Düşü Ne Biliyorum

Kimdi o kedi, zamanın
eşyayı örseleyen korkusunda
eğerek kuşları yemlerine,
bana ve suçlarıma dolanan?

Gök kaçınca üzerimizden ve
yıldız dengi çözüldüğünde
neydi yaklaşan
yanan yatağından aslanlar geçirmiş
ve gömütünün kapağı hep açık olana?

Yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.

Yine de, o, zaman kedisi
pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
çekerken beni kendi göğüne,
bir kahkaha bölüyor dokusunu
düşler maketinin,
uyanıyorum küstah sözcüklerle:
Ey, iki adımlık yerküre
Senin bütün arka bahçelerini
gördüm ben!

Nilgün Marmara

picc-43e5k1h5n-85264-475-401 Düşü Ne Biliyorum

Sibernetik

üç kere üç dokuz eder
bilirsin
birin karesi birdir
kare kökü de
bilirsin
“mutlu aşk yoktur”
bilirsin

ama baharda ya da dışarda
sonsuz göğün altında
aşkın aşkla çarpımı
nedendir bilinmez
garip bir biçimde
hep sonsuzdur

kare kökü de yoktur

Turgut Uyar

reflection-4eo073hir-339777-475-709 Sibernetik

Ayrılanlar

Ağlamalıdır ayrılanlar ayrıldıklarında.
Her ayrılık kanıtıdır çünkü
o bitmez arayışımızın
boş çıktığının yine.
Ağlamaya değer.
Ağlamaya değer.

Biliyor olsak da çünkü
bulamayacağımızı aradığımız sevgiyi,
bulduk sanırız bazen – insanlık hali! –
ve ne denli derinse yanılgımız,
ne kesinlikle eminsek bulduğumuza,
o denli değer ağlamaya.

Yalnızlığı yeneceğimizi sanırız çünkü,
bir kişi var sanırız ki bir yerde,
tüm küçük ve büyük yenilgilerimizi
anlamsız kılacak sevgisiyle.
Kanıtlandığında yine onu bulamadığımız,
ağlamaya değer.

O kişi değilmiş ayrıldığımız,
yokmuş böyle bir kişi –
farketmez, değer ağlamaya;
biraz daha sevgisiz,
biraz daha zor olacaktır artık hayat.
Ağlamalıdır ayrılanlar ayrıldıklarında.

Roni Margulies

photography-by-kirill-vorontsov-k1hnztg7-298185-475-362 Ayrılanlar

Bizim Şarkımız

Tu vois, je n’ai pas oublie
La chanson que tu me chantait

Bana Elsa’yı anımsatanlar
anımsatmayanlardan daha az.
Kaçınılmaz.
Paylaştıklarımızı değil artık,
paylaşmadıklarımızı farkediyorum.

Öyle çok ki artık “Bak, bizim şarkımız”
diyemeyeceğim şarkılar her duyduğumda.
Okuduğum her kitapla
bir yenisi ekleniyor tartışmadıklarımıza;
yeni keşfettiğim lokantalar, gittiğim kentler,
geceyarıları aklıma gelenler.

Paylaştıklarımız kadar paylaşmadıklarımız da
önemli bir yer tutuyor ama hayatımda.
Anlamsız değilmiş ucuz duyarlıklar.
Farkediyorum çünkü “bizim” olmayan şarkılar.
Farkediyorum hâlâ.

Roni Margulies

photo-6riejoq4d-399837-475-332 Bizim Şarkımız

Ben Doğmadan Önce

Denizlerden gel
Durup bakmak için gel
Dönüp gitmek için gel
Güvercin göğsü gibi,
Sevincim, ağarmış sevincim benim.

Ha aşkın dikeni, ha ölümün dikeni
Elimde bildik ağustos böceği
Kızgın bir ekvator hayvanı gibi.

Tarlalardan gel
Bir koşup bir durarak
Peşinde bir çift arı
Toz içinde bir güneş,
Sevincim, kocamış sevincim benim.

Ve bütün savaşımlara katıldım
Gözlerimdeki cesetlerdi ağırlığım
Bakırla turunç ağacından bir karışım.

Tahta bir köprüden gel
Bize benzer akarsu bazen
Küçük bir andır sonsuzluk
Ben doğmadan önceki mevsim,
Sevincim benim, kutsanmış sevincim.

