Bahçeye Hayalden Girilir

.……………………………karayazım benim…yaz çocuğum…
…………………………….seni yaz diye sevdiler…

Sizi kazandığım için, size kaybederek yaşıyorum…

Susar kalır sarışın ay! Su gibi ten arar. Su, suretimiz
bizim. Ah, sokaklarda ağlar! Gölgenin oyununa gelelim,
neşeli bir ıslıkla o bildik bahçemize kaçalım. Canı
yanmasın diye aşkın, buhar olup göğe çıkalım. Kalbi
kasılarak, yalnızca kalbiyle yaşayan eski hayal
çocuklarıyız. Terk edildik ahşap bir cümleden…

Israrlı bir iyiliğin yıkılmayan hazzı. Benimle sussun
şarabın mistik gevezeliği. Ey avuntular tekrarı dünya,
çöl yağsın ki içime çocukluğunuz bende kalabilir,
kalsın saflığın tahtadan atı. Kimsenin tutunamadığı
camdan bir uçurum; size ne çok benziyor. Eşyayla
aramızdan geçen serin su peşimizi bırakmadı. Ve sizin
yere düşürdüğünüz aşkı tutup alnıma kadar taşıdım…

Her şey orada, trajik olana gidelim. Sonuna dek
yaşayalım ayrılığı, ayrılmayalım ayrılıktan. Ne kadar acı
çekerse ayrılık,
o kadar büyür… Büyüsün! Ne kadar zayıf kalırsak o
kadar güçleniriz. Kafesteki kuşu salalım, biz girelim
içine. Başkasından çıkıp kendimizde buluşalım. Ne
kadar kendimizin oyuncağı olursak o kadar iyi… Mutsuz
olmak yetmez! Mutsuz bile olmayalım…

İstemediğin kadar geçebilirsin kelimelerin üstünden.
Küllerin gölgesinde kalbin, çılgın bir vedaya takılır. En
masum gömleğiyle gezmelere çıkar rüya, çünkü aşk
hepimize uzun
bir beyazlık bırakır…

Engin Turgut

engin-turgut Bahçeye Hayalden Girilir

ÂŞIKLARIN ÖLÜMÜ

Yatağımız olacak, hafif kokuyla dolu,
Divanımız olacak, bir mezar gibi derin;
Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
O garip çiçekleri süsleyecek konsolu.

Son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,
Birer ulu meşale olacak kalplerimiz;
Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
İkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.

Pembe, lâhuti mavi bir akşam saatinde,
Vedayla dolu, uzun bir hıçkırık halinde
Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;

Nihayet kapıları biraz aralıyarak,
Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri.

Charles BAUDELAIRE
Türkçesi: Sabri Esat Siyavuşgil

10150130346159802 ÂŞIKLARIN ÖLÜMÜ

Balkon

Hâtıralar annesi, sevgililer sultanı.
Ey beni şâdeden yâr, ey tapındığım kadın,
Ocak başında seviştiğimiz o zamanı,
O canım akşamları elbette hatırlarsın.
Hâtıralar annesi, sevgililer sultanı.

O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan!
Ya pembe buğulu akşamlar, balkonda geçen!
Başım göğsünde, ne severdin beni o zaman!
Ne söyledikse çoğu ölmiyecek şeylerden!
O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan!

Ne güzeldir güneşler sıcak yaz akşamları!
Kâinat ne derindir, kalb ne kudretle çarpar!
Üstüne eğilirken ey aşkımın pınarı,
Sanırdım ciğerinde kanının kokusu var.
Ne güzeldir güneşler sıcak yaz akşamları!

Kalınlaşan bir duvardı aramızda gece.
Seçerdim karanlıkta gözbebeklerini;
Mestolur, mahvolurdum nefesini içtikçe.
Bulmuştu ayakların ellerimde yerini.
Kalınlaşan bir duvardı aramızda gece.

Bana vergi o tatlı demleri hatırlamak;
Yeniden yaşadığım, dizlerinin dibinde.
O ‘mestinâz’ güzelliğini boştur aramak,
Sevgili vücudundan, kalbinden başka yerde,
Bana vergi o tatlı demleri hatırlamak!

O yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler,
Dipsiz bir kuyudan tekrar doğacak mıdır,
Nasıl yükselirse göğe taptaze güneşler,
Güneşler ki en derin denizlerde yıkanır.
O yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler!

Charles BAUDELAİRE
(Cahit Sıtkı Tarancı)

Ac%25C2%25A6-%252C+hassasiyetini+kabukla%252B%25C5%259Ft%25C2%25A6-r%25C2%25A6-yor+insan%25C2%25A6-n+%252B%25C3%25BBlmek+g Balkon

İnsan Ve Deniz

Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman;
Deniz aynandır senin, kendini seyredersin
Bakarken, akıp giden dalgaların ardından.
Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin.

Haz duyarsın sulardaki aksine dalmaktan;
Gözlerinden, kollarından öpersin; ve kalbin
Kendi derdini duyup avunur çoğu zaman,
O azgın, o vahşi haykırışında denizin.

Kendi âleminizdesinizdir ikiniz de.
Kimse bilmez, ey ruh, uçurumlarını senin;
Sırlarınız daima, daima içinizde;
Ey deniz, nerde senin o iç hazinelerin?

Ama işte gene de binlerce yıldan beri
Cenkleşir durursunuz, duymadan acı, keder;
Ne kadar seversiniz çırpınmayı, ölmeyi,
Ey hırslarına gem vurulamayan kardeşler!

Charles Baudelaire
(Türkçesi: Orhan Veli Kanık)

Charles-Baudelaire-mektup-1 İnsan Ve Deniz

Seni Öylesine Düşledim ki

Seni öylesine düşledim ki yitirdin gerçekliğini.
Bu canlı bedene sahip olmanın ve benim taptığım sesin çıktığı bu ağzı öpmenin daha zamanı değil midir?
Seni öylesine düşledim ki senin gölgeni kucaklaya kucaklaya,göğsümün üstünde kavuşmaya alışmış olan kollarım belki de senin belini saramayacak.
Beni günler boyu ve yıllar boyu yöneten ve kendine çeken gerçek görüntün karşısında bir gölge gibi kalacağım kuşkusuz.
Ey duygusal dengeler.
Seni öylesine düşledim ki zaman yok artık uyanmama hiç kuşkusuz.
Ayakta uyuyorum, yaşamın ve aşkın bütün görünümlerine sunulmuş beden ve sana, benim için bugün tek önemli şey olan sana, senin alnına ve dudaklarına belik de hiç dokunamam, ilk gördüğüm birinin dudaklarına ve alnına dokunduğum kadar.
Seni öylesine düşledim, görüntünle öylesine yürüdüm, konuştum, yattım ki görüntün bile silindi gözlerimin önünden ve yine de yaşamının güneş saati üstünde ağır ağır gezinen ve gezinecek olan gölgeden bir kat daha koyudur gölgen, görüntüler arasında görüntün eksiksizdir.

Robert Desnos
Eray Canberk

3259008-lg Seni Öylesine Düşledim ki

Dengeleme

Paltomun bir cebine ölümü, bir cebine hayatı koydum
Bir cebine sevinci, bir cebine acıyı
Bana gelişini senin, sonra benden kaçışını
Paltomun bir cebine kahramanlığı, bir cebine korkaklığı koydum
Bir yanına dostlarımı, bir yanına düşmanlarımı…

Ne kadar çok şey var bu dünyada
Nefret edilecek ve sevilecek olan.

Paltomun bir cebine aklımı, bir cebine yüreğimi koydum.
Ancak böyle yürüyebildim.

Ahmet Erhan

480049114801 Dengeleme

Sen Elimden Tutunca

Sen elimden tutunca
Deniz basardı içimi
Sen elimden tutunca, yüreğim
Yeşil yosunlara takılıp günlerce
Dip akıntılarının peşisıra gitmek isterdi.

