Zaten

Nasıl kırık dökük,
yarım yamalak, eksik,
nasıl yamalı hayatlar
geçiyor gözlerimin önünden.

Bir zanaat mutsuzluk sanki:
Öğrenip bir önceki nesilden,
onyıllarca didiniyoruz
ve kuşkuya düşsek de bazen,

sanıyoruz ki
böyledir, iyidir,
ne olacak ki başka,
budur hayat zaten.

Ya beceremiyoruz biz bu işi,
ya da becerecek bir şey yok zaten.

Roni MARGULIES

lrg-2770-72jpg Zaten

Gönlü Kırık Harami

Attığım taş vurduğum kuşa değmiyor be hafız
Islağın en kırmızısında boğuluyorum, yaprakta şebnem
Gözlerimi değdiriyorum, nem kalbime iyi gelmiyor
Sanırım ayın etkisi altında kaldım, aşk çok münhem!..
Gömülürken ‘kroşelerle uyusun’ denilen ölü bir boksör gibiyim
Eskiden kalbime yıktıklarım, şimdi mezarımda tepinmekte
Şuh küfürler taşımı döndürdü, müsait yerde dirilebilir miyim
Zamanında sindiremediğim haram sevdalar oturmuş mideme!..
Cami çıkışı aşure dağıtan amcalar, dünyayı yönetse, ne güzel
Ne âlâ olurdu moda dergilerini ateşe verecek güzeller olsa
Bizi o ateşe atmak yerine ateşe çay koysalar ve kestane
Ben sonra ölürüm yine, acelesi mi var, kaçacak değiliz ya!..
Nefsani şarkılar birleştiremiyor gönlümün dağılan hiçbir zerresini
Aşk, ardarda patlayan mısır olmuş, kolesterolden can almakta
Bir de bakmışım ki unutmuşum ezberlediğim bütün molotof tariflerini
İsyan kaldıracak hâl kalmamış ne saçlarımda, ne de yağmurlarımda…

Burak Uzun

G%C3%B6nl%C3%BC+K%C4%B1r%C4%B1k+Harami Gönlü Kırık Harami

Usta İki Çay; Biri Açık Olsun

Sen devlet güçlerini abi sohbetlerinden
ve ikinci el kitaplardan tanıyan çocuk
Ayıp olmuyo mu böyle şiirlerinde
molotoflar kafaya sıkmalar falan?
Sen Taksim otobüsüne binerken
sesli selam vermeye utanan çocuk
o gün tekbir çığlıklarıyla fırlıcan mı cidden meydanlara?
Sen miting alanlarında bile
inceden bacılarını kesen çocuk
şimdi harbi harbi ‘kahrolsun (mu) amerika’ya?
Sen camı açık unutsa başı ağrıyan çocuk
Devrim deyip de güldürme lan beni!

Muğayir Muharip

grown_ups_by_ineedchemicalx-d5ckq9b Usta İki Çay; Biri Açık Olsun

Adam Olmak

Ağırlığı dünyanın
aşktır.
Yalnızlığın yükü
altında

Hoşnutsuzluğun yükü
altında,
o ağırlık
sırtımızdaki o külfet
aşktır.

Kim diyebilir ki öyle değil?
Rüyalarda
o ağırlık sürtünür
vücuda

Fikrinde
bir mucizedir,
hülyanda
kıvranır
insan olup
doğuncaya dek.

Şeffaflıkla yanıp kızaran
kalbinden bakınır-
ki hayatın yükü
aşktır

Ama biz üstleniriz onu
bitkin ve yorgun,
soluklanmak zorundayız
artık
kucağında aşkın,
dinlenmeliyiz
kolları arasında aşkın.
İstirahat olmaz
aşk olmadan;
yoktur uyku
aşk düşleri
görmeden,
delirsen de, ürpersen de
çıkmasa da serden
meleklerle makineler,
son temenni
aşktır

-acı olamaz o,
inkâr edemez
tutamaz kendini
yok sayılırsa:
Öyle çetindir ki yükü.
-yaymak zorundadır
kaygılar gibi çünkü
çevrilemez de geriye
verilir
yalnızlıkla
ölçüsüzlüğünün
şahaneliğinde.

