardımda peygamber çiçekleri
kaldırım taşları, unutulmuş bir an, tırnak izleri
ardımda fistolu perdeler, özenle saklanmış tabancam
bir sokağı yürüyorum ağlar çekiliyor sulardan

herkes küçük bir hayatı doldururdu tıka basa
anı biriktirirdi herkes; yaşamak buysa!
usulca beklerdik sessizliğin çökmesini. susardık
sonra yataklara ulaşırdık tören adımlarıyla

bir sokağı yürüyorum ardımda kayboluş
dilenciler, sözcükler, tozlu resmi dedemin
‘ölüm gibi birşey oldu ama kimse ölmedi’ dizesi
elektrik direkleri, fallar, yalanlar ardımda

ölümlere ağlanırdı, tozu alınırdı küçük yaşamların
nerde gülmesi gerektiğini bilirdi herkes
nerde susması gerektiğini. gitmesini bilmezlerdi ama
çünkü gitmek yeniden başlamaktır kendine
ve eksik kalan ne varsa…

postacılar gelmeden okunurdu mektuplar
gurbet denirdi; tren daha yanaşmadan gara
bilinirdi kimin geleceği. yolcular da yalandı
yalandı ağlamaklar. kurallar vardı, yasalar, tarihler
sevişmek yasaktı örneğin ve şüheda fışkırırdı arada bir
çiçekleri hiç açmayan topraklardan

bir sokağı yürüyorum ardı arkası kesilmiyor çocukların
ağlar çekiliyor sulardan sular da biziz
bir sokağı yürümek gibi sevgilim; herşeyiz
eski ve yeni olan

Altay Öktem

533254_4479415505184_1691540816_n Bir Sokağı Yürümek

Açık Kalp Ameliyatı

hepimize yeter bu aşk aralık tut kalbini
üşürsen temmuz tut, kar tanesinin
yumuşacık süzülüşü gibidir sevişmek bu kalabalıkta
her aşk biraz yaklaşmaktır kansız bir cinayete
her aşk taslaktır, tasadır belki de
yalnızca 5’i olan bir saate bakıp bakıp
ağlamamaktır, tutmaktır kendini boşalırken bile

kaybolan ya da ne bileyim güpegündüz çalınan
kum saatidir, çingene sesidir, hepsidir.
neşter girdi mi kalp guguklu saatin
ötmesini öğretir zamana; hasrettir zaman
kırılan aynaya. hepimize yeter bu aşk
neşter yetmez ama; tahta bir kazık, kızgın yağ
bir poşet tiner, yeni çekilmiş
ayak tırnağını yalamaktır
kapana uzatmaktır dilini
işlenmemiş suçları itiraf etmektir aşk

herkes birbirine fazla narkoz versin lütfen
rica ederim zorluk çıkarmayın baltaya
korkuluklara saygılı olun mesela, tırmanmayın
direklere neye yarar bu; neye yarar ısıtmak
dün ölen bir kadavrayı mor bir aşk uğruna

açık bırakıp bu kalbi ameliyat masasında
resim yapmalı, deli gibi resim yapmalı
kayıp bir turuncu kokusu var havada

Altay Öktem

tumblr_lx5ofhdlpt1qaiyl9o1_500 Açık Kalp Ameliyatı