Günlerce, gözbebeklerini tutuşturan o gizli alevin kaynağını
Sorardım kendime. Geceler boyu yolumu arardım zor ve
aşılmaz tepelerde. Sonra ışıklar söner, sonra yıldızlar
Düşerdi içimdeki serin göllere. Sen elimden tutunca
Ben miydim, yoksa bir başkası
yürüyen seninle…
Dalgalara ve rüzgâra basmadan yürüyen.

Sen elimden tutunca
Bir mavilik çökerdi gözlerime
Sonra tüm denizler çekilir
Bir orman uğultularla sarsılır
Bir güvercin sürüsü havalanırdı
Kış bürümüş yüreğimden
Sen tutunca ellerimden
Avlunun beyaz taşlarına dökülürdü
Kızıl yaprakları bir çınarın
Ve ben günlerce
O yapraklara gömülüp ölmek isterdim.

Panjurları açık kalmış eski evler gibiydik
Rüzgârda çarpan, başıboş ve ürkek
Sen elimden tutunca
Kayaları delip çıkardı bir çiçek.

Sen elimden tutunca
Yolculuk basardı içimi
Külrengi bulutlara takılıp günlerce…

Tuğrul Tanyol

283160_196000250459288_100001479443849_538297_7300197_n Sen Elimden Tutunca

İlk Buz

Telefon kulübesinde titriyor bir kız
Büyük mantosunun içine gizlemiş
Gözyaşlarının dudak boyasına
Karıştığı yüzünü.

İncecik avuçlarına hohluyor
Parmakları buz tutmuş.
Bir başına dönecek evine
Buzlu sokaklarda.

İlk buz. Buzun ilk tutuşudur.
Telefon cümlelerinin ilk buzu.

Donmuş yaşlar parlıyor yanaklarında
Gönül kırıklığının ilk buzları.

Andrey Voznesenski

4289128-lg İlk Buz

Ceylanların Aşk Türküsü

Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o
Yeni bir aşk öldürür ceylanı
O sevdi mi çocuklar gibi sever
Sen olsan ateşe verirsin tarlanı
Çiçeklerini yerle bir edersin
O bir duvar dibinde yatar sesizce
Düş gibi görür inen akşamı
Kelebekler yanaklarından öper
O sevdi mi rüzgar gibi sever
Sen olsan yere çalarsın şapkanı
Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o
Yazık olur küçücük saçlarına
Doyamadan gider derenin
Işık beyazı çakıl taşlarına
O sevdi mi yüreği bakakalır
Sen olsan yeniler giyip gezersin
Belki bir günde harcarsın paranı
O yemeden içmeden kesilir
Sevdiğini bir üzse bin üzülür
Sen olsan üzersin sevdiğini
O günde binkere ipe çekilir

Afşar Timuçin

ceylan Ceylanların Aşk Türküsü

Kiracıyım Bir Acıya

Sen ey kendiyle yetinen;
Fosforun yeri gece.
Ne yapar gecesiz ateşböceği?
Belki anlamsız ve delice
Kumrunun inanılmaz yuvası
Bir direğin tepesinde.
Ama boşluktur biraz da
Bir kuşu biçimleyen.
Bence böyle seni bilmem.

Sen ey kendiyle yetinen;
Ne derlerse desinler
Su eğimine gidecek.
San şaraba banılmış ekmek;
Deltasıyız bütün sözlerin
Ve söz sonunda bak nasıl
Senle bana gelecek.

Sen yarım kalmış bir aşkın
Kaçınılmaz sürgünü,
Katlanan göğsündeki kayaya.
Sen orda şimdi bir hüznü köpürt,
Ben bir çocuğa su vereyim burda.
Ben ki kiracıyım bir acıya.

Sen imzalarsın sabah akşam
Defterini bensizliğin,
Bense kanla öderim
Kirasını kaldığım evin.
Bir takvimi tersten açardık
Eğer isteseydin.

Sen ey kendiyle yetinen;
Artık suyumuz bulanık,
Bir güneş bile olsa sonunda
Yolumuz kırık, önümüz karanlık
Ve ağır tuğrası alnımızda
Padişah yalnızlığın
Ama yine de umudumuz kalabalık.

Enis Batur

g%C3%BCne%C5%9F Kiracıyım Bir Acıya