Ilık vücutlar
parıldarlar birlikte
içinde zifir gecenin,

el uzanır
vücudun
tam ortasına,
ten ürperir
bahtiyarlıkla
ve gönül sevinçle tebellür eder
nazara-

evet, evet
buydu işte
benim istediğim,
isterdim hep bunu,
hep istedim,
dönmek istedim tekrar
bir çocuk gibi
doğduğum bedene.

Allen Ginsberg

Fragile_Beauty_by_Healzo Adam Olmak

He Shot Me Down Bang Bang

Oysa ben tüm yaşamı gökyüzü altında bir tatil olarak görüyorum.
Tezer Özlü

He Shot Me Down Bang Bang

seni bir gün en yakının ele verirse eğer,
öğren susmasını ve ağlamamasını.
bir kavanozun içinde mavi bir gül
yetiştir her gün daha çok yaşayan.
bir masalın ağzını kapat ve yat
geniş odalarda. bir oksijen çadırında.
ona kötü bir şey olsun istedim.
bana aşık olsun istedim.

Lale Müldür

rouge_by_armene-d3dqp34 He Shot Me Down Bang Bang

sana bir güzel öleyim bana bir güzel ağla

annem gözleriyle tamamlıyor çorbanın tuzunu
ne zaman mahmud’u ansa.
ordan biliyorum en acı aş
içine aşk doğranmış olandır.
sofra kurulur
toplanır tabaklar kaşıklar bardaklar
türküler toplanır sızılar
çektirilmemiş fotoğraflara bakılır
göz yaşında iyot varmıdır.
benim acilen ölmem lazım fuat.
bir soluk ölsem şurda.
bir soluk dursam
sen sevgilimi çağırsan başıma
tuzlasa beni
yere girdiğimde kokmasam.
sofrasını kursa
toplasa tabaklarını kaşıklarını bardaklarını
türkülerimi toplasa
çektirilmemiş fotoğraflarımıza baksa
bana bir güzel ağlasa
ölsem ben ona bir güzel
sevgilim benden bir çocuk yapsa.
adını aş/k koysa
bu gün yüzünde
bir vakit
kalmışlığım
unutulmasa…

Köksal Özyürek

269__by_deepinswim-d46mqts sana bir güzel öleyim bana bir güzel ağla

Ana’tomi

Gözüm açık rüyalar gönderdiğin zamanlar bunlar
Yeminle! Uyanmayalım, yeminle son nefes, dudaklarında
Beni yaşayarak çok harcadı hayat
Çok küçükken bıraktım klasik dinlemeyi
Dil en iyi küfürle harcanır, bunu biliyorum sakın söyleme
İyi olduğum yalan, inanma onlara
Kesik bilekten düşen, mendil gibiyim sana
Al beni, ama n’olur ağlama
Ve kanamanın erdeminden geçerken hassasiyetim
Kurumsal bir kimlik gibi sana yaklaşıp,
iflas ettim demek değildi niyetim
dev bir amme hizmetiydik biz doğaya
göbek bağımızı Veysel’den aldık
o kara toprak elleriyle kopardı annemizden
onun kokusundan nefret ediyoruz artık!
Bunun için seviyorum belki kokunu
Ve kesmez artık bizi toprak
Büyüyen şeylere özeniyoruz
Genişleyen göğüslerimiz var
Cinayet işleyecek kadar sinirli inip kalkan
Şeylerimiz var
Ne çok alınganız klasikten uzaklaştığımızdan beri
Telefon etmeden gelme
Ya da
beni öldür git diyebiliyoruz
Hayat kısa metraj, onun da yarısı yok sanki
Hep seyir halinde üryan duruşlarımız
Anne öp beni, sonra bırak başka bir kadına!

