Çıplak

iki çıplak yara
iki çıplak düşman
şimdi karşı karşıya
artık herşey olabilir
artık bütün dünya karanlık imkan
geç geçebilirsen ruhum
bir daha buralardan

aşktaki düşmanlık değil
düşmanlıktaki aşk
onları şimdi birbirinden ayıran
ruh ölür, beden unutur
av kurtulur kendine kurduğu
mazinin tuzağından

kendinin sonuna geldi mi
yeniden görür insan
çıplak hüküm, acı özgürlük!
kana karışan aşk zamana intikamla sızar
bilirim, çok geçtim buralardan
benim zaferim ayrıldıktan sonra başlar

aşkta zafer olmadığını anlayana kadar

Murathan Mungan

tumblr_m69lh70zWV1rywysso1_1280 Çıplak

Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar
bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı
belki de,
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece
sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır
yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir
ayrılık gizlendiğine
belki de, kartvizitinde “onca ayrılığın birinci
dereceden failidir”
denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle
avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini
tutmak isterse…

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim
uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık
etmiş olmasalardı eğer!!

?

603572_144198905720637_1475800818_n Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

Giderken İçimden Geçeceksin

Su da şaşırır yatağı tutuşunca.

Bir insanın diğerine verdiği kırık dökük bir sabah
kirli sokak kedileri, tiner ve delikanlılar
parkta kaçamak telaşında birkaç kız
eteklerinde delice savrulan müzik

Gene de balıkçılar usulca başlatıyor denizi.

Kaygan, yosunlu, o ballı kuyu
sevgilim büyüyen bir dalga sanıyor kabini
dağılan bir uğultu diye yüzünü çoğaltıyor
parasız yatılı bir umut, ama yokluğu iri
onu saklamak için yumardım avuçlarımı
ben ateşe, o rüzgara katılıyor.

Elinde kararlı bıçak
oyup çıkartacak kendini aşk tarihinden

Evde körelmiş bir oda, teninde seğiren acı
keskin, ağzına kadar dolu, öyle güzel
unutmuş kuytusunda sakladığı hayvanı
bilmiyor yürüdüğü sokakların derinlik olduğunu
iyi ki çocuklar uyutmuş karanlığı
iyi ki saçları bir açık deniz.

Her gece bir başka gömülüyor insana.

Uyanırız, akşamları bekleriz hep
kan revan bir yalnızlık ve yaşlı bir öfke
bir dil, ama kelimeleri silinmiş
bir dolu insan, duyguları okunaksız.

Ben o dünyayı gördüm
kırılan zamanın buzdan rengini.

Bedenime değince yandı aldığın gömlek.

Hiç değilse giderken içimden geçeceksin.

Veysel Çolak

426072_196993330428521_28553634_n Giderken İçimden Geçeceksin

İnsandan Bir Uçurum

Bir deniz bekliyorduk. Duvara çarpıp ölmesi gibi
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem
gülünçtü tarih baktıkça insanlara.
Acının yurdu aşklar, yağmurun kırdığı
görüntü, cinayetlerin karaladığı atlas.
Gelmeyişindi aslında beklediğim
derimin altındasın işte,
içindeki tuzaklar ezberimde
karnında büyüttüğün acı
çığlıktan daha ağır ama yankısız.
Kırıktı işaret, harfler uçucu
Dünyanın gördüğü kapkara düş
içimizde oluşan girdap
katranla naylon arasında pıhtılaşan insan
silinen bir bakıma
gövdesi kadar bir boşluk daha doğrusu.
Her kum tanesinin sakladığı çölde
korkaklığımın tek nedenisin sen.
Unutmadım, herkese bir akarsu borçluyum.

Veysel Çolak

0alexl19yd2 İnsandan Bir Uçurum

Bir İnsanın Asılırken Tekmelediği Boşluk

Geçersiz bir yolculuk seninki
dönüp arkana bakıyorsun.
Kıyıların çoğalıyor ama darsın kendine
bir imgenin borcusun
avucunda bir kan damlası.
Anlat bunu bir insanın hiç yaşamadığına.
kırgınlıklarını gezmelere götür;
boynu kesik ince tarih
uyumsuz bir anı gibi durur ölüme karşı.
Sen kocaman bir aşk saklarsın ağzında
sana benzesin diye yontarım kalbimi
beni bağışlama, uzaklara bırak
geri al sonsuzluğunu
bazen boğucudur buluşmaların koyu denizi.
Koyuhüzün bir sabah som sıkıntıda
fırtınanı dinlendir ve anlat bunları
Bir çocuğun ansızın yalnız kalmasına.
Dolgun bir su sesi olsun
sürekli ve sarmaşık bir umut.
kal orda; gelip çarpacaksın yoksa
çoğul bir arkadaşlığın kül olmasına.
Aramızda bir insanın asılırken tekmelediği boşluk
sıyrık kelimeler, yanık yüzün
ve bir daha hiç konuşamama korkusu.

Veysel ÇOLAK

ads305z5252525cl4 Bir İnsanın Asılırken Tekmelediği Boşluk

Son Kuşlar

Orada: anıların içinde ama boşlukta, yalın
ve keskin unutkanlıkta; nazlı küçük anılar:
Özenle sakladığım kalbimi serçelere anlatıyorum.
Son kuşlar, Sait Faik; Konstantin rüzgârın içinde
insanı sevmek yavan aşk geçersiz
sevişmeler bir okyanus dumanı
gecenin dişleri parlayan bu yalanlar.

