kırkbinçiçek

şairin suçu! bir resimde gibi olmak endişesi
terliklerle fırladım arkandan bir bilsen
endişe ve suç, turunu vida, mavi kedi
insanız ya canım etken veya edilgen
bir tek salonu olan ev hanımı kederi…

ah evet acı, bereden taşan saçların kadar
rutubetten kuruyamamış bir çarşaf gibi ağır
terminale bırakıyorum kendimi kimimi kimsemi
illerden gelen adamlar, kasket, kasvet ve kehribar
tatulasın sen desem şimdi soracaksın nedenini
ben de sorardım mesela insanlar neden ağlar…

şair burada bizden söz etmiş, onlar bilmez sevgilim
kırbinsinek konar acının üstüne onlar görmez
şeytan aldı götürdü beni, bulamazsın onlar ne gerek
ölmek değil canım sakat kalmak korkusu sanki
bize rüyanın değil uyanıklığımızın tabiri gerek.

Furkan Çalışkan

20k002347-1024x770 kırkbinçiçek

Selam Olsun Bahçeye

Üşüyorum üşüyorum
ve yorgunluğun üstüme örtü olan akşama
sızılarımı, huylarımı diziyorum
tek tek tek tek
baykuş seslerini kulaklarımdan indirircesine
vurdum,
vuruyorum güzün yaralı sırtına.

Yaralı sırtıma bir entari örüyorum
bahçeme bir ip geriyorum.
Kelimenin fanilası kurumakta orada
çitlere savaşa karşın mutlu resimler çiziyorum

huzursuz, ruhsuz hayatımı geriye çekerek
sürahiyi yaşamın dinçliğine, varlığına döküyorum
acının, benimin suyunu
taze eşilmiş
gül kokan tanelerine döküyorum
döküyorum
yeşersin habersiz insanlardan,

sapkın dinlerden dilimde tomurcuklar bitti
gözlerimdeki toprakları eşeledim
parmaklarım geçmişe değdi
geceye değdi vücudum
gergin vuslatı inletti sınırsız gökyüzüne
perdeler kaldı uyanık çehreye
ulaşmam için birde akıp giden huzurum.

Akıyorum saydam aydınlığın içine
aydınlığım ben
yörüngeden taşan
sınırım, sınırsızlığı dolaşan.
Yaralarım dizginlendi belimin üstünde
yaralarım aşktandı
yaralarım doldu testide
damlaya damlaya ben aşındımbir de yitik sorularım.

Görüyorum görüyorum
inanıyorum inanıyorum
inanıyorum yarının huzur getireceğine
inanıyorum varlık evinin çetinliğine
ve taşkın kalbime secde ettim geçmişte
süzüldüm iliklerde diplerde
ve iliklerde ki anılardan yamaçtayım

Aşındım ve vurgunum yeryüzü şevkine
urganım bulutların beline
usum, ufkum uyarlanmış hayata genişledi
selam olsun yitirdiğim acılara
selam olsun yitirdiğim güneşe
Selam olsun güz yorgunu bahçeme.

Şafak Temiz
4353274-lg Selam Olsun Bahçeye

Aynı Evde İki Yalnız

sen ve ben
sesimizde uçurum şarkıları
ellerimiz iki kuğu boynu yere eğilmiş
iki yana düşüyoruz sessizce
yolda kalmış arabanın
kırılmış tekerleği dönüyor beynimizdepişmanlığın günle bitiştiği yerdeyiz
yeniden yeniden bakışıyor gökle yer
silinen iki yüzün unutkan suretindene senin hevesin var ne benim gücüm
yeni bir şarkıya, yeni bir aldanışın
provasına
yol çağırıyor, gidemiyoruz
sözcükler kayalardan kopan çakıllar gibi
ufalanıyor
sözcük kırıklarıyla hayatı süslüyoruz

çadırı sele gitmiş göçebeler gibiyiz
son hayvanlarıyız “gitme, kal” ormanının
gözlerinde çamurlu yaşlar biriken
yalınayak rüzgarı kovalıyoruz

sen ve ben
dalında eğreti güz yaprakları
aramızda uçurum rengi bıkkınlık
varız zannederek yok oluyoruz

Ayten Mutlu

2012_07_facebook-4aa2991a7-463212-475-317 Aynı Evde İki Yalnız

Kar Taneleri

ellerinden yağardı
en güzel yalanından dünyanın
bedenimde titreyen kar taneleri

hangi sevişme bir vedadan daha uzundur
nedir ki aşk çağımızda bir merhabadan başka?
demiştin ya, aşk
kış yorgunluğu gibi yürürken aramızda

bir merhaba yeterdi güneşi ısıtmaya

gecenin gömdüğü gümüş bir yıldız gibi
mermer bir unutuşun mücevherine
bağışladım kar sesini
yüreğinde
donup kalmış kışın merhametine

kurudu bir içdeniz, güneş çekildi
bir mevsim gözlerini bırakıp gitti
kar kokan bir rüzgârı çıkarıp sandığından

derken bir “merhaba” sildi kendini
içimdeki ülkelerin haritasından

gecenin gömdüğü gümüş bir yıldız gibi
öyle sevdim ki, unuttum sevmeyi
bağışlamaz beni artık hiçbir hatıra