İnan Arslanboğan

558951_361510420585762_1796529089_n Ana’tomi

Mathilda F

          beni gideceğin yere kadar bırakabilir misin?

küfürlerle geçen çocukluğunu
bileklerinin bekaretini
ve kendine intiharla gösterdiğin
o gerçek yüzünü al,
beni aşağıda bekle!
acılarımın anahtarlarını alıp geliyorum
birazdan allah’ın gelecek
bataklıkta boğulan itler gibi öleceğiz!

daha sonra
bir yılana satar gibi
bana bir yalan satın al
ve zehrimin
seni gebe bırakabileceği bir öykü yaz!
belki iyi bir okula yazdırır
iyi bir orospu çocuğu yetiştiririz
belki ravelin bolerosu’ndan nefret eder
belki tüberküloz olur
belki de alnı secdeye değer?
mathilda,

bir hayvan çıkar ağzından
yeryüzüne iblis yağar
bir hayvan ki
boynuna geçirilen sutyen
dizginler kadınlığını
bir hayvan ki gözleri yok
dokunarak bulur et parçalarını
ve bir hayvan ki bir gün vurulur
kan emerim göğüslerinden

mathilda,
inan!

cehenneme girebilmek için
daha iddalı sevişmeliyiz!

mathilda,
hazırlan!

artık hiç kimse gelmeyecek
yalnızlığını al ve aşağı in
içine giden yolun ortasında
beni bekle!
acılarımın anahtarlarını bulabilirsem
gelip sana çarpacağım
ya da chopin’in beni itmesini bekleyip
üstüne düşeceğim…

her halükarda
yaramaz bir çocuk,
bir elinde annesinin eli
bir elinde jilet koleksiyonu
sana doğru gelecek
ve ben
bir yaz gecesi
rakı içerken
onu aldıracağım…

mathilda,
anla!

“iyi insan” olmak
bize hiçbir zaman
yakışmayacak…

bu yakınlarda birlikte ölebileceğimiz bir yer var mı?

Ümit Aydın

Epitaph_by_Deepinswim Mathilda F

Yanılsamalar

1.
acının üstünden bir gece geçti, geride basit bir yalnızlık.
döndük pürüzsüz yüzüne yaşamın, asit döktüler içimize,
gözlerimizde bir karmaşa, toprakta uyku, toprakta engerek,
kımıltısız bomboş bir dünya zehirlendi demek,
ses oldu ölüm, cesaret

uygunadım girerdik, cıvıl cıvıl tomurcuklarla bahara, ama
gerilimler yaratığı soluk fotoğraflara çerçeve olurdum sonunda,
bu kaçıncı sönüşüydü yangınımızın, yüzyüzeydik ve gözlerim
körlerle o karanlık zamandan geçmenin ıstıraplı tadıydı,
zaman zamana zaman da geceye çevrildi, gece uslamaz hüzne,
senin adın çalar saat olsun, yüreğin yas tutmasın sakın, çünkü
sabahlar ihanet çıkmaz,
mutlaka ölümden başka söz verecek şey de var

odamda bir kitap açar gibi sığınırım gecene, korkmazdım,
feneralaylarında balonlu çocuklardım, cankurtaran sireni,
hiç ağlamazdım

kıvrım kıvrım belini ezbere bilirmişim, hani ince boynunu falan,
ilkgüz ışıkları kırılırmış, bildiğimiz ve bilmediğimiz,
uyurmuşuz yalın ve ıslak, akşamın ıssızlığında,
hüznümüz duvarda asılıymış, batak ve sapsarı,
susmak kutsalmış, ölüm de

ey küçücük çiğdemlerin kısık sesli aşkları
her köşebaşında eriyenler ve zaman avucumda
günübirlik yürürken o kadın kilisenin caddesinde
kollarımı çözmediniz,
akşamın sularında hüzün sıçrar serçelerin kanadına,
ucuna eklenir gecede o yaylım ateşi sevdalar, gökten sarkan,
dudaklarında bahçıvanın ılık bir karanfil tadı,
kadının göğüsleri kocaman bir gül ağacı,
ateş içimizde – kavgamızda çarmıha gersek bu kenti
neye yarar çünkü korsan ve sürgünsüz

2.
yalnızlık bir iskele gibi gecede denizin köpükleriyle buluştu
tütün, rüzgâr, içki
yalnızlık beni gibi sevgiye kavuştu
beyaz ve siyah arasında, o kareden bu kareye, satranç taşlarıyla
geçtim hendeklerinden gecenin
alımlı buzullar, kıtalardan, anadolu uygarlıkları
iyon, lidya, hititler kervanından
kapısını burdum tanrılarının

kurşuni düşlerimde öfkeyle haykıran bir anlatı bir sarhoşluk
sarmalandı hüzünlerimize, toprağa ışık diye düştük

deniz çekildi mi gözlerin de çekilirdi ay gibi üzgün
ve bir aşk yenik kalırdı hep

3.
bir insan düşün nerde kimbilir ve nasıl
sancısı ne, neyin gizini çözer düşlerinde, nedir seçenekleri
yoksa intihar mı eder
şiir kırıntıları var yüzlerinde o sabırsız insanların
çiçekler gamlanır canevimde
erken ölmek ölmek değil ölümsüzleşmektir
ah çatlayacak sabrımız, sezgimiz yorgun demek

sıkışmış yüreğimize kimbilir ne kadar hüzün
yitik değil yarınlarımız, yeşerir elbet
dönüşümüz kesin değil
tanyerinde su, ateş, toprak, hava
alacahöyük a mezarında yatan seslen bana

dikey, yatay, çapraz (ölüm ışıklarını) boyadık
son soluğunda yıkıldı yere bir martı
düştüğü yerde bir uygarlık…

Kaan İnce

30_09_2008_0030861001222761064_ivan_gorcev Yanılsamalar

Herkese Benden

bitirelim
kendi en yükseğinden itilince herkes incinir
yağmacıların ortasızlığı
güneş yanığı bir suratın ortasızlığı
çekirdeksiz mandalinaların ve çekirdeksiz kadınların ortasızlığı
biri bana söylesin
geldiysem ordaysam gerçekten
bitirelim şu işi
herkese benden
geçmemiş gelmemiş olmamışlardan bahsederdim
basit bir el hareketiyle bitirilmemiş
akşam eve dönmese de hiç merak edilmemiş
espriler iyi, kadınlar çekirdeksiz, kimse ümraniye’de oturmuyor
boğaz manzaralı bir resimde oturuyor
kimse ne kadar çok incinmiyor, bitirelim
bu balık bir çocuk tüfeğiyle vurulmuştur diyorum
herkese benden
bunu hep kullanmak istediğimden değil,
ağızsız bir çığlık
ağızsız bir çığlık
herkese benden kendi etinden
bana
geçmemiş gelmemiş olmamışlardan
bir zaman, hiçbir etikette aralık 08 gibi saçma sapan bir şey yazmayan
neden çıkmayalım bu özürlü takvimden
aptalların gramerinden, mitoloji filan bilenlerin
noktalı virgülü hep en doğru yere: ah belinda filminden
yüzünü buruştur ve bunu kimseye açıklama
tek başına bilemediğin, tek başına bilemediğini…
kimseye açıklama
elmayı soyma, dilimleme ama dilimlenmiş bir elma hakkında
kasıkların çamaşırlarca kandırılması hakkında
peynirli poğaçalardaki peynirin yetersizliği hakkında
kendi yüsekğinden itilip düşürülenin incinmesi hakkında
bitirelim şu işi
bitirelim
geçmemiş olmamış gelmemişlerden geçelim
-hadi geçtik
ilk büfeden birkaç tane alabilirim
peynirli poğaça, tüfek, kalem; yirmi at ve birrum kızı
peki: birroman taslağı için kötü
hemen oracıkta adımı veriyorum
her kırkbir saniyede on bebek doğuyor
her elliiki saniyede onu ölüyor
bu on ısrarından hemen vazgeç
kayıtlara geçmeyen onbirinciden
geçme
işte aşağıda boş bir çerçeve
yazmak çizmek bedava
o en parlak cümleni, bilinmeyen hünerini
herkese benden

Osman Konuk

morning_tea_by_lieveheersbeestje-d4h893q Herkese Benden