Kalbim artık unut kendini, uçurumlardan öğrendiklerin
yeter, hep hüznü bağışladın kendine, kana gömüldün

toprağa söyle bunu, ölüm de yazsın ama.
Bir palyaço birikip dursun içinizde
düşlerinizde yel değirmenleri, hep uzakta kırık bir gülüş
Cervantes ağlayarak anlatıyor bunu da.

Yeraltının korkusu içinde kentler, ten tene düşman
sığınaktasın, ihanet hep yanı başında. Ayrılık hiç yaşlanmadı
bir cam kırıldı daima, dil dile değmedi
bir şiir bitmedi hiç.

Hepimizi ancak bir kadın açıklayabilir. Kimse bilmez
bir albatrosun onlarda boğulduğunu. Anlatırsanız,
söz kamaşır, suya bakar bir çocuk olursunuz.

Veysel Çolak

casabet64-falling-apart-by-monika-es-289854-475-475 Son Kuşlar

Bu Gemi Ne Zamandır Burada

Bu gemi ne zamandır burada
Çoktan boşaltmış yükünü
Gece de ölmüş, rıhtım da bomboş
Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
Arkada, güvertede
Ah, neresinden baksam sessizlik gene.

Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
İçerde üç beş kişi
Yalnızlık üç beş kişi
Bir kadeh rakı söylerim kendime
Bir kadeh rakı daha söylerim kendime
-Söyle be! ne zamandır burda bu gemi
-Denizin değil hüznün üstünde.

Belki yarın gidecek
Bir anı gelecek bir başka anının yerine.

İnsan bazan ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.

Edip Cansever

tumblr_lo8llt9Eiq1qjeidro1_500 Bu Gemi Ne Zamandır Burada

Karamela

Yanık şekerim sert, hayatsa daha berbat,
ikisinin de aynı kağıttan çıktığını unuturdum
unutmasına da, ben tuttum birini sevdim,
hayatı nasıl sevdiysem onu da öyle sevdim:
Tarçın Kokulu Kız, Carmen, Ay Carmela…
O nane likörüne bayılırdı ama, ben onu
sıcacık bir kahvenin dumanına benzettim,
o da beni birine benzetmiş olmalı ki, tuttu
aşk derdine düştü, şimdiyse terketme sevdasında!
Aşk dünyaya bizden önce gelmiş de erkenden
açmış gibi dükkanını, onun kokusuyla tanıdım
aktarları, acı sözlerini aşkın tuzu biberi saydım,
onun huylarıyla karşılaştım eski tuhafiyelerde:
Aynalı Pasaj, Bonmarşe ve Altın Düğme…
Biri birine uymayan binbir huy, binbir çeşit,
bir dükkana rastladım duvar taş, kapı kilit,
ne tatlı sözlerim açabildi ne iyi huylu şiirim,
karamela dükkanı olduğunu en sonunda öğrendim!
Şimdi yanık şekerim sert, hayat ondan da dert,
ben zaten tiryakiyim, ayrılık aşktan da berbat!

Ah karamela şekerim, aşk tatlı da insanlar berbat!

Haydar Ergülen

4ad76953e72cdbf2283761f5818b55a8-d5fub7g Karamela

Diriliş Saati

Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede
Karanlığı emip emip de gebe kalan
Ey her depremden sonra biraz daha doğrulan
Herkesin
Veba girmiş bir şehrin hem halkı
Hem seyircisi olduğu bir günde
Ey düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke.

Her damlası bir zafer müjdecisi
Bir posta eri gibi
Yağmur yüzümüze değince
Çıkacağız yola.

Çıkacağız yola
Hesap günü gelince
Yağmur yüzümüze değince
Güneş bir mızrak boyu yükselince.

Erdem Beyazıt

40776_145098962196679_4026850_n Diriliş Saati

Söz uzar, kesmek gerektir vesselam…

541996_3771930858510_835353107_n Söz uzar, kesmek gerektir vesselam...
Duy feryad etmede her an bu ney,
Anlatır hep ayrılıklardan bu ney.
Der ki feryadım kamışlıktan gelir,
Duysa her kim, gözlerinden kan gelir.
Ayrılıktan parçalanmış bir yürek
İsterim ben, derdimi dökmem gerek.
Kim ki aslından ayırmış canını,
Öyle bekler, öyle vuslat anını.

Ağladım her yerde hep ah eyledim,
Gördüğüm her kul için dostum dedim.
Herkesin zannında dost oldum ama,
Kimse talip olmadı esrarıma.
Hiç değil feryadıma sırrım uzak,
Nerde bir göz, nerde bir candan kulak?
Aynadır ten can için, can ten için,
Lakin olmaz can gözü her kimsenin.
Ney sesi tekmil hava oldu ateş,
Hem yok olsun, kimde yoksa bu ateş!
Aşk ateş olmuş dökülmüştür ney’e,
Cezbesi aşkın karışmıştır mey’e.
Yardan ayrı dostu ney dost kıldı hem,
Perdesinden perdemiz yırtıldı hem.
Kanlı yoldan ney sunar hep arz-ı hal,
Hem verir Mecnunun aşkından misal.
Ney zehir, hem panzehir, ah nerde var,
Böyle bir dost, böyle bir özlemli yar?
Sırrı bu aklın bilinmez akl-ile,
Tek kulaktır müşteri, ancak dile.
Gam dolu günler zaman hep aynı hal,
Gün tamam oldu, yalan, yanlış, hayal.
Gün geçer yok korkumuz, her şey masal,
Ey temizlik örneği sen gitme, kal!
Kandı her şey, tek balık kanmaz sudan,
Gün uzar, rızkın eğer bulmazsa can.
Olgunun halinden ah, anlar mı ham?
Söz uzar, kesmek gerektir vesselam.
Mevlana Celaleddin Rumi