Melih Cevdet Anday

photography-by-lena-dunaeva-353709-475-709 Ben Doğmadan Önce

Yirmialtılar Baladı

Söyle, şair, şarkıyı
Söyle
Gök bezi mavidir
Öyle
Denizin de şarkıdır mırıltısı
Mırıltı…
Yirmi altı onların sayısıydı, yirmi altı
Mezarlarını kumlar saklamaz
İki yüz yedinci verstada
Kurşuna dizildiklerini
Kimse unutmaz
Denizin ardında
Orda
Havada dolaşan duman

Görüyor musun kum altından
Kalkıyor Stepan Şaumyan
Kumlu çöl tenha mı tenha
Bak, orda elli el daha
Kalkıyor püfünü silerek
Diyor yirmi altılar:
“Bakû’ye gitmemiz gerek
Bir görelim durdukça duman
Nasıldır bizim Azerbaycan
Gece,

Bir kavun misali
Yuvarlatıyor ayı
Dalgalar yalıyor kıyıyı
Tam böyle bir gece
Frenkler
Onları kurşuna dizdiler.
Sosyalizm uğruna
Haydi kalk
Ayağa kalktı bütün halk
Çarlığa karşı
El ele
Hem köylü hem de amele
İliç vardı Rusya’nın orda
Beylerin başına çekiç
İndiren atamız İliç
Kafkas’taysa burda
Bunlar
Bunlar vardı, yirmi altılar
Gece karanlığı hafifçe
Hafifçedir o, bu gece
Bakû üstünde uçuyor karaltılar
Yirmi altılar

Yirmi altılardır bu karaltı
Yirmi altı.
Hışırdayan
Ne yel, ne duman
Konuşuyor dinle, Şaumyan:
“Çaparidze, sen hele bak
Köylünün elinde toprak
İşçinin elinde
Ekmek
İktidar onların demek
Bak, petrol kuyuları işler
Her yerde trenler, gemiler
Her yerde bunlar dolaşır
Ve kızıl yıldızı taşır”
Çaparidze diyor:
“Evet
Bu büyük, pek büyük nimet
Görülüyor ki emekçiler
Tamamiyle güce ermişler.
Gece, bir kavun misali
Yuvarlatıyor ayı
Dalgalar
Yalıyor kıyıyı
Tam böyle bir gece
Frenkler
Bizi kurşuna dizdiler”

Sosyalizm uğruna
Haydi kalk
Ayağa kalktı
Bütün halk
Çarlığa karşı
El ele

Hem köyle hem de amele
İliç vardı Rusya’nın orda
Beylerin başına çekiç
İndiren atamız İliç
Kafkas’taysa burda
Bunlar
Bunlar vardı, yirmi altılar.
Bakû’nün üstünde
Şafak sökmeye başlar
Sustular artık
Aziz karaltılar
Kimi alnından yaralı
Kimi göğsünden
Dönüyorlar
Mezarlarına Bakû’den
Söyle, şair,şarkıyı
Söyle
Göz bezi mavidir
Öyle
Denizin de şarkısıdır mırıltısı
Mırıltı…
Yirmialtı onların sayısıydı
Yirmialtı.

Sergey Yesenin

Çeviri: Lel Strastov

tumblr_m7di4ussqh1rywysso1_500 Yirmialtılar Baladı

Kanla Kirlenmiş Evrak

Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
Aşklarım, inançlarım işgal altındadır
tabutumun üstünde zar atıyorlar
cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır
toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar
denize yaklaşınca kumlar ve çakıl taşları
geçmiş günlerimi aşağılamaktadır.

Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
Ve rüzgar buruşturuyor polis raporlarını
kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar
bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden
çelik tırpan gibi silkiniyor çocuklar
denizin satırları arasında.
Gece arsızca kükrüyor paslı beyninde şehrin
küfre yaklaştıkça inancım artıyor.

Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan
saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda
acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim.
Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın
başından başlayabilirim.

1972

İsmet Özel

561125_128159657324562_411755238_n Kanla Kirlenmiş Evrak

Korku

Aldanacaksan sevgilerinde, sâf sevgilerinde
İnsanların yalancı gurularına..
Kalacaksan parlak sözlerin etkisinde,
Kelimelerinle onlara kapılacaksan,
Yaşama!

Oyun yapıp oynarlar seni
Geceleri aralarında.
Şarkı yapıp söylerler dostlarına,
Roman gibi okurlar boş zamanlarında.
Masal yapıp anlatırlar çocuklarına.

Aldanacaksan gecelerinde, kara gecelerinde
Aydınlık dünyaların şen insanlarına.
Yanılıp içini açacaksan,
Derdini gizlemeden durmayacaksan,
Yaşama!

Saklarlar dinlediklerini
En zayıf zamanında vurular seni.
Uyduramazsan fikirlerine
Başıboş hareketlerini
Defe koyup çalarlar seni.

Özdemir Asaf

aquaticwonder-felidae-382286-475-475 Korku

Yanık

Ağladığımı gör deye ağlamayorum;
Ağladığım için ağladığımı görüyorsun.

Özdemir Asaf

amanda-e1xp2g86r-419541-475-316 Yanık

Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?

Necip Fazıl Kısakürek

beauty-photography-by-amber-gray-4yh906qo7-361814-475-317 Beklenen