Ayten Mutlu

262507-md Kar Taneleri

Yıldönümü

Küçücük odamda karanlığın dizine koyup başımı
canını canıma kattığım günleri düşündüm bu akşam
yalnızlığın gözlerinden öpüp saçlarını okşadım rüzgarın
sevdamızın dudaklarından sevinci emdim bir de hüznü ve ayrılığı
küçücük odamda karanlığın dizine koyup başımı
düşündüm bu akşam, meğer ne çok hisli sevmiştim ben seni

Refik Durbaş

hello-nancy-416916-475-318 Yıldönümü

Özlem

sesimi biriktirmiyorum artık ağlama
ne kadar gelişmiş olsa da acı üretimi
yüzbinlerce kuş uçurdum hüzünden arınmış
sen ki zehirlerini soydun sevdanın ve zamanın
sesimi biriktirmiyorum artık ağlama
kalbimde özlemi yok imkansız baharların

Refik Durbaş
picc-8laaa6k2h-357321-475-338 Özlem

Ali’ye

Şimdi sözler
herşeyi kirletmeye çalışırken
Zamanın içinde
parmak uçlarının ince çığlıklarını anımsarım
Dokunuşların yazılmaz sözleriyle
kaybolduğumuz ormanları

İkimizin sığınağı aşkın evinde
doyamamak birbirine
Denizler ortasında bir salda
yolculuk ışıklı bilinmezlere

Senin için
yıldızlarla dans ettiğim o gece
içime bakışlarının nehrini akıttı
Şimdi o ana bakarken
kırıcı sözlerin almaya çalıştığı
kıskanç kırbaçların acıttığı
yaralı ceylanımı kucaklarım

Seni bana geri versin isterim hayat
o gecenin ipeksi soluğunda
içimi okşayan bir fısıltı olarak

Kendimi yakıyorum
yeniden doğabilmek için
çünkü böyle bir an bir daha olmayacak
Bana kırgın bakışın ve gözyaşların
cenneti kapatan kapıdır
ve kapı artık hiç açılmayacak.

Neşe Yaşın

ne%C5%9Fe+ya%C5%9F%C4%B1n Ali'ye

Uzak

Herkesin bir yağmuru vardır ve bir rüzgarı
Aşk biraz ıslanmaktır
Al götür beni o uzak yağmurlara
Herkesin bir şiiri vardır ve bir şarkısı
Aşk biraz çoğalmaktır
Al götür beni o uzak şarkılara

Herkesin bir akşamı vardır ve bir masalı
Aşk biraz yorulmaktır
Al götür beni o uzak akşamlara

A. Hicri İzgören

perspective-n32zbekv2-328011-466-700 Uzak

Birbirine Karışsın Diye Saçlarımız

sigarasını söndüren berber
darman duman dinliyor söylediklerimi
elindeki makası nerdeyse dünyaya düşürecek
yani biz ayrılınca dünya nereye gittiyse
“kökünden kesin saçlarımı” diye yineliyorum
“sonra toplayıp verin bana, bir ayrılığın andacıdırlar”
dokunurken saç tellerime parmakları titriyor
her zaman özene bezene taradığı
siyah, kıvırcık bir sel boşanıyor ardından
gözlerini yumarken aynalar
yalnızca makasın sesi duyulan
ve kanat çırpışı
kafesinde çılgına dönen sakanın

sevgilim
açtığında postacının getirdiği paketi yarın
içinde senin yüreğini kaldıran dağlar
benim gözlerimi dolanan sis
ve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız
birden herşey, herşey, bir gölde bir sabah ansızın açılışı
gibi
yüzlerce nilüferin
ayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman
kendine gelince olmadık anda
vapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden
yeniden dalgalar
yeniden limanlar
yeniden sonu olmayan şarkılar
hepsi
yine birbirine karışsın diye saçlarımız

o zaman yine saçlarını topla sevgilim
ve yüreğinde beklettiğin martıları sal

Akgün Akova

532649_203920826402438_252731239_n Birbirine Karışsın Diye Saçlarımız

Delikanlıya İkinci Türkü

delikanlı sevdalı hey
sevdalık mı kaldı sende
acıya banmış yüreğin
sevdalı düşler yerine

hey delikanlı körelme
kesme umudunu kesme
acı çırpan yürekte de
döner tomurcuk çiçeğe

bak işte seviverdiğin
tan duvakla doğan günle
gönlünün can penceresin
açıyor ipek mendille

haydi delikanlı durma
uzan alıver mendili
çıkar da sun yüreğinden
goncalar goncası gülü

delikanlı deli gönül
sevdana acınla eğil
acıya banmış da olsa
yürektir sunacağın gül

Yaşar Miraç

nature-glenn-coco-x6tkp3f5k-377416-475-347 Delikanlıya İkinci Türkü