SEVİŞELİM VE UYUYALIM

Sevişelim ve uyuyalım,
Boş verelim dünyaya !
Biz seviştikçe canım,
Ne denizde dalga ne dağda fırtına,
O güzel başını eğemeyecek asla,
Zira aşk güçlü, kuvvetlidir,
Tanrıları ve Ölümü dize getirir !

O beyazlığın karşısında
Güneş olsa duramaz
Ağaca boyun eğdiren rüzgar,
Yanında yörende gezer tozar,
Ama saçının teline dokunamaz,
Sen başını sakladıkça
Kollarımın arasına !

Ve kalplerimiz el ele,
Gözyaşımızla kutsal zambakların
Açtığı o huzurlu diyarlara gidince,
İki çiçek gibi, keyfine
Değmeyin aşık dudaklarımızın;
Ölümü belki de bu şekilde
Yeneceğiz, bir tek öpücükle!

Ocak 1846

Theodore de Banville
Çeviren: Yakup Yaşa

DENİZ MELTEMİ

Brise marine

Ah içim daralıyor! Hatmettim bütün kitapları,
Oralara kaçmalıl Gidip geliyor kuşların aklı,
Ne uzaklar katedip, ne göklerden inmişler !
Artık ne gözlerde tüten o eski bahçeler
Ne el sürülmemiş bembeyaz bir yaprak
Üzerine lambamdan dökülen mahzun ışık
Ne de çocuğunu emziren genç kadın, hiçbiri,
Geceler Vazgeçiremez denize vurgun şu kalbi.
Gideceğim! Ey vapur, hadi, salla direklerini
Ve demir al, gayrı uzak diyarlara gitme vakti !
Acımasız umutların perişan ettiği bir Keder,
Elveda mendillerinin sallanacağı anı bekler
Belki de firtinalara davetiye çıkaran direkler
Kapılır bir rüzgara ve batıkların yanına gider.
Direksiz kaldı hepsi, o bereketli adacıklar nerede.
Aldırma yüreğim, sen gemicilerin şarkısını dinle.

Tournon, Mayıs 1865

Stephane Mallarme
Çeviren: Yakup Yaşa

KIRIK VAZO

Le Vase brisé

Albert Decrais’ye

Şu mine çiçeğinin solduğu vazo,
Bir yelpaze darbesiyle çatladı;
Ne de hafif bir çarpmaymış o
Ne tıkırtısı geldi ne ses çıkardı.

Fakat bu ufacık tefecik çatlak
Gün geçtikçe sinsice ilerledi,
Ve vazoyu tümüyle kuşatarak
Onu koca bir kalbura çevirdi.

Serin suyu damla damla boşaldı,
Hayat damarları kurudu çiçeğin,
Kimsecikler farkına bile varmadı
Vazo kırıldı bir kere, dokunmayın.

Seven el de hep böyledir işte,
Her dokunuşunda kalbi yaralar,
Yürek, acısını çekse de sineye,
Aşkının gülleri çabucak solar,

Sel olup akar gözyaşları,
Bir başına, kıyısında hayatın,
İnce ve derindedir yarası,
Gönül kırıldı bir kere, dokunmayın.

Sully Prudhomme
Çeviren: Yakup Yaşa

AH! ÖLÜM…

Oh ! Quand la Mort…

Ah ! Acımasız, zalim Ölüm gelip de
Yakalayınca bizi son öpüşmemizde,
Ve alınca ikimizi de kanadının altına;
Uyuyacak mıyız seninle aynı mezarda !
Birbirini bunca seven bedenlerimizden,
Fışkıracak mı o hoş kokulu güllerden;
Ruhlarımız birleşecek ve mezarımızı
Aşık güvercinler mesken tutacak mı!

Nisan 1845

Theodore de Banville
Çeviren: Yakup Yaşa

YOLCULUK

“Sessiz sakin sularda hayal meyal salınan şu güzel koca gemiler, şu sarsılmaz gemiler, hasret çeken aylak avare gemiler bize: ‘Ne zaman hurura yelken açacağız’ diye fısaldamayacak mı?”

Baudelaire



Maxime Du Camp’a

Ey Ölüm, koca kaptan, demir alma zamanı şimdi !
Huzur yok bu diyarda, ey Ölüm! Başlasın seferimiz
Varsın zifiri karanlık kaplasın gökyüzünü, denizi,
Sana ayan olsun yeter, ışık dolu kalplerimiz!

Uyanmamız için bizlere zehrinden bahset |
Bu ateş beynimizi yaksa da, girdaba dalmak istiyoruz,
Ne fark eder artık, Cehennem ya da Cennet?
Meçhule yelken açıp sabaha çıkmak muradımız !

Charles Baudelaire
Çeviren: Yakup Yaşa

GÜZ ŞARKISI

Yine dayandı kapıya soğuk karanlıklar
Elveda, kısacık yazlarımızın parlak ışığı!
Kasvetli darbelere boyun eğen odunlar
Daha şimdiden inletiyor avluları.

Bütün bir kış saracak benliğimi
Kin, titreme, korku, zoraki iş, emek,
Ve kutup cehennemindeki güneş gibi,
Kalbim kızıl bir buz kütlesine dönüşecek.

Düşen her odunu titreyerek dinliyorum,
Kurulan darağacı gibi çıkıyor sesleri.
Bir kuleye benziyor benim ruhum,
Yorulmaz ağır koçbaşıların yere serdiği.

Sanki kapılıp gittiğim o tekdüze vuruşlar,
Bir yerlerde acele çakılan bir tabutun sesi.
Ölen kim? – Yaz geçti, şimdi sonbahar !
Bu gizemli gürültü bir yolculuğun habercisi

Seviyorum iri gözlerinizin yeşile çalan ışığını,
Tatlı güzel, ama şimdi her şey bana zehir gibi,
Ve hiçbir şey, ne aşkınız, ne gelin odası,
Ne ocak, tutmaz denizde parıldayan güneşi,

Yine de sevin beni, şefkatli yürek! Analık edin,
İster nankörün teki, isterse rezilin biri olsun,
İster sevgili, ister kız kardeş, batan bir güneşin
Ya da görkemli bir güzün o tatlı demi olun.

Bir anlık iş! Bekliyor mezar; susamış ölüme!
Ahl Bırakın da başımı dizinize koyayım,
O ak pak ve kızgın yazın hasretini çeke çeke,
Son güzün o tatlı, solgun ışığının tadını çıkarayım!

Charles Baudelaire
Çeviren: Yakup Yaşa

yog imiş şänunda bildüm şemme-i buy-ı vefä

1.
ey yüzi gülzar senden väz geldüm sevmezin
ey gül-i pür-här senden vaz geldüm sevmezin

2.
çünki yokdur aşık-ı bi-zerle bāzāruŋ senin
oluban bizār senden väz geldüm sevmezin

3.
neçe bir har-văr har-var-ı cefānı yüklenem
ey gül-i ter var senden vaz geldüm sevmezin

4.
çünki yok mihr ü vefa vü lutf ü iḥsānun bana dostum nã-çar senden vaz geldüm sevmezin

5.
yog imiş şänunda bildüm şemme-i buy-ı vefä
var ey ‘aṭṭar senden vaz geldüm sevmezin

Hayretî (Mehmed Çelebi)

AKŞAMIN AHENGİ

Ve vakit geldi, bir buhurluk gibi
Tütüyor her çiçek titreyip dalında;
Sesler ve kokular akşam sefasında;
Hüzünlü vals, garip bir baş dönmesi!

Tütüyor her çiçek titreyip dalında;
Kemanda kırık bir kalbin titreyişi;
Hüzünlü vals, garip bir baş dönmesi!
Üzgün, tatlı gök koca bir sunak adeta.

Kemanda kırık bir kalbin titreyişi,
İyi kalpte yer yok şüpheye, yokluğa !
Üzgün, tatlı gök koca bir sunak âdeta ;
Güneş, donan kanında boğulup gitti.

İyi kalpte yer yok şüpheye, yokluğa,
Tertemiz mazisidir tüm sermayes!!
Güneş, donan kanında boğulup gitti…
Ve hatıran yüreğimde tütüyor hâlâ !

Charles Baudelaire
Çeviren: Yakup Yaşa

TEFEKKÜRE DALMA

“En iyilerin alnına en kötü kaderin yazıldığı şu dünya…”

Malherbe

Ah yürek saflığı, nasıl da uçup gitti!
Mutluluk ve aşk hayalleri, tatlı düşler,
Hayatın baharına dair bin bir beklenti,
Akşamı görmeden nasıl sönüp gider?

Neden?… Onun o ışıl ışıl gözyaşları,
Öğle vakti artık çiçeklere can vermez,
Cılız dağ laleleri, yiyip soğuk rüzgarları,
Neden solar gider de akşamı beklemez?

Nasıl olur da en temiz sular bile
Bataklıktan bir geçişte bulanır;
Neden gökte beyazları İçinde
Gezen bulut çok geçmeden kararır?

Böyledir dünya hâli: yumsuz yüce yasal
Bir anlık rüya, bir hayal gibi gelip geçer,
Kötüye bir şey olmaz, iyilerin ömrü kısa
Gülün ömrü bir saat, servi ise bin yıl yaşar

Theophile Gautier
Çeviren: Yakup Yaşa

SON ARZU

Uzun zamandır seni seviyorum:
-İtiraf edeyim, on sekiz yıl olmuş!
Sen taze bir gül, ben ise soluyorum;
Sana baharlar, bana da kara kış.

Beyaz mezarlık zambakları
Yağmış şakaklarıma, ve
Kapatmak için solgun alnımı,
Bir tutam saç çekiyorum üstüne.

Gidiyor güneşim, batmak üzere,
Birazdan ufukta kaybolacak,
Ve şu iç karartıcı tepede
Gördüğüm, ebedi evim olacak.

Ah! Dudaklarından keşke
Bir öpücük gelip, geç de olsa,
Dudağıma konsa, ve huzur içinde
Uyusam mezarımda !

Theophile Gautier
Çeviren: Yakup